eski öğrencileri hakan ünsal ve sergen yalçın futbol zirvesinde luceden bahsederken şunu konuşma geçmişti
hakan ünsal:zaten lucescu maçtan önce rakip takımı öyle bir analiz ederdiki en ufak detayları bile bize anlatırdı,defalarca rakip takımın maçlarını seyrettirirdi
sergen yalçın:soyunma odasına düzünelerce dosya getirirdi rakip takım ile ilgili.
işte görevini bu kadar hassasiyhetle yapan bir hoca.
ahmet çakar ve erman toroğlu' nun ' bakalım ne diyecekler ' diye ağzına bakıldığı, fatih terim' in medyaya beğendiği lafı söylediği, istediği zaman röportaj verip, canı çekmediğinde yüzüne bakmadığı, buna rağmen ' imparator, muteşem fatih ' goygoyuyla okkalandığı, koca tribüne kol hareketi çeken bir futbolcunun uzun müddet milli takım kaptanı olduğu, ancak tek seçiciye bütün himayesine rağmen diklenmesi üzerine bu onorer pozisyonu kaybettiği, bahis oynayıp şike yapan oyuncunun adet yerini bulsun kabilinden cezalandırıldığı bir spor ortamının bulunduğu ülkeye bir kaç gömlek fazla gelen adamdır. anlayana tabii.
bizlere çok şaşırtan teknik adammış, yüceler yücesi süper seviyeli basınımız sayesinde bunu da öğrenmiş olduk sağolsunlar. neymiş lucescu'nun başarısı herkesi şaşırtmış, kapak yapmış, boncuk dizmiş vs vs...
kim neye şaşırdı sormadan edemedim doğrusu! bu adam türkiye'de tamı tamına kaç sene görev yaptı? beşiktaş'taki yarım sezonu saymazsak 3 tam sezon. peki neler yaptı 3 tam sezonda?
okan-emre biraderlerin takımı son haftalarda satmasına ve takımdaki kargaşaya karşın sonuna kadar şampiyonluk mücadelesi verdi. aynı sene galatasaray'a şampiyonlar ligi'nde çeyrek final oynattı. çeyrek final ilk maçında real madrid'i istanbul'da 3-2 devirdi.
galatasaray'la ikinci sezonunda takımının tamamı dağılmıştı. 4-5 as oyuncu, gerisi yedeklerden ve kiralık oyunculardan oluşan bir kadro ile önce şampiyonlar ligi ilk grubu kayıpsız geçti. ikinci grupta (ki barça'lı, roma'lı ölüm grubu olarak biliniyordu) yenilgisiz son maça kadar devam etti. ofsayttan yenen bir gol neticesinde çeyrek final kapısından döndü.
bol yedekli ve kiralık oyunculu kadro o sene türkiye şampiyonu oldu.
şampiyon yaptığı, cl'de çeyrek final oynattığı kulüpten apar topar kovuldu ve beşiktaş ile anlaştı. beşiktaş'a 100.yılında rüya gibi futbol oynatarak şampiyonluk getirdi. yıllardır avrupa'da söz sahibi olamayan beşiktaş o sene uefa kupası'nda çeyrek final oynadı.
ertesi yıl ligi açık ara (6 ya da 8 puandı sanırım) önde götürürken üst üste gelen problemler sonucu yarışta geri düşmeye başlayınca beşiktaş'tan kovuldu.
giderken bazı çok bilmiş yorumcularımız "türkiye'den ayrılırsa gidecek yeri yok" yorumunda bulunmuştu. shakhtar donetsk ile anlaşma imzaladı ve çalışmalara başladı. dinamo kiev'in her sene sallana sallana şampiyon olduğu ligde 5 sezonda 3 şampiyonluk aldı. kurduğu kadro 20 mayıs 2009 tarihinde çok sevdiği istanbul'da oynanan uefa kupası finalinde werder bremen'i yenerek son uefa kupası'nı kazandı.
gidecek yeri yok diyenler bakalım kaçacak delik bulabilecek mi?
