nazım hikmet ran

entry2958 galeri144 ses1
    2344.
  1. akrep gibisin kardeşim,
    korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
    serçe gibisin kardeşim,
    serçenin telaşı içindesin.
    midye gibisin kardeşim,
    midye gibi kapalı, rahat.
    ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
    bir değil,
    beş değil,
    yüz milyonlarlasın maalesef.
    koyun gibisin kardeşim,
    gocuklu celep kaldırınca sopasını
    sürüye katılıverirsin hemen
    ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
    dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
    hani şu derya içre olup
    deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
    ve bu dünyada, bu zulüm
    senin sayende.
    ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
    ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
    kabahat senin,
    — demeğe de dilim varmıyor ama —
    kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
    3 ...
  2. 2345.
  3. kalemi güçlü şairlerden.

    Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
    allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
    oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında
    dünyayı çocuklara verelim
    kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi
    hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
    bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
    çocuklar dünyayı alacak elimizden
    ölümsüz ağaçlar dikecekler
    1 ...
  4. 2346.
  5. Dünyaca ünlü türk şair. iyi ki kendisiyle aynı toprakların insanıyım. iyi ki ana dilimiz aynı da onu okuyup anlama olanağına sahibim.
    2 ...
  6. 2347.
  7. BiR KÜVET HiKÂYESi

    1

    Süleyman'a karısı telefon etti :
    — Konuşan ben,
    ben, Fahire.
    Tanımadın mı sesimden?
    Demek çok bağırdım birdenbire.
    Çığlık mı?
    Belki...
    Hayır,
    çocuklar hasta değil.
    Dinle beni :
    işini bırak da gel,
    çabuk ol ama.
    Telefonda anlatamam,
    olmaz.
    Daha kıyamet kadar vakit var akşama.
    Saatlar, saatlar,
    kıyamet kadar.
    Sorma.
    Dinle beni...
    Hemen vapur bulamazsan
    Üsküdar'a kayıkla geç.
    Bir taksiye atla.
    Paran yoksa
    patrondan avans al.
    Yolda hiçbir şey düşünme,
    mümkün mertebe yalansız gelmeye çalış.
    Yalan kuvvetliye söylenir
    ben kuvvetsizim.
    Alay etme kuzum.
    Evet kar yağacak,
    evet
    hava güzel.
    Koynuna girdiğim adam gibi
    kocam gibi değil,
    büyüğüm, akıllım,
    babam gibi gel...


    2

    Geldi Süleyman,
    Fahire, kocası Süleyman'a sordu :
    — Doğru mu?
    — Evet.
    — Teşekkür ederim Süleyman.
    Bak işte rahatladım.
    Bak işte ağlamıyorum artık.
    Nerde buluşuyordunuz?
    — Bir otelde.
    — Beyoğlu tarafında mı?
    — Evet.
    — Kaç defa?
    — Ya üç, ya dört.
    — Üç mü, dört mü?
    — Bilmiyorum.
    — Bunu hatırlamak bu kadar mı güç Süleyman?
    — Bilmiyorum.
    — Demek ki bir otel odasında.
    Kim bilir çarşaflar nasıl kirliydi.
    Bir ingiliz romanında okudum,
    bu işlere yarayan otellerde
    kırık küvetler varmış.
    Sizinkinde de var mıydı Süleyman?
    — Bilmiyorum.
    — Hele düşün,
    toz pembe çiçekli, kırık bir küvet?
    — Evet.
    — Hiç hediye verdin mi?
    — Hayır.
    — Çukulata, filân?
    — Bir defa.
    — Çok mu seviyordun?
    — Sevmek mi?
    Hayır...
    — Başkaları da var mı Süleyman?
    — Yok.
    — Olmadı mı?
    — Hayır.
    — Bunu sevdin demek...
    Başkaları da olsaydı
    daha rahat ederdim...
    Çok mu güzel yatıyordu?
    — Hayır.
    — Doğru söyle, bak ne kadar cesurum...
    — Doğru söylüyorum...
    — Zaten gösterdiler bana.
    inek gibi karı.
    Belimden kalın bacakları...
    Fakat zevk meselesi bu...
    Bir sual daha, Süleyman :
    Niçin?
    — Bilmiyorum...

