herseyi geçtim de masa tenisi macına geçmeden once bir ara jin le karısı konusmaya baslıyorlar.jin'in üzerinde on numara ütülenmis mor renkte t-shirt'ü resmen parlıyor. walla yeter ama ya...
--spoiler--
1. ve 2. sezonunu durmaksızın heyecanla seğredebileceğiniz fakat 3.sezondan aynı keyfi almayacağınız,sawyer karakteriyle josh hollowayi görmek icin segretmeyi surdureceğiniz,bağımlılık yaratan digiturk dizisi.
--spoiler-- michail bakunin'in dharma oluşumuyla irtibatı bir gazete ilanıyla gerçekleşiyor.
"dünyayı kurtarmak ister misiniz?" ilanını görüp heveslenen bakunin böylece oluşumla tanışmış oluyor.( en azından şimdilik böyle olduğunu biliyoruz.)
bu ilan bana ishmael adlı romanı hatırlattı. orada da şu şekilde bir ilan vardı:
"öğretmen öğrenciler arıyor. dünyayı kurtarmak için ciddi ve içten istek duyanlar. bizzat başvurun".
ve sonra tekrar o romanın içeriğini düşündüğümde birebir olmasa da bir örtüşme gördüm. daniel quinn o başdöndürücü romanında insanlik tarihini irdelediği gibi , antropolojik de bir yaklaşım sunmaktadır. bir zihin ve ruh macerası olarak işleniyor konular.
işin ilginç yanı bu kitabın türkçe'de dharma yayınları tarafından yayımlanmış olması.
bilindiği gibi dharma saskritçe bir kelimedir ve "evrensel düzeni oluşturan kanunlar" gibi bir anlamı vardır . ki dizinin de temel felsefesidir şüphesiz.
--spoiler--
sonuç:
1. bakunin'in -dolayısıyla anarşizmin- dharma ile ilintisi şimdilik meçhul. yüzeysel bir bağlantıysa da kendi sorunları. dile kolay bakunin'den bahsediyoruz.
2.ishmael romanından ne kertede esinlendikleri de öyle. gerçi bir çok film de örnek gösterilebilir bu esinlenmeye...
3. pinpon masasını öyle kolayca bulmalarına da bir açıklama hazırlasalar iyi olur. yoksa bütün entelektüel yorumlarımı silerim ha. gerçi küre filmindeki gibi bir durum da olabilir.
hurley olum , bunlar senin zihninin ürünü olmasın?
4. dizi manyağı olanlara gülen zavallı nefti de tükürdüğünü yalamıştır ya , bence dizinin en büyük etkisi budur.
--spoiler--
3*11 de Sayid hikayesi izledik ayrıca yeni bir üs bulduk: Haberleşme üssü olan Flame (Kıvılcım).
Locke baya bir angutlaştı, üssü patlattı manyak merakı yüzünden. Adadakiler de hiçbir şey olmamış gibi masa tenisi falan oynuyorlar. Sawyer abimiz yine feci tespitler yaptı, ortalığa gereken ayarları verdi.
Sayid in hikayesinde ise sorgulamacı geçmişinde yaptığı bir zalimliğin sonuçlarını izledik, son sahneler oldukça başarılı idi, özellikle kedi hikayesi.
Diğerleri ve Jack hakkında bir havadis yok.
--spoiler--
--spoiler--
sayid gibi bir adamın ellerini bağladığı kişinin çabucak kurtulması, yakın mesafeden isabet eden kurşunun yarattığı minik yara, dharma'nın güvenliği için satranç oyununu kazanmayı şart koşması, sayid'in paris'in ünlü restoranlarında çalışıp dizide fransızca konuşamaması gibi(sanırım sayid bunu bilerek yapıyor) tuhaflıkları saymazsak aksiyonu bol bir bölümdü 3x11. ulan dizide neler oldu bunlara mı takıyorsun denebilir..ama duramiyor insan.
herkes locke'a kızıyor ama dizi'nin ilerleyişinde locke'nin etkisi çok büyüktür. çocukların -anne bu ne deyip her gördüklerini kurcalaması gibi olayları sorgulamayıp araştırmasa diğerlerinin yapacağı fazla birşey yok. en son çiftlik de onun sayesinde bulunmuştur zaten.
empirist filozofların isimlerinden sonra , şimdi de anarşist abimiz Michail Bakunin arz-ı endam etti . tek takılmayı seviyormuş , eeee anarşist ya abimiz.
anlayamadığım tabanını bu kadar yaydıkları diziyi nasıl bir yere bağlayacakları. basbayağı insanlık tarihi be anlattıkları.
ilk ada günleri , avcı toplayıcı dönemlerini ; sonrasında Sun Kwon bahçe yapmaya uğraşıyor medeniyetleşme göstergeleri yani. ehhh keşfettikçe de bir takım karanlıkta kalan şeyler aydınlanıyor : yaşam ve sorgulama.
önce mucize gibi gelen olgular bir süre sonra emprist bilgi haline dönüyor . john locke karakteri ilginç , ingiliz empirizm'inin temel taşının ismi seçilmiş.
ayrıca desmond davide hume da yine emprist geleneğin önemli bir filozofundan esinlenilmiş.
ama işte sezon3 bölüm11 itibariyle olaya anarşizm'i de eklemiş bulunuyorlar.
