bugün

Önceleri bu adamı ırkçı hristiyan beyazların öldürdüğünü sanmıştım
Sonradan öğrendim
Meğerse müslüman tarikatçılar tarafından öldürülmüş.
Nicki böylemi yapsam...
''Doğrudan yanayım,kim söylerse söylesin...Adâletten yanayım,kimin yanında ya da karşısında olursa olsun.'' Demiş.
islam'a sövmekten başka fikri olmayanlar, fikrin değil islama sövmenin hürriyetini istiyor.
ister mermi kullansın, ister oy pusulası, insan iyi nişan almalı. Kuklayı değil, kuklacıyı vurmalı. malcolm x.
Medeni haklar lideri Malcolm X'in ailesi, öldürülmesinin 58. yıl dönümünde, aralarında CIA, FBI ve New York Polis Departmanı'nın da bulunduğu kurumlara 100 milyon dolarlık dava açacak.

https://apnews.com/articl...bf9b39d9d32a9006f51404c67
“Tavizsiz bir duruş göstermezseniz çocuklarınız size baktıkça utanç duyar. Çıkıp sağı solu dağıtın demiyorum ama şiddete şiddetle karşılık verin. Benimle iyi geçinenle iyi geçinirim. Fakat bana saldıracak olursanız o dakikadan itibaren yapacaklarımdan sorumlu olmam.”

Biraz Aksiyon, Rahat Durmayacağız | Malcolm X
kızı Malikah Şahbaz hayatını kaybetmiş.
Aslında nesnel olarak birçok suçun faili bir adamdı. Kötü yaşam koşullarının getirdiği eğitimsizlik, ırkının toplumsal olarak geri bırakılmışlığından doğan suç potansiyeli, köken olarak hristiyan olmasına rağmen islamı seçmesi falan filan ama aziz ya da insan hakları neferi ilan edilmesi anlamsızdır.
Her ne sebepten öldürülmüş olursa olsun, evrensel bir insan hakları simgesi olacak bir yanı da yok bence.
21 Şubat 1965 de kürsüde konuşma esnasında 6 silahlı kişi tarafından yakın mesafeden 15 el ateş edilerek öldürülmüştür.

Kaynak: http://www.bikonuda.com/malcolm-x-kimdir-hayati
Malcolm Little, 1925'te yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Anne ve babası, siyah özgürlük hareketinin efsanevi lideri Marcus Garvey'in örgütünde çalışan militan insanlardır. Bu nedenle Malcolm'un çocukluğu, ailesine yönelen (bkz: Ku Klux Klan) terörüyle geçer. Evleri yakılır, anne ve babası sürekli saldırıya uğrar. Ergenliğin sonuna doğru Malcolm, Harlem'e gider. ilk dönem ayakkabı boyacılığı, seyyar satıcılık gibi işlerle uğraşsa da, kısa süre sonra ABD kapitalizminin ürettiği suç çemberinin içerisinde bulur kendini, 19 yaşında hapse girer.

Hapishane'de, Wallace D. Fard tarafından kurulan islam Milleti adlı örgütle tanışır ve dindar bir Müslüman olur. Dini kitapların yanı sıra dilbilim ve retorik üzerinde de çalışarak kendisini geliştirir.Köle sahiplerinin atalarına verdiği ismi reddetmek için Little soyismini X ile değiştirir. Hapishaneden çıktığında kendisini tamamen islam Milleti'nin faaliyetlerine adar. Söylev yeteneği ve karizmatik kişiliğiyle kısa sürede örgütün lideri Elijah Muhammed'in sağ kolu olur. Özellikle 50'lerin sonunda Malcolm X'in etkisi, Muhammed'i aşmaya başlar. Bu dönem bir ayrışma ortaya çıkar. Malcolm, daha sert ve daha politik bir mücadele hattını savunur ve vaaz ederken, Muhammed politikadan uzak durmaya çalışır, ırkçı şiddet karşısında artan radikalizmi dizginlemek için çabalar.

