bugün

heyecan verici,adrenalin salgılatıcı,ilginç ve sıradışı serüven.
athena'nın en sevdiğim çilek kokulu şarkılarından biri;

her yeni baslayan macera
heyecan dolu çilek kokar
gelip geçici bir hevesti
bazen uzun bazen kisa

ask olayini hiç açmasak
konusmadan yasasak
sonra büyüsü bozulunca
uzatmadan yalanlasak

artik anliyorum herseyi
oyun zamani sona erdi
aski ödünç almistim zaten
budur en güzeli en güzeli
(bkz: adventure)
bir ahmet kaya şarkısı. * şiiri orhan veli'ye müziği ahmet kaya'ya aittir. *

Küçüktüm,küçücüktüm,
Oltayı attım denize,
Bir üşüşüverdi balıklar,
Denizi gördüm.

Bir uçurtma yaptım, telli duvaklı;
Kuyruğu ebemkuşağı renginde,
Bir salıverdim gökyüzüne;
Gökyüzünü gördüm.

Büyüdüm işsiz kaldım, aç kaldım,
Para kazanmak gerekiyordu
Girdim insanların içine,
insanları gördüm.
tamamı şu şekilde olan orhan veli şiiri;

macera

Küçüktüm, küçücüktüm,
Oltayı attım denize;
Bir üşüşüverdi balıklar,
Denizi gördüm.

Bir uçurtma yaptım, telli duvaklı;
Kuyruğu ebemkuşağı renginde;
Bir salıverdim gökyüzüne;
Gökyüzünü gördüm.

Büyüdüm, işsiz kaldım, aç kaldım;
Para kazanmak gerekti;
Girdim insanların içine,
insanları gördüm.

Ne yârdan geçerim, ne serden;
Ne denizlerden, ne gökyüzünden ama
Bırakmıyor son gördüğüm,
Bırakmıyor geçim derdi.
Oymuş, diyorum, zavallı şairin
Görüp göreceği;
bir film çeşidi...
"bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti.acıyı,susuzluğu,açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor,bu yüzden daha rahat döşeklere,daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı.dünyaya olan kayıtsızlıkları bazan o kerteye varıyordu ki,kendilerine altın ve gümüşten,zevk ve safadan,lezzet ve şehvetten bir alem kurup,keder ve ızdırap fikirlerinin kafalarına girmesine izin vermiyorlardı.oysa uzun ihsan efend,dünya'nın şahidi olmanın gerçek bir ibadet olduğunu sık sık söylerdi.her insan şu ya da bu şekilde dünyayı okumalıydı.kuran ın kendisi peygamberin dünyayı nasıl okuduğuna bir örnekti ve onun ardında giden herkes,dünyayı onun gibi okuyup şahadetlerini yazmalı ve bunları başkalarına aktarmalıydı.dünyaya şahit olmanın yolu ise maceranın kendisinden başka bir şey değildi.yaşanılanlar,görülenler ve öğrenilenler ne kadar acı olursa olsun,macera insanoğlu için büyük bir nimetti.çünkü dünyadaki en büyük mutluluk,bu dünya nın şahidi olmaktı"
(bkz: ihsan oktay anar)
(bkz: puslu kıtalar atlası)
maceradır bakın anlatıyorum...

