alman klasik müzik bestecisidir. romantik dönem bestecisi olup romantik dönem kapılarını açmış bestecidir. sağırken bile kafasının içerisinde çalan notaları dinlemiş ve beste yapmıştır. nasıl ne cesaretle eleştirilebilir ki. saygı duyulması gereken bir bestecidir. verilen mucizevi yeteneğini sonuna kadar kullanmış ve hakkını vermiştir. karakterine gelince söylentilere göre çok aksi sert biriymiş. lakin karakterine dahi saygı duyduğum bir insandır. önceki hayat diye bir şey varsa beethoven benim aşkım olabilir.
önemli eserlerini sağırken bestelemesi abartılmamalıdır. kendisi bence gelmiş geçmiş en iyi bestecidir. ama sağırken bestelemek zor birşey değildir. çoğu büyük besteci bunu yapabilir. beethoven sağır olmadan önce de duymadan beste yapardı. onun yakındığı konu yaptığı şeyleri dinleyememesi , bu güzelliklerden mahrum kalmasıdır.
Fur elise eserini bana yazmış olmasını çok istediğim alman besteci. Bir insan nasıl bu denli hisseder? Hayatın bütün karmaşasından kendi ruhunu çekip nasıl bu denli besler? Bir romantik dönem sanatçısıdır. Romantik dönemin kapılarını açmıştır.
bestelerini yapmadan önce kafasını soğuk suya sokan şahsiyet. kendisi ilhamlarının ancak ve ancak bu şekilde geldiğini belirtmiştir. mozart kadar deli biri olabileceği hiç aklıma gelmemişti gerçekten.
Gelmiş geçmiş en iyi bestecilerden biri. Biri diyorum mozart falan yani çünkü. Ama beethoven benim için mozarttan çok çok önde olmuştur. Bestelerinde acıyı hüznü gerçekleri bulabilirsiniz. Moonlight sonata sı mükemmeldir. Duygu durum olarak aynısıyım.
eroica'sının son sayfasındaki napolyon ithafını, hazret kendini imparator ilan edince öfkeyle kazımış her anlamda bomba heriftir.
hakkında bir başka kıssa da ( yüzde doksandokuz sallama da olsa) şu şekilde cereyan ediyor; yakın dostu göte ile yolda yürürken yanlarından bir prens geçer, iyi bir hristiyan ve krallık destekçisi olan göte yerlere yatarak prense selam verirken betofın abimiz, prensin yüzüne bile bakmadan mağrur bir tavırla yanından yürüyüp geçmiş.
not: evet ikincisi çok sallamasyon duruyor ben de biliyorum, allah bilir nerde duydum ben de.
klasik müziğe üniversitede ders çalışırken alıştım. gerçekten iyi bir arkadaş oldu bana ve bu müzik türünün en bilindik isimlerinden biridir kendileri. çoğu senfonisi playlistimin yaldızlı şarkılarındandır.
Ayrıca google'ın yaptığı yeni doodle efsane ötesi. kısaca özetlemiştir bu büyük insanı.
Kör kıza anlık beste olayı uydurmadır. Kendi son derece duygu yüklü müzikler yapmasına rağmen bir erkeğin ağlamasını aşağılık bir hal olarak görür, yaşlı gözleri sadece kadınlara yakıştırırdı. Muhammedileri övmüşlüğü vardır bazı alıntılara göre vücudu yıkama konusunda. Kendisi de abdestin farzlarını uygulardır günde bir kaç kez.
dünyanın en etkili kişiler sıralamasına giren iki bestekardan biridir. Döneminde yazdığı senfoniler, müzik teorisinin dahi ötesindedir. Bunların çoğunu da ya tamamen ya da kısmen sağırken yazmıştır. Yani duymadan tamamen ezberinde kalan notalarla beste yapmışlığı var. Bu kadar gelişmiş bir beyinden çıkabilirdi ancak 9. senfoni de zaten.
alttaki soruya konu olan alman klasik müzik bestecisidir:
"Bir kadın var. Bu kadın frengi hastası ve tam sekiz tane çocuğu var. Bu çocuklardan üçü sağır, ikisi kör ve biri zeka özürlü. Ama kadın yine hamile. Sizce bu çocuğu dünyaya getirsin mi, yoksa kürtaj mı yaptırsın?
Böyle bir soruya cevap verenlerin tamamına yakını doğal olarak 'Kürtaj' der değil mi? Ama kürtaja 'Evet' dediyseniz Beethoven'ı öldürdünüz..!"
Mutluysam açarım vivaldi mutluluğum artar. ne zaman üzgünsem veya bir sıkıntım varsa açarım beethoven dinlerim iyice derinlere sürükler insanı.En sevdiğim klasik sanatçı.Ay ışığı sonatası,9. senfoni ve bilimum dinlenesi eseri vardır.
Ay ışığı sonatası'nın hikayeside budur:
Bir gün Beethoven, bir arkadaşı ile birlikte Viyana sokaklarında dolaşmaktadır. Tam bu sırada bir apartmandan piyano sesi geldiğini duyar ve kafasını kaldırıp bakar. Apartmanın ikinci katındaki cam açıktır ve büyüleyici ses oradan gelmektedir.
Arkadaşına, bestesinin muhteşem bir duygusallıkla çalındığını ve çalanı muhakkak görmesi gerektiğini söyler. ikisi birlikte ikinci kata çıkıp kapıyı çalarlar. Kapıyı açan kadın, Beethoven’ı hemen tanır ve şaşkınlık içinde kalır. Beethoven, piyano sesine geldiğini ve muhakkak çalan kişiyi görmek istediğini söyler.
Kadın, büyük besteciyi evlerinde görmekten mutlu, hâlâ şaşkın, heyecanla piyanoyu çalanın kızı
olduğunu ve tanışmaktan büyük bir mutluluk duyacağını belirterek onları içeri alır.
Beethoven, piyano çalan kızın olduğu odaya girer. Annesi Beethoven’ın geldiğini söyler ve kız çok heyecanlanır, hemen ayağa kalkar ama tavırlarında bir gariplik vardır; genç kız kördür. Beethoven bunu fark edince, bestesini bu kadar duygulu çalan genç kıza karşı duyduğu hassasiyetle “Lütfen benden bir şey isteyin” der, maddi bir şey isteyeceklerini düşünerek. Ama, genç kızın cevabı maddiyattan çok uzaktır. Zarif, duygulu, utangaç bir sesle dileğini fısıldar: “Ben hiç ay ışığı görmedim, bana ay ışığını anlatır mısınız?” Kulakları işitmemesine rağmen, içinde esen duygu fırtınalarıyla bestelerini yapan Beethoven için bu özel dilek onun ruhunu konuşturmaya yeter. Piyanonun başına geçer ve ay ışığını hiç tanımadan özleyen genç kıza, ay ışığını anlatmak üzere parmakları tuşlarda dolaşmaya başlar.