"Sarayların içinde Türk’ten gayri unsurlara dayanarak, düşmanlarla ittifak ederek Anadolu’nun, Türklüğün aleyhine yürüyen çürümüş gölge adamlarının Türk vatanından kovulması, düşmanların denize dökülmesinden daha kurtarıcı bir harekettir."
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 10 Mart 1930 günü Antalya Lisesi'nde tarih dersine girmiş ve Fransız inkılabı'nın anlatıldığını duyunca öğrencilere şu soruyu yöneltmiştir:
1789'daki Fransız inkılabı ile 1919'daki Türk inkılabı arasındaki ruh ve düşünce benzerliği nedir? Bu inkılaplar arasında ne gibi benzeyiş ve ayrılıklar vardır?
Çeşitli cevapları dinledikten sonra kendisi söz almıştır:
Arkadaşlar not defterinize işaret edin. Bu iki inkilabın ruh ve düşünüş birliği ve benzerliği; açlık ve sefalet içinde yaşayan şuurlu bir milletin sefahat ve ihtişam içinde yaşayan şaşırmış bir idareye boyun eğmemesi ve onu boğmasıdır.
HALKA BORCU KALMAYAN DEVLET
(Mustafa Kemal'in Adaleti)
Kurtuluş Savaşı'nda halkımız, Mustafa Kemal'in emriyle Türk ordusunun ihtiyaçlarını karşılamak için seferber olmuştur. Sakarya Savaşı öncesi başlatılan bu süreç, Tekalif-i Milliye Emirleri ile sağlanmıştır. Bu emirler ile Kurtuluş Savaşı'nın ekonomik olarak %91 oranında halkın yaptığı yardımlarla gerçekleştiğini görüyoruz .(1) Bu uygulama o kadar başarılı olmuştur ki daha sonrasında Churchill gibi önemli devlet adamlarına ilham kaynağı olmuştur.
Mustafa Kemal bu emri verirken sırça köşklerde saraylarda oturmuyordu. Fotoğrafta Mustafa Kemal Paşa'nın Tekalif-Milliye emirleri çıktığında Ankara'da kaldığı Direksiyon Binasını görüyorsunuz.
Osmanlı da, Birinci Dünya Savaşı boyunca çeşitli kanunlarla ordunun gereksinimlerini karşılamaya çalışmış ancak kanunlarda bulunan ve yeterince belirgin olmayan çeşitli ifadelerden dolayı, sorunlarla karşılaşılmış, çeşitli haksızlıklar, aşırılıklar ve görevi kötüye kullanma davranışları görülmüştür.
Kurtuluş Savaşı'nda ise yardım toplanırken oluşabilecek adaletsizliklere ve usulsüzlüklere karşı istiklal Mahkemeleri devreye girdi. Suçluları ürküten, mazlumları esirgeyen istiklal Mahkemeleri. Boş duran memurlara bile başka bir çalışkanlık, hileli amirlere bile başka bir açıklık, hükümet çarkına bir başka dönüş geldi.(2) istiklâl Mahkemelerinde yargılama kurulunun arkasındaki levhada "istiklâl Mahkemesi Mücadelesinde Yalnız Allah'tan Korkar" ifadesi vardı.(3) Cumhurbaşkanı da olsan, Mustafa Kemal de olsan, ŞAHSIM (!) da olsan orada sözü geçmezdi.
En önemlisi halktan bu yardımı talep edildiğinde KARŞılıksız istenmiyordu. Devlet bu yardımı, geri ödemek koşulu ile alıyordu. Savaştan sonra halktan toplanmış olan 6 Milyon Lira değerindeki mal ve hizmetin TAMAMI halka geri ödenmiştir.(4) Ve devletin halka borcu kalmamıştır.
Lider olmanın, Mustafa Kemal olmanın ne demek olduğunu aslında tam da bundan sonra görüyoruz. Çünkü o Mustafa Kemal, Osmanlı'nın Türk halkından alıp geri ödemediği ve Kurtuluş Savaşı'nda halktan toplanan yardımların neredeyse 3 katı olan 17 Milyon Lira'yı da yardım sahiplerine geri ödemiştir.(5)
işte bu yüzdendir ki bir millet, hala Mustafa Kemal'inin peşinde.
Ahmet Özgür Türen.
▪︎ Kaynaklar:
(1)Cezmi Tezcan, Tekalif'i Harbiye ve Tekalif'i Milliye Örneklerinde Savaş Dönemleri Mali Politikaları, Doktora Tezi
(2) ismail Habib Sevük, Açıksöz Gazetesi, 21 Ağustos 1921
(3) Ergün Aybars, istiklal Mahkemeleri
(4)Cihan Duru, Atatürk Dönemi Maliye Politikası
(5)Serpil Sürmeli, Milli Mücadele'de Tekalif'i Milliye Emirleri
yanarım yanarım da bu coğrafyada doğmama sevindiğim her daim çağın eksiksiz insanı olarak nitelendirdiğim Atam... ne yazık ki son yıllarda 5 kişinin tuttuğu attan düşen bişeyle kıyaslanıyor :/ allah daş yapar lan..