bugün

I.
cesetleri toplamak bana dü$tü
ölülerimin ardından iyi konu$acağım

II.
karanlık gecede be$ ölü
biraz çocuk biraz delikanlı tümü
umutla umutsuzluk arasında ya$arken
ölümleriyle iyiden koyula$tı acının rengi
kırıldı da dü$lerinin en güzel yeri
$arkılarını bıraktılar giderken belki bir anı

III.
anımsıyorum
düğüne giden çocuklar da böyle gülerdi.

haydar ergülen..
tahta tekerleklerle ceset taşıyorlar,
cesetlerin bazıları yaşıyorlar,

cesetler ne daha ölebilir,
ne de öldürebilir birden,

cesetler bir daha ölmeyecekler,
cesetler geriye dönmeyecekler..

yaşar kurt..demiş..iyi etmiş..
Ölüler, ölüler nerelerdesiniz?
Ölüler, bir bilinmez yerdesiniz.
Artık gündüzleriniz gece,
Bütün günleriniz: dün.
Artık her sözünüz sükût,
Her işaretiniz gizli.
Tutuyoruz nasihatlerinizi...
Ölüler, ölüler her yerdesiniz!
Ne zaman aynaya baksam,
Görünüveriyor babam...
Bahçem, odam, sofam,
Nereye geçsem, nereye çıksam;
Hâtıram!
Her yerde sizden bir eser.
Gökyüzünde bir bulut
Bıraktığınız sesler
Yakın güneşe, aya.
Dokunabilsem oraya,
Kiminiz konuşacak,
Kiminiz gülecek,
Eski günler gelecek.
Ölüler bilebilsem gittiğiniz yeri,
Ruhum, muradına erecek;
Annem döşeğimi serecek,
Toprağınız toprağım,
Aranızda yatacağım.

ziya osman saba
gözünüze görünemem,
göze görünmez ölüler

(nazım hikmet-hiroşima*)
(bkz: ölü canlar)
Ölüler bağırıyor mezarlarından;
Yolcular, oturun taşlarımızda!
Onları deviren biziz toprağa,
Biz attık onları böyle ayağa;
Sakın atlamayın kenarlarından!
Ölüler bağırıyor mezarlarından...

Yolcular, uzanın yere upuzun;
Dayayın taşlara başlarınızı!
Tüy yastıklar gibi rahat taşımız,
Birleşsin bir lâhza orda başımız!
Bizdedir cevabı kuruntunuzun;
Yolcular, uzanın yere upuzun!

Ben de bir gün böyle haykıracağım:
Yolcular, oturun mezar taşımda!
Yolcular, önümde fısıldaşacak,
Yolcular, aşılmaz yollar aşacak.
Taşımı yerlere yatıracağım;
Ben de bir gün böyle haykıracağım!

(bkz: necip fazıl kısakürek)
insanı korkuturlar.

oysa ne tuhaftır. yerde yatan bu adam bizim sevdiğimiz o insan değil miydi? nedir bizi ölüden ölesiye korkutan? eskiler derler ki; "ölüden korkma, diriden kork!" mantıklı. ölü kalkıp yakamıza yapışamaz. yapışsa seviniriz belki de. bir insanken bir ceset olmuştur. hiçbirşeye muktedir değildir artık. ama yine de diriden değil de ölüden korkuşumuz niyedir?

çünkü yerde boylu boyunca yatan ölü değil, ölümdür aslında. yanıbaşımızda. ete kemiğe bürünmüş, evimizin içine kadar girmiştir. apansız ve hep zamansızdır. ölüm ne kadar da tehditkardır şu haliyle. ne kadar gerçek. kaçınılmazlığı ne de çıplaktır. ölü sessiz, hareketsiz ama bir o kadar avaz avazdır. ölü ölümün ta kendisidir. işte orada yerde yatıyor. kalkıp ayaklarımıza yapışıverecekmiş gibi...