köy enstitüleri

entry571 galeri80
    418.
  1. Tarım teknolojileri dediği şey öğrencilere elle şeker pancarı söktürmek lan angutlar, 1989 1995 arası 1200 dönüm arazisi olan eski bir enstitüde yılın bu zamanları elle şeker pancarı sökerdik amk, 1940 ları düşünemiyorum bile.

    Tarım teknolojisiymiş vay amk.
    1 ...
  2. 418.
  3. ismail hakkı Tonguç’un eğitim ütopyasını genel olarak tek bir kelime ile özetlemek mümkün: “praksis”.

    -nedir praksis?

    Dünyayı yalnızca anlamayı değil; onu dönüştürmeyi de hedefleyen felsefi düşünce ve eylem birlikteliği.

    Aslında köy enstitülerinin de özünü bu ütopya oluşturur.

    Nasıl bir eğitim projesi ezilenler için bir özgürleşme ve özerkleşme projesi olabilir ki?

    -evet, olmuş. Çok da güzel olmuş.

    Buraya da oğlu Engin tonguç’un ağzından köy enstitüleri anlatımını bırakıyorum :
    (okuyun, araştırın, izleyin, dinleyin. )

    https://youtu.be/m0Toqclu62Y
    11 ...
  4. 419.
  5. Ahh ulan ah! Kapatanlar bu ulkeye en buyuk hainligi yapmistir. Kendi kendine yeten egitimli donanimli bir milletin, bir ulkenin anahtariydi bu kurum.
    2 ...
  6. 420.
  7. 421.
  8. bu konu tarihi perspektif içinde ele alınırsa hepimiz daha iyi bilgileniriz. alıntıdır:

    Cumhuriyetin, toplumu ve insanı yeniden inşa etme programı çerçevesinde yer alan eğitim çalışmalarında öncülüğü, 1935 tarihli Eğitmen Kurslarına ve 1937-38 tarihli Köy Öğretmen Okullarına verildiği görülür.

    Ardından, dönemin Milli Eğitim Bakanları Saffet ARIKAN ve Hasan Ali YÜCEL ile birlikte eğitimci ismail Hakkı TONGUÇ’un üstün gayretleriyle; “köy öğretmeni ve köye yarayan meslek erbabı yetiştirmek üzere” ve ” köy toplumunun ekonomik ve kültürel yaşamına modernleştirici değişmeler getirmek” amacıyla da, 17 Nisan 1940 tarihinde Köy Enstitüleri kurulur.

    Köy Enstitülerinin kurucularından ve kuramcılarından olan Tonguç, gerçek bir aydın, gerçek bir düşün adamı olarak da çok uzun bir süreyle bu düşünce ve planlarını yayınladığı çeşitli yazılarıyla ve kitaplarıyla süsler. Bu, Türk Eğitim Tarihinin Köy Enstitüleri sayfaları içinde bir “milat “tır.

    ismail Hakkı Tonguç’tan önce benzer fikirleri çeşitli sebeplerle açıklayan aydınlarımız, bilim adamlarımız olmuştur. Ancak O’ndan başka bu konuda açıkça ve doğrudan fikirler ile yazılmış herhangi bir kaynak sahibi bulmak mümkün değildir.

    Türk Eğitim tarihinin ilk ” ismail Hakkı” sı olarak bilinen ismail Hakkı BALTACIOĞLU’nun 1933 yılında yayınladığı “içtimai Mektep” adlı eseri genel olarak “nazariye ve prensipler” dâhilinde “okulun” nasıl olması gerektiği konusunda ana fikirler vermekle birlikte, adı “Köy Enstitüsü” olarak konulmuş ilk yazıları, ismail Hakkı TONGUÇ ile başlatmak gerekmektedir.

