bundan daha boktan bi durum yoktur. içinden ne konuşmak ne gülmek gelir kafan başka yerdedir ama normal gözükmek zorundasındır. bide ortamda gülsene noldu hadi konuş diye ısrar eden bi tip varsa sıçtın demektir. çaresi yok çekersin.
ne kadar eleştirsek de istemesek de var olan ve "şehirleşme" denilen olgu kendisini var ettikçe toplumlar itiş kakış oldukça var olmaya da devam edecek durumdur. kalabalıklar ve bireyler çatışma halinde olacaktır ki bu kaçınılmazdır yani bu çatışma ve maskelenme hali aslında beklenmeyen ve şaşılacak bir şey değil aksine şartların doğurduğu doğal bir sonuçtur.
mutluluk yada mutsuzluk insanın bir parçası değildir. sadece birer duygudur bunlar , kişiliğimizin bir parçası imiş gibi davranmaktan vazgeçmeliyiz öncelikle. sadece o an hissettiğimiz şeydir. en mutsuz anımız iken bile birşeylere mutlaka tebessüm edebiliyoruz. yada bir durum bizi mutlu ederken faklı bir durum mutsuz edebiliyor. ne oluyor o zaman ?hangisi oluyoruz ikisini hissetiğimizde ?allah ölümü bile insanlara verirken ilk , bir ölü merasiminde ağlayan insanların arasına başı eşarplı bir kaplumbağa gönderdiği ve cenazedeki tüm insanların buna güldüğü rivayet edilir. sonuç olarak mutlu yada mutsuz görünmeye çalışmak gereksizdir. ne hissediyorsak öle görünmeliyiz.
milyon yıldır uğraşıp kurduğumuz medeniyet gururla sunar.
bir şirketler dünyası ve insan zekası ortak yapımı.
zaruretler dünyasına hoş geldiniz.
hanımlar beyler.. bu geriye dönecekler için son çağrıdır.* bundan sonrasının kontrolü mecbur olmadığınız halde mecbur olduğunuz şeylerde olacaktır.
uluslararası bir amerikan rüyasının ilk şartı mutlu olmaktır. yo yo aslında tam ifadesi ile "mutlu ol!"
işte mutsuzluğun altın çocuğu budur.
kimileri şöyle diyebilir; "mutlu olmak için mutsuzluğu da paylaşmak gerekir. neden mutsuzluğunu gizliyorsun ki? paylaş, sevdiklerine anlat, açılırsın. " ahhah, nah açılırsın.
"mutlu" görünmeye çalışıyorsun çünkü "mutlu" olman gerektiğini düşünüyorsun. çünkü gerçekten de "artık" mutsuzluk ayıp bir şeydir. başarısız, basit, basiretsiz insan olmanın ürünüdür.
diyorum ki; ancak mutlu olmak zorunda olmadığınızda mutlu olabilirsiniz. tabi bir yüz yıl kadar geç söylüyor olabilirim.
eskiden de, yani çok eskiden de.
pek çok şey yine aynıydı ama en azından suçlusu biz değildik.
ne bileyim zengin değildik ama napalım allah bize vermemişti. bazı şeyler doğuştandı ve sen fakir doğmuştun. kader, kısmetti.
ne bileyim güzel mi değilsin? neticede allah vergisidir kendine münasip biriyle evlenirsin olur biter.
senin suçun değildir. kaderdir, kısmettir.
yo yoo artık yok öyle. kadermiş kısmetmiş, hangi çağda yaşıyosun yavrum sen.
artık her şeyin, başına gelen her şeyin suçlusu sensin. hiç ona buna, sisteme falan bok atma.
neticede sana ideal bi hayatın resmini çizdik. (dergiler, gazeteler, diziler, filmler)
nasıl mutlu olunacağını da gösterdik. (bolca para, güzel bi yada bi kaç kadın, güzel arabalar ve evler)
-ee kadınlara bi yol gösterilmedi mi kardeşim? gösterilmez mi.. önceleri kadınları da erkeklerle aynılaştıralım dediler.
feminizm.. kendi ayakları üstünde duran, mutlaka çalışan, giyinen, erkeklerle eşit. o kadar eşit ki nerdeyse acımasızlıkta bile eşitleyeceklerdi. lan kadın yer mi bunu. milyon yıldır duyguları ve kadınlığıyla evrimleşmiş. neyse konu bu değil. sonra kadınlara uyacak bir hayat tarzı geliştirdiler ki dergiler, filmlerde pompalanmaktadır o da. kısaca bolca para yada parası olan erkek, güzel kıyafetler, takılar, mutlu bi yuva - (bu kadın bahsi ayrı bi mevzudur neyse. konu fena dağıldı)
yani kardeşim senin önüne mutlu olma şablonunu koymuşuz. bunun için gereken araçlara erişim de serbest. bak mehmet bey'e adam mağaradan çıktı ama şimdi transatlantik filosu var. ee sen neden yapamıyorsun. gerizekalı mısın sen?
bu "başarılı"ların senden ne fazlası var?
hem becereme, sonra gerizekalılığının suçunu bize at, sonra da mutsuzum de. olursun tabi.