Malcolm otobiyografisinde bu dönemi şöyle anlatır: "Şu müslümanlar sert konuşuyorlar, ama işin ucu Müslümanlara dokunmadıkça bir şey yapmıyorlar." Kennedy suikasti sonrasında Muhammed yas ilan edip, örgüte sessizlik emri verirken, Malcolm, Kennedy'nin ettiğini bulduğunu demeye getirir ve örgüt tarafından ceza alır, bunun üzerine islam Milleti'nden istifa eder. Yaklaşık 1 yıl sonra ise, islam Milleti üyeleri tarafından, FBI'ın ve polisin sistemli göz yummasıyla katledilir. Öldürüldüğünde 39 yaşındadır.

Malcolm Little'in Malcolm X olmasında islam Milleti'nin ve islam'ın etkisi çok büyüktür. Ancak islam Milleti'nin islam anlayışı, "heretik" olarak tanımlanabilecek düzeyde, islam'ın birçok mezhebinden tamamen farklıdır. Örgüt'ün kurucusu Fard'ın ortaya koyduğu, ardından Muhammed'in geliştirdiği bu anlayışa göre, siyahlar Allah'ın seçkin kullarıdır ve beyazlardan üstündürler. Bazı kafir bilimadamlarının (Yakup) günahları sonucu ortaya çıkan beyaz şeytanlara karşı mücadele eden siyah Müslümanlar, tamamen siyahlardan oluşan bir ülke kurmak zorundadırlar. Elijah Muhammed, sadece bir örgüt lideri değil, bir peygamberdir.

islam'ın bu özgün yorumunun temel nedeni dinin hayattan çıkmasıdır. Siyahlar, beyaz egemenliğe karşı verdikleri mücadelede, dini alanı da dönüştürmüştür. Siyah isa'nın keşfedildiği, Hristiyanlığın benzer bir özgünlükle yorumlandığı siyah kiliselerden, Etiyopya imparatoru Haile Selassie'nin (Ras Tafari) peygamber ilan edildiği, Hristiyanlıkla Musevilikten birçok temayı aynı potada eriten Rastafaryanizme kadar birçok cemaat ya da başlı başına din, siyah mücadelesinin dinamikleri sonucu ortaya çıkmıştır. islam Milleti de, beyaz ve sömürgeci güçlerle özdeşleşen Hristiyanlığa karşı islam'ın tercih edildiği, ancak siyah bir islam'ın da icat edildiği bir örnektir.

Bizim yerli ve milli islamcılarımızın anlatmayı sevdiği hikaye, Malcolm'un bu heretik islam'a karşı Sünni islam'ı savunduğu için örgütten ayrıldığı, sonrasında Hacca giderek ümmetin evladı olduğu yönündedir. Oysa, Malcolm'un örgütten ayrılmasının başat nedeni, radikal, şiddet kullanmaktan imtina etmeyen ve politik bir siyah hareketini savunması, Muhammed'in bunun karşısında durmasıdır. Yani ayrım dini değil politiktir.

Malcolm'un örgütten ayrıldıktan sonra Hacca gittiği bir gerçektir. Ancak bu tarihten itibaren Malcolm rotasını tamamen Afrika'ya yönlendirmiş, ümmetçilik değil Pan-Afrikanizm doğrultusunda politikasını şekillendirmiştir. islam Milleti gibi güçlü bir örgütten ayrıldıktan sonra islam içi bir arayışa girmek politik bir tercihtir. Malcolm, ayrılık sonrası kurduğu Müslüman Cami Hareketi'ni değil, bundan sonra kurduğu Afro-Amerikan Birlik Örgütü'nü büyütmeye çalışmış, başta sivil haklar hareketi ve Marksist yapılar olmak üzere diğer hareketlerle işbirliği geliştirmiştir. Onun bu dönemini dini arayışları değil, politk arayışları belirlemiştir.