    Tonguç, yayın hayatına 1929 Yılı için hazırladığı ” Maarif Yıllığı” ile başlar. Bu eser de koleksiyonumun nadide parçalarından birini teşkil eder. Diğer eseri, 1938 yılında yazdığı ” Köyde Eğitim” , bir nazariye kitabı niteliği taşımaktadır. Ancak yine de çok uzun bir süre Köy Enstitüleriyle ilgili konularda yayınlarda bulunan ikinci bir insan ve kurum görülmez. Tonguç, hem kuramcı olarak hem de uygulayıcı olarak tek elden ve en kısa sürede düşüncelerini gerçekleştirmekte, projelerini hayata geçirmektedir. Tonguç’un 1946 yılında yayınladığı ve ilk baskı örneği koleksiyonumuzda da yer alan “ilk Öğretim Kavramı” adlı kitabı bu sürecin ilk meyvesidir. Ardından 1947 yılında yayımlanan “Eğitim Yoluyla Canlandırılacak Köy” gelir. Bu kitabın ilk baskısı 1938 yılında yapılmış olmakla birlikte, içeriğinde ” Köy Enstitüsü” söylemi yer almaz.

    Türk yayın hayatında ” Köy Enstitüleri” ifadelerine sayfalarında ve kapağında yer veren ilk basılı kitap ise 1940 tarihli “Köy Enstitüleri Kanunu Layihası” adlı eserdir. Ki bu kitap, orijinal baskısıyla koleksiyonumuzda yer almaktadır. Maarif Vekilliği tarafından 1940 yılında istanbul Maarif Matbaasına bastırılan kitap, kapakları ve kitap sonu bir boş yaprak hariç 26 sayfadır.

    Köy Enstitüleri hakkında yayın verme yolunda Tonguç’a ilk destek yine onun “evlatları” olan öğrencilerinden ve okullarından gelir. 1945 yılın ilk ayından itibaren ” Köy Enstitüleri Dergisi” yayınlanmaya başlanır. Hasanoğlan Köy Enstitüsü tarafından çıkartılan ve tüm Enstitülülerin yazılarından oluşan Dergi, yılda dört sayı olarak çıkmaya başlar. Bu dergilerde öğrenciler köyü, köylüyü, kendilerini ve Köy Enstitülerini anlatmakta, düşünce ve projeleriyle sisteme katkıda bulunmaktadırlar.Bu da başka “milat”tır. Böylelikle Köy Enstitüleri, yazı, düşün ve projeleriyle kendilerini savunacak evlatlarını artık yetiştirmeye başlamış bulunmaktadır.

    Tonguç’a destek öğrencilerinden sonra, Köy Enstitülerinde Müdürlük ve Yöneticilik yapmış mesai arkadaşlarından gelmeye başlar. Bu süre zarfında çoğu anı ve günlüklere dayalı yazılar dan oluşan çeşitli kitapların yayınlandığı görülür. Şevket GEDiKOĞLU, Nazif EVREN, Şerif TEKBEN, Rauf iNAN, Hürrem ARMAN gibi isimler bu görevi üstlenmişlerdir.

    Türk eğitim tarihinin Köy Enstitüleri sayfasında bir diğer “milat” Columbia Üniversitesi “Teachers College” bölümünde 1960 yılında Fay KIRBY’in yaptığı “Türkiye’de Köy Enstitüleri” adlı “doktora tezi”dir. Bu tezin kabulüyle birlikte ülkemizde de yayımlanması, Köy Enstitülerine hem ilginin artmasına hem de konuyla ilgili yeni yayınların hızla ve çok miktarda yayınlanmasına vesile olmuştur.

    yazan çizen öğrencilerTürk Eğitim tarihinin Köy Enstitüleri sayfasındaki diğer bir “milat” ise; öğrenimlerini Köy Enstitülerinde yapma şansı elde etmiş ve bu sebeple “hayatları değişmiş” köy çocuklarının yazdıkları eserlerdir. Talip APAYDIN, Mahmut MAKAL, Fakir BAYKURT, Mehmet BAŞARAN, Galip CANDOĞAN’ın kitapları, çoğunluğu Cumhuriyetin 10’uncu yıl sonrası doğmuş bir kuşağın eserleri olarak, köyün ve köylünün ilk elden tanıkları olmuşlardır.

