skytürk'teki programda akepe ile ilgili şöyle bir fıkra anlatan ve beni gerçekten güldüren muhalif yazardır.
aynen yazıyorum anlattığı fıkrayı:
konu yolsuzluktur ve nihat genç bununla ilgili hoş bir karadeniz fıkrası olduğunu ve paylaşmak istediğini belirtir. söz hakkı verildiğinde de başlar anlatmaya.
--spoiler-- nihat genç:
akepeli şey konuşuyor köyde, işte partisini felan anlatıyor.
yaşlı ihtiyar arkadan dinliyor tabi adayı. işte ortasında bi elinde bastonunu tutuyor bacaklarının arasında.
yaşlı amca adaya dönüp:
- uşağum sizin partililer içki içermi?
aday kişisi:
-haşa efendim biz müslümanız içkiden hiç içmeyiz
yaşlı amca:
- peki sizun partilular cigara içer mu?
aday:
-haşa efendim biz hiç sigara içmeyiz zaten yasa çıkardık, karşıyız.
yaşlı amca:
- pekü sizin bu akepelüler garı oynatir mu? garu alemü yapar mu?
aday:
-valla hiç yapmazlar efendim lafı bile edilmez.
yaşlı amca:
-ya kardeşim sizin hiç masrafınız yokmuş peki niye ha bu gadar çalaysunuz?
--spoiler--
sonradan türeyen aydın adı altında piyasaya bolca sürülen kanı bozuklar gibi ruhunu ,fikrini ve beynini 2 kuruşa satmayan sapına kadar delikanlı mert ve sert yazar ve fikir adamı.
55 yaşında adamdır onca muhalifi bunca yıldır bir gediğini bulamamışlardır. helal olsundur. şöyle yaptı bunu yedi şuna yalakalık yaptı diyemez kimse arkasından. neyse o dur.
bilgisayarının arkasında görülmediğini sanan andavallar da dış görünüşüne takar, bilgisiz cahil der. lan o adamla muhabbete otursan var ya el pençe divan çıkarsın önünden a cahil. 15 yaşında dünya alimi bizim veletler.
bu yıl içersinde son leman yazılarını kitaplaştıracak yazar.
sanırım kasım aralık gibi çıkar,ilk haber buradan duyulsun.
sonracıma, 09 eylül de kartal festivali geldi nihat genç, anlatmak istiyorum;
saat 18.00 de başlayacak olan imzaya 17.55 geldi,biraz asabi, sinrliydi ilkten sanırım oruçlu olmanın yorgunluğu yada sigarasızlık bağına vurmuş, elinde 50 tl lik cep telefonu çeviriyor, ulan bu blackvery tipi yükse teknoloji telefon kullanan engin ardıç, mümtaz er türköne tipi yazarlar geldi aklıma, mına goyim adaleti nerede arayacaksın ki burada bulunsun neyse, ilk ben gidip; sıcak ve samimi bir 'hoşgeldiniz nihat bey', dedim, hemen keyfi yerine geldi; hoşbulduk. imza standı adddeydi, 'hiç reklam yapmadınız' dedim görevlilere, nihat genç biraz tutandı, 'gerek yok' yandaki sahneyi işaret ederek 'şurdan bir anons yapılsa yeter'
ihtiyar kemancı kitabı alıp imzaya yatırdım; 'bu kitap çok bereketli üç kez kaybettim, 4 kez alıyorum' dedim, güldü, 'diğer kitaplarımı da al' buldu müşteriyi *
onlarda var ağbi deyip, çıkardım, dar alanda tufanı görünce; nihat genç: bunu nereden buldun? winstonsoft: kadıköyde bir sahafta. bu kitabı yeniden basmayı düşünmüyor musunuzz?
nihat genç: yok,yok( gülerek)
winstonsoft: yeni okuyuculara ağır gelebilir ama eski okuyucularınız için eşsiz bir kitap bu.
bunda iş var diyerek baktı suratıma.
'bir fotoğraf çektirebilir miyiz','tabi ki '
fotoğraflarda ikimizin suratı da kayık belli benimde sigara krizim tutmuş, sıkı bir toka yapıp,
nihat genç: bu ülkenin senin gibi dikkatli gençlere ihtiyacı var.
winstonsoft: evet, sizin gibi yazarlara da bizim ihtiyacımız var.
sonra nerede oturduğumu felan sordu, aslında yanına oturup okkalı bir sohbete girişip iftarı ısmarlamak isterdim ama işim vardı onu da meşgul etmek istemedim.
