Sazın teline, tezeneyi değdirdiği zaman yürekleri titreten usta, Zeki Müren'in kafasını duvarlara vurdurmuş usta, bir Leyla'ya aşık olup babası usta Muharrem Ertaş'ı karşısına alarak evlenip sonra anlaşamayıp ayrılınca babasına Cahildim Dünyanın Rengine Kandım, Leyla'ya da Neredesin Sen ve Yazımı Kışa çevirdin türkülerini yakan ve yıllardır yüreklere seslenen rahmetli ustadır.
bağlamayı ağlatan adam.
şiirlerine ses verip ozan olan adam.
üstad olan adam.
adam gibi adam.
terlediği için ceketini çıkartmak isteğini seyircisinden izin alarak yapacak kadar alçak gönüllü,
babasına sevdiği kadın yüzünden pişmanlığını anlatacak kadar gerçekçi,
sevdiği kadına ayrılığının ardından üzüldüğünü ama her şeyin sonunun olduğunu söyleyecek kadar da aşık.
ve tüm bunlar bağlamadan çıkan notalar ve kendinden çıkan sözler ile yapacak kadar üstad.
ölmeden önce kaçımız adını biliyordu. bilse bile "ayy çok köylü" diyenler bile "iyi adammış" diyorlar. malesef kaybedince değerini anladığımız insanlardan birisi.
dinlenildiğinde insanı derinden etkileyen ozandır. vakti zamanında behzat ç. dizisinin finalinde son sahnede haydar haydar türküsü eşliğinde içilen rakı ile efsane yad edilmiştir.
bir zamanlar almanya'da yaşayan neşet usta için bir trt spikeri "şimdi rahmetli neşet usta'dan bir türkü dinliyoruz" demişti. neşet usta da buna üzülmüş ve. "bakın ben yaşadığım halde beni öldü diye anons edip türkümü yayınlıyorlar" demişti. işte bizim insanımızın bu vefasızlığından dolayı büyük usta almanya'da yaşamak zorunda kalmıştı.
"insanın derdi ne kadar büyük olursa gülüşü o kadar sıcak olurmuş, o dert güzelleştirirmiş onun yüreğini. Öyle derler, bizim buralarda. O derdin büyüklüğü neye göre ölçülür biçilir bilmem ben. Fakat birinin gülüşünün sıcaklığını hissettim mi, anlıyorum ki derdi çok. "