    iMECE Dergisi de 1960 ‘lı yılardan itibaren Köy Enstitüleriyle ilgili yayınlarını başlatmış ve aynı zamanda Köy Enstitüsü mezunu yazar, aydın, ozan ve sanatçılar da aynı tarihlerde ürünlerini vermeye sürdürmüşlerdir. Ali YÜCE, Haşim KANAR, Osman BOLULU, Adnan BiNYAZAR, Behzat AY, Ümit KAFTANCIOĞLU, Emin ÖZDEMiR ve Dursun AKÇAM bu dönemin ilk akla gelen isimleridir.

    izmir’in ilçesi Dikili’de zamanın Belediye Başkanı Osman ÖZGÜVEN tarafından Haziran 1993 tarihinde başlatılan” eğitim kurultayı” çerçevesinde düzenlenen ” çağdaş eğitim ve köy enstitüleri” konulu bilimsel yarışma ise başka ve başlıca bir “milat” oluşturmuştur. Bu yarışma sayesinde konunun ilk kez bu kadar derinlemesine incelenmesine yol açan toplam 27 eser bir anda ortaya çıkmıştır. Peşinden de 17 Nisan 1994 tarihli ve çoğu Köy Enstitüsü eğitimli 11 aydının girişimiyle “Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı” nın kuruluşu örgütlenmeye başlanır.

    Nitekim çok geçmeden” Köy Enstitüsü Sistemini incelemek, belgelemek” ve “Türkiye’de uygulanmakta olan eğitim sistemini incelemek, eleştirmek ve gelişmesine katkıda bulunmak” amaçlarıyla 59 kurucunun katılımıyla 1994 yılı Haziran ayında Vakfın kuruluşu gerçekleşir.

    Böylece “doğum”, “gelişim” ve “ölüm” evreleri herkesin önünde açık açık yaşanmış olan Köy Enstitüleri, ilk kez sivil bir platform tarafından temsil edilmeyi başarabilmiştir. Aynı zamanda Köy Enstitüleri ile ilgili yeni yayınların yayınlanmasına, eskilerinin tıpkıbasımlarına ya da yeniden basımlarına da imkân yaratılmış olunmaktadır.

    Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı, konuyla ilgili kitapların yayınlanması, hazırlanması, dağıtılması ve Köy Enstitülerinin kuruluş günü kutlamaları veya emeği geçmiş aydınlarını anma günleri gibi birçok etkinliği üstlenerek “gerçek bir milat” olmayı başarmış bulunmaktadır.

    Koleksiyonumuzda Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı’nın yayınlarından toplam 15 adet yer almaktadır.

    Köy Enstitüleri kitap ve yayınları denildiğinde Ankara’da akla gelmesi gereken bir başka kaynak da yayın hayatına 1991 de başlamış bulunan Güldikeni Yayınevi’dir. Köy Enstitülerinin tanıtılması için olağanüstü bir özveriyle uğraş vermiş Mustafa Beyköylü’nün şahsında can bulmuş olan Güldikeni Yayınevi portföyünden çok sayıda kitap da hayat bulabilmiştir.

    Ayrıca, sahipliğini Refik SAYDAM’ın üstlendiği, Yönetmenliğini ise zeki SARIHAN’ın yaptığı “Öğretmen Dünyası Dergisi” de 1979 yılından bu yana yazı, ek ve özel dosyalarıyla, Köy Enstitüsü konulu yayınlara çok ciddi katkılarda bulunmaktadır.

    Günümüzde ise, ” Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği” ve öte yandan ” Köy Enstitülerini Araştırma ve Geliştirme Derneği” gibi yerel kuruluşlar, Köy Enstitüleriyle ilgili kitap yayınlama çalışmalarına henüz yeni başlamış bulunmaktadırlar.

