Sene olmuş 2020 hala Osmanlı milliyetçilik yüzünden çöktü diyen arkadaşlar var. Bak güzel kardeşim Osmanlı milliyetçilik yüzünden değil, milliyetçilik kavramını anlayamadığı ve uygulamadığı için çöktü. Üstelik Aynı entryde Rusya’dan, Belçika’dan örnek verip kendinle çelişiyorsun, Osmanlı kurucu unsuru Türkleri dışlamayıp, dünyada gelişen milliyetçilik akımına sırtını dönmese, yönetici kadrosunu devşirmelerin eline bırakmasa, bu gün Türk toprakları çok farklı boyutlarda olurdu. Dünya siyaset tarihini öyle halkların kardeşliği romantizmiyle ele alamazsın, bu gün dünya sahnesinde sözü geçen bütün ülkelerin, geçmişte kendini ırkını, kendi ülkesini her şeyin önüne koyarak, gerektiğinde sömürerek, gerektiğinde ezerek kendine sağladığı çıkarların sonucudur. Sen birilerini ezmezsen, birilerini sömürmezsen, başkaları gelir seni ezer, seni sömürür. Biz de isterdik dünya güllük gülistanlık olsun, herkes birbirini sevsin, savaşlar olmasın, birbirimize mermi yerine çiçek atalım amma velakin dünya öyle bir dünya değil.
ırkıçılıkla karıştırılan memleket için faydalı fikirdir.
yerli malı kullamak milliyetçiliktir.
yabancı bir sözcüğün türkçe karşılığını kullanmak milliyetçiliktir,
başka ırktan birine nefret etmek ırkçılıktır.
Benim anladığım kadarıyla milliyetçilik kendi milletini seven insandır. Bu doğrultuda milliyetçi kişi azınlıklardan veya kendi milletinden nefret etmek yerine kendi soydaşlarına yardım etmeli onlar için en iyisini yapmalı. Azınlıklar ve yabancılarla ortaklık kurup kendi milletine faydalı olmalı. Yani aynı zamanda evrensel de olmalı.
gazi mustafa kemal atatürk' ün medeni bilgiler de millet başlığı altında değindiği bazı noktalar: (milliyetçilik ilkesini daha iyi kavramada faydası olacaktır)
".....
b. bugünkü türk milleti siyasi ve içtimai camiası içinde kendilerine kürtlük fikri, çerkezlik fikri ve hatta lazlık fikri veya boşnaklık fikri propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve milletdaşlarımız vardır. fakat mazinin istibdat (monarşi) devirleri mahsulü olan bu yanlış tevsimler (adlandırmalar) –birkaç düşman aleti, mürteci, beyinsizden maada (başka)– hiç bir millet ferdi üzerinde teellümden (üzüntüden) başka bir tesir hasıl etmemiştir. çünkü bu millet efradı da (fertleri de) umum türk camiası gibi aynı müşterek maziye, tarihe, ahlâka, hukuka sahip bulunuyorlar.
......
c. bugün içimizde bulunan hristiyan, musevi vatandaşlar, mukadderat ve talihlerini türk milliyetine vicdani arzularıyla raptettikten sonra kendilerine yan gözle, yabancı nazariyle bakılmak, medeni türk milletinin asil ahlâkından beklenebilir mi?
bundan sonra müşterek (ortak) milli fikrin, ahlakın, hissin, heyecanın hatıra ve ananelerinin (geleneklerin) millet efradında meydana gelmesini ve kökleşmesini temin eden müşterek mazinin, birlikte yapılmış tarihin, vicdanları ve zihinleri doğrudan doğruya birleştiren müşterek dilin, milletlerin teşekkülünde en mühim amiller (etkenler) olduğunu bir defa daha kaydettikten sonra, millet hakkında, ikinci derece unsurları kale almayarak mümkün olduğu kadar her millete uyabilecek bir tarifi biz de alalım:
a. zengin bir hâtıra mirasına sahip bulunan;
b. beraber yaşamak hususunda müşterek arzu ve muvafakatta samimi olan;
c. ve sahip olunan mirasın muhafazasına beraber devam hususunda iradeleri müşterek olan insanların birleşmesinden vücuda gelen cemiyete millet namı verilir.
