zülfü livaneli'nin farklı kültürleri etkileyici bir biçimde anlattığı,oldukça akıcı romanıdır.Daha sonraları filmi yapılmıştır ve film her zamanki gibi kitabı okuyan kitle tarafından beğenilmezken,tümleyeni olan kitle tarafından beğenilmiştir.
kimimiz için para, kimimiz için sevgili, kimimiz için kariyer, kimimiz için uyumlu bir evlilik, belki bir araba, ev ya da bir parça çikolata...
hepimiz mutluluk istiyoruz. mutluluğu arıyoruz. şu üniversiteyi bi kazansam benden mutlusu olmaz diyoruz. ama üniversiteyi kazanmanın aslında mutluluk getirmediğini mezun olurken anlıyoruz. sonra.. sonra iyi bir iş hayali. şu işe bi alınsam dünyanın en mutlu insanı ben olurum diyoruz. ama iş hayatı da bize mutluluk getirmiyor. sonra iyi bir evlilik, sağlıklı çocuklar, yaşlanınca çocukların mürüvveti ve sonra torun sevgisi süslüyor mutluluk hayallerimizi.. ama elimizde olan tek şey, geriye dönüp baktığımızda geçici dünyevi zevklerin peşinde koşarken yorgun düşmüş ve boşa gitmiş bir hayat.
sahip olduklarımız, sahip olmak istediklerimiz bizi mutlu kılmıyor. aslında hepimiz, karanlıkta yolunu kaybetmemek için geçici dünyevi zevklere sarılan insanlar olarak, "yaratıcı" nın ışığına muhtacız.
mutluluğu, karanlık yollarda yönümüzü bulmak için, en güçlü rehber ve en güçlü ışık olan "yaratıcı" da aramalıyız. bizi aydınlatacak ve gerçek mutluluğa ulaşmamızı sağlayacak yegane güç "o".
en basit yansıması suratta oluşan tebessümdür.uzun zamandır arzuladığımız yada gizli gizli istediğimiz bir şeyin olduğunu görmemiz ya da haber almamızın akabinde çeşitli hormonal aktivitelerin bilimsel açıklamasının karşılığıdır aslında.her zaman mutlu olmayı isteriz ama her zaman olan şeyin değerinin kalmayacağını unuturuz hep.
arada bir gülümsemenin karşı tarafa vereceği mutluluk mesela.
çok bulaşıcıdır,anlatılan şey komik olmasa da sırf karşıdaki gülümsüyor diye gülümseriz.mutlu oluruz.
sadece bu aralar kendisini epey bir unuttuk,tek sorun orda.
bayazıt dan sirkeciye neler yapacağını bilerek yürümek.
bayazıt da tramvay ın karşısındaki balıkçıda ayak üstü ekmek arası hamsi ve peşinden 3-5 midye dolma yiyip, çemberlitaş da 2. mahmut ve ziya gökalp e fatiha okuyup, çemberlitaş hamamı nın önünden geçerken mimar sinan ı düşünüp, ayasofya ya gelince onun gül kurusu rengine bir daha aşık olup, fatih sultan ın ayasofya nın bahçesine ilk kez atıyla girişini gözünün önüne getirip, gülhane parkı nın önünden geçerken bir zamanlar o parkta yaşayan neyzen tevfik e selam çakıp, sirkeci ye gelince de garın içine göz ucuyla bakıp tam 100 yıldır ayrılışların ve kavuşmaların mekanına iç geçirip, solda galata kulesini, sağ da adaları görmektir mutluluk.