    KOLEKSiYONUM:

    Köy Enstitüleriyle ilgim, Öğretmen Okulu yıllarıma ve Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlerimle olan diyaloglarıma kadar uzanmaktadır. Konuyla ilgili ilk kitabımı da 1974 yılında satın almışım. Varlık Yayınları’na ait 1974 baskı tarihli Mehmet Başaran’ın Kitabı: “Tonguç Yolu”.

    Koleksiyonum bugün 250’ü ayrı, toplam 300 kitap ve bir o kadar da ephemeradan oluşmaktadır. Kitaplarımın bu sayısı henüz ciddi olarak hiçbir yerde yayımlanmamış bir “Köy Enstitüsü Üzerine Kitaplar Bibliyografyası”na da zemin hazırlayabilecek niteliktedir.

    Koleksiyonumda, Mevlüt KAPLAN’ın ” Aydınlanma Devrimi ve Köy Enstitüleri” adlı Özgür Eğitim yayınlarından çıkmış eserinin aynı zamanda “matbaa nüshası”nın da yer alması başka bir özellik arz etmektedir.

    Ayrıca, koleksiyonculuğum süresi zarfında Kütüphaneler dahil bir başka örneğini hiçbir yerde görmediğim kitaplara sahip olmanın sorumluluğunu taşımaktayım.Örneğin; Hidayet GÜLEN’in hazırladığı ve Hasanoğlan Köy Enstitüsü Basımevinde basılan 1945 tarihli ” Köy Enstitülerinde Söylenen Halk Türküleri” adlı küçük el kitabı bunlardan sadece biridir.

    Paylaş
    0 ...
  9. 422.
  10. uğur mumcu'nun köy enstitüleri hakkında yaptığı yorum

    .
    0 ...
  11. 423.
  12. Kapatılması, Türk eğitim sistemine indirilen en eski ilk darbedir.
    Özellikle kırsal kesim insanını hedef alan, eğiten, öğreten, işleyen, tarımdan sanata, müzikten sağlığa kadar her alanda donanmasını sağlayan bir proje iken, bu ülkede alınmış yüzlerce yanlış karar gibi bir kararla kapatılmıştır.
    Kadınlı erkekli eğitim görülmesinden, ilimden, bilimden, sanattan konuşulmasından, insanların aydınlanmasından rahatsız olan başta köy ağaları, bazı siyasi kimlikler ve oluşumların, " kominist yuvası" denilerek, son verdikleridir.

    Onlara göre sol görüş öcüdür ve yok edilmelidir.
    Aynen, Uğur Mumcu gibi, Bahriye üçok gibi, Necip hablemitoğlu gibi...Ve niceleri...

    Biz affetsek, tarih sizi affetmez karanlık sevici, kan emiciler!
    5 ...
  13. 424.
  14. Merhum Menderes'in en büyük hatasıdır köy enstitülerinin kapatılması.

    Düzeltme: (bkz: türkiye gazetesini kaynak olarak gösteren kişi.)
    2 ...
  15. 425.
  16. Menderes’in hangi hareketi düzgündü ki bunu düzgün yapsın. idam edildi mağdur oldu yoksa adı anılmazdı. Evet.
    3 ...
  17. 426.
  18. Onlar "Köy Çocuklarıydı", bozkırın sarısından geldiler, yeşile boyamaya inanarak, yalın ayakları, yırtık mintanları ve yemenileri ile geldiler. Kazma salladılar, çivi çaktılar, kerpiç döktüler, okuyacakları binaları bile kurarken ders aldı bu çocuklar.

    Kimine göre "Eğitimin Parlayan Yıldızı" kimine göre ise "Köylüyü Köye Hapseden Bir Uygulama"

    Dönemde 5.000 civarı öğretmen var, köylerde kimse görev yapmak istemiyor. Köylerde ağalar kendi krallıklarını ilan etmiş, bu çocuklarda ağalara köle olarak verilmeye başlanmış. ilk çağ orta çağ karanlığına bulanmış durumda olan köyler için bir çözüm bulunmalıydı. Atatrük' ün çözüm arayışına cevap veren Milli Eğitim Bakanı "Öğretmen sayımız yeterli değil" paşam diyordu.