10 yıldır bu yana tüm kitap ve makalelerini okuduğum bir yazarı kendi ilçemde bulmak müthiş bir şey oldu.
artık yeni ihtiyar kemancı kitabımın ilk sayfasında; ...'a bu ülkenin soylu güzel onurlu çocuklarına, sevgiyle, nihat genç, yazıyor.
3.09.2009 da yabancısı oldugum için acıkca tarif edemeyecegim ama Ankara'da kitapcıların oldugu, sanırım Ankaranın sahafları denince akla gelecek olan sokagın sonunda, kahvehane tadında okey taşı sesleri yukselmekte olan bi yer desem bilen bilir herhalde, neyse orda kagıt oynarken gördüğüm yazar, televizyoncu, gazeteci, düşünür, aydın ya da ünlü kişi. Şaşırdım.
ihtiyar kemancı isimli deneme kitabının ilk sayfası 'soğuk' ile başlar, 'soğuk' edebiyatımızın son yıllardaki en çarpıcı en sarsıcı metinlerinden biridir, nasıl mı,şöyle;
'soğukların soğuğu, ey zalim köpek! bu zalim kasırgayı göklerdeki bayraktan daha yükseklere yazmak isterdim. bu çulsuz, bu korkuluktan beter çelimsiz şehitleri başkaları bin yıldır nasıl yazdı? zafer taklarına,sancaklara,marşları mı yazdı? bu, incecik derileri soğuktam morararak yıpranmış mazlumları, bu kar yığınları altında, bu belleri bükük, bu bir dilim ekmeğe muhtaç, bu yoksul zavallıları, bu incecik zar gibi hayatları, bu örümcek ağı gibi evlerde yaşayanları, bunları nasıl yazmalı? bizim halkımız bu, sevgili halkımız, bu çocuklar bizim meleklerimiz.soğukların soğuğu ey zalim köpek, daha alaycı, daha acımasız, daha gaddar ne biliyorsan bütün cephanelerini al, bin yıl daha saldır! bu şanlı vatan, bizim veremli ciğerlerimizle sağlık,şifa bulacaksa, hepimiz yoluna kurban olalım. kurban olalım ey halkım. ilkel toplumların kurban törenlerinde, kurbanı verenler kabilenin kutsalı, dokunulmazı olur, itibar görürdü. şimdi, çok daha gerilerde, vahşi bir mezbaha siyaseti içindeyiz.
kurbanı biz veriyoruz kutsalı onlar oluyor. kurbanı biz veriyoruz, komutan onlar oluyor. kurbanı biz veriyoruz, devlet onlar oluyor.kurbanı biz veriyoruz, zengin saraylar, arabalar onların oluyor. soğukların soğuğu ey zalim köpek,biz sana gürbüz, güçlü, pazulu,sırım pehlivanı gibi kurbanlar, şehitler vermeyi çok isterdik! ey şanlı vatan, kalmadı elimizde. artık kurbanlarını bu çelimsiz,böcek kurusu gençlerden seçmek zorundasın! soğukların soğuğu, ey zalim köpek, kaaç yüzyıl daha kalacaksın köyümüzde!'
not: 28 nisan bildirisine verdigi tepki ile, yaşadıgı hayatı çizip atmış kişiliktir, degmezdi, bana soruyorsa, ergenekon u desteklemek sana mı kalmıştı ey nihat genç, sen ki 28 subatlarda leman da refahın kapatılmasına dik durmuş bir adamdın, bak adamdın diyorum, bir şeyler anlayabiliyor musun ey nihat genç, bir gün senin ismin de hatırlanacak merak etme, ama, 28 subattaki dik duran halinle degil, 28 nisan daki ezik halinle, aydın olmak tv de halkı adına namluya hedef olmuş, 14 suikast girişi atlatmış başbakan a höykürmek degildir, darbe günlükleri, hsyk da ki kck savcısı dahil üç büyük davanın şerefli savcıları nı biçmek için hükümetle 4 hafta didişen adamların oldugu bir yerde, ey ihat genç ergenekon sanıkları için şerefli savcılara höyküren adama ne denir?