    Karanlıkta pencerenin hizasında
    karlı, ağır bir çam dalı.
    Bir hayli zaman oldu
    sofada asma saat on ikiyi çalalı.

    3

    Süleyman'ın karısı Fahire
    şunları anlattı kocasına ertesi gün :
    — ... Dayanılmaz bir acı halindeydi
    kendime karşı duyduğum merhamet,
    ölmeye karar verdimdi, Süleyman...
    Annem, çocuklarım ve en önde sen
    bulacaktınız karda ayak izlerimi.
    Bekçi, polisler, bir tahta merdiven
    ve bir kadın ölüsü çıkaracaktınız
    arka arsada bostan kuyusundan.
    Kolay mı?
    Gece bostan kuyusuna doğru yürümek,
    sonra kenarına çıkıp durarak
    baş aşağı atlamak karanlığına?

    Fakat bulmadınızsa eğer
    karda ayak izlerimi
    sade korktuğumdan değil.
    Bekçi, merdiven, polisler,
    dedikodu, kepazelik,
    aldatılmış bir zevcenin intiharı :
    komik.
    Niçin öldüğümü anlatmak müşkül.
    Kime? Herkese, sana meselâ.
    insan, ölmeye karar verirken bile
    insanları düşünüyor...

    Sen yatakta uyuyordun
    yüzün rahat,
    her zaman nasıl uyursan
    ondan evvel ve o varken.

    Dışarda kar yağmaya başladı.
    Bir tek gecelikle çıkmak balkona :
    Zatürree ertesi gün,
    nümayişsiz ölüvermek.
    Hayır,
    hiç aklıma gelmedi nezle olmak ihtimali.

    Yaktım sobamızı.
    iyice ısınmak lâzım ilkönce.
    Ciğer bir çay bardağı gibi çatlarmış.
    Pencereye, kara bakıyorum :
    «Eşini gaip eyleyen bir kuş
    gibi kar
    geçen eyyamı nev baharı arar...»
    Babam bu şiiri çok severdi.
    Sen beğenmezsin.
    «Sağdan sola, soldan sağa lerzânı girizan...»

    Lambayı söndürmeden balkona çıktım.
    « ... gibi kar
    düşer düşer ağlar...»
    Oturdum balkonda iskemleye.
    Havada çıt yok.
    Karanlık bembeyaz.
    Uykudayım sanki.
    Sanki çok sevdiğim bir insan
    korkarak beni uyandırmaktan
    yumuşacık dolaşıyor etrafımda.
    Üşümüyordum.
    Kederim duruluyor
    berraklaşıyor.
    Odanın camlı kapısından balkona vuran ışık
    sıcak bir kumaş gibiydi üstünde dizlerimin.
    Ben rehavetli bir mahzunluk içinde
    acayip şeyler düşünüyordum :
    Feneryolu'ndaki çınar
    150 yaşındaymış.
    Ömrü bir gün süren böcekler.
    Gün gelecek
    insanlar çok uzun
    çok bahtiyar yaşayacaklar.
    insanın yüreği ve kafası var...
    insanın elleri...
    insan?
    Ne zamanki,
    nerdeki,
    hangi sınıftan?
    Onların insanları,
    bizim insanlarımız.
    Ve her şeye rağmen
    yeni bir dünya için yapılan kavga.
    Sonra sen
    ben
    bir kırık küvet
    ve benim
    kendime karşı duyduğum merhamet...

    Kar durdu.
    Sökmek üzre şafak.
    Utanarak
    odaya döndüm.
    O anda uyansaydın
    sarılıp boynuna...
    Uyanmadın.
    Evet,
    çok şükür nezle bile değilim.