"Bana bir kapitalist gösterin, size kan emicinin kim olduğunu göstereyim" diyen Malcolm, ingiltere'deki Asyalılar gibi, Müslüman olmayan, ancak ırkçılığın muhattabı olan herkesle dayanışma göstermiştir. Irkçılığın kapitalizmle olan kan bağına vurgu yapan Malcolm, bu nedenle devlet için büyük bir tehlike arz etmeye başlamış, FBI'ın sıkı gözetiminde olmasına rağmen konuşma yaparken, kalabalık bir salonda katledilmiştir. Malcolm'un mirası da, ABD'de Sünni bir Müslüman hareketinde değil, Kara Panterler Partisi gibi radikal siyasi oluşumlarda cisimleşmiştir. Kara Panter Partisi'nin militanlarından Mumia Ebu-Cemal'in dediği gibi, bu gençler kendilerini Marksist-Leninist ve Malcolmist olarak tanımlamıştır. (Biz Özgürlük istiyoruz, çev. Mehmet Harmancı, Agora Kitap, 2004, syf.77)

George Floyd'un ırkçı bir polis tarafından katledilmesinin ardından ırkçılığa karşı sokağa çıkanlar dünyanın birçok yerinden vicdanlı insanlar tarafından desteklenirken, kendi siyasi çıkarlarına bir malzeme sağlamadığı sürece bu tür eylemlere ilgisiz olan AKP cenahı da, eylemler henüz dünyanın diğer ülkelerine yayılmadan, eylemlere destek sunan bir söylem geliştirdi. AKP'liler tarafından yazılan yazıların ve yapılan paylaşımların temel figürü ise Malcolm X oldu.

Dünyadaki olayları kendi siyasetine yaradığı noktada destekleyip, lanetleyen yerli ve milli islamcılığımız için Malcolm X, neredeyse baştan kurgulanmış, ABD'li bir müslüman imgesidir. Oysa Malcolm, beyaz üstünlükçü bir sisteme kafa tutarken, diğer yandan dini kullanarak kendisini zengin
eden, siyahları ekonomik ve cinsel olarak sömüren dinbazlara karşı da mücadele etmiştir. Onun sözleri "selam ve dua ile" değil "adalet, eşitlik ve özgürlük" sloganlarıyla son bulmuştur.

AKP'lilerin ABD'deki ırkçılığa, baskıya, adaletsizliğe karşı başlayan eylemleri desteklemesi tamamen araçsal, gündelik siyasal bir söylem geliştirmek amacıyladır. On kişilik basın açıklamalarının bile polis şiddetiyle dağıtıldığı, ifade özgürlüğünün tutuklama silahıyla darmadağın edildiği, seçilmiş belediye başkanlarının idari kuvvetle makamlarından alınıp hapse atıldığı, KHK'lar ile yüz bini aşkın insanın apartheid benzeri bir sistemle sivil ölü haline getirilmek istendiği, polis şiddetinin açıkça teşvik edildiği bir ülkenin muktedirleri, bu tür eylemleri kendi suçlarını meşrulaştıran, normalleştiren, aklayan bir fırsat olarak görmektedirler.

Eylemlerin arkasında dış güçleri ve komplocu örgütleri arayan, toplumun kültürel kutuplaşmasını derinleştirmek için elinden geleni yapan, eline incil'i alıp kilise önünde poz veren, destekçilerini sokaklara davet eden Trump'ın mı, yoksa "nerede eşitlik, adalet ve özgürlük için mücadele eden varsa onların yanındayım" diyerek isyan kuşağına ilham olan Malcolm X'in mi iktidar mahfillerinin yakınına düştüğü, cevabı çok zor olmayan bir sorudur.

