s05e01'i ripleyen ekibin encoding sırasında çıkan bir error ( microsoft kullanırsan normal ) nedeni ile ripi yapamadığı ve bir gün civarı gecikme ile piyasaya düşeceği bildirilen dizi.
8 ay bekletmesi acıtmayan fakat bu sabahki cenabetliğiyle can yakan dizi. herkes lol'ün ripleyip koymasını beklemiş kaydetmemişmişte, lol becerememişte, bütün rip grupları çok müşkül duruma düşmüş gelen özel mesajlardan.. falan filan. çok ayıp gerçekten hiç yakıştıramadım..
--spoiler--
çekik gözlü doktor jivagoyu banttan deği canlı görebiliyoruz nihayet. eski sezonlarda geçtiği bölümleri tekrar izletecek bu gidişle 2. sezonu çıkarın kenarda beklesin.
--spoiler--
-hmm, ada demek, ilgincmiş..
+hıck!! hemde ada gidip geliyo zamanda (bkz: 5 sezon 1 bölüm)
-garson, tazele içkileri.. eee abi, anlat anlat..
+kate, oros.uu!! nasıl terkedersin laaan!!
-tamam, ekleriz onu da..
belki çok paranoyaklaşmaya başladım ancak, abc kanalının birinci bölümünü torrent ortamına sunmaması için lol rip grubuna para yedirdiği fikrini akıllara getiren dizi, fenomen.
sharebus'tan, torrent'ten, emule'den deneyip bir randıman alamadığım, altyazısını dahi bulamadığım dizidir. yok biri promo diyor, yok efendim şöyleydi böyleydi derken, en iyi yolun birkaç gün beklemekte olduğunu düşünüyorum. ama yok kardeş boşuna bekleme var şöyle bir link kesin indirirsin derseniz, hayır demem.
5. sezon itibariyle * periyodik aralıklarla " oha, noluyoz lan, vb. tepkiler verdiren dizidir. sahiden ohadır kafaları iyice karıştırmakta ve artık anlamaya çalışmanın bir fayda vermeyeceği gerçeğini yüzlere vurmaktadır. pes..
an itibari ile 6 sezon tüm bölümlerinde aşağı yukarı ne olacağı, dizinin nasıl biteceği belli olduğu için senaristlerin herhangi bir sıkıntısı yoktur. herşey yaklaşık 1 seneden beri hazırdır ve plana göre işlemektedir. dolayısı ile senaryoda bir karışıklık veya çıkmaza gidiş olmayacaktır.
5. sezonun ilk iki bölümü bence gayet güzeldi. her ne kadar pek çok yeni soru işareti getiriyor gibi görünse de bazı şeylere cevap da vermiştir bence.
--spoiler--
zaman kaymaları esnasında richard'ın ne yaptığını bilen tavırları, locke'u bulup iyileştirmesi ve olacaklar hakkında bilgi vermesi, bana nedense richard'ın asla yaşlanmaması ile ilgili bir ipucu gibi geldi.
bununla birlikte daha önce zamanın değiştirilemeyeceğini söylemişlerdi ve bunun arkasında duruyorlar. zamanla oynamak her zaman risktir dizi ve filmler için. malum heroes bunu fazla kurcaladı ve bol bol hata oldu. ama lost bu işi ciddiye alıyor ve tüm olası hataların önüne geçiyor. sawyer'ın tüm uğraşlarına rağmen desmond'la karşılamaması ama desmond'u daha önceden görmüş olan (desmond ile oxford'da karşılaşmışlardı) daniel'in görüşebilmesi süper bir detay. ama ethan'ın locke ile karşılaşmasına ne demeli? ben yine de kendimi zorluyorum ve ethan'ın locke'u bir şekilde daha önceden gördüğünü düşünüyorum. ya da ethan ve locke kampta ciddi bir karşılaşma yaşamadıysa, geleceği etkilemeyecek bir karşılaşma olduğundan gerçekleşmiştir. des ve sawyer karşılaşsaydı gelecek değişirdi ama. des ulan ben bu adamı yıllar evvel gördüm hep adadaydı der, kavga, husumet çıkardı.
benjamin gene bir planlar içinde, beni de mi etkilemeyi başardı bilmiyorum ama pek bir inandım buna. hurley keşke teslim olmasaydı. sayid, benji için çalışırken neden hurley'e o ne derse tersini yap dedi onu da bilemiyoruz. öğreneceğiz zamanla.