    Şimdi?
    Zaman zaman hatırlayıp
    zaman zaman unutacağım.
    Yine yan yana yaşayacağız
    beni sevdiğine emin olarak.

    4

    Altı ay kadar geçti aradan.
    Bir gece karı koca denizden dönüyorlardı.
    Gökte yıldızlar, ağaçlarda yaz meyveleri vardı.
    Fahire birdenbire durdu
    baktı muhabbetle kocasının gözlerine
    ve suratına tükürür gibi bir tokat vurdu.

    16.8.1940
    4 ...
  8. 2348.
  9. Okuduğum ve okuyabileceğim en güzel şair mavi gözlü dev
    Şiirleriyle roman yazabilen tek adam.
    Güzel günler göreceğiz çocuklar.
    Nazım Hikmet Ran okumak başkadır Dost.
    1 ...
  10. 2349.
  11. O şimdi ne yapıyor
    şu anda şimdi, şimdi?
    Evde mi, sokakta mı,
    çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?
    Kolunu kaldırmış olabilir,
    - hey gülüm,
    beyaz, kalın bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi!...-

    O şimdi ne yapıyor,
    şu anda, şimdi, şimdi?
    Belki dizinde bir kedi yavrusu var,
    okşuyor.
    Belki de yürüyordur, adımını atmak üzredir,
    - her kara günümde onu bana tıpış tıpış getiren
    sevgili, canımın içi ayaklar!...-
    Ve ne düşünüyor
    beni mi?
    Yoksa
    ne bileyim
    fasulyanın neden bir türlü pişmediğini mi?
    Yahut, insanların çoğunun
    neden böyle bedbaht olduğunu mu?

    O şimdi ne düşünüyor,
    şu anda, şimdi, şimdi?...
    0 ...
  12. 2350.
  13. --spoiler--
    Benim kelime hazinem çok geniştir, derdim. Senin bir kelimene yetemedim; git, ne demekti sevgilim?
    --spoiler--
    6 ...
  14. 2351.
  15. nazım hikmet borzecki olmalıdır, nitekim atalarının soy adını almıştır.
    0 ...
  16. 2352.
  17. Sen yanmasan, ben yanmasam, nasıl çıkarız karanlıktan aydınlığa...

    Nazım hikmet ran
    2 ...
  18. 2353.
  19. (bkz: ) lanbisusarmisin 'nın dediğine. Sen nazımı güzelcene bir araştır bakalım arkadaş. isteyerek mi gitmiş istemeyerek mi ? Orada vatan hasretiyle yanıp tutuşan usta bir şairdir kendisi. Sizin gibiler ne kadar kötülemeye çalışsada nazım hikmeti kendi çapınızda buna devam etmekten başka hiç bir şey geçmeyecek elinize. Nazım sevgisi bir başkadır.

    koyun gibisin kardeşim,
    gocuklu celep kaldırınca sopasını
    sürüye katılıverirsin hemen
    ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
    dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
    hani şu derya içre olup
    deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
    ve bu dünyada, bu zulüm
    senin sayende.
    ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
    ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
    kabahat senin,
    — demeğe de dilim varmıyor ama —
    kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
    0 ...
  20. 2354.
  21. Gominist rus şairi. Ülkeden sürülmüşlüğü vardır.
    0 ...
  22. 2355.
  23. ulan hala nazım üzerinden prim yapıyor insanlar. hem komünistler prim yapıyor hemde komünizme karşı olanlar prim yapıyor, işin bok tarafı burada.

    nazım hikmet türkiye sınırları içinde yaşamış en büyük şairlerden biridir kanımca, bırakın komünist oluşunu veya olmayışını nazım'ın bize vermiş olduğu duygular,türk edebiyatına serbest nazım'ı getirmiş olması bile; nazımı çok büyük bir şair yapar.

