sayıları iki elimizin bir parmağını geçmeyecek kadar az kalmış halk ozanlarımızdan biri. onda halkçılığı, ekmek kavgasını, yoksulluğu, toprak sevdasını öğrenebilirsiniz. anadolu insanının ondan bunları öğrenmesi gerekirken avuç açmaktan başka hiç birşey yapmaması büyük bir utançtır. ruhun şad olsun büyük usta.
Son ses kahkaha atarken 'Gönül Dağı' türküsü grince bir anda dertlenip küllüğü önüme çekmeme sebep olan bir adam. Sazına dokunuşunda bile yüreğime dokunup, hislerime tercüman oluyor. Keşke ''Yorulup Gitmeseydin'' be Üstad
Bu muazzam foto bu hikayeden sonradır muhtemelen..
iki müthiş insanın ilk buluşmasının, zahidem'in hikayesi..
Neşet Ertaş'ın henüz parladığı zamanlar, anadolu'ya turneye gitmişler, o ara zeki müren de türkiye'yi sallıyor, tanımayan bilmeyen yok, eskortlarla, konvoylarla seyahat ediyor...
bir şehre geldiğinde şehir sadece zeki müren'den bahşediyor, yer gök zeki müren..
O günlerden birinde zeki paşa Antalya'da konser veriyor. o gün, kısmetimiz ya neşet ertaş'ın da aynı yerde konseri varmış; zeki müren'in konserine ilgi umulandan az olmuş. Elbette zeki müren bunun sebebini merak etmiş sormuş soruşturmuş, herkesin neşet ertaş'ın konserine gittiği öğrenilmiş paşa " bulun getirin onu" diye buyurmuş.
neşet ertaş'ı getirmişler, zeki bey, bir rakı masası kurulu olduğu halde onu izlemeye niyetlenmiş. bir çal, söyle demiş.
neşet ertaş'ın da deli zamanları o zamanlar, vurduğu sazdan ses getiriyormuş...
neyse "zahidem"e girmiş; o çalıp söyledikçe zeki müren kafasını duvarlara vuruyormuş, "kendinden geçti" diyor, millet onu tutmaya çalışıyormuş, neşet ertaş arayı çaldıktan sonra 2. kıtaya zeki müren girmiş; neşet ertaş "bir okudu amma, billur gibi bir ses, ortalığı yıktı geçirdi" gibisinden sözlerle dolanmış durmuş günlerce.
Insanin yaptığı işe saygı duymak, değer verdiklerine değer vermek ve onu seveni karşılıksız sevmesi zor şey değil şu hayatta.
Günlerini, hayatını adadığı şeylerin sevilmesi de eşsiz bir histir elbette.
Belki de hala sevmemiz bundandır bu insanları, yaptıkları işi, müziği, birbirlerini çok sevmelerinden bize bulaşan sevgiyi seviyoruzdur bilemeyiz ki...
adamdır adam, siz bilmezsiniz ondan. sevdi, kahroldu, yine de sevdi. vazgeçmedi. yazımı kışa çevirdin leyla, diye diye öldü. sizin mahalle sazcısı dediğiniz o adam; çiçekdağ'da, hiç eğitim almadan üstelik olağanüstü bir şekilde çalabildiği için sazı, okumadan üniversitede özel eğitim veriyordu. keşke, beğenmediğiniz kadar olabilseniz.