Dünyanın dört bir yanında, çıkarlar değil ilkeler doğrultusunda sokaklara çıkanların yoldaşlığı, kanlı bıçaklı görünenler dahil, bütün muktedirleri tek bir kampta toplayacaktır, er ya da geç.
(07.06.2020, Gazete Pencere, Emre Tansu Keten)
"islam'a sövmekten başka fikri olmayanlar, fikrin değil islam'a sövmenin hürriyetini arıyorlar."
adam kavramının vücut bulmuş hali...

görsel
“birçok kişi, bu fırtınalı, bu tezatlı, bu gözüpek genç kaptanda harlem’in övünecek ne bulduğunu soracaktır bize…
bizse bu soruya gülüp geçeceğiz. çok kişi onun nefret yanlısı olduğunu, fanatik bir ırkçı olduğunu, onun mücadelemize zarardan başka bir şey getirmeyeceğini söyleyecektir!
…ve biz onlara cevap olarak şöyle sesleneceğiz; siz hiç oturup malcolm kardeşle konuştunuz mu? ona hiç dokundunuz mu? yahut size bakarak gülümsediği ânı yakaladınız mı hiç? siz hiç can kulağıyla dinlediniz mi onu? hiç pespaye bir şey yaptığını gördünüz mü? her hangi bir şiddet hâdisesiyle yahut toplumun huzurunu kaçırıcı, her hangi bir hâdiseyle onun bir alâkası görüldü mü hiç? işte, isteseydiniz onu tanırdınız. ve onu tanısaydınız, bizim ne sebeble onunla iftihar ettiğimizi bilirdiniz.
malcolm bizim insaniyetimizdi! halkı için işte onun anlamı buydu. ve bizler onu iftiharla anarken, içimizdeki en iyiyi iftiharla anmış oluyoruz. biz onu geçmişte nasılsa ve şimdi nasılsa öyle bileceğiz hep; bir prens olarak, bizim güneş misâli sürekli parlayan kendi öz siyah prensimiz olarak, bize duyduğu sevgiden dolayı ölümden bile çekinmeyen birisi olarak…”

ossie davis
Hapishane günlerinde filoloji ile alakanmış zevkli adam.

“Filoloji gerçekten esaslı bir ilim; nerede karşınıza çıkarsa çıksın bir kelimenin nasıl tanınacağından söz ediyor. Meselâ ‘Caesar’ı ele alalım. Bu Latince bir kelimedir, Latince’de ‘Kaiser’ şeklinde telaffuz edilmektedir, yani C’nin serti olan K ile okunuyor. Biz bu kelimeyi ingilizceleştirerek almışız ve yumuşak C ile okumuşuz. Ruslar da buna ‘Czar’ diyorlar ve aynı anlama geliyor. Bir başka Rus lehçesinde ise ‘Tzar’ şeklinde okunuyor. Jacob Grim en önemli filologlardan biridir; onun ‘Grim Kanunu’nu hapishanedeyken incelemiştim; sessiz üzerine bir araştırma. Filoloji, kelimelerin kökenleriyle ilgilenen etimolojiyle doğrudan bağlantı bir bilimdir. Ben ikisiyle de uğraştım zamanında.”
1960’lı yıllardaki meşhurluğundan sonra hitabeti ile o devredeki caz müzisyenlerini etkilemiştir ki, bu bir iddiadan öte bizzat caz müziğinin best-of’unun ilk on’unda adı geçen (bkz: John Coltrane)in de görüşüdür. Coltrane, Malcolm x’in konuşmalarını takip ettiğini ve sesindeki tınıdan etkilendiğini söyler.

Frank Kofsky’nin “John Coltrane and the Jazz Revolution of the 1960s” kitabında yer almış bir söyleşide Kofsky ile Coltrane:

“Frank Kofsky: Bir arkadaşım, genç bir bayan ve onun arkadaşı var; o Malcolm X’in konuşmalarında onun yanındaki koltuğa oturanın John Coltrane (gülüyor) olduğunu söylüyor

John Coltrane: (gülüyor) Evet.

Frank Kofsky: Ondan etkilenmiş miydin?

John Coltrane: Kesinlikle, kesinlikle. Kendimi bu adamı görmek zorunda hissettim. Ondan çok etkilendim.

Frank Kofsky: Bazı müzisyenler ise Malcolm’un fikirleriyle ve Caz müzik arasında bir ilişki var diyorlar.

John Coltrane: Evet, ben de öyle düşünüyorum”
bayramın mübarek olsun büyük adam.
Güzel bir filme benziyor.
Saygıyla özlemle.


görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel