iki yardımcısının görevine son verilmiş bulunan teknik direktör. tuhaf şeyler oluyor, terim'e ve kalli'ye teklif söylentileri de hesaba katılınca skibbe'nin geleceği tam bir soru işaretine dönüştü.
sıkça ve ağır bir şekilde eleştirilen galatasaray teknik direktörü.* lakin galatasaray maçlarınıda izleyince adam daha napsın durumuda söz konusudur. takım çok gol kaçırmaktadır ki kaçan gollerde uyduruk pozisyonlar değil %99 golle sonuçlanacak pozisyonlardır. bu bağlamda skibbe daha napsındır. yapacağı tek şey oyuncuları kendi pozisyonlarında oynatmaktır.
zico'nun fenere geldiği ilk dönemi hatırlatan hoca. hatta yapılan eleştiriler bile aynı acemi, tecrübesiz, stajyer filan ancak sabır gösterilirse sonununda zico gibi olacağını düşünmekteyim.
dünkü maçta aydını oynatmamasıyla kendisinden ümidi kesmeme neden olmuştur. lan sakatsa son on dakika bu adam nasıl at gibi koşuyordu. allah'ın sol bekini ortasahada oynatacağına adamı oynatsan bursa'ya 4 atardık sen de kahraman olurdun ama şimdi senden bi skim olmaz. yönetim harekete geçmeli bir an önce bu alman bozması takımı harcayacağına abdullah avcı başa geçsin daha iyi.
elindeki kadronun yarısı sakat birisi için fazla üzerine gidildiğini düşündüğüm teknik adam. yalnız zamanın yanında tecrübeye de ihtiyacı vardır, doğrudur.
hakkında her daim umut taşıdığım bir teknik direktör. bu umut neden kaynaklanıyor tam olarak bir bilgim olmasa da böyle bir şey var. ama 5 ekim 2008 bursaspor galatasaray maçı'nda çıkarmış olduğu kadro, oyuna müdahale ederken geç kalması gibi etkenler bu umudumu giderek azaltıyor.
öncelikle mehmet topal'ın olmadığı bir galatasaray orta sahasında çift forvetle oyuna başlamanın yanlış olduğunu düşünüyorum. bunun yanında hakan balta'nın orta alanda oynatılmasının da bu yanlışı iyice körüklediği, sakat olan arda'nın gayretine rağmen, galatasaray'ın hücuma çıkarken sıkıntı çektiği maç içinde çok net bir şekilde ortaya çıktı. arda maça sağ kanatta başladı ve galatasaray ilk yarı boyunca sadece sağ kanattan hücuma çıktı. bunu gören skibbe, ikinci yarıya arda'yı sol tarafa alarak başladı ve sağ kanadı sadece sabri'ye emanet etti. hal böyle olunca da galatasaray ikinci yarıda sadece sol kanattan hücuma çıktı. aslında yapması gereken, belki de sakatlığından dolayı bilmiyorum, sahada gezen nonda'yı ilk yarının bitimiyle çıkartmak, onun yerine aydın yılmaz'ı oyuna sokmaktı. çünkü nonda vasat bir performans gösterirken, sağ kanat da aksıyor ve de baros top alabilmek için sürekli sağ kanada çıkmak zorunda kalıyordu. 70. dakikaya kadar oyuncu değişikliğine gitmemeyi tercih etti skibbe. halbuki galatasaray ikinci golü yedikten sonra arda turan ile bir kaç pozisyona girmiş, baskıyı kurmaya başlamıştı. aydın'ın oyuna erken girmesi, sol kanattan gelen galatasaray'ın sağ kanattan da atağa çıkabilmesini ve de maçın galatasaray lehine sonuçlanmasını sağlayabilirdi. ama tüm bunların yanında skibbe'ye biraz daha sabır gösterilmesinden yanayım...
5 ekim 2008 bursaspor galatasaray macı nda neredeyse en cok topla bulusan bir geri adam; fernando meira olmasından mütevellit, topların bol bol şişirildiğinin yanlış olduğunun, bir yanlış düşünceden ibaret olmasına sebebiyet verdirecek derecede, takımı taktikten uzak oynatan adam. bu akşamki maç göstermiştir ki, servet denen, 80 metre açılma sevdalısı arkadaş ile, kendi çağında bir şeyler yapmaya çabalayan fernando meira nın da arasında, neredeyse iki rakip kişilik mesafe vardır. adamlarını hiç mi uyarmazsın, hiç mi gözün görmez, demezsin; iki libero da evlere şenlik oynuyor diye!
güzel çağdaş futbol oynatan adamdır. en azından ileri top şişirme olayları en aza inmiş durumda. bana " o zaman hakan şükür vardı ama" diyebilirsiniz bende size "olmadığı maçlarıda izleyin hatta geride ya da berabere tüm maçların son yarılarını izleyin" diyebilirim... bu olay gerets'de de kalli'de de böyleydi ki abdullah avcı'nın teknik direktörümüz olmasını en çok bu neden yüzünden istiyordum. yerden ayağa top oynamaya , uzun topları sadece atağın yönünü değiştirmek için kullanmaya devam ettiği sürece benim takımdan ve skibbe'den ümidim var.
edit: ümidim var demişim. gelecek ve başarı olarak algılayın onu, durumumuz kötü değil olamazda bu kadro ile zaten.
galatasaray markası altında ezilen.
geldiği günden beri maçlarda yedek kulübesinde oturan.