......
filhakika, maziden müşterek zafer ve yeis (üzüntü) mirası;
istikbalde (gelecekte) tahakkuk ettirilecek (gerçekleştirilecek) aynı program;
beraber sevinmiş olmak, beraber aynı ümitleri beslemiş olmak.
bunlar elbette bugünün medeni zihniyetinde diğer her türlü şartların fevkinde (üstünde) mana ve şümul alır (anlam ve kapsam taşır). "
sayfalar 32,33,34,35.
"Ben batı milletlerini, bütün dünyanın milletlerini tanırım. Fransızları tanırım, Almanları, Rusları ve bütün dünyanın milletlerini şahsen tanırım ve bu tanışmam da harp sahalarında olmuştur, ateş altında olmuştur. Ölüm karşısında olmuştur. Yemin ederek size temin ederim ki, bizim milletimizin manevi kuvveti bütün milletlerin manevi kuvvetinin üstündedir. "
"Bize milliyetçi derler. Ama, biz öyle milliyetçileriz ki, bizimle işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların milliyetlerinin bütün icaplarını tanırız. Bizim milliyetçiliğimiz herhalde hodbince ve mağrurca bir milliyetçilik değildir."
"Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak evvela bizim kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti hissen, fikren, fiilen, bütün iş ve hareketlerimizle gösterelim; bilelim ki milli benliğini bulmayan milletler başka milletlerin avıdır." (nutuk)
"... Bugüne ve yarına bırakılmış daha birçok büyük işlerimiz vardır. ilmi araştırmalar da bunlar arasındadır. Benim arkadaşlarıma tavsiyem şudur: Şahsınız için değil fakat mensup olduğumuz millet için elbirliği ile çalışalım. Çalışmaların en büyüğü budur. "
Sadece Türk milliyetçisi iseniz sakıncalı görülen ideoloji. Kürdü, arabı, ingilizi, fransızı milliyetçi ise göze batmaz ama Türk iseniz faşist olursunuz.
Milliyetçilik ; Sadece kendi ulusunu (milletini) sevmek değil ; içinde yaşadığı vatanı, milleti, toplumu, geçmişini ; tarihini, atalarını sevmektir. Milliyetçilik bu yüzden de ırkçılıktan farklıdır. Kısacası milliyetçilik ; vatanını sevmektir. Siz bakmayın, bazı kişilerin, milliyetçiliği ayaklarının altına aldığını söylemesine. Ülkemiz bir gökkuşağı gibi, çok renkli ; her düşünceden, her etnik kökenden farklı insanları içinde bulunduruyor. Ve ben eminim ki, saflarımızı sıkı tutarsak ; bu güzel düzen devam edecektir. Siyasilerin ne dediğini ya da ne düşündüğünü hayat gayesi edinmeyelim. Eğer ki bazı ayrılıkçı fikirlere sahip insanların oyununa gelirsek ; bu bizim birliğimize, bütünlüğümüze zarar verecektir. Sevgili arkadaşlar, emperyalistleri sevindirmek yerine birlik olalım ve bu ülkenin çıkarları için ortak çalışalım. Şanlı Türk bayrağımızın altında birlikte yürüyelim. Ne mutlu Türküm diyene.