    Atatürk şöyle bir çözüm üretti "Kurtuluş Savaşı sürecinde Onbaşı- Çavuş olarak görev alan askerlerden faydalanmak bu işe çözüm üretebilirdi." Buradan çağırılan 85 kişi 6 aylık kursun ardından köylerine ışık saçmaya gittiler.

    Atatürk vefat ettikten sonra bu meşale yerde bırakılmadı. Felsefe Öğretmeni Hasan Ali Yücel ve çocukların "Tonguç Baba" sı köy köy gezerek, yol haritasını hazırladı. Türkiye 21 bölgeye ayrıldı. Tren yoluna yakın bölgelerde okullar kurulacaktır. Buralarda yetişecek kişiler o bölgenin kalkınmasının anahtar faktörü olacaktı. 1955- 56 öğretim yılı sonunda Türkiye' de okulu olmayan köy, öğretmeni olmayan okul kalmayacaktı.

    Bilim- teknik ve bilgiden habersiz çocuklar birer birer bu okullara gelmeye başladıklarında belki hiç biri "Eğitim ve Devrim Meşalesi" olacaklarını bilmiyordu.

    Öğrenciler sabah sporunu hiç ihmal etmediler. Zeybek, Kafkas Halay vb. halk dansları ile sabah sporu yapılırdı.Kendi pişirdikleri ekmekle kahvaltı yapılırdı. Daha sonra okuma seansı başlardı. Hasan Ali Yücel bir çok dünya klasiğini Türkçe' ye çevirtti. Her öğrenci 1 yılda 25 dünya klasiği okumak zorundaydı. O zamanlar Google yok tabi.

    Ders başlardı nihayetinde, eğitim ezbere dayalı değil tabi. Tartışma var, fikirler ortaya atılıyor, muhakeme kabiliyetleri gelişiyor. Matematik dersinde uygulamalı bir süreç izleniyor ve tuğlaların şeklinden tutun, açılarına kadar her şey öğretiliyordu. Yani farazi bir teorik bilgiden ise çocuklar ellerinde doğal malzemenin matematiğini öğreniyorlardı. Yani doğa bilimleri gerektiği gibi öğretiliyordu.

    Tarım saati geldiğinde, ziraat marşı eşliğinde tarlalara gidilip, modern tarım uygulamaları öğrenerek kendilerini geliştirirken, sofralarında emeklerini tüketme şansını yakalıyorlardı. Düşünsenize ne büyük bir keyif ve mutluluk. Yani Atatürk' ün söylediği "Çalışan Köylü Milletin Efendisidir" tanımının tam karşılığı, karanlık ve cahilliğin simgesine dönüştürülen köyler, aydınlık ve bilginin merkezi haline geliyordu.

    Çocuklar yüzmeyi kendi yaptıkları havuzlarda öğrendiler. Aşık Veysel, gönüllü dersler veriyordu. Cumartesi günleri "Eleştiri Günü" idi. Burada okul yöneticileri ve öğrenciler toplanır, yapılan işleri ve yapılması gerekenler hususunda tartışmalar, eleştiriler yapılırdı. Ayırt olmaksızın eleştirilen kişi alanın ortasında, herkesin huzurunda durur ve savunma yapardı. Çünkü o çocuklara herkesin eşit olduğu, hesap verilebilirliğin önemi, hakkını aramanın gerekliliği öğretildi.

    Tonguç Baba bütün enstitüleri gezer ve eksiklikleri saptayarak genelgeler gönderirdi. Böylece sistem sürekli güncellenir ve iyileştirme çalışmaları yapılırdı. 1940' ların Türkiye' sinde Anadolu' nun dağ, bozkır coğrafyasında "Mandolin, Akordeon, Keman sesleri duyuluyordu, Mozart- Bethooven besteleri çalınıyordu."

