bugün

1991 yada 1992 lise yılları. sınıfa ilk olarak binbaşı gelmişti. hepimizi çok sever bizde onu çok severdik. sınavda defter kitap açık olurdu. oda zaten okumadan 10 verirdi.
sınıfta dersler zevkli ama disiplinli geçerdi. e adam binbaşı. *
daha sonra binbaşı gitti. yerine üsteğmen daha sonra astsubay başçavuş daha sonra uzman çavuş geldi. hergün hoca değişiyordu. ama kıdem hep düşüyordu tabiki sınfın disiplini de. kimse uzmanı takmıyordu açıkcası.
bizim de hocamız kıbrıs savaşına katılmış,emekli bir binbaşıyıdı,mükemmel bir insandı,olayları öyle bir analtırdı ki,kendimizi savaşın içinde zannederdik,gözleri dolardı,heyecanla o dersleri beklerdik. (bkz: 1974 kıbrıs barış harekatı)
"Ben askerim...asker adam yalan söylemez,asker adam çalmaz,asker adam dürüsttür,asker adam şudur asker adam budur..."
gibi kalıplaşmış ifadelerini ezberlediğim,bütün sınıflara aynı örnekleri veren,dersinde öğretmen masasında mutlaka çiçek isteyen garip bir adamdı...**
(bkz: kıdemli kademeli kurmay albay savaş barış)
haftada topu topu 1 saatlik dersleri var olduğu için yazılılarını kolay hazırlayan, derslerde sınıf başkanına çavuş diye seslenen, ayrıca da pek sevilen hocalardır.
okulda şapkalarını koltuklarının altına alıp efil efil gezen adamlardır.
diğer öğretmenlerden farklı olan insanlardır. hep askeriye gibi disiplinli bir ortamda bulunduğundan bir okula gelmek onlar için değişik bir duygudur. bütün öğrencilerle diğer öğretmenlerin olmadığı kadar samimi olurlar. derslerde muhabbet edip, anılarını anlatırlar. bir derdiniz olduğunda paylaşmak için yolunu gözlersiniz. yaşça diğer öğretmenlerden de genç oldukları için sizi daha iyi anlarlar. teneffüste çıkıp top oynarsınız. hele bir de karne alınca sizi hava üssü ne götüreceğine söz verdiğinde dünyalar sizin olur. normal şartlarda giremeyeceğiniz yerleri severek size gezdirebilecek bir abi, bir dost olmuştur sizin için.

okuldan eve dönersiniz, akşam haberlerini izlersiniz. "konya da bir f-4 düşmüştür, iki plot şehit olmuştur." yazsını görünce içiniz ürperir. "yok lan dersiniz, bu adam öğretmenlik yapıyor." diye düşünürsünüz. kısa süren bu tereddütünüz spikerin o çok sevdiğiniz hocanızın adını söylemesi ile maalesef gerçeğe dönüşür. yok canım dersiniz tamam isim uyuyor ama soyadını tam bilmiyordum dersiniz. o endişe ile yatağınıza girer, korkularınızın gerçekleşmemesi için dua edersiniz. ama sabah sınıftan içeri girdiğinizde arkadaşlarınızın suratını görünce korkularınızın gerçeğe dönüştüğünü anlarsınız. sınıfta müdürünüz konuşma yapıyordur ve tam siz girdiğinizde ölüm haberini veriyordur. sıranıza oturur ağlarsınız, erkekler ağlaz mı, ağlar hem de kalpten ağlar. öğleden sonra tüm sınıf okulu asar, cenaze töreni için hava üssü ne gidersiniz. karne alınca gelmeyi planladığınız bu yere, sizi getirmeye söz veren kişiyi görmeye, ona karşı son vazifenizi yapmaya gidiyorsunuzdur. cenaze törenine almazlar sizi, kahrolursunuz. ancak onu memleketine götürecek uçağın arkasından el sallamakla yetinebilirsiniz.

tüm sene kalacak olan bir pano hazırlarsınız onun için. girdiğiniz her derste yanınızda olur. asker üniforması altında size gülümsüyordur hep. bazen gidip o panodaki gazete küpürlerini, hakkında yazılan şiirleri ve yazıları okursun. annesi, babası okula sizi ziyarete gelince bir tuhaf olursunuz. babası, "oğlum sizleri çok severdi, hep sizden bahsederdi..." cümlesini tamamlaycakken panoyu görür ve ağlamaya başlarken "görüyorum ki bunda çok haklıymış. sizlere çok teşekkür ediyorum." derken sıranızdan kalkar ıslak gözlerle o, tek evladını yitiren ananın babanın elini öpersiniz. sarılır ağlarsınız...

birçok öğretmeniniz olmuştur ama bazılarını hiç unutmazsınız ya... benim unutamayacağım kişilerin başında mlli güvenlik öğretmenim geliyor. hala o asil duruşu ve üniformalı haliyle bir resmini saklıyorum hocam ve inan sık sık aklıma geliyorsun. mekanın cennet olsun "şehit üsteğmen mustafa oğuz önder"....
sert görünmelerine rağmen bir çok sert öğretmenden daha yumuşak kalpli olan öğretmenlerdir.
askeri liselerde hiçbir anlamı olmayan öğretmen tipidir.

Türkiyenin tuhaflıklarından bir tanesi de askeri liselerde de milli güvenlik dersinin olmasıdır * çünkü müfredat milli eğitim bakanlığınındır.

Ulan zaten 24 saat milli güvenliğin içindeyiz, derslere sivil öğretmen girmiyo ki bi de milli güvenlik dersi koyuyorsunuz.

