Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Bence gerçek bir yurtsever.Onu aşağılamak çok yanlış.Hem de sırf komunist diye -ki bunun bir ideoloji olduğu unutulmasın-
memleket şairidir nazım hikmet. bazılarının bu gerçeği inatla kabul etmemesi onun kadar memleketini sevemediklerinden, onun kadar aydın olamadıklarından, onun kadar insan olamadıklarındandır.
polonya vatandaşı olarak ölen türk şairi. "iki şeyi ancak ölüm ile unutabilirim, biri anamın yüzü diğeri memleketimin kokusu" diyerek memleket özlemini ile getiren şair.
hicbir erkek, hicbir kadini onun kadar tutkuyla sevmemistir. hicbir erkek, hicbir kadina, gozleri baldan tatli arim benim diye siirler yazamaz bir daha asla. hickimse, varna'dan dogru seslenemez onun gibi ozlemle memleketteki ogluna. hickimse ask uzerine, sevda uzerine, hasret uzerine, memeleketini sevmek ve davasi ugruna olmek uzerine onun gibi siirler yazamaz bir daha.
mavi gozlu yoldasim, halbuki sen, yoksun artik sehrimde. saman sarisi saclarin yok, mavi gozlerin yok. bir tul perde gibisin gencligimin ustunde. aklima dustukce, icim titrer. ne zaman bir yele karismis devrim sarkilari duysam, uzaktan dogru, ruhun, paris'te rihtimda bekler bilirim bizi.
burjuvanın ne demek olduğunu bilmeyen insanların kendisinin burjuva hayatı sürdüğünü söylediği, dünya'nın neredeyse bütün dillerine çevrilen kitaplarını başarısız bulabilecek ahmakların olduğu, kurtuluş savaşına en çok desteği veren şairlerden biri olan, kurtuluş destanı gibi alparslan türkeş gibi faşistmilliyetçi bir insan tarafından bile seslendirilmiş olan destanın sahibi, doğruları söylemesi işine gelmeyen insanlar tarafından askerde öldürüleceği bilindiğinden ve sağlık sorunları yüzünden haklı olarak askerliğini yapamamış olmasından dolayı vatan sevgisini işaret ve serçe parmağını havaya kaldırmaktan ibaret sanan, bu ülkeye kavga gürültüden başka bir şey kazandırmamış insanlar tarafından sevilmeyen türkçe'nin en büyük şairidir, vatan şairidir.
kurtuluş savaşında cepheye gitmiş ancak kendisine cephede değil köylerde öğretmenlik görevi verilmiştir..bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra moskova ya okumaya gitmiştir.edebi yönü ise tartışılamayacak kadar kuvvetlidir..türk şiirinin yönünü değiştirmiş ve türkçe yi en kuvvetli kullanan şairlerden biri olmuştur..ezberci beyinler tek bir eserini okumadan yorum yapmaktan bıkmamış ve görünüşe göre bıkmayacaklardır.ha okuyup beğenmezsin o ayrı gerçi bu durum üsluptan anlaşılmakta**!!
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
mutlaka bir yazar vermiştir bunu. olsun, yine veriyorum kimi organları fındıktan küçük olan arkadaşlarımız iyice kazısınlar beyinlerine, kendilerine yapılan dezenformasyonların farkına varsınlar. nazım, fakirliği de, zenginliği de, açlığı da, tokluğu da yaşamış bir şairdir. kaleminin kuvveti buradan gelir. böyle bir kalemi türkiye değerlendiremediği için, türkiye onu harcamaya çalıştığı için, zor şartlar altında zor seçimler yapmıştır. eğer onun yapmadığı gibi, karşı düşüncesinde olan insanlar tarafından harcanmaya, öldürülmeye gönüllü varsa bu sözlükte, hatta bu ülkede, karşı düşüncemde olan herkesin önünde ölmeye hazırım, hazırız. nazım'ı anlamak, nazım'ı hissetmek ve yaşamak zaten budur. bunu anlamayacak insanlar da, necip fazıl ı okuyarak eğlenebilirler, ama gereksiz ve boş yorumlarını, nazım'ımıza yöneltemezler...
