küçüklüğümde dinlediğim cem karacalarla barış mançolarla büyüdüm, plaklarını kasetlerini dinlerdik. konserine gitme fırsatım olmuştu, canlı dinlemiştim, halktan gelen, anadolu'nun sesi seni unutmayacağız, mekanın cennet olsun.
babamın bana ta küçüklükten sevdirdiği , arabada vs dinlettiği, iyi ki de sevdirdiği, dinlettirdiği, türkü kültürünü aşıladığı rahmetli üstad. 2005 senesiydi galiba, türkülerini, hayatını, aşık olduğu leylasını, babasını vs neredeyse her şeyini anlatan geniş bir belgeselini izlemiştik ailece. konser görüntülerinde arabadan inen neşet ertaş'a, candan samimi bir üslup ve heyecanla, sana ben kurban olurum, ben sana kurban olurum diye haykıran bir dayı vardı. hem güldürmüş hem de çok hoşuma gitmişti. bu coğrafyada bu samimiyeti sağlayacak başka birinin daha geleceğini düşünmüyorum. nur içinde yat, neşet ertaş.
insanın ruhunu uzaklara götüren, tellere her vurduğunda yüreği sızlatan bir efsane geldi geçti... eşi benzeri bulunmayacak, yeri asla dolmayacak bir ozansın sen.
başıma bir iş gelmeyecekse romantik solcular tarafından abartıldığını düşündüğüm türkücü. gençleri sigaraya özendirmesi ve şarkılara 5 dakika sonra girmesi nedeniyle tasrif ettiğim biri değil açık ve net.