içi bomboş, öylesine bir şarkıcı. olsa da olur olmasa da şeklinde biri işte. hatta olmasa daha iyi olur aslında. çünkü çakma björk halleriyle bünyede feci halde tiksinti yaratmaya başlamıştır.
neşet ertaş için önce ''tanımıyorum'' diyen, ustanın ise ''tanımak zorunda degil, gözlerinden öperim'' cevabını aldıktan sonra ise ustayla konusmak istedigini acıklayan kız.
umarız diğer albümünde ahirim sensin'i yorumlamaya kalkıp da sıçıp sıvamaz.
antipati toplama yolunda hızlı adımlar ile ilerleyen şahsiyet. yani niyedir bir demet akalın, bir hande yener olma çabası anlamış değilim. boş açıklamalar insanın başını yakar...
söyledikleri yanlış anlaşılan güzel gözlü, aptal olmayan şarkıcı. nil karaibrahimgil'in hitap ettiği kesim bellidir. bu kesim içerisinde elbette büyük çoğunlukta üstadı tanımayan insan evladı olabilir. nil de bu sayede fanları arasında neşet ertaş'ı tanımayanlar varsa tanımış oldular demiş. gazetelerin polemik yaratmak amacıyla cımbızladıkları 'neşet ertaş sayemde tanındı.' başlıklı büyük puntolarla yazılmış manşetlerine bakıp gaza gelmemek lazım.
kendisi sayesinde boğaziçini kazanmak için sadece çok çok test çözmenin yeterli olduğuna karar verdim. yani boğaziçini kazanmak için öle zekaya, bilgi,kültür birikimine gerek yokmuş. tezimi destekleyen bir diğer boğaziçili;
yalanıp yutulası kişilik. gerçekten bir çok mankenden daha güzeldir. ancak estetik geçirip geçirmediğini öğrenmek lazım. birde sabah yanında uyanmak lazım. bakalım salya sümük nasıl duruyor? simit yedikten sonra susamların konumu nedir?
müzik ile uğraştığı halde neşet ertaş' ı tanımadığını söyleyen kişilik. Yazık demekten başka bir söz bulamıyoruz.
Müzikle uğraşmıyoruz, bin yaşında da değiliz, (ayrıca türkü dinlemem köyde yaşamıyorum diyorsanız, ki nedense bazıları böyle diyor), biz de köyde yaşamıyoruz, (keşke yaşasaydık ama, hiç olmassa temiz hava solur hormonsuz gıdayla beslenirdik), türkiye' nin en modern şehirlerinden birinde yaşıyoruz ama neşet ertaş gibi büyük bir ozanı, büyük bir ustayı çok iyi tanıyoruz.
hiç mi duymadınız acaba, radyolardan, televizyonlardan?
kendim ettim kendim buldum,
zahidem,
kesik çayır,
neredesin sen,
dane dane benleri var,
acem kızı,
sevda olmasaydı.....
hadi bunları duymadınız;
bir "gönül dağı", barış manço, edip akbayram ne de güzel seslendirmişlerdi.
bir "mühür gözlüm" "zülüf" yıldız tilbe ne güzel seslendirmişti. bunları da mı duymadınız? dinlemenizi tavsiye ederiz.
şayet bir yerlerde kulağınıza iliştiyse de, bir müzük insanı olarak merak edip, bestecisinin kim olduğunu araştırmanız gerekirdi.
Kimden dinlenirse dinlensin, kim seslendirmiş olursa olsun, kulağa hoş gelen ve ne güzel bir türküymüş bu dediğimiz ve bir daha dinlemek istediğimiz bütün eserlerin altında, bir "neşet ertaş" imzası vardır.
neşet ertaş'a mektup yazıp özür dilemiştir. tuhaf bir edebi üslubu vardır ama vardır. en sonunda da bizzat gidip neşet ertaş'ın boynuna sarılacağını beyan etmiştir.
bu tartışmanın en akılda kalan cümlesi ise neşet bey'e aittir. "tanımak zorunda değil, gözlerinden öperim." *