not: türkiye'ye geldiğinde kariyer sahibi olmadığı düşünülen mircea lucescu galatasaray'a italya'da inter milan ve brescia'yı çalıştırdıktan sonra gelmişti. inter ile uefa kupası'nı da kazanmış olan lucescu 6 dil bilmektedir, üniversite mezunudur ve bir süre romanya adına ticari ateşelik yapmıştır. kendisini galatasaray'dan gönderen özhan canaydın lucescu ile yaptığı son görüşmede hocanın alacakları karşılığı elinde bulunan senet ile kontratı yırtarak kendisine verdiğini ve kulübün zor zamanlarında hakkı olan son ödemelerini almaktan vazgeçtiğini belirtmiştir.
her sene beşiktaşımın sivri zekalı yöneticilerinin gözüne gözüne sokan teknik direktördür . kovarmısın beni al sana şampiyonlar ligi , kovarmısın al sana UEFA şampiyonluğu şeklinde sürekli garç sesi çıkartan , beşiktaşın son 20 yıldaki en iyi hocası . gordon milne dahil .
türkiye'de çalıştığı dönemde başarılı olduğu söyleniyor. türkiye'de kaç sene çalıştı? 4. kaç sene şampiyon oldu? 2. geri kalan 2 sezonda ise çalıştırdığı takımlar hep fenerbahçe'nin arkasında kaldı. derbilerdeki karnesi zaten genel olarak vasat. üstelik kendisi otorite yoksunu. galatasaray'da çalıştığı dönemde takımı hagi'nin kurduğunu o dönem takımdan ayrılanlar açıkladı, sağır sultan bile duydu. şayet şu tablo başarılı ise biz gordon milne'e, eric gerets'e, christoph daum'a hatta werner lorant'a milletçe çok büyük haksızlık yapmışız.
werner lorant gibi futbol düşmanı bir adamın bile baskısız, rahat bir ortamda çalıştığında 1860 munich'i amatör kümeden bundesliga'ya taşıdığını hatırlatırım. sonuç olarak lucescu küçük takımların büyük hocasıdır, fazlası değil.
beşiktaş ve galatasaraylı yöneticilere son kapağını dün akşam kapamıştır.
neyi battı bilmiyorum ama her iki takımı da şampiyon yapmış, avrupada da gayet iyi performans göstermiş olmasına rağmen yaranamamıştır bu adamlara.
birde bir td'nin başarılı sayılabilmesi için "abartılacak destansı bir icraatı" olması gerekiyormuş onu da öğrendik sayesinde.
5 senelik istikrar onun değil yönetimin başarısıdır. bizimkiler gibi maksimum 2 senede adamı kıldan yünden sebeplerle göndermez istediği transferleri yaparsan 5 senede adam sana uefa kupasini kaldırtır. lucescu'nun ayarı da kapağı da bu mesajda gizlidir.
ha pardon bir de taraftar ve basın baskısı olmadan yeşillikler içerisinde çalışmasıymış başarısının sebebi. ne diyeceğimi bilemiyorum. demek ki bu zamana kadar itici güç olarak adlandırdığımız, deplasman kavramının müsebbibi taraftar konusu meğer dezavantajmış ayol!
yani adam aslında mal.
ama huzur var, sukunet var, para var o yüzden böyle bir durum...
bu durumda ferguson futbol peygamberi oluyor heralde.
ingilizcede bir tabir var, poetic justice. önceleri edebiyatta ve tiyatroda, modern zamanlarda sinemada, eserin sonunda adaletin tecelli etmesine ilişkin olarak kullanılan.buna göre hak yerini bulur, iyilikler ödüllendirilir, kötülükler layık olduğu cezaya uğrarlar. bizler de bir yandan sevinirken öte yandan hayıflanırız, işte adalet ancak filmlerde,romanlarda yerini bulur, gerçek hayatta nerede böyle düzen diye. nadir de olsa içinde adalet hissi taşıyan insanları mutlu edecek masalsı örnekler de hiç yaşanmaz değildir öte yandan. işte, yaşadığı onca talihsizlikten, nahak yere maruz bırakıldığı nice kötülükten sonra çoooktan hak ettiği şiirsi adaleti elde etmiş adamdır mircea lucescu.. isterseniz siz buna ilahi adalet deyiniz. kıymetinin asla bilinmediği, çapsız adamların gadrine uğradığı bir ülkede büyük bir kupayı kaldırarak ona saygı duyanları sevindirmiş, ondan çingene ( ne demekse ) diye bahsedenlerin, adamcağız diyenlerin ve şakşakçılarının ise gözüne gözüne sokmuştur. yok, lucescu değildir kupayı birilerinin gözüne sokan, o tenezzül bile etmez. lakin ilahi adaletin ta kendisidir bunu yapan. anlayanlara tabii.
