ruhun gıdasıdır. müzik çoğu kişi için sadece bir sanat değil pek çok şeydir. çok anlamlıdır. insanlar pek çok anlamlar yükleyebilir. müziğe ve hayatlarının anlamı yapabilir.
Yavaş müzik : Nabzı, solunum ve tansiyonu düşürür.
Hızlı müzik: Tam ters eki yapar, nabzı , solunum ve tansiyonu yükseltir.
Yapılan bir çalışmada, endoskopi ve kolonoskopi için anestezi yapılacak hastalarda müziğin, anestezi öncesi sakinleştiricisi olan midazolam' dan çok daha etkili olduğu görülmüştür.
Uzun zaman komada kalan bir kız çocuğuna, sevdiği bir parça dinletilmeye başlatılmış ve ertesi gün komadan çıktığı görülmüştür. Böyle birçok örnek bulmak mümkün. Komadan çıkmada müziğin etkisinin beynin birçok bölgesinin müzikle birlikte aktif hale gelmesi en önemli sebebi olarak gösterilmektedir.
Özellikle ameliyat olacak hastaların kendi seçtikleri müziklerin bir stres hormonu olan cortisol seviyesinin düşmesinde daha etkili olduğu ispatlanmıştır.
Omurilik ameliyatlarında hastaların değişik tarzlarda seçtikleri yumuşak melodilerin , ağrı , kaygı ve tansiyon, cortisol, adrenalin, noradrenalin üzerinde önemli ölçüde düşüklüğe sebep verdiği görülmüştür.
şöyle bir söylenti var.
bizdeki musiki sözcüğü önce rumlar sonrasında fransızlar daha sonrasında da ingilizler tarafından kullanılarak music halini almış. bizim yabancı sözcük dediğimiz normalde harmanlanmış haliymiş zaar.
Eğlencelerin, partilerin, tatillerin vazgeçilmezi. Olmasa ne kadar sıkıcı olurdu dünya. Düşünsene partiye gidiyorsun müzik yok dans yok. Mal mal durup geliyorsun.
benim ruh dünyam, benliğim, içim, dışım, her şeyim.
o frekansların arasında kaybolmak, akordun minöründe kaybolmak.
bass ile beyinin uyarılması, kick ile bir anda uyarılman. erkek olmama rağmen ıslandığım oluyor müzik dinlerken, ruhsal orgazm yaşıyorum. icra etmek ve dinlemek arasındaki uçurumda gelip gitsem de yine de her şeyim olarak kalacak olan tanrı'nın bize armağanı...
şüphesiz insanoğlunun binlerce icadı, buluşu, marifeti var. bunların en mükemmeli müzik benim için, daha iyisi yapılabilir mi, sanmıyorum. 40 çeşit insan varsa 44 çeşit müziği var, hepsi eşsiz, hepsi bambaşka bir dünya.
mutsuzken keyiflendiren, hayattan bıkmışken geçmişe geleceğe sövdürüp ağlatan, keyifliyken neşeyi arttıran, aşıkken sevişmeye eşlik eden... binbir türlü ruh haline binbir müzik. herkesin ayrı hocaefendisi, herkesin reyizi varsa benim de augustus Pablo reyizim var misal. ne küfrediyor, ne salyalar saçarak nefret kusuyor. alıyor melodikasını reggae ile insanı bambaşka evrenlere götürüyor. yaşa be reyiz augustus!
5. sınıfta iken falan okumuştum müzik sınıfının duvarında ''müzik ruhun gıdasıdır'' diye. ilginç bir sınıftı bu. diğer sınıflarla hiçbir bağlantısı olmaksızın sadece bahçeden girişi vardı. sınıfın iç yüksekliği 4-5 metre idi. flüt çalamaz, istiklal marşını ritmik okuyamazdım. o yüzden okulun en sevmediğim sınıfıydı. müzik öğretmenimiz ise sinirli biriydi. flüt çalabilenlere göre ise şeker tadındaydı tabi. ama yok ben yapamazdım. bu sebeple müzikten 3 gibi notlar alırdım hep.
aradan seneler geçti;
şimdi birçok tarzda müziği severek dinliyorum. kapısından içeri girdiğim anda karşımdaki duvarda beliren müzik-gıda ilişkisine kesinlikle katılıyorum. kim demişse çok iyi demiş.
ayrıca şimdi kemençe gibi eğitim almanın kısıtlı imkanlar dahilinde olduğu bir enstrümanı çalmak için çaba sarf ediyorum. ama flütü hala çalamam.
ve son olarak: artık istiklal marşını ritmik olarak okuyabiliyorum.