bugün

fragmanını izleyip hayal kırıklığına uğradığım, bana nehir erdoğan 'ın sanki berbat oynadığını düşündüren filmdir.
amerikalılarla işbirliği yapmanın, amerikalı oyuncuları oynatmanın,los melekleros'un caddelerine kameraları yerleştirmenin kaliteli bir film için asla ve asla yeterli olmadığını,sanki yetmezmiş gibi, bir kere daha kanıtlayan filmtrak....

eski türk filmleri klişeleri ile -kutsaltahta- klişelerinin birleştirilmesiyle meydana gelen ne idüğü belli olmayan bir klişeler sarhoşluğu.film ilerledikçe ironik bir şekilde, artık bir komedi unsuruna dönen,her sahnede ortaya çıkan sağır ressam çocuğun,sonlara doğru bir sahnede, elinde o nazar boncuğu görününce, dayanamadım "yuh ulan,bu kadar da dangalaklık olmaz" dedim.dışımdan.öfkeliydim.

ben hayatta gitmezdim.'kıramadım da gittik' tadında bir hadise.film hala vizyonda.ben vatani görevimi yapayım,uyarayım dedim.dışımdan.öfkeliyim.
los angeles' a gidene kadar,oturup evinde, bir göz odada çekseydin ama yine de özgün olsaydın diyorum yönetmene son olarak.dışımdan.ve hala öfkeliyim.çok..
ikide bir gözünüze sokulan mikrofon hatalarıyla akılda kalan yeşilçam dramalarının mutasyon hali. söylemeden geçemeyeceğim; nehir berbatsın.
güzelim nehir erdoğan ın filmin sonlarına doğru zombi haline geldiği film, ilk sahnesinden itibaren negatif yüklü bir hava izleyiciyi itmekte, amerika ya dil kursuna giden her türk kızının amerikalı hocasıyla yatmayacağı fikrine katılsamda garip bir hava var bu filmde. battıkça batıyor ebru her türlü pisliğe kokuşmuşluğa ve yokoluşuna.. sadece kendini akıllı sanan zavallı kızlar izlesin bu filmi başka da bişey demiyorum.
Nehir Erdoğan her ne kadar iyi oynamış olsa da senaryosuyla baştan kaybeden film. tamam insanlar her filmi izlerken eğlenmez ama bu kadar da mı abartılı bahtsız Türk kızı modeli olur.