milli bir duruşu ve osmanlı padişahlarını objektif tahlil etmesi sebebiyle ismi türk herşeyiyle coni olanlarca eleştirilen tarihçi. nan zibidiler sizin isminiz müslüman türk ismi fakat herşeyinizle coni putinsiniz. ilkönce bu kriptoları temizlemek lazım memleketten azizim.
resmi tarihçi.
orhan gencebay'a attığı bok için defalarca mesaj attığım ama cevap alamadığım basit, pabucumun tarihçisi.
atatürk'ün annesi zübeyde hanım'ın eskiden genelve çalışması (ki bunda atatürkün suçu yoktur ki zaten) mevzuunu aklamaya çalışan ama fena halde çuvallayan tarihçi.
Bir sabah, Boğaz Köprüsü’ne gidip üzerinde birkaç adım atmak istedi Mehmed Orhan. “Etrafı göremesem bile (gözlerinden rahatsız), havasını içime çekerim” dedi. Köprüde durmak yasaktı ama “artık ne olursa olsun” deyip, otomobili bir kenara parkettik. 100 metre gerimizde, gişelerin olduğu yerde polisler vardı. Durduğumuzu görünce, üç polis bize doğru yürümeye başladı. Göğüslerindeki yıldızlar, rütbeli olduklarını gösteriyordu. Birinin elinde, o gün ilk sayfasında Orhan Efendi’nin resminin bulunduğu gazete vardı. Yaklaştılar ve içlerinden biri “Niçin durdunuz?” gibisinden birşey sordu. Gazeteli olanı, okuyarak geliyordu. Birden, gözü otomobilin arka koltuğunda oturan Mehmed Orhan’a takıldı. Bir gazeteye, bir ona baktı, sonra arkadaşına gösterdi. Bana, “Bu o mu?” diye sordular. “Evet” dedim ve o anda hiç beklemediğimiz birşey oldu. Polislerden biri otomobilin açık penceresine eğildi ve
“Memleketine hoşgeldin” dedi. “Gazete, Fransa’ya geri döneceğini yazıyor. Senin vatanın burası. Burada kal”.
Ve, üçü birden Mehmed Orhan’a selâm durdu. O da, polisler de ağlıyordu…
Polislerle vedalaşıp köprüden ayrıldığımız sırada, “Pek garip bir tecelli” dedi. “68 sene evvel, kovulma emrimi tebliğ eden komiser de ağlıyordu, bugün bana ‘Memleketinize hoşgeldiniz’ diyen polis de ağlıyor. Hem ağlıyor, hem beni ağlatıyor”.
Istanbul’a gelişinden sonraki -bence- en önemli sözünü, şimdiki zaman eki “yor”un saray Türkçesi versiyonu “ooor”u daha da çekerek orada etti:
“Galiba ortada bir hata var. Bu kadar sene sonra böyle karşılanacaksam niye kovulduk ki? Birileri vaktiyle bir hata etmiş ama, kim yapmış bilmooorum”.
**********
KAYNAK:
Murat Bardakçı, Son Osmanlılar: Osmanlı Hanedanının Sürgün ve Miras Öyküsü, Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş., Istanbul 2006, sayfa 29.
Beğenerek izlediğim tarihçi. Saygı konusunda biraz eksik programdaki diğer insanlara ve seyircilere karşı biraz fazla tepki gösteriyor ama genel olarak iyi bir tarihçi.
edit:kendisi tarihçi değil gazeteci olduğunu söyler.
Son yazısıyla mimarlar odasına sağlam ayar vermiştir.
Cumhuriyet döneminde sembol olarak gösterebilecek bir yapı ortaya konulamadığı için Türkiye’nin tanıtımında hala Mimar Sinan'ın 500 yıl önce inşa ettiği eserlerin gösterildiğine dikkat çeken Bardakçı, Mimarlar Odası’nın yapılacak işlere, yerinde ve doğru olsa bile mutlaka karşı çıktığını belirtti.
Murat Bardakçı'dan nefret ediyorum artık.
40TL'nin altında kitabı yok.
Herif bir dönemin belgelerini sömürdü.
Tutturduğuna iteliyor.Kapitalizm böyle bişi işte...
Cehalet cidden mutluluk bu içine ettiğimin dünyasında.
Iki kitap alayım dedim 120 TL.
Sonra millet okumuyor.
Ulan 10.000 kazanıyoruz sanki.
Kendini tarih alanında geliştirmiş muazzam bir gazeteci. Çoğu tarihçiden daha çok tarih bilgisine sahip olması onu tarihçi yapmıyor ne yazık ki. Okulunu okuyanlar o para etmeyen ünvan için ne çileler çekti çünkü.