Tabi milli güvenlik dersleri bizim için en boktan dersti çünkü tabur komutanımız girerdi derse. Hayattan dersler verirdi "iki meme bir a.cığa kanmayın" diye nasihat eder dururdu. Tir tir titrerdik birşey bulur da haftasonu izinsiz bırakır diye.
sınıfta "içinizde askere gitmek istemeyen var mı?" sorusuna "evet ben gitmek istemiyorum" diye el kaldıran öğrenciyi dersten bırakan öğretmen-asker(dir).
derse girmeden önce sınıf mübesellini kapıda beklemesini sınıfa girmeden "dikkaaat" dedirterek adeta "ben geliyorum ulan" şeklinde tavrına sahip ve içeri girdiğinde mübessilden sınıf adına tekmil isteyen yegane komutandır kendisi.
kıyafet yönüyle diğer bütün öğretmenlerimizden ayrılır. asker yeşili üniformasıyla her daim göz doldurur.o üniiforma onu daha şık, alımlı,karizmatik gösterir.ama genelde en ciddi öğretmendir.*
emekli bir kurmay albayımız vardı. yani adam biraz daha sabretse general olacak. fakat emekli etmişler adamı işte.o kadar büyük rütbesi olmasına rağmen sınıfta şamata eksik olmaz, hatta diğer derslerde yapamadığı gırgırı onun dersinde yapardı sınıf. sınavlarda da kitap eksik olmazdı ortalıkta. yani askeriyede sert, okullarda da yumoşla yıkanmış gibi yumuşacık oluyor bu adamlar.
meslekleriyle paralel olarak yüksek disiplin insanlarıdır. "Dikkat" çığlığından sonra insanlar kalkar , elinde çantasıyla milli güvenlik örtmeni gelir. Ama ne geliş. "2.Ramses mi geliyor ulan" diyiverir kendi kendine insan evladı ilk denemesinde. toplu hazır ola geçme sekansına bazı kişiler riayet etmeyebilir. Bilmediklerinden olsa gerek. Ya da ne bileyim , gıcıklık olsun diyedir. Doğru ya, alışmadık dötte don durmaz. Katı cezaların etkisiyle ya seve seve ya da seve seve * alışılınır. elbet Zaman her şeyin ilacıdır. Askerlik öncesi etüt gibi bir şeydir.
emekli kıdemli piyade albay celal yakıcı!

adamın rütbesi bile ferman gibiydi. hey gidi günler.
emekli albay ali rıza göktaş diye bir adamdı bizimki.
yıllar sonra askere gittiğimde albaylara gösterilen ibadetvari itaati ( bizde de alay komutanı bir albaydı ve geleceği haber alınınca yaklaşık yüz kişilik bölükte kıyamet kopardı ) görünce bu adamların nasıl emekli olduktan sonra lise denen curcuna ortamında, birbirinden şımarık çocuklara ve hemde ölü eşek parasına gelip ders anlatmaya katlandıklarına anlam vermek mümkün değil.
Bizlerin matematik, fizik, kimya, edebiyat gibi derslerimize girdikleri halde sivil liselerde milli güvenlik derslerine giren öğretmen subaylardı aynı zamanda.

Sivil liselerin bizlere göre çok daha sıkı disipline sahip olduğu gibi tuhaf iddiaları da olurdu nedense *.

Ve yine dediklerine göre derslerine girdikleri okullarda en sık karşılaştıkları sorular hep bizim okulla ilgili olurmuş, ne yeriz, ne içeriz, insan mıyız yoksa android miyiz, ve tabi bize göre daha saygılılarmış *. Onlar okul çıkışında sıcak yuvalarına giderken biz kamuflajlar çekip eşekler gibi eğitim yapardık.

Neyse sıkıldım ben bu muhabbetten...
sınıfta seçimler öncesi " daha sizin yaşınız değil ama en azından aileleriniz akp'ye oy vermesin" diyen. alkışlanası, o üniformayı şerefler taşıyan öğretmenlerdir. (bkz: öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır)
şınav,mıntıka,selam verme gibi olmasa olmazsa olmazları öğretecek diye düşündüğüm o ise rütbeleri öğretmekle yetinmişti peki ya kızlar onların ne işine yarayacaktı ki diye de kendi kendime sistemde bir bug var triplerine girmiştim sayesinde.
kasıntı , kendini hala askeriye sanan ogretmenlerdir.*
ama sınavlarda bu ozellikler kaybolabilir hayatının en guzel sınavlarından birini yasayabilir insan.*
çeşitli enstanteneler yaşatan hocalardır. şahsen bizimkisi gayet normaldi ama bir arkadaşımın lisesinde milli güvenlik hocası henüz emekli olmamış bir subaymış, derse üniforma ve silahıyla giriyormuş, öğrencilerden birisi bir gün belindeki silahı kapıvermiş de bir arkadaşına doğrultuvermiş ....bu şekilde artık yalan mı doğru mu bilinmez maceralara konu olurlar kendileri...
sınıf başkanını kapıya dikip kendisi beklemesini gördüğü anda dikkat çekmesini isteyen disiplinli hocalardır.
'' koca orduyu tek elimle susturuyorum ama şu sınıfı kıçımı yırtsam susturamam. '' diye serzenen askerdir.
ordudaki yeteneklerini sınıfta sergileyemeyen. ilk basta uniformanın karizmasıyla bir korku yaratan sonra dalga gecilen hocalardır. uyuyanları vardır derste.
atış yarışmasına gidip ayağını kıranları da vardır efenim bu öğretmenlerin.