    Köyler canlanıyordu, bozkır sarıdan yeşile dönüyordu. Bu çocuklar yaşayarak öğrendiklerini, yaşatarak öğretiyorlardı.
    Muhasır medeniyetlere ulaşma hedefi artık imkansız değil bilakis örnek gösterilebilecek bir yapı oluşmuştu.

    Tabi yine "Hiçbir Başarı Cezasız Kalmaz" deyişi gerçek oluyordu. Dönemin CHP Milletvekili Emin Sazak (Eskişehir' de Toprak Ağası): "Ben bineceğim eşşeğin benden akıllı olmasını istemem" diyordu. Köy Enstitüleri artık bir oy kaygısı halini almıştı. Ayrıca bir yandan da Sovyetler "Kars- Ardahan" bölgesini istiyordu. ismet inönü ABD' den yardım istedi. ABD' nin yardım etmekte bir şartı vardı "Enstitüler Kapatılsın"...

    Enstitüler kapatılmadı ama Hasan Ali Yücel görevden alındı, ismail Hakkı Tonguç oradan oraya sürüldü. Yeni gelen Milli Eğitim Bakanı, yayınladığı genelgelerle öncelikle, öğrencilerin yönetime katılmasını, okuma seanslarını ve eleştiri günlerini kaldırdı. Kitaplar, seviye yüksek bulunarak yasaklandı vs.... Daha sonra CHP' den ayrılarak DP' yi kuran Menderes Ekibi, seçim vaatlerinde söz verdiği gibi zaten içi boşaltılan enstitüleri kapattı.

    Köy Enstitüleri' ni kimin kapattırdığı önemli değil. Fakat bir eğitim devrimi oy kaygısı ile kapatıldı. Bu ülkenin geleceği ile oynandı. Gelecek nesillere çok büyük bedeller ödetildi.

    Kalkınma köylerden başlayacak, Anadolu insanı aydınlık bir geleceğin timsali olacaktı. Halen 3 milyona yakın okur yazar olmayan, bir lokma ekmeğe muhtaç köylümüz var....

    Belki şimdi çok imrendiğimiz iskandinav ülkelerinden çok daha ileride, sanayisine imrendiğimiz Almanya' dan çok daha kaliteli teknolojiler üreten bir ülke olacaktık. Kapatılmasaydı "ANALARIMIZIN BABALARIMIZIN ÇIKTIĞI KÖYLERDEKi KÖYLÜ GERÇEKTEN MiLLETiN EFENDiSi OLACAKTI"

    iyi ki oldunuz "Köy Enstitüleri"

    KÖY ENSTiTÜLERi iLE iLGiLi BiLGiLER:

    - Tamamen bize özel ve orijinal bir fikirdi.

    - Enstitülerden 18.000 Öğretmen, 6.000 Sağlık Memuru yetiştirildi. Yani açık kaldığı kısa süre boyunca 24.000 Parlak Beyin bu yurdun çeşitli yerlerinde hizmet verdi. Bozkırı Yeşile Boyamaya Çalıştılar.

    - 21 Köy Enstitüsü' nde 15.000 Dönüm arazi işlendi. 7500 Fidan dikilmiş ve 1200 dönüm bağ kurulmuştur.

    - 150 Büyük yapı içerisinde 60 Atölye kurulmuştu (Su, Toprak Marangozluk, Motor, Dikiş, Demir vb. atölyeler) - Köy Enstitüleri Türkiye' de ilk gerçek anlamda "Münazara" kültürünün yeşillendiği yerdir. - Kaval, Bağlama, Saz vb. yerel enstrümanlardan başka saz bilemeyen gençler artık piyano, akordeon, mandolin, keman gibi sazlar çalmaya başladı.

