bugün

1957 yılında ıstanbul'da doğdu. Çocukluğu şişli, Feriköy, Kadıköy gibi, doğduğu şehrin azınlık nüfusunun yoğun olduğu semtlerinde geçti. 1980 yılında, Fransız ve Roman Filolojisi'nden, okul hayatına bir daha dönmeme düşüncesiyle mezun oldu. Bu döneme kadar, birçok insan gibi o da, zamanın akışında bir yerlerde yitirdiği ve tamamlayamadığı günlükler tuttu. ılk hikâyesini 1975 yılında yazdı. Bu ve daha sonraki birçok hikâyesi elbette hiçbir dergide yayınlanmadı. 1984 yılından sonra, şalom, Cumhuriyet gazetesi, Cumhuriyet Dergi, Stüdyo ınge, Gösteri, Milliyet Sanat ve Argos gibi birçok yayın organında müzik ağırlıklı yazılar yazdı. ılk kitabı Jacques Brel; Bir Yalnız Adam, 1986 yılında yayınlandı. ılk hikâye kitabı ise 1990'da yayınlandı. Kitaba adını veren "Bir şehre Gidememek" adlı hikâye, o yılın Haldun Taner Ödülü'nü kazandı. O tarihlerde yayın kurulunda bulunduğu Hokka dergisinde yazılar yazıyordu. 1991 yılında ikinci kitabı Madam Floridis Dönmeyebilir yayınlandı. 1992 yılında daha çok bir 'anlatı' olarak görmeyi yeğlediği En Güzel Aşk Hikâyemiz'i yazdı. 1993'te ise altı yılda bitireceği, uzun soluklu bir romanın yoluna çıktı. ıstanbul Bir Masaldı adlı bu kitabıyla 2000 Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. Bu süre içinde birçok meslek değiştirdi, birçok şehre gitti, birçok insandan döndü. Önce TRT'de, sonra da Açık Radyo'da, dört yıl süresince, dünya müzikleri üzerine yaklaşık iki yüz program yaptı. Yaptığı meslekler arasında reklam yazarlığı ile gazetecilik de vardı. şimdilerde Yeditepe Üniversitesi'nde öğretim görevlisi.*
cok kral bi hocadir. dersleri cok makara gecer, fakulte dışından da not yükseltmek için dersini almak isteyen çok olur. yalnız bi kötü noktası vardır, fenerbahcelidir kendisi.*
(bkz: lunapark kapandı)
bir şehre gidememek ünlü bir eseridir.
makara hoca hakikaten. atölyelerine katılanların zaten yazarlığın yakınından uzağından geçemeyeceğine inandığından "hocam benim canım sıkılıyor 10 dakikadan fazla yazamıyorum" diyen ya da ilk kez hikaye yazan haliyle yazamayan insanlara bile öyle büyük ilgi gösterir ki şaşarsınız. şunu yapmayın bunu etmeyinle yarısı geçen dersinin diğer yarısı da 40lı yaşlarında şaheser yarattığını sanan 2-3 insanın vasat hikayelerini dinlemek ile geçer. şeker adam, görmüş geçirmiş belli ama sanki bu öğretmenlik işini biraz zoraki yapıyor. daha iyisinden (bkz: celil oker) ders aldıktan sonra sukut u hayal yaratıyor insanda.
içimdeki istanbul fotoğrafları. son çıkan kitabı imiş..
--spoiler--
mario levi ilk kez bu kadar içerden yazıyor kendisini,kendi kendisiyle söyleşiyor, kendine sorular soruyor.
içimdeki istanbul fotoğrafları, mario levi'nin "mario levi" olarak portresi... renklerini, dillerini, insanını ayırmadan kucaklayan bir kent olarak istanbul'un da portresi...

1950'lerin istanbulunda "mario levi" adıyla doğmak, çocuk olmak, büyümek, erkek olmak, yazar olmak üzerine sorular... şehir değişir dönüşürken, mario levi de nasıl değişmiş dönüşmüştür, onun üzerine sorular..
--spoiler--
--spoiler--
yitirdiğimiz saatleri yaşatmak için, başkalarının saatlerine de ihtiyacımız vardı.
--spoiler--
2011 mayıs ayında rabarda isimli dergi çıkaran yazar.
madam floridis dönmeyebilir adlı kitabını az önce bitirdigim ılginc yazar. o degil de ön sözleri öykülerden daha iyiydi. diger kitaplarına da sans vereyim en dogrusu.
Yeditepe Üniversitesi'nin değişmeyen öğretim görevlisi, ünlü bir yazar. istanbul aşığı denilebilir ki kitaplarının konusu genellikle istanbul'da geçer.

Bana bizzat okumamı tavsiye ettiği kitabı ''Karanlık Çökerken Neredeydiniz?''dir.
size pandispanya yaptım kitabıyla ilgimi çeken yazardır. biraz araştırdım ama sanırım çok sosyal medya kullanmıyor herhangi bir yerde söyleşi etkinlik vs. göremedim. okuyan arkadaşlar varsa yorumlasın yazarı çok az bilgi var burada da.
kadıköy'ü en iyi bilen yazarlardandır.
bir istanbul aşığıdır.
bu kitabını okumadım.
2,5 yıldır assla bitiremediğim "bu oyunda gitmek de vardı" kitabının yazarı.
kitabın akışına bi türlü ısınamadım bu yüzden muhtemelen 2,5 yıl daha bitiremeyeceğim.
bugün 66 yaşında vefat etmiştir.
bu hoppidi hoppidi tuğlalara zıplayıp mantar yiyen bebe değil mi ya?