Yuval noah harari 21. yüzyıl için 21 ders'de şöyle diyor:
Alçakgönüllülük
Dünyanın merkezi değilsiniz
Pek çok insan kendini dünyanın merkezi, ait olduğu kültürü de insanlık tarihinin
kilit unsuru sanmaya meyillidir. Pek çok Yunan tarihin Homeros,
Sophokles ve Platon'la başladığına ve tüm önemli fikir ve buluşların Atina,
Sparta, iskenderiye ya da Konstantinopolis'te doğduğuna inanır. Çinli milliyetçilerin
buna cevabıysa tarihin esasen Sarı imparator ve Xia ile Shang
hanedanlıklarıyla başladığı ve Batılılar, Müslümanlar ya da Hintlerin tüm
marifetlerinin Çin buluşlarının sönük birer kopyasından ibaret olduğudur.
Hindu milliyetçiler Çinlilerin böbürlenmelerini ciddiye almayarak uçak
ve nükleer bombaların bile, daha ortada ne Konfüçyüs ne Platon ve tabii ki
ne Einstein ne de Wright kardeşler varken, Hint Yarımadası'nda icat edildiğini
iddia ederler. Örneğin roket ve uçakların Maharishi Bhardwaj tarafından
icat edildiğini, füzeleri icat etmekle kalmayıp ilk kullananın da Vishwamitra
olduğunu, Acharya Kanad'ın atom kuramının babası olduğunu ve nükleer silahların
Mahabharata tarafından birebir tarif edildiğini biliyor muydunuz?1
Dindar Müslümanlar, Hz. Muhammed öncesi tarihi büyük ölçüde lüzumsuz
addeder ve Kuran'ın inmesinin ardından gelişen tüm tarihsel olayların
merkezinde islam ümmetinin bulunduğunu varsayarlar. Müslümanlar
arasında başlıca istisnalar Türk, iran ve Mısır milliyetçileri. Onlar Hz. Muhammed
öncesinde bile kendi milletlerinin insanlığın medarıiftiharı olduğuna
ve Kuran indikten sonra da islam'ın saflığını koruyup şanını yayanın
da yine kendileri olduğuna inanıyorlar.
ingiliz, Fransız, Alman, Amerikalı, Rus, Japon ve bir dolu sayısız ülke vatandaşının
da aynı şekilde kendi milletlerinin olağanüstü başarıları olmasa
insanlığın barbarca ve ahlaktan yoksun bir cahillik içinde yaşayıp gideceği
n e kanaat getirdiğini söylemeye gerek bile yok. Tarih boyunca kimileri, işi
kendi siyasi kurumları ve dini inanışlarının fizik kurallarının işlemesinde
kilit rol oynadığını tasavvur etmeye kadar götürmüş. Mesela Aztekler her yıl
kestikleri kurbanlar olmasa güneşin doğmayacağı ve tüm kainatın parçalanıp
dağılacağı yönünde sağlam bir inanç besliyormuş.
Bunların hepsi tarihi bile isteye hiçe sayan ve ziyadesiyle ırkçılık barındıran
asılsız iddialar. insanlar dünyaya yayılıp bitki ve hayvanları evcilleştirdiğinde,
ilk şehirleri kurduğunda ya da yazı ve parayı icat ettiğinde günümüz
din ve milletlerinin hiçbiri yoktu ortada. Ahlak, sanat, maneviyat ve yaratıcılık
dediğimiz şeyler genlerimize işlenmiş evrensel insan becerileridir.
Doğdukları yer de Taş Devri Afrika'sıdır. Bunları Çin'in Sarı i mparatoru'na,
Platon dönemi Yunanistan'ına ya da Hz. Muhammed devri Arabistan'ına atfetmek
densizce büyüklenmektir sadece.
Şahsen bu tür bir densizliğe fazlasıyla aşinayım çünkü kendi milletim Yahudiler
de kendilerini dünyanın en önemli varlığı yerine koyuyor. insanlığın
herhangi bir başarısı ya da icadından bahis açın, hemen kendilerine pay çıkarırlar.
Ve bu insanları yakinen tanıdığım için bu iddialara içtenlikle inandıklarını
da biliyorum. Bir keresinde israil' de bir yoga eğitmenine gitmiştim.