    - Kendi elleri ile inşa ettikleri dopdolu kütüphanelerde dünya edebiyat tarihinin en önemli eserlerini okuma fırsatı yakaladılar. Türkiye' de ilk defa Anadolu Gençleri "Epikür, Aristo, Descartes, Zola, Sheakspeare, Montague vb. yazarlar ile tanıştı.

    - Ağızlarını açamayan, gören gözleri kör edilen çocuklar oyunlar piyesler ortaya koydu.

    - Okuyan çocukların hepsine "Fidanı yaşatan ağaç olma ümididir" anlayışı yerleştirildi. Ülkenin ümitleri, ümitlerini hiç bir zaman kaybetmediler.

    - Düşünen ve vicdan sahibi insanlar Anadolu' ya bir umut ışığı olarak yayıldı.
    14 ...
  19. 427.
  20. Nitelikli insan yetiştirmiş enstitülerdir.
    Komünist yetiştiriyorlar, kızlı erkekli kalınıyor, namussuzluk yapılıyor diye yalanlarla kapatılmıştır.
    Muhakkak ki kapatılmamış olsaydı Türkiye'de eğitim hatta direk Türkiye çok farklı yerlerde olacaktı.
    9 ...
  21. 428.
  22. Köy çocuklarını köyden koparıp memur yaparak ülkedeki tarımın bitme noktasına gelmesinde pay sahibi olan enstitüler. Çocukları "şehir çocukları ve köylü çocukları" olarak ayırması
    ve dedemi sırf köylü değil diye kabul etmemesi yüzünden pek işlevsel bulmuyorum. Bir çocuğu sırf "şehirli" diye okula almamak hiç etik değil. Zaten bu ülkede spor konusunda, eğitim konusunda hep köylülere öncelik sağlanıyor. Köy çocuklarına en iyi en idealist öğretmenler gönderilirken, şehirdeki çocuklar ihmal ediliyor.
    Edit: Köy Enstitüsü mezunları için "parlak beyin" denmiş; Köy Enstitüsü mezunu bir öğretmen tanıdım; Ne kadar parlak beyinli olduğunu anlamak adına düşündüm: ilkokulda öğrencilerle kendi ilgilenmek yerine nöbetçi öğrenciyi çağıran ve "Sen tahtaya bunları yaz." Bize de "siz de tahtadakileri deftere geçirin." Diyen ve öğrencileri bırakıp arkadaşıyla dedikodu yapan bir öğretmen. Ülkeye yararı yok; Zararı var bence. Ve sınıftaki Karadenizli çocuğa "Laz mısın?" Diye sormuştu; Çocuk "Evet" deyince, öğretmen: "Lazları hiç sevmem." Demişti. Etnik kökene göre çocukları ayıran bir köy enstitüsü mezunu ögretmendi. Kısaca sırf köy Enstitüsü mezunu olması, bir insanı parlak beyin yapmıyor. Bir öğretmen daha tanıdım; O köy enstitüsü mezunu mu; bilmiyorum; Ama iyi ve idealistti. Tek şanssızlığımız: O öğretmenimizin sonradan gelmiş olması. Kısaca köy enstitüsünden iyi öğretmenler de mezun olmuş olabilir; Fakat çoğu sırf köylü olduğu için mezun olmuş. Ve sanıldığı kadar parlak beyin de değiller.
    0 ...
  23. 429.
  24. Bu gün tarım hayvancılık falan ağlıyoruz ya hani, 500 bin sığır ithal ediyoruz falan...
    Neyse kime anlatıyorum
    1 ...
  25. 430.
  26. Devrim arabaları filminde '' Türkiye'de hiçbir başarı cezasız kalmaz'' repliğini anımsatmıştır.
    4 ...
  27. 431.
  28. Kızıllar'ın başını yaktığı olgulardan sadece biridir.

    Bu ülkede komunizm korkusundan demiryolları yerine karayoluna agirlik verildi.
    Yalniz kimse 200.000 km uzunluğunda ki ABD demiryollarının komunist sscb'nin iki (2) katı olduğunu sormadi (99.000+ km).