çünkü sen mutsuz olmayı hak ediyorsun.
evet artık bize bunu diyorlar.
başarılı değilsin. mutsuzsun ve bu tamamen senin suçun, başkasının değil.
ve gerçek şu ki bu şartlarda haklılar.
ancak biraz başa dönsek mesela mutlu olmamız gerektiği kısmına. mutlu olmamız gerekmeseydi.
sonrasında bunu sağlayacak şartları edinmek zorunda hiç olmasaydık.
lan bildiğin götümüzü kaşıya kaşıya yaşasaydık sanki biraz daha kolay olmaz mıydı herşey? belki de mutlu olmaz mıydık?
şunu öneriyorum. bütün kavramları siktir edin. size iyi olduğu söylenen her şeyi masanın üstünden elinizin tersiyle atın.
ahlak, adalet, iyi, doğru, başarılı olmak, ne biliyim amk namuslu, vatansever, dindar ne kadar arkasında duracağınız kavram varsa hepsini atın. sonra içlerine tek tek bakarak yeniden bi elinize alın.
bunu yaptığınız da gerçekten elinize almış olacaksınız. ve iyi bir başlangıç için s.. tutmak gibisi yoktur.
yola ve yol olmaya devam.
------- the end -----
producer: efendilerimiz
director: efendinin uşakları
cast:
mutlu olmak zorunluluğu
mecbur olmadığınız halde mecbur olduğunuz şeyler;
bi işte çalışmak zorunda değilsiniz
evlenmek zorunda değilsiniz
burada kalmak zorunda değilsiniz; istediğiniz yere seyahat etme özgürlüğünüz var.
bi iş kurma ve büyütme hakkınız var
bizim gibi düşünmek zorunda değilsiniz; düşünme ve fikrinizi yayma hakkınız var.
istediğiniz gibi giyinme ve görünme özgürlüğ...
zorunda değilsiniz.
zorunda değilsiniz.
zorunda değilsiniz.
konuk oyuncular: ahaha nah değilsiniz.
seni her türlü yaftalama hakkımız var.
başarısız ve embesil görme hakkımız var. (ki sadece biz değil tüm çevren, ailen ve arkaşların da böyle görecek)
sürüm sürüm süründürme hakkımız var. (ki bunu hakettiğini, kendi kendini ne hallere düşürdüğünü en yakınlarından duyacaksın)
şimdi mutlu ol yada en azından öyle görün.
mutlu olmadığın halde mutlu gözükmeye çalışmak... güçlü olduğunun göstergesidir. çoğu zaman yaptığım şeydir. evet için çok acır, çok canın yanar... ama güçlü gözükmek zorundasındır... etrafındaki sahte insanlar zayıf bir anını yakalamaktan zevk alırlar. bunun içinde ne kadar mutsuz olursan ol mutlu gözükmeye çalışmalısın!
"mutluluk oyunu" dur.
*belli bir yaşa geldikten sonra hayatın ağırlığını omuzlarında hissetmeye başladığın anda, oyun başlar ve bir ömür boyu devam eder.
rol yapmaktır. bunu sürekli hale getirmiş insanlar kısa bir ara verdiklerinde buna, fazlasıyla yıkılmış görünmektedir diğer insanlara. ama o insanın da mutsuzluğunu belli etmeye hakkı vardır ( ! ) .
mutsuz olduğunuz biliniyorsa; sizi seven insanları daha fazla üzmemek için maskenizi takarsınız.
mutsuz olduğunuz bilinmiyorsa; çevrenizdekilerin de canını sıkmamak için maskenizi takarsınız.
çevrede mutsuzluğunuzdan zevk alabileceğini düşündüğünüz insanlar varsa; maske üzerine maske takarsınız.
maskelerinizden korkmayın. yalnız kaldığınızda kendinizi kandırmıyorsanız, kendinize yalan söylemiyorsanız birazcık rol yapmak hayatınızı kolaylaştırır. yorucu olur ama bazen rol yapmak gerekir. zaten nasılsa bir gün maskelerinize ihtiyacınız kalmayacaktır.
o zaman (bkz: recep ivedik) hepimiz için söylüyor :
bir adam varmış çok mutsuzmuş , demişler ki psikologa git . psikologa gitmiş ben çok mutsuzum napıcam ? demiş. psikolog da git palyacoya o seni güldürür demiş . adam da demiş ki o palyaço benim !