    düşünün nazımın piraye'ye yazdığı şiirleri okuyan biri nasıl duygulanmaz, nasıl içi acımaz ? bırakın artık insanları siyasi görüşü ile yargılamayı, bırakın artık bunu. bunu bırakalım ki biraz da olsa türk edebiyatı gelişsin, şiir gelişsin, sanat gelişsin, müzik gelişsin..
    0 ...
  24. 2356.
  25. 2357.
  26. "Kafamda senden başka hiçbir şey yok. Senden böyle uzakta olup gebermemek büyük marifet. Seni ölesiye seviyorum.."
    0 ...
  27. 2358.
  28. Vatanının canından çok seven(?) Hikmetof'un Sovyet devlet başkanı Kruşçev'e yazdığı mektup :

    Saygıdeğer Nikita Sergeyeviç

    19 yaşından beri, yalnızca kalbim ve kafamla değil, geçmişimle de Sovyetler Birliği'ne bağlıyım.

    Bolşevik partisine, ilk olarak 1923 yılında üye oldum. Ardından, 1924 yılında, yine Moskova'da 925 yılı başında Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi oldum. Doğu emekçileri komünist üniversitesini bitirdim ve parti işleri için Türkiye'ye gittim. 1925 yılı sonunda, Ankara'da yeraltı çalışmaları gösterdiğim için gıyaben 15 yıl hapis cezasına çarptırıldım.

    Sonra, yine Moskova'ya döndüm. 1928 yılında Türkiye'de parti işleriyle uğraştım. O zamandan 1950 yılına kadar toplam 56 yıl hapis cezasına çarptırılmama karşın, toplam 17 yıl cezaevinde kaldım. Başta Sovyet halkı olmak üzere, ilerici insanların mücadelesi sonucu cezaevinden çıkarıldım.

    Ben, sayılı komünist şairlerdenim. çok mutluyum, çünkü büyük Ekim Devrimi'nin beşinci yıldönümünü Moskova'da kutladım. Bu nedenle de şiir yazdım. SBKP'nin 22'nci kongresini kutladım. bu nedenle de şiir yazdım.

    Artık 10 yıldır Moskova'da yaşıyorum. Ailem de yanımda. Bütün Sovyet halkı gibi, buradaki yaşama alıştım.

    Saygıdeğer Nikita Sergeyeviç, yardım edin, ben Sovyet vatandaşı olmak istiyorum.

    En iyi dileklerimle.

    Saygılarımla

    Nâzım Hikmet
    7 Aralık 1961

    Dipçe : Kruşçev birisine sinirlendiğinde en ağır küfür olarak karşısındakine Tork ( Türk) diye küfredermiş.
    1 ...
  29. 2359.
  30. bi aralar herkesin dilinde ağzında şiirleri dolaşan saçma bir nesil tarafından dejenere edilen üstad.

    nihayet biraz o saçma populerite azaldı da ağız tdıyla okuyabiliyoruz.
    2 ...
  31. 2360.
  32. en güzel günlerimiz, henüz yaşamadıklarımız,
    diyen üstad.
    0 ...
  33. 2361.
  34. "benim kelime hazinem çok geniştir, derdim. senin bir kelimene yetemedim; git, ne demekti sevgilim?"
    8 ...
  35. 2362.
  36. hayatı ıskalama lüksün yok senin diyen şairimiz. bazılarımızın hayatı ıskalama lüksü olmadığını bize çok iyi hatırlatıyor.
    0 ...
  37. 2363.
  38. Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
    mezardan çıkmanın vaktidir!
    Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
    Sakarya'da, inönü'nde, Afyon'dakiler
    Dumlupınar'dakiler de elbet
    ve de Aydın'da, Antep'te vurulup düşenler,
    siz toprak altında ulu köklerimizsiniz
    yatarsınız al kanlar içinde.
    Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
    siz toprak altında derin uykudayken
    düşmanı çağırdılar,
    satıldık, uyanın!
    Biz toprak üstünde derin uykulardayız,
    kalkıp uyandırın bizi!
    Uyandırın bizi!
    Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
    mezardan çıkmanın vaktidir!
    0 ...
  39. 2364.
  40. Nâzım Hikmet Ran (d. 15 Ocak 1902[1] – ö. 3 Haziran 1963), ya da kısaca Nâzım Hikmet, Türk şair, oyun yazarı, romancı ve anı yazarı. "Romantik komünist"[5] ve "romantik devrimci"[6] olarak tanımlanır. Siyasi düşünceleri yüzünden defalarca tutuklanmış ve yetişkin yaşamının büyük bölümünü hapiste ya da sürgünde geçirmiştir. Şiirleri elliden fazla dile çevrilmiş ve eserleri birçok ödül almıştır.
    1 ...
  41. 2365.
  42. Uludağ sözlükte yazsaydı kesin troll olurdu.
    0 ...
  43. 2366.
  44. yarısı buradaysa kalbimin yarısı çin'dedir, doktor