--spoiler--
çok garip yahu. ne mi garip? 2009 yılında son yıllardaki büyük gelişmeler sayesinde bütün dünyadaki insanlar ortak olarak bir şeyler yapıyor hem de aynı anda. dün gece ya da bu sabah justin tv marifetiyle çok insan aynı anda lost'u izledik. yanda chat tarzı bir şeyler vardı ve burada her dil yazılıyordu. gerçi bizimki hemen belli oluyordu. pkk, kürt, akp, atatürk, ergenekon her cümlede geçiyordu. bir süre sonra yorumlar küfür halini aldı dolayısıyla ve ben de çıktım. zaten ingilizce bilmediğim için bir bok da anlamıyordum ama benim amacım farklıydı. herkesle birlikte aynı şeyi yapmak. aynı zevki almasak da aynı şekilde düşünmesek de aynı şeyi yapıyorduk. fiji, zimbawbe, ırak, filistin herkes vardı. burada mehmet barlas vari küreselleşiyoruz negzel lan herkes aynı olacak, ulus devlet ne vurduğum sınırlar kalkacak küreselleşmeciliği yapmıyorum. lost'a bakmadım ama simpsons da vardı aynı saatte. ona baktım. 480 bin kişi vardı izleyen. ben o bölümü türkiye'de cnbc-e ekranından seneye belki de 2 sene sonra izleyeceğim ama izliyordu insanlar işte o saate. ben şu anda izlemiyorum ama belki yine bir şeyi birileri toplanmış izliyor. öyle bir heyecen vardı dün saat 3'ten itibaren. ingilizce'ye hakim türk gençleri sözlükler,forumlar vasıtasıyla duyurular yapmışlar, kendi kendilerine heyecanlanmışlar, "lost başlıyoooo" gazlarını vermişlerdi. hani herkesin bildiği bir şey sonra bir sürü insan tarafından çeşitli zamnlarda izlenecek. mesela bu lost çok kişi tarafından izlenecek. kimileri şu an belki ilk bölümü izliyor. 5. sezonu 2009 yazından itibaren izleyecek olan çak adam var. ama dün gece birileri taze taze, çıkar çıkmaz izledi. orada bulunan herkes yaptı bunu. ben de indirdim ama izleyemedim ben de izleyeceğim bir ara. işte işin ilginçliği burada. 2000 yılını görmüş olan bu şanslı insan topluluğu yani biz hiç olmadığı kadar iletişebileceğimiz yerde en az iletişimli dönemlerden geçiyoruz belki. herkes farklı bir düşünceyle oturuyor sandelyesine, herkesin içerusinde duran başka başka dertleri var, kafası farklı farklı çalışıyor, farklı zevkler alıyor ama herkes aynı şeyi yapıyor. şu anda zaten dizi sitelerinde bir heyecan var. serverlar çökmüş bazısında. altyazı arıyor insanlar. link arıyor. hemen izlemek, heemen tüketmek istiyor. bu da garip. ben üşendim izlemiyorum ama izlemek istiyorum. neden mi? belki hiç bir şeyi zamanında yapamadığımdan, zamanı hep ıskaladığımdan. mesela hayatımdan devamlı takip ettiğim hiçbir şeyi en başından itibaren takip edemedim. mizah dergilerini takip ediyorum her hafta. uykusuz hariç ilk sayısından itibaren aldığım yok. mesela pengeuen'i 141. sayısından itibaren alıyorum. leman öyle. çok sonradan takip etmeye başladım. fermuar'ı ortasından başladım, lombak öyle, kemik öyleydi. zaten hepsini de takip edemiyorum şu sıra. diğer sürekli devam eden şeyler de öyle. mesela diziler. lost, prison break, heroes. hep birinden duyup da başladım. millet(her hangi bir millet) izledikten çok sonra izledim. millet izledi, unuttu belki. ben işte o anlardaaçıyım da izliyim deyip başladım belki. sinema filmleri öyle. gazeteler öyle. müzik öyle. mesela ayan ve grup vitamin hep sonradan başladım dinlemeye bunları. hem de yaşım tuttuğu halde. kısacası hayatımda uykusuz hariç hiçbir şeyin zaman olarak başını bilmiyorum. başından beri takip ettiğim hiç bir şey yok şu saçma hayatımdan başka. işte o yüzden hep geriden takip ettiğimden ilk tatları, ilk heyecanları duyamadım haliyle hiç. millet "ha o çok iyiydi yaa haahaa" derken ben yeni dalıyordum o aleme. her şeyde öyle. mesela burda çok sallanmıyor ama ekşi sözlükte 120 küsür entry var şu an lost ilen ilgili. işte bunlar ilk heyacana tanık olanların yazıları. ben de izleyip o yazıları hatmedeceğim. belki yıllardır hiç anlayamadığım lost'u (çünkü o yazıları hiç izlediğim bölüme denk getiremediğim için okuyamadım) anlayacağım. lost üzerinden yola çıkarak yazmaya başlayıp (aslında başlarken aklımda bir bok yoktu, ki hala yok, birazdan bitireyim, aynı şeyler yazmaktan bıktım, ana fikri bırak, fikri bileyok yazının, benim kafam da bile tam oturmadı konu, sadece garip geldi bana, o yüzden ilk cümleyi okuyup bırakan ile şu ana kadar sabreden sabırtaşları bu yazıdan aynı şeyi anlamışlardır, paranteze de hapsoldum, çıkamıyorum, cümleler arası virgül konur mu bilemiyorum, allah'ım ben neler saçmalıyorum?, en iyisi bitirmek, önce bir parantezden kurtulayım) oh be. ey özgürlük. öyle bir şarkı vardı. işin özü şu belki de değil: hayatında hiçbir şeyi zmanında yapamamış biri olarak kota göte girse de lost'u her hafat zamanında takip etmek şu anlarda hayat amacım olarak duruyor. amaçsız yaşayamam ve amacım da bu kadar. vee. tabii bence. saat tam 00. inşallah yarına denk gelmez bu yazı ve arada kalıp ghost whistperer falan olur.