kalbin kimselerin gormediği, asla da göremiyeceği, görsede giremiyeceği, girse de dokunamayacağı kısmına salıncağı kurulmuş olandır, huzurla sallanandır, esintisiyle huzur bulunandır, sallanır salıncak, arada durur, esinti kesilir, hatırlanır, koşulur hemen, arkasından itilir, sallanmaya devam eder salıncak..
Ömrünüze ömür katar. hayatınızdaki en güzel anlamdır o. düşünmessiniz yanınızdayken o başka birşey. hatta hiç birşey.
Onun dokunuşuyla hayat var olur teninizde. Baktığı zaman bembeyaz bir sayfa açılır her an. Hele ki elleriyle dokunuşu, hissetmeniz, aşkın tertemiz dokunuşudur aslında o. Sadakattir, şefkattir. Sevginin o halidir.
Stephen King'in bugün Akmerkez Remzi Kitapevi'nden orijinalini satın aldığım ve akşam okumaya başlayacağım romanı. Çok yerde methiyeler düzen yazılar, eleştiriler okudum, SK hayranları O da O diyorlar başka bir şey demiyorlar.
Son kitabı Christine'e resmen bayılmış ve korkudan altıma sıçmış biri olarak umarım beklentilerimi boşa çıkarmaz çünkü şu an için Christine'den daha korkunç bir şey düşünemiyorum, kırmızı şevrolar hala kabus gibi üstüme geliyorlar.
Bu arada orijinali 1200 sayfa olan bir kitap Türkçede nasıl 450 küsur sayfa çevrilir biri bana anlatsın lütfen. O yüzden ingilizcesi'ni satın aldım, Allah kolaylık versin bana.
Kitabı bitirince yorumumu da gireceğim. Bekle beni "O" her neysen artık seni yutacağım!
O, düşüncelerimi süsleyen esmer genç.. Ne zaman aklıma düşse gözlerimi kapatasım gelir, derin derin onu düşünesim.. iliklerime kadar heyecandır hissettiğim.. Uzun boylu geniş omuzlu bir gençti.. Sarıldığım an göğsüne başımın denk gelişi ve yaslayışım düşer aklıma .. Derin bir ah çekerim.. Bir de dokunuşları vardı , hiçbir erkekte olamayacağını düşündüğüm.. Dokunduğu yere ateş düşerdi sanki.. Bir de öpüşleri vardı, ondan ayrı kaldığımda düşünüp kendimden geçtiğim.. Ses tonu vardı bir de , içime işleyen etkide.. Öyle romantik bir genç vardı işte.. imkansıza emanetti.