bugün

"evcilleşmiş demek 'bağlar kurmak' demektir. birinin seni evcilleştirmesine izin mi verdin, gözyaşlarına hazır olmalısın."
dışarıdan acı çekiyormuşum gibi görünecek. ölüyormuş gibi görüneceğim. bunu görmeye gelme. hiçbir işe yaramaz bu...

kitap işte...
türkiye' deki yayın hakları mavi bulut yayınevinde olan, dolayısıyla mavi bulut yayınevinden çıkanının 17 tl' ye satıldığı tüm zamanların en çok okunan kitaplarından biri. bildiğim kadarıyla mavi bulut' tan çıkan kitaptaki çizimler yazarın kendi çizimleridir.
"ve işte sırrım: bu çok basit. insan gerçekleri sadece kalbiyle görebilir. en temel şeyi gözler göremez."
1000 kusur sayfa iken küçültüle küçültüle 80 sayfaya indirilmiş bir çocuk (!) romanı.
neden bunca kısalttın yahu güzelim romanı diyenlere de 'ekleyecek bir şey kalmadığında değil, çıkarılacak bir şey kalmadığı zaman mükemmel oluyor.' şeklinde osmanlı tokadı gibi ayarı vermiştir.
Almak okumak okumak ve okumak istiyorum. Nedense hep bir engelle karşılaşıyorum. Sanırım bu bir kayıp.
yetişkin halini aradığımız masum çocuk.
yaşadıgımız bu kalabalık gezegende aslında ne kadar yanlız oldugumuzu anlamamızı sağlayan başyapıt.
http://www.kucukprens.org/kitap/
adresinden okunması mümkün harika ötesi kitap.
hayal gücünü olmayanların okunmasını tavsiye etmem.
“eğer elli üç dakikam olsaydı,” dedi küçük prens, “bir su pınarına doğru ağır ağır yürürdüm.”

çok çok derin anlamlar içeren, çok farklı şekillerde algılanabilecek anlama sahip bir söz aslında kitapta geçen. kimi insanlar birşeyler için mücadele etmek yerine, uğruna mücadele edilmeyi hak eden şeyin önlerine hazır olarak sunulmasını isterler ve bundan aptalca bir keyif alırlar. kimileri ise önlerine neyin konulduğuna bakmadan sonuna kadar mücadelelerini sürdürürler aynen küçük prensin yapmayı düşündüğü gibi. mücadele etmeden elde ettiğiniz hiçbir şeyin değeri, uzun uğraşlar sonucu elde edilenler kadar asla olmayacaktır. bu yüzden su pınarınızı aramaya devam edin. pes etmeden, vazgeçmeden.
sadece fransa daki bir yayınevinin telif hakkını alabilmesi nedeniyle türkiye de pahalı bir meblaya satılsa da ölmeden okunması gereken kitaplardandır.
kutsal kitabım.
22 yaşında okuma fırsatı buldum, yanarım yanarım küçüklük günlerimin küçük prenssiz geçtiğine yanarım. şimdi kitabın büyük boyunu yapmışlar. içinde hikayelerin üç boyutlu canlandırmaları var. hoş gözüküyor. ufak bir bölüm paylaşmak farzdır bana.

