çoğu insanın gözlerini kör eden, düşman odaklı bir ideolojidir. kendi çıkarlarını görmekten öte kendine zarar vermeyi göze alarak bir intikam alma ideolojisidir. milliyetçi bir insan genellikle ülkesinin ekonomik durumu, eğitim durumu, sosyal ve çevresel durumu ile hiç ilgilenmez. ilgilendiği her zaman bir kaç küçük olaydır ve hemen provoke olurlar. girişimci değil tamamen tepkiseldirler. bu nedenle düşman tarafından çok kolay yönetilirler. bütün hareketleri çok kolay tahmin edilebilirdir. neye tepki verecekleri bellidir. ülkelerine hiçbir katkıları yoktur. türk gençliğinin acınası durumuna üzülüyorum sadece.
sözlükte bile 04.02.2006 tarihinden beri tartışılan, tam 3 sene geçmiş olmasına rağmen sonuca varılamayan mevzudur...
en iyi milliyetçilik atatürk milliyetçiliğidir. kendi ırkını hiçbir ırktan üstün görmez fakat kendi milli menfaatlerini sonuna kadar savunan anlayıştır...
milliyetçilik bir ideoloji olmaktan çıkarılıp duygusal bir anlayışla ele alınmalıdır. çünkü milliyetçilik, milleti "sevmek" ve milletin menfaatlerini kendi menfaatlerinden öncelikli kılmaktır...
isteyen milliyetçi olabilir de, aristo mantığında hareket edip bu ülkeyi seven herkes milliyetçidir diyecek kadar saçmalamasalar bir de bu görüşten arkadaşlar. reca ediyorum sicriviniz.
bu akımın fransız devrimiyle başladığını düşünenlerin kafasına taş düşsün inşallah. orhun civarında dikili olan taşlar düşsün mümkünse. bilge kağan çarpsın bunları.
türkiye'de ümmetcilikle çok fazla iç içe geçmiş bulunan kavram. (bkz: türk islam sentezi) halbuki dünyanın pek çok yerinde ümmetçilikle milliyetçilik aynı safta bulunmazlar, çünkü birbirlerine alternatif olarak ortaya çıkmışlardır.
irkçiliktan kesinlike çok farkli anlamlari olan ve aslen temelleri 1789 fransiz devrimine dayanan kavramdir. o gune kadar tanri egemenligi kabulu varken, güçlenen burjuvazi, siyasal haklarini da almak için farkli bir sisteme ihtiyaç duyuyordu, zira tanrisal egemenlik kaynagi bu hak dagitimini dogustan engellemis durumdaydi. bunun yerine ulus egemenligine dayanan iktidar kavrami ortaya çikti ve bunun yan ürünü olarak ulusçuluk (yani milliyetçilik) ortaya çikti. belli bir ulusa dahil olan kisilerin bu ulus bilincini elde etmesiyle pozitif bir birliktelik kurmalari hali seklinde bir tanim bu kavram için son derece uygun olacaktir, irkçilik ise ayni etnisiteden insanlarin disariya karsi negatif bir biçimde siki birlikler olusturmasi olarak basitçe tanimlanabilir.
türkiye için ilginç olan sudur; türk milliyetçisi gruplar dini motifleri siklikla kullanmaktadir, o kadar ki artik bize normal gelmektedir bu. ancak milliyetçiligin dogusu aslinda din egemenligine "karsi" bir harekettir. burada içsel bir çeliski yüzeysel olarak bakildiginda kendi içinde mantikli görülebilir, yani türk kültürünü islami temellere dayandirmak olasidir fakat bu daha çok osmanli-türk iliskisi açisindan boyledir, her firsatta orta asyadan bahseden milliyetçi düsüncenin orta asyada müslümanligin olmadigini da gözardi etmesi ayri bir çeliskidir
milliyetçilik bir fikri yapı olarak evrensel bir görüntü arz ederken, yüceltmeye ve korumaya çalıştığı
şeyler yerel değerler ve özgün biçimlerdir. Bu paradoks ilk defa pratikte 1930'larda oluşturulmaya çalışılan faşistenternasyonal tecrübesinde somut olarak ortaya çıkmıştır.
And dağları'ndan sierralar'dan
Che'nin yürüdüğü patikalardan
Hiç yılmadan yorulmadan savaşan
Küba'dan selam dostlara
Beyrut'un harabe sokaklarından
Çocuk yaşta savaşan aslanlarımdan
Zafer ellerimizdedir diyen
Filistin'den selam dostlara
Bu memleket bizim bu dünya bizim
Hep birlikte güneşin sofrasında
Bir kez daha haykırıyoruz
Savaşan kazanır sonunda
Belfast bizimle soluk alıyor
Boby sands'ların göğüs kafesinde
Bir gün özgür doğacak çocuklarımız
irlanda'dan selam dostlara
Şafağın ilk sahibi biz olmuşken
Kopardılar her şeyi ellerimizden
Bir kez daha gürleyecek halklarımız
Sovyetler sovyetler ufukta
sovyetler'den selam dostlara
Afrika bir gün özgür olacak
Ruanda somali cezayir fas'ta
Açlık yoksulluk elbet son bulacak
Afrika'dan selam dostlara
Mao'nun ho amca'nın yürüyüşünde
Kalbimiz sarı nehir'e doğru akıyor
Özgür bir uzak asya durur yakında
Asya'dan selam dostlara
Kawa'dan bedrettin'lerden mahir'lere
Sabo'lardan sinan'lardan bugünlere
Sözümüzdür bizim bütün halklara
Gücümüz dünyayı sarsacak
Bütün dünya hakları kardeştir
Dil kültür renk değil emek yücedir
Bu dünya bizim onlara kalmayacak
Selam dünya halklarına
teorisyenlerini de sevmemekle beraber teorisyenlerini ve fikrin babalarını hele bir yana bırakıp konuşacak olursak: dahil olunması en kolay fikriyat. vatan, millet vs. gibi derinden etkiyelen fikirleri en çok zikreden akım olmasından mütevellit insanları pek çarpıyor. (vatan, millet kavramlarının içini boş sandığımı sananlar yanıldı.)
maslow denen adamın bir ihtiyaçlar hiyerarşisi vardı. kaçıncı kademesiydi hatırlayamıyorum ama kademelerden birisinde "sosyal bir varlık olma sosyalleşme ihtiyacı" diyordu maslow. insan en nihayetinde bir cemiyete dahil olmak istiyor. [ hanzo seviyesindekilerden bahsetmiyorum. ki o bile kendi cinsleriyle bir cemiyet en nihayetinde ] şimdi mesela bizim bu milliyetçi hassas kesim de tıpkı böyle. birşeylere , bir yerlerre dahil olma kaygısı çok ciddi bir kaygı aslında. milliyetçiliğin aslında ne olduğuna dair birşeyler okumak, teorik birşeyler kapmak gibi zor şeylerle ilgilenmeyen bizim gençler mahalle aralarında milliyetçi takılıyorsa sebebi tam da budur. bizim milliyetçilerin hepsinin büyük pratisyenler ! olması sizi hiç düşündürmedi mi ? [ ünlem işareti edebiyatta daşşak geçmek için kullanılır bazen. (tdk böyle açıklıyor ) ]*
gencecik pratisyen ! milliyetçilerimiz var. şehit cenazeleri devşiren, bağıracak , kendini ispatlıyacak mekan arayan siyasallaşmış çocuklarımız var. paşalarımız var bu vatan evlatlarıyla öcalan'ı 24 saate asacak kadar azametli ve haşmetli!
güzel birşey milliyetçilik güzel. çaya banınca pek leziz.