türk insanının mazlumdan yana olma dürtüsüyle yere göğe sığdıramadığı insan. uefa kupasını kazandı ya, neredeyse capello ile eşdeğer tutulacak.
bu sezon lucescu'nun shaktar'la geçirdiği 5. sezonu. 5 sezon boyunca transferleri kendisi yaptı, muazzam bir bütçeyi tek istediği gibi tek başına yönetti, işine kimseyi karıştırmadı. shaktar'dan yıllık aldığı para için ukrayna'da "aldığı parayı ancak kamyonla götürür" gibi rivayetler bile var. kusura bakmayın ama aynı imkanlar erdoğan arıca'ya bile verilse 5 yıl sonunda çalıştırdığı takımı bir yere getirirdi.
velhasıl kendisini tebrik ederim ama ortada öyle abartılacak destansı bir icraatı yok. avrupa'nın top class bir liginde çalışsa 5 sene dolmadan çoktan kapının önüne konurdu. başarısının yegane sebebi basın ve taraftar baskısı olmayan, sakin bir ortamda çalışması, hepsi o.
alınan kupadan sonra bile hıncal çıkar bu adam için "ne olmuş yani. sadece 1 farkla kazandı. hem de çok defans yaptı. hiç çağdaş futbol oynatmıyor. ayrıca saçları da kıvırcık." gibi ipe sapa gelmez yorumlar yapar. şimdi yana yakıla bu adama takdirlerimizi iletiyoruz. bir yandan da en azından kendi adıma "beşiktaş'tan gönderilmeseydi şimdi o kupa bizim deli ibo'nun ellerinde yükselir miydi?" diye hülyalara dalıyoruz. işini bilen ve de işini iyi yapan adamdır. kupayı da takımı ve kendisi hak etmiştir. bu kadar. shakhtar'da nice başarılara diyelim. ayrıca türkiye'ye de beşiktaş dahil hiçbir kulübe gelmemesini dileyelim.
orada burada hakkında çok yaygın iki yanlış bilgi dönüyor:
-yanlış: kariyerinin ilk büyük kupasını kazandı.
+doğru: yok kardeş, ikincisi bu. 2000'de g.saray'la süper kupayı kazanmıştı.
-yanlış: g.saray ve beşiktaş'la uefa kupasını kazanamamıştı.
+doğru: g.saray'la uefa kupasında hiç mücadele etmedi. şampiyonlar liginde çeyrek final ve 2. tur oynamıştı.
oynattığı çoğu zaman sıkıcı futbola rağmen, orta ve orta-üst ölçekli takımlar için çok başarılı bir teknik adamdır sözün özü.
mircea lucescu türk milletine kapağını zaten çok daha önce hediye etmiştir. bakınız galatasaray ve beşiktaş ın lucescu dan sonra toparlanamaması. bakınız milli takımın hali. *
tanım: dünyanın sayılı teknik adamlarındandır.
2009 uefa kupasını shakhtar donetsk'e kazandırmış teknik direktör. iyi ki bizim takımlardan başını kurtarmış. burada adamın ne çingeneliği kaldı, ne salaşlığı, demedik laf bırakmadılar.
hepsine sağlam bir kapak oldu başarısı.
aklı varsa daha da dönmez!
rumen futbolunun adam akıllı tek teknik direktörü.
romanya futbol federasyonu kafasını çalıştırsa ve mircea lucescu'yu romanya milli futbol takımı'nın başına getirse özlediğimiz romanya'yı tekrar göreceğiz.