--spoiler--
3x11 itibariyle ana konuya dönmüş dizidir.others ve dharma arasındaki ilişkiyi bu bölümde açıklamaya başlayacağız dediler hiç bok anlatmadılar deli oldum.neymiş efendim others hepsini öldürmüş dharma nın falan dedi de maskeli amca, ne kadar doğru bilinmez.e bu kadarını da zaten biliyorduk neyi açıkladınız şimdi?
ayrıca locke un adamı o halde bırakıp satranç oynamaya gidişi, 7-7 ye basması en dumur lost sahnelerinden.-boone u öldürdüğünden beri kılım zaten adama, bu bölümle gıcıklığım katlanmış oldu.- mekanı havaya uçurması, çok önceleri bizimkiler telsizle bağlantı kurmaya çalıştıklarında onları engellemesi gibi temelde adadan ayrılmayı istemediği için yaptığı bir şey olabilir.ama adam o haldeyken bırakıp gitmek nedir ya.. sayid herzamanki gibi çok formunda.yerdeki o kilim, halı her neyse onu açarak locke un lafını ağzına tıkması gibi zeka fışkıran hareketleriyle hayran bıraktı yine kendine.2 tane daha bu adam gibi adam olsa zaten ilk sezonda kurtulmışlardı adadan.tabi bi de ortada locke gibi kımıl zararlılarının olmaması lazım.koçum sayid yürü be kim tutar seni.ayrıca sawyer da sözünü tutar ve o süper nick lerden bizi mahrum bırakmaz umarım.jack de uzun zamandır ortada yok, 12de tekrar o adaya dönmeyi bekliyoruz.
--spoiler--
--spoiler--
3X10'da hurley'in cocuklugunda gozleri kahverengi iken büyümüş halinde gözlerinin yeşil olması ayrıca dikkatimi çekmiştir. meteor falan ilginc olmus. ancak yeni açıklanan hiçbir şey yok. bomboş bir bölüm. diziyi uzatmak uğruna bir efsaneyi bitirdiklerinin farkında değil sanırım yapımcılar.
--spoiler--
--spoiler--
3*10 da hugo nun geçmişini izlediğimiz dizi. bundan dolayı oldukça komik bir bölümdü, özellikle hugo nun sawyer a da laf atması çok güzeldi. sawyer abimiz de tek tabanca artık. kate ise doktorun peşine düşüyor, sayid ve locke ile. gabrielle nin yardımını alacaklar.
adadaki gizemler ile alakalı bir gelişme olmadı, büyük bir sevinçle bekledik hobbit ölecek diye ama, o da olmadı.
hadi hayırlısı.
arkadaş, hugo'nun şanssızlıklarını biz zaten biliyorduk. sayılar uğursuz falan filan. da o meteor nerden çıktı kardeşim? sesini duydu bir de gelmeden önce Hugo. bir de babası çıktı bir yerlerden, 17 yıl sonra. neymiş annesinin ihtiyaçları varmış.
bunlar yetmedi, bir de vincent -ki köpek olur kendileri- gitti bir tane kol getirdi, parmakların ucunda bir anahtar var, her ne hikmetse o anahtar köpek bütün ormanda koşuşturmasına rağmen düşmedi, sonra üç cengaverimiz -ki jin, hurley ve sawyer'dır onlar- minibüsü çevirdiler. eh, laneti kırmaya çalışan charlie ve hugo da kayaların üzerine bilmem kaç yıllık minibüsü korkusuzca sürüp akıllarınca laneti, kaderi yendiler.
ya senaryoda tıkandınız, ya da güzel bölümleri erken verip de çabuk tüketmek mi istemiyorsunuz bilmiyorum da, olmuyor böyle bölümler sevgili yapımcılar. 3*08'dan sonra böyle bölümler de nerden çıkıyor?
4.sezonda da olayları çözmemeye devam edip hala böyle bi esrarengiz tripte devam ederse dünyanın en güzel başlayıp en salakça devam eden şeyi seçeceğim dizi.. umarım yarın bu entrye bir anlam verebilirim..
--spoiler--
Sawyer'ın hakan altun olduğu balon bölümlerden biri, gerçi s03e08'e nazaran bundan iyisi şamda kayısı bölümü.. gerçek hayatta meteor düşüyor, adada hemen iki adımlık koşu mesafesinde minibus buluyorlar üstü baya bir açık halde..
6 sezon olcakmış gittikçe saçmalaşıyor.
--spoiler--
--spoiler--
3-10: hurley'in dude deyişi, sawyer'in sataşmaları da olmasa pek bir haz vermeyen bölüm olmuştur. ayrıca meteor düşmesi çok kolpa olmup senaristlerin küfür yemesine neden olmuştur. kutup ayısını anladık adanın ruhunu anladık her türlü garipliğe katlandıkta o meteor nerden çıktı ne alaka ? çok mu bilim kurgu izlediniz son bölümlerde armegedon çok mu sardı ey senaristler.
--spoiler--
acaip derecede agatha christie'nin on küçük zencisini anımsatan dizi. herkesin teker teker geçmişteki kötülükleri ortaya çıkıyor. akabinde zenci bibloları birer birer kırılıyor.*
ormanda kutup ayısının ne işi var sorusuna hala cevap bulamadığım dizi. ayrıca bu soru dışında binlerce cevap bulamadığım başka sorular da var tabi ama en çok bunu merak ediyorum.