Kendisi ilk derste büyük bir ciddiyetle, yogayı Hz. ibrahim'in bulduğunu ve
tüm temel yoga duruşlarının ibrani alfabesinden türetildiğini açıklamıştı
(Trikonasana duruşu ibrani alfabesinin aleph harfine, tuladandasana duruşu
daled harfine tekabül ediyor gibi)! Hz. ibrahim bu duruşları cariyelerinden
birinin oğluna öğretmiş, o da Hindistan'a gidip yogayı Hintlere öğretmiş.
Bunun bir kanıtı var mı diye sorduğumda Tekvin' den alıntı yaptı: "Cariyelerinin
oğullarına da armağanlar verdi ve · kendisi henüz sağken bu çocukları
oğlu ishak'tan uzağa, doğu illerine gönderdi" (Tekvin 25:6). Bu hediyeler neydi
dersiniz? Gördüğünüz gibi yoga bile esasen Yahudilerin icadı.
Yoganın mucidinin Hz. ibrahim olduğunu düşünmek uç bir fikir. Fakat
anaakım Yahudilik vakur bir şekilde, tüm kainatın Yahudi hahamlar kutsal
metinlerini çalışabilsin diye var olduğu ve Yahudiler bu işin ucunu bırakırsa
kainatın sonu geleceği kanaatinde. Kudüs ve Brooklyn' deki hahamlar
Talmud'u tartışmayı bırakırsa Çin, Hindistan, Avustralya ve hatta uzak galaksilerin
hepsi yok olacak. Ortodoks Yahudi inancının temel bir unsuru bu
ve bundan şüphe edenler budala cahil sınıfına sokuluyor. Laik Yahudiler bu
kibirli iddiaya bir nebze şüpheyle yaklaşıyor ama onlar da Yahudi ırkının tarihin
esas kahramanları ve ahlak, maneviyat, ilim ve irfanın nihai kaynağı
olduğuna inanıyorlar.
Milletim, nüfus ve nüfuz açığını küstahlıkla kapatıyor. insanın yabancıları
eleştirmektense kendi milletini eleştirmesi nezaket sayıldığı için büyüklük
taslayan anlatıların ne denli gülünç olduğunu göstermek adına Yahudilikten
örnekler verip, kendi kabilelerinin şişirdiği balonları patlatmayı da dünyanın
çeşitli yerlerindeki okurlara bırakacağım.
Foucault'nun bir konuşması vardı. insanın kendi yaşadığı toplumu, yönleriyle anlayabilmesi için ona dışarıdan, tamamen dışarıdan bakabilmesi gerekir ama aynı zamanda o toplumun bir üyesi olarak. Yani örneğin; bir batı ülkesini anlayabilmek için hem onun tarihsel bir parçası olmak gerekir hem de tamamen onun dışına çıkıp onu gözleyebilmek gerekir.
Bu açıdan bakıldığında milliyetçilik, kendi milletinin bir insanı olmak kadar o millete onun dışında birisi gibi de yaklaşmayı gerektirir. Bu ister pragmatik geliştirmeci olsun ister duygusal, milliyetçiliğin doğru formudur.
Bugün milliyetçilik bu eksiklik yüzünden hem milliyetçi hem de karşıtı tarafından yanlış anlaşılıyor ve yanlış icra ediliyor. Amerikan milliyetçiliği deyimi bile var. Düşünün ki bu kompleks toplum ırk bağını dışarıda tutarak -veya daha doğrusu ona kayıtsız kalarak- daima, kökensel bağ ile oluşun milliyetçilikten çok daha ileride. Bir Amerikan ile bir Amerikan yerlisi olanın farkının trajikomikliğini düşünün işte, bu kadar güçlü.
"Önce vatan!" diye haykıran ateşli milliyetçilerin kendilerine, sağlam bir uluslararası
dayanışma olmadan ülkelerinin bir başına dünyayı hatta kendisini nükleer
yıkımdan koruyup koruyamayacağını sorması gerek.