bilemedin, nihat genç denir, sen busun, artık bununla yaşayacaksın.
fikirlerinin müptelası, söyleşilerinin hastası, kitaplarının sevdalısı, kendisinin hayranı bulunduğum karadenizli ve öfkeli, kalemiyle üzerinde yazdığı masayı çatırdatan, kartal'da ki imza töreninde nihayet imzasını da alabildiğim, elimdeki soğuk sabun adlı romanını "bu toprağın asil ve kara çocuğu" diyerek imzalamış, "kara değilim ki la ben niye böyle yazdı bu?" diye düşünürken kitabı okuyunca "kara" hitabının ne olduğu anladığımda ufak çapta g.t kalkması durumu yaşattığı, vatana lazım, önemli insan yavrusu.
sağ ya da sol değil bırak diyor, ülke nereye gidiyor ekonomiye, kaynaklara, bilime bak. daha geniş bak çatışmaktan yaşamayı düşünemiyoruz diyor. haklı ya da haksız ama ülkesini seviyor sanırım. kahvaltılara katılır, gençleri dinler keyfine de bakabilirdi ama o paylaşıyor ve dinliyor işte.
başbakan olması gereken vatansevermiş. vatansever olmak başbakanlık için yeterliyse olsun ulan. o da geri kalmasın. kimler olmadı ki mk? o da olsun. hatta cumhurbaşkanı olsun derim. nihal atsız'ı da başbakan yapalım. ismail türüt de tbmm başkanı olsun. ogün öyle desin bugün böyle desin. haaa az kaldı unutuyodum. ogün'ü de kabineye sokalım derim.
şu an bu ülkenin başına geçse en iyi yöneticek olan insan.türkiyede en iyi siyaset bilgisine sahip olan insan.eleştirmenler hiç bir eleştiri bulamayıp hiç bir açığını yakalayamayıp sadece saçına ağlamasına takmıştır. he birde seçmene böcek dedi diye çok eleştirildi o konuşmasının tamamı izlenirse zaten neden böcek dediğide açıkça ortadadır.ağlanacak ülkemizin halini o bize anlatıyor milyonların önünde.
gerçek bir aydındı. hani ne oldu neden susdu neden sesi gelmiyor. türkiye çok iyiye gidiyor diye mi sustu yoksa patronları akp hükümeti ile iyi geçiniyor diye mi sustu?
eski ülkücü, yeni solcu, biraz önce liberal reklamlardan sonra komünist şahsiyet. tabii bakarsın "hacı bu nasıl iş?" diyenler olur o zaman da ben hiçbir ideolojinin içinde değilim dersin.
bizim de dağlarımız var che guveara, diye bağıran tuncay kurtiz gibi, bağıran. sakallı, gözlüklü, uluscu. tam bir anadolu insanı.
konuşmalarının en çok şu bölümünü sevdim.
--- alıntı ---
karın doyar, iş bulunur, her şey hallolur. ama onur yok şeref yok, onur şeref yokken tencereniz kaynasa ne olur. bunlar böcek sürüleri, babasının parasıyla ülkeyi ele geçirmeye çalışan böcek sürüleri.
bir şekil olmuşlar avrupalıyız diyorlar. sen önce gazeteni çıkar, köşe yazarını istediğin gibi yazmadığı için kovmamayı öğren.
ömrümüz yettikçe, bu memlekette biz bunların mezarlarına tüküreceğiz.
--- alıntı ---
"Türk magazini yirmi yıldır sanatçı ve mankenleri anlatırken orospu, orospuluk kelimesinin yerine "cesur" kelimesini kullanıyor. Doğrusu zengin bir koca ya da şöhret için toplumun tüm değerlerine karşı hücuma geçenleri alkıslamak, dizginlenemeyen bu vahsiliği övmek için cesur kelimesi dahice bir bulus."
kafası çok karışıktır ama türkiye sağını onun gibi deşifre edeni de yoktur, küfür ağzına yakışır, (bkz: s.kimin besledikleri), hikayeleri harikadır, çok dinlenince bayar, tekrara düşer.
''Bilinçsiz kadınların koca hırsı, az gelismis ülkelerin kalkınmasına benzer, bu
hırs, sadece çimentodan çalan müteahhitlere, keresteden çalan mobilyacılara
yarar!"