“... her gün aynı saatte gelmelisin” dedi tilki. “örneğin öğleden sonra saat dörtte gelirsen, ben saat üçte kendimi mutlu hissetmeye başlarım. Zaman ilerledikçe de daha mutlu olurum. saat dörtte endişelenmeye ve üzülmeye başlarım. mutluluğun bedelini öğrenirim ..."
Yıllar önce okuduğum muhabbeti açıldığında ulan o neydi ya diye diye unuttuğumu hatırladığım, felsefe kitabı olduğunu öğrendiğimde koşaranktan kütüphaneden bir tane edindiğim çocuk kitabıdır.
Ayrıca da şu diyaloğa sebebiyet verendir.
Kütüphaneci: Bunu kardeşinize mi alıyorsunuz ne güzel.
-Yoo kendime alıyom.öhömhö Kendime alıyorum yani *
-Hee ben çocuk kitabı olunca öyle şeyetmiştim yanlış anl..
-iyi günler
Kütüphanedeki çocuk:Laa kıza bak kaç yaşında ne okiyy hehheööhö *
Ben: Sen okudun mu bunu bakiim *
-Tabi okudum mal aehehöhöehö.
Ben:(eşeen ziki aldın mı da felsefesini bunun? yok! mal göt piçvelet ) iyi yaptın, hadi bakalım ehehe.
koyun çiçeği yerse hiçbir şey eskisi gibi olmayacak demişti . hiçbir şey eskisi gibi değil.
Sevdiğiniz çicek milyonlarca yıldızlardan birinde bile bulunsa , yıldızlara bakmak mutluluğumuz için yeterlidir. Çiçeğim işte şunlardan birinde deriz kendi kendimize. Ama bir de koyunun çiceği yediğini düşün , bütün yıldızlar bir anda kararmış gibi gelir. Anlayana çok anlamlı.
içten pazarlıklı sarı piçin tekidir.
hani bazı kitaplar vardır, insan bu zamana kadar neden okumadım diye kızar kendine. etkisinden kurtulamaz, kurtulmak da istemez. işte bu o. koyun çiçeği umarım yememiştir.
asla bir çocuk kitabı değildir. insanlığımızı sorgularken alıp okumamız gereken kitaplardan. vardır ya hani başucu kitabı diye hah o işte.
yalnızlıktan kendi kendini siken efemine feodal.
Küçük prens tüm cesaretini toplayıp bir kraldan bir dilekte bulundu...

'' -Bir gün batımı izlemek isterdim, güneşe batmasını emredersiniz beni çok mutlu edersiniz.

''-Generalime, bir kelebek gibi çiçekten çiçeğe uçmasını emredersem yahut bir deniz kuşuna dönüşmesini... ve generalde bu emrimi yerine getiremezse kabahata kimde olur? Onda mı, bende mi?''

Küçük prens sizde dedi çekinmeden.

'' -Doğru dedi kral. Herkesten verebileceğini kadar istemek gerek''

Syf 40.
'sadece bir kitap' degildir.
çocuk kitabı olmasına rağmen birçok çocuğun ergenliğinden yetişkinliğine unutamadığı,en az bir cümlesini ezbere bildiği ya da hatırladığı,aynı zamanda sempatik çizimleri olan kitaptır. yetişkinleri eleştirme tarzı çok hoştur.

--spoiler--
Büyükler sayılardan hoşlanır. Onlara yeni bir dostunuzdan söz açtınız mı, hiçbir zaman size önemli şeyler sormazlar. Hiçbir zaman: " Sesi nasıl? Hangi oyunu sever? Kelebek toplar mı?" diye sormazlar. "Kaç yaşındadır? Kaç kardeşi var? Kaç kilodur? Babası kaç para kazanır?" diye sorarlar. Ancak o zaman tanıdıklarını sanırlar onu. Büyüklere: "Pembe kiremitten bir ev gördüm, pencerelerinden sardunyalar, damında güvercinler vardı" derseniz, o evi bir türlü gözlerinin önüne getiremezler. Onlara: "Yüz bin franklık bir ev gördüm" demeniz gerek. O zaman: "Aman ne güzel!" diye bağırırlar.
--spoiler--

--spoiler--
"insanlar nerede?" dedi küçük prens."insan kendini çölde çok yalnız hissediyor."
"insanların içinde de öyle hissedersin" dedi yılan. "arada pek fark yoktur."
--spoiler--
--spoiler--
çiçeklerin hiçbir zaman, hiçbir işe faydası olmayan bu dikenleri neden bıraktıkları cidi değil de, nedir? kuzularla çiçeklerin savaşı önemli değil de, o al yanaklı şişko bayın toplamaları mı daha ciddi daha önemli? ve ben bu dünyada bir çiçek tanıyorsam, biricik bir çiçek ve günün birinde bir kuzu gelip de ne yaptığını bilmeden o çiçeği yerse, önemli değil mi bu?
--spoiler--
liselerde çocuklara zorla dağ, göl, ova, bayır isimleri ezberletmek yerine okutulması gereken kitap. bu kitabın anafikrini anlayan, küçük prensin dünya görüşünü gerçekten hissedebilmiş hiçbir insan hayatta mutsuz veya başarısız olamaz.