1902'de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem
üç yaşımda Halep'te paşa torunluğu ettim
on dokuzumda Moskova'da komünist Üniversite öğrenciliği
kırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu
ve on dördümden beri şairlik ederim
kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin
hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık gırevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir
otuzumda asılmamı istediler
kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
verdiler de
otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatta uçtum Pırağ'dan Havana'ya
Lenin'i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924'de
961'de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır
partimden koparmağa yeltendiler beni
sökmedi
yıkılan putların altında da ezilmedim
951'de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
52'de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü
sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile
aldattım kadınlarımı
konuşmadım arkasından dostlarımın
içtim ama akşamcı olmadım
hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana
başkasının hesabına utandım yalan söyledim
yalan söyledim başkasını üzmemek için
ama durup dururken de yalan söyledim
bindim tirene uçağa otomobile
çoğunluk binemiyor
operaya gittim
çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri
camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye
ama kahve falıma baktırdığım oldu
yazılarım otuz kırk dilde basılır
Türkiye'mde Türkçemle yasak
kansere yakalanmadım daha
yakalanmam da şart değil
başbakan filân olacağım yok
meraklısı da değilim bu işin
bir de harbe girmedim
sığınaklara da inmedim gece yarıları
yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
ama sevdalandım altmışıma yakın
sözün kısası yoldaşlar
bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da
insanca yaşadım diyebilirim
ve daha ne kadar yaşarım
başımdan neler geçer daha
kim bilir.
mustafa kemal atatürk'Ün hakkkında ''Başını yakmaya çalışıyorlar. Ben tanırım, mert oğlandır o" dediği, kimileri tarafından vatan haini ilan edilen ama vatanın kurtuluş destanını en iyi anlatan şiiri yazan büyük şair.
dört nala uzak asyadan bir kısrak başı gibi
akdeniz' e uzanan bu memleket bizim!
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ipek bir halıya benzeyen bu toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim!
Kapansın el kapıları bir daha açılmasın
yok edin insanın insana kulluğunu
bu hasret bizim!
yaşamak; yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşcesine
bu davet bizim!
(...)
"Babam ellisinde öldü,
ben de böyle tez mi öleceğim?"
diye düşündü
21 yaşındayken.
"işsiz kalırsam" diye düşündü
22 yaşında.
"işsiz kalırsam" diye düşündü
23 yaşında.
"işsiz kalırsam" diye düşündü
24 yaşında.
Ve zaman zaman işsiz kalarak
"işsiz kalırsam" diye düşündü
50 yaşına kadar.
51 yaşında "ihtiyarladım" dedi,
"babamdan bir yıl fazla yaşadım."
Şimdi 52 yaşındadır.
işsizdir.
Şimdi merdivenlerde durup
kaptırmış kafasını
düşüncelerin en tuhafına:
"Kaç yaşında öleceğim?
Ölürken üzerimde yorganım olacak mı?"
diye düşünüyor.
Burnu sivri ve uzun
Yanaklarının üstü çopur.
Denizde balık kokusuyla
döşemelerde tahtakurularıyla gelir
Haydarpaşa garında bahar.
Sepetler ve heybeler
merdivenlerden inip
merdivenleri çıkıp
merdivenlerde duruyorlar.
(...)
öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı yetmişinde bile mesela zeytin dikeceksin hemde öyle çocuklara felan kalır diye değil ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için yaşamak yani ağır bastığından.
"Ben istediğim kadar seni inkara kalkışayım, sen istediğin kadar beni inkara kalkış, (..) bir şey var ki onu değiştiremeyiz: Türk dili konuşulduğu (sürece) sana yazdığım şiirler okunacak."
Bugün, yazılışlarından yarım asır sonra, kimbilir kaç dilde hâlâ sevdalılar o şiirlerle ilanı aşk ediyordur birbirine...
1938'de tutuklanmasından 1963'teki ölümüne dek hiçbir Türkçe kitabının kapağında kendi adını göremeyen şair, gelecek 15 Ocak'ta, 100. yaşgününde bütün dünyada büyük kutlamalarla anılacak.
Ve bizler, ilk gençliğinde onun şiirlerini gizli saklı okuyup onunla şiiri, aşkı ve kavgayı sevenler, onunla aynı dili, aynı memleketi, aynı asrı paylaşmış olmanın haklı gururunu yaşayacağız.