    sarı nehre doğru akan ordunun içindedir.

    sonra her şafak vakti doktor!

    her şafak vakti kalbim yunanistan'da kurşuna diziliyor.

    sonra, bizim burada mahkûmlar uykuya varıp

    revirden el ayak çekilince

    kalbim çamlıca'da bir harap konaktadır.

    her gece doktor..

    sonra şu on yıldan bu yana

    benim fakir milletime ikram edebildiğim

    bir tek elmam var elimde doktor

    bir kırmızı elma,

    kalbim..

    ne ateroskleroz, ne nikotin, ne hapis..

    işte bu yüzden doktorcuğum bu yüzden

    bende bu angina pektoris.

    bakıyorum geceye demirlerden

    ve iman tahtamın üstündeki korkunç baskıya rağmen

    kalbim en uzak yıldızla birlikte çarpıyor..
    2 ...
  45. 2367.
  46. sana söylemek istediğim en güzel söz,
    henüz söylememiş olduğum sözdür.
    5 ...
  47. 2368.
  48. Şiir: Ben senden önce ölmek isterim

    https://m.youtube.com/watch?v=fAaL8Gg0aB8

    Ben 
    senden önce ölmek isterim. 
    Gidenin arkasından gelen 
    gideni bulacak mi zannediyorsun? 
    Ben zannetmiyorum bunu. 
    iyisi mi, 
    beni yaktırırsın, 
    odanda ocağın 
    üstüne korsun 
    içinde bir kavanozun. 
    Kavanoz camdan olsun, 
    şeffaf, 
    beyaz camdan olsun 
    ki içinde beni görebilesin 
    Fedakârlığımı anlıyorsun: 
    vazgeçtim toprak olmaktan, 
    vazgeçtim çiçek olmaktan 
    senin yanında kalabilmek için. 
    Ve toz oluyorum 
    yaşıyorum yanında senin. 
    Sonra, sende ölünce 
    kavanozuma gelirsin. 
    Ve orada beraber yaşarız 
    külümün içinde külün 
    ta ki bir savruk gelin 
    yahut vefasız bir torun 
    bizi ordan atana kadar... 
    Ama 
    biz 
    o zamana kadar 
    o kadar karışacağız ki birbirimize, 
    atıldığımız çöplükte bile 
    zerrelerimiz 
    yan yana düşecek. 
    Toprağa beraber dalacağız. 
    Ve bir gün yabani bir çiçek 
    bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse 
    sapında muhakkak iki çiçek açacak: 
    biri 
    sen 
    biri de 
    ben. 
    Ben 
    daha olumlu düşünüyorum 
    Ben daha bir çocuk doğuracağım 
    Hayat taşıyor içimden. 
    Kaynıyor kanım. 
    Yaşayacağım, ama çok, pek çok, 
    ama sen de beraber. 
    Ama ölüm de korkutmuyor beni. 
    Yalnız pek sevimsiz buluyorum 
    bizim cenaze şeklini. 
    Ben ölünceye kadar da 
    Bu düzelir herhalde. 
    Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde? 
    içimden bir şey: 
    belki diyor. 
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük