Romanlarındaki karakterlerine şiddetle rastlamak isteğimizi depreştiren yazar. Yada mutlaka rastlamışızdır gibi gelir bir yerlerde. "Üç aynalı kırk oda" kitabında muştik'de bu karakterlerden biridir. Hatta sözlükte "muştik" başlığı açılmamış olduğundan, sözlüğe kabul edildiğim gibi açacağım ilk başlık bile olabilir.
Lal masallar ve yedi kapılı kırk oda kitaplarında herkesce bilinen hikayeleri ,hikaye kahramanlarının kendi iç dünyasından konuşturan ve bu kitapları okuduktan sonra masalların asla sadece masal olmadığını bana hatırlatan yazar.
gelmediniz, ben hep sizi bekledim
eksilen yanlarımla
sizden saklı eskidim
her şeyden önce aşk verilmiş bir sözdü benim için
gün, ay, saat, hafta; takvimişi zaman yani
Aldıkça dönemeçleri değişmedi hiçbir şey
yalnızca ufuklar yeniledim
Kaç aşktan oluşmuş bir şeydi aşk
her sevgiliyle biraz daha biraz daha
sizden saklı eskidim
göze alırsanız eğer
kırılır
dağılır aynadan
sandığınız resimler
sözcükler kalır geriye
cam kırıklarına saklanmış
az ışıklı odalarda sözcükler
ayna: anlam ve görüntü için sırlanmış kiler
bulur çıkarırsınız bir yerlerden
daha bulurken kararırsınız
çok önce öğrenmiştiniz: bedel
ödenir ve kalır geriye
gerekenler
sonra bir gün
sizin için bir gün
tehlikesiz, eski bir harita gibi
uyuttuğunuz aynaların tozunu silerken
elinize batar
bir zamanlar yaranızı kanatmış sözcükler
olaylar silinmiş, adlar unutulmuş, belirsiz bir geometride
yerini bir türlü bulamaz kişiler, ilişkiler
yalnızca bir duygu
dipdiri bir acı çok eski tarihli bir çağrışıma eşlik eder
bu nedir ki, yıllar sonra, telâşsız bir gün, ömrümüzün durulmuş
bir mevsiminde, içinizin kazınmış yerlerinden
ölümcül bir ağrı ansızın geri teper
eğilip bakrsınız aynaya
siz çoktan gitmişsiniz
yerinizde sözcükler
böyle zamanlarda sözcükler
bütün bir hayatın yerine ikame eder
son yıllarda yazdığı en iyi hikaye kitabı olan "eldivenler, hikayeler" ile bestseller olması gereken aşmış yazar. edebiyat dünyamızın en çalışkan yazarlarından biridir. kitaplarının kapak tasarımlarıyla bile itinayla ilgilenmektedir.
aşk dediklerinde çocuktum.
gözlerimin kesilen ellerden yapıldığını
öğrendiğimde
bir katliam gibi sevişmeyi
düşünemezdim, çoktum
onlar ceset kuşlarıydı
deniz en büyük ölü
afrika uyanmıştı ya
ben boğulmuştum.
Artık heyecanlandırmıyor beni
garlar, peronlar, benzin istasyonları,
uykulu mola yerleri, yabancılıklar,
bilmediğin dağ rüzgarlarıyla ürpererek uyanmak
bir gece vakti, dalgın bakışmalar
sonra uykusuz sabahlarda indiğin sahil kasabası
daha gövdene uyanmadan serin tuz, kıştan kalma dalgalar
bir yerlerde beklediğini sandığımız büyük rüyalar
galiba artık heyecanlandırmıyor kimseyi
nicedir eksildi içimizden o çekip gitme duygusu
eski neşesine bir türlü kavuşamayan kalbim
saçıp savurdu buraya gelene kadar
içindeki şarkıları
şimdi gündelik hayatın sade gürültüsü, kuru düzeni kuşatırken
sessizliğimi
ardına saklandığım kelimeler
kadar bir hayat
ölmeden önce okunacak, yazılacak birkaç kitap...
mahmud ile yezida gibi içler acısı bir aşk hikayesini okurken mezopotamyanın o anlamlı coğrafyasında derin ve tarihi bir yolculuk yapıyorsunuz. agıtlar, stranlar ve gözyaşları eşliğinde, bir yezidi çembernin içinde buluyorsunuz kendinizi.
ölü bir yılan gibi aramızda yatıyordu
yorgun, kirli umutsuz geçmişim
oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
ben sende bütün aşklarımı temize çektim.
murathan mungan.
başarılı şair başarılı yazar..özellikle yaz geçer başucu kitabıdır.
arasaydılar büyümemiş bir sevinci bulurlardı belki
çok yoklanmış yüreğimin bir yerinde
uzun bir yolculuk gibi yaşadıkları kısacık sokaklardan vazgeçselerdi
ben oradayken
belki de hala orda olurdum ben
kendime yazdıgım hayatları ayıklamakla geçmezdi ömrümün yaprak zamanı..
türkiyede herşey olabilirsiniz ama rezil olmazsınız sözüyle takdir almış,başka yönleriyle ise pek takdire şayan olmayan yazardır.
küçük yaşımda meskalin kitabını okumaya cüret ederek hayatımın hatalarından birine imza attım galiba,ama kitabın içeriğinden değil de yaşımın küçüklüğünden kaynaklanan bir hata bu.şimdilerde tekrar okumak istedimse de kitap evin derinliklerinde şu an ulaşılamayan bir yerlerde olduğu için bu isteğim de kontürpiyede kalmış görünüyor.
takdire şayan olmayan yönü ise ülkesi üzerinden popüler olma çabası diyeyim şimdilik,belki açarım daha sonra.
1
nasılsa oyle yaşanacaktı
söylenecek bir bahane hep vardır
ha bugün yalnız
ha günün ötesi
seni sevmek beni harcamak olmayacaktı
2
sana yüklediğim anlamları
senmişsin gibi düşünme
aldanırsın.
sen o anlamlarla
sadece bende varsın
3
ben seviyorsam
sen bahanesin
"..aslında giden değil kalandır terk eden.. giden de bu yüzden gitmiştir zaten.."
öyle zordur ki, kurşunu havada, sevgiyi de yürekte tutmak! bazen duygularımız bizden erken yaşlanır ve bizden hayatın geri kalanını alır. hayatın, kendini anlayanları cezalandırmasıdır bu. durup durup ardına bakan kadınlar vardır. geçmişi düşünmekten şimdiyi yaşayamazlar. herşeyi didikleyip duran, mazisinin gölgesinden, anılarının yükünden bir türlü kurtulamayan, gözleri ufuk yorgunu kadınlar. güçlü, köklü bir biçimde yeni arkadaş edinecek yaşları geride bıraktıysan eğer, hasar görmüş eski arkadaşlıkları onaracak çağı da geride bırakmış oluyorsun. zaman ilerledikçe birçok sey, daha zor olmaya başlar. beklentisi yüksek olan kadınların yalnızlığı daha koyu oluyor. büyük lafların gölgesinde geçen hayatlar, bir daha iflah olmuyor,geçip gittiğiyle kalıyor. zaman, aşk... herşey! ayrılıkları ayrıntılar acıtır. kadınları mahveden erkekler değil, ayrıntılardır. erkekler, erkekliklerinin tadını alabildiğine çıkartırken, kadınlar bu konuda da umutsuzdurlar. çünkü kadınlık bekler. ummak ve beklemek kadınlığa verilmiş iki cezadır.
"her erkekte aradığın erkeğin yalnızca bir parçasını bulursun. gerçek bir kadın için gerçek bir erkek allah gibidir; her yerdedir ve hiçbir yerdedir. aşk da budur zaten. başka birşey değil. aramaktan vazgeç demiyorum, bulmaktan vazgeç!"
fırsatları sayısız sanıp, hep ileride bir gün karşılaşacağımızı sandığımız birisini, bir yenisine ertelerken hayat yanımızdan geçip gidiyor mu?
karşımıza erken çıkmış insanları yolun dışına sürerken; bir gün geri dönüp, onu deliler gibi arayacağımızı hiç hesaba katıyor muyuz?
hayat her zaman cömert davranmaz bize. tersine, çoğu kez zalimdir. her zaman aynı fırsatları sunmaz. toyluk zamanlarını ödetir. hoyratça kullandığımız arkadaşlıkların, eskitmeden yıprattığımız dostlukların, savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla yapayalnız kalırız bir gün...
bir akşam üstü yanımızda kimsecikler olmaz;
ya da olması gerekenler yanımızdakiler değildir...