almanyanın kayserı ya da sivasspor'u durumundaki leverkusen takımından daha iyi bir takım çalıştırmamıs.
oyun okuma bilgisi sıfır olan.
geldiği günden beri takımda geçen seneki yerlilerle oynanan oyunu bu kadar yıldız oyuncu varken oynatamıyan.
kadrodaki yıldızlar sayesinde kazanılan bi kaç maçtan sonra takımı iyi tönettiği söylenen alman teknik adam.
boşu boşuna üstüne gidilen adam. yahu takım kaç haftadır 12-13 eksikle gidiyor. daha bu takım bir arada bile çalışamadı. kötü oyunu direkt skibbe'ye bağlamak nasıl bir mantıktır. adam elindeki kadrodan en yüksek verimi almaya çalışan bir teknik direktör. Sami Yen'deki ilk Bükreş maçı dışında da fahiş bir hatasına rastlamadım. Onu geçtim takımda ön libero kalmadı. Çıkıp bu adammı ön libero oynasın? Hemen asıp kesmede maşallah üstümüze yok.
yenilirken bile, aciz aciz maça baksın diye alınıp alınmadığını sorguladığım, uefa kupasında, rakip takımın başındayken (bkz: bayer leverkusen), şu an çalıştırmış olduğu takıma 5 adet gol sıkıştırması dışında da, hatrı sayılır hiçbir numarası yokken, zannımca ağırlığını kaldıramayacağı bir takıma teknik direktörlük için gelmiş olan teknik direktör.
gençlere değer veriyormuş... iyi versin de, adamakıllı bir sağ bekimiz olsun, sol bekimiz olsun, 5 kişi defans, 5 kişi de forvet olmasın; orta saha denen kavramsız oynamasın galatasaray. kendi altıpasından daha hızlı çıksın, fiziki güçleri yerlerde sürünen bir takım havasından da kurtulsun bu takım; o zaman ben de, kesinlikle fanatik olmayan, ama sapına kadar bir galatasaraylı olarak da (bkz: galatasaraylı olmak), dediklerimi geviş getirerek * yutayım.
ha bir de, ''çok sakat var, adam takım kuramıyor!'' diyorlar. yemişim böyle bir bahaneyi. şu anki takım bile, birçok anadolu takımının bile bulamadığı nitelikte kaliteli, ve de her mevkinin adamı var.
ya o sakat adamlar olmasaydı?!!
hele hele, medyanın en azılısından köpek balığı , böyle kendi evinden çıkmayıp da, türkiye süper ligi gibi gerçekten de zorlu bir ligde takım çalıştırmaya gelen teknik direktörlerin, acemi bir sörfçü olduğu bir ülkede de, medyanın gazıyla, bu gidişle fazla dayanamaz bu adam.
gençleri seven hücumu seven iyi bir insan olarak tanınan; bunu galatasarayımıza oynattığı futbolla ve arkasından atıp tutanlara da cevap vermeyişiyle göstermiş olan teknik direktörümüz.
sağ kanatta ısrarla problem çıkması için özel bir uğraş veren gönülden bağlı olduğum takımımın teknik direktörü. serkan kurtuluş gibi genç ve yetenekli bir bek duruyorken, sağ bek ile alakası olmayan hasan şaş'ı neden ısrarla orada oynatıyor anlamış değilim. hem haşan şaş'ı bu kadar yıpratmanın, hem de rakip takıma avantaj sağlamış olmanın gereği var mıdır?
kanımca çok erken ve acımasızca eleştirilen teknik adamdır. biraz sabredilmelidir. bir galatasaraylı olarak oynattığı futbolu beğenmem tabiki mümkün değil. bir tek kocaeli maçında iyi oynadı galatasaray ama kocaeli zaten düşmeye aday bir takım. ancak bu kadar kısa sürede hiçbir teknik direktör istediği futbolu bırakın oynatmayı, takımına anlatamaz. sabretmek gerekir hem ayrıca skibbe oynattığı futbolla olmasa da, yaptığı oyuncu değişiklikleriyle benim gözüme çoktan girmiştir.
21 eylul 2008 kocaelispor galatasaray maçında volkan-alparslan değişikliği ile sol kanadı açmış ve takımın 3. golü bulması ile skoru açarak hepimizin rahatlamasına sebep olmuştur.
sırf bu adama duyduğum sempatiden ötürü galatasaray'ın maçı kazanmasını istedim ilk kez hayatımda.
sistemdir, oyun planıdır bi kenara bırakıp biraz da nedenlere inersek adam belli ki yanına almanca bilen ve takımı tanıyan bir yardımcı istemiş. lakin galatasaray yönetimi hangi akla hizmet ne iş yaptığı bile belli olmayan ümit davala'yı oraya koymuştur acaba? daum maç izlerken sürekli not tutan roland koch'u, rijkaard'ı kahraman yapan ten caate'i getiriyorum gözümün önüne. hatta o kadar uzağa gitmeye de gerek yok; Derwall'in yanındaki Mustafa Denizli örneği var mesela gözümüzün önünde. tüm bunları kafamda canlandırdıktan sonra bir de ümit davala'ya bakıyorum. bu kadar mı duyarsız olur bir insan, bu kadar mı boş bakar.. hani devre olmasa yerinden bile kalkmayacak.
skibbe'ye dönersek kişisel fikrim kendisini eleştiren galatasaray taraftarı medyadaki futbol ulemalarının gazına gelmeden, arthur zico'nun ilk günlerini hatırlayarak biraz sabır göstermeli..