okullar yarı yıl tatiline deyim yerindeyse sömestr e girmiştir ki ticarete atılma isteği içlerimizde bir volkan gibi yükselmekteydi o günlerde. gidilip yaklaşık 700 ytl yi bir çırpıda satılacak olan kılık kıyafet lanetine verilmişti. hersey kağıt üzerinde hazırdı sadece faaliyete geçirmek vardı.bunlardaki amaç ise sadece zevkli 20 25 gün geçirmek değişik insanlar tanımaktı nasılsa biz verdiğimiz parayı çıkartacaktık ve iş gücümüzün ücretini ise deneyimin paha biçilmez değeriyle karşılayacaktık.pazartesi sabah olmadan önce cumartesi taksim e akılmış pazarı da bir arkadaşın evinde içli köfte yiyerek ve güzel muhabbetle geçirmiştik ki pazartesinin korkutucu yüzü üstümüze çökmüştü bile...pazartesi sabah 7:00 da kalkılır ve pazar a gidilir(çünkü pazarcılık olsa yapılacaktır o sömestri de)her şey beklendiğinin aksine ilk başta yer bulunamaz uğraşılır ve iyilik sever bir abinin yardımıyla tezgah bulunur.mallar serilir bizim parlak delikanlılar artık pazarcıdır.pazarda hafiften de alay konusu olunur umursanmaz 2 parça ürün satılır yine yılınmaz.bu sefer bir tanıdık abi aranır onun dükkanının önünde Karaköy deki alt geçitte yer ayarlanır.bizim pazarcılar artık işportacı olacaklardır.o arada ceplerindeki parayı da yer parası olarak pazarcı abiye verince Kabataş tan Eminönü ne yürümek zorunda kalırlar(ellerinde mallarda vardır)yürümek arada koşmak eğlenceli bile gelir...
Karaköy e gelinir, yere serilir bez, üstüne de mallar, özenle seçtiğimizi düşündüğümüz mallarımız...
orda da çok konuşan sadece akıl veren abiden başka bir şey yoktur.hiç bir şey satılamaz moraller yerlerdedir.neyse denir biz bu malları satıcaz denir o gazla taksime çıkılır 3 gün önce kopulan mekanlarda artık sırtlarda mallar varken dolaşılmaktadır acı vericidir.bir arkadaşın mekana uğranır soluklanılır.daha sonra evlere gidilir ertesi gün olur.bütün mallar bir evde bırakıldığından buluşma noktası tek bir evdir.sabah kalkıp salı pazarına gidilinecektir.evde toplanılıp önce mallar düzeltilir.dışarı çıkıldığında kar yağmaktadır bütün umutlar sönmüştür.bir umutla osmanbey e gidilir kulaktan dolma bir yer tarifiyle mekan bulunur.mekan osmanbey de Nişantaşı metro çıkışındaki Çarşıbaşı mağazasının karşısındaki kermes dünyasıdır.yer açıktır ama yeri kiralayacak adam ortada yoktur aranır taranır 1 saat sonra geleceği öğrenilir mallar mekana bırakılıp oradan 1 saat sonra görüşmek üzere ayrılınır.simitçide biraz oyalanıldıktan sonra yeniden mekana gidilir.adam 1 saat gecikmeyle mekana gelir.allem edilir kellem edilir yer tutulur ama ne yazık ki o günde hiç bir iş olmamıştır.cepten para yine verilir.ve ertesi güne umutla, cepten para vermemeyi umut ederek eve gidilir.1 hafta sonunda oradan da hiç bir şey çıkmamıştır.çıkan tek şey cepteki paralardır.ama azimli olan biz bu malları yeniden pazarda satmaya karar veririz.bu sefer başka bir pazar tercih edilmiştir.burada tezgah bulunur mallar serilir bu sefer şans bizden yanadır yanımızda da tekstil ürünleri satan profesyonel pazarcı bir abi vardır en azından muhabbet gırladır...aksam üstü biraz iş olmuştur ama yetmemektedir 'bununiçin' içindeki pazarcılık potansiyelini çıkarıp diğer abilerin yaptığını yapmıştır.bağırmaya başlamıştır...az zarar ederek nerdeyse bütün mallar satılmıştır...mutlu, huzurlu ve deneyimli gençler ülkeye lazımdır.
çilek kokan bir athena şarkısıdır.
çeşitli tehlikeleri göze alarak ve tüm bunlara rağmen, bu durumdan hoşlanan insanların tutuksu olan serüvendir.
jack london'un bir romanı.
henüz okumadım ama yazarın kişiliğine uyan bir kitap ismi. kendisi 14 yaşında serüvenlere atılmak, fakirlikten kurtulmak için okulu bırakmış, tayfa olarak çalıştığı bir gemiyle japonya'ya gitmiştir.
Baştan geçen ilginç olay veya olaylar zinciri.
ahmet erhan şiiri.

Omurgasız bir acı
Bedenimde uluyor
Tenha otobüslerin kız kokan yalnızlığında
Elim elimle buluşuyor
Kulağımın arkasına takıyorum ömrümü
Gecenin en olmadık
Saatlerine taşınıyorum
Bir şairin
kendi halinde
Bıyığını ve şiirini fazlalık sayan...
Gitgide kendime
Yakışıyorum
Ortayaş göbeğimi aynalardan sakınaraktan...
Bir alçak sakladı
Ve unuttu beni zulasında
Sanki
Bir ölüm başka bir ölüme
Miras bıraktı

Bitti
Sandığım o macera
Hep yeniden başladı...
hadise'nin aşk kaç beden giyer albümün de yer alan hit parça .
yaza damgasını vurur gibi duruyor.
hadise'nin son albümünde yer alan, albümdeki her parça gibi elektronik olan süper parça. yeterince gaz verici.
harika bir athena şarkısıdır.

--spoiler--
aşk olayını hiç açmasak,
konuşmadan yaşasak.
sonra büyüsü bozulunca,
uzatmadan yalanlasak.
--spoiler--
bazen dünyanın en iyi şarkısı rolünü oynayabilir.
erken ölen orhan velinin yazdığı ve -bana göre- erken ölen ahmet kaya'nın söylediği şarkıdır. harikadan bile harikadır. denizi gökyüzünü ve insanları gösterir.
"sayfalarca seni seviyorum yazmak fayda etmiyor
duymuyorsun sesimi" girişiyle mest eden af şarkısı.

http://www.youtube.com/watch?v=6lHbiphz9Yk
görsel
Nerede ne olduğu değil yol arkadaşınla sağladığın uyumdur.
athena şarkısı.

her yeni baslayan macera
heyecan dolu çilek kokar
gelip geçici bir hevesti
bazen uzun bazen kısa!
Rafet el roman a göre Amerikan'in dolu olduğu sey.
bazıları (Guillaume Néry) için su altındadır.

https://youtu.be/v11b84Okcm8
https://youtu.be/489_s6mWoGA
bir orhan veli şiiri.
son iki dizesini mutlaka görmüşsünüzdür, sosyal medya sonuçta. şair koca şiir yazıyor, adam kendince bunu iki dizeye indirgiyor.
her neyse şiir çok güzel, sevdim. paylaşacağım birazdan önce ufak bir tanım daha.
ahmet kaya'nın acılara tutunmak albümünde yer alan, sözleri orhan veli'ye, müziği ahmet kayaya ait bir şarkı.

her zaman olduğu gibi önce şiir sonra şarkı o zaman değil mi?
şiiri biraz iç acıtıyor ama olsun.

Küçüktüm, küçücüktüm,
Oltayı attım denize;
Bir üşüşüverdi balıklar,
Denizi gördüm.

Bir uçurtma yaptım, telli duvaklı;
Kuyruğu ebemkuşağı renginde;
Bir salıverdim gökyüzüne;
Gökyüzünü gördüm.

Büyüdüm, işsiz kaldım, aç kaldım;
Para kazanmak gerekti;
Girdim insanların içine,
insanları gördüm.

Ne yârdan geçerim, ne serden;
Ne denizlerden, ne gökyüzünden ama...
Bırakmıyor son gördüğüm,
Bırakmıyor geçim derdi.

Oymuş, diyorum, zavallı şairin
Görüp göreceği.

https://www.youtube.com/watch?v=Yl5_He58yUs