    Çünkü kızıllar geliyordu, koy enstitüleri, 5 yıllık kalkınma planları, toplumsal (kolektif) çalışma tümden komunist isi idi.
    2 ...
  29. 432.
  30. Günümüz türkiye'si neden bu kadar cahil, başarısız, kapatılması sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Tarlada çalışan çocuklar mozart'la tanıştı ve bi takım siyasetçi bunu yediremeyip o çocukları tekrar tarlaya sürdü.
    3 ...
  31. 433.
  32. iz tv'de belgeselini izlerken çileden çıktıgım skandaldır.

    allah ortadan kaldırandan razı olsun, belgeselin sunucusu övdükçe ben sövdüm mk.

    köy çocukları mozartla tanışmışmış, daha önce davuldan zurnadan başka ses duymamışlar duydukları ses ise flüt ahahahaha hadi piyano diyelim. keşke o dönem yaşasaydım da çocuklara bu eziyeti yapanın başında parçalasaydım o aletleri.

    mk özentileri, bu kadınlı erkekli kalma konusuna gelirsek, tüm alyans hareketleri aynı şeyi yapıyor zaten.

    mide bulandırıcı, bi de şunu yazayım ögrenciler enstitü ile birlikte bilmem neler neler yapmışlar sanırsın sıradan bir ilkokula falan gitse duvar öremeyecek resim yapamyacak gibi ahahaha.

    bir de bu ismet niye böyel saçmalamış ki, faşizmi incelemek için heyet gönderen atatürktende ayar yiyen bir insan böyle bir şeye nasıl izin vermiş.
    0 ...
  33. 434.
  34. Öğretmen lisesi meslek derslerinde adını sürekli duyduğumuz detaylı işlediğimiz konudur.
    2 ...
  35. 435.
  36. anadolu öğretmen liselerini de kapattılar!
    1 ...
  37. 431.
  38. KÖY ENSTiTÜLERi DOSYASI

    Sene 1891.
    izmir Buca'nın Kızılçullu bölgesinde bir okul kuruluyor.
    Amerikan Koleji.
    Misyonerlik faaliyetleri ile bilinen bu okul ilerleyen yıllarda bir mezun verecek.
    Bu mezun kim midir ?
    Adnan Menderes!

    Fakat Cumhuriyet ilan ediliyor.
    Atatürk bu…
    Durmuyor.
    Kolej binası satın alınıyor, kapatılıyor.
    Ve sanki emperyalizme nispet yaparmışçasına bu bina Köy Enstitüsü oluyor.
    işte karşınızda Kızılçullu Köy Enstitüsü…
    Atatürk devrimlerinin etkisini Ege bölgesine bir ışık gibi yayıyor.
    Ta ki Menderes gelene kadar…

    Daha sonra Köy Enstitülerini kapatılınca , zaman kaybetmeden vefalı(!) bir mezun olduğunu kanıtlıyor.
    Binayı NATO'ya yani Amerikalılara geri veriyor.
    Öğrenciler dört bir tarafa dağıtılıyor.
    Bu da yetmiyor…
    Kızılçullu isminin komünizmi çağrıştırdığı gerekçesiyle ve Amerikalı abileri rahatsız olmasın diye bölgenin adını Şirinyer olarak değiştiriyor.

    O gün bugündür Şirinyer'deki NATO Karargahının önünden ne zaman geçsem Amerikan Koleji mezunu Menderes'in sadakatini hatırlarım.
    *
    6 ...
  39. 432.
  40. mezarında yatacak yeri olmayasica adnan menderes tarafından kapatılan cumhuriyet kurumu..

    eğer kapanmamis olsaydı
    *köyden kente göç olmayacak
    *köylerde işsizlik olmayacak
    *toprak tarimsiz kalmayacak
    *1960 mayıs ve hatta 12 eylül darbesi olmayacaktı
    *öğrenciler sadece eğitim öğretim görecekti
    (ki köy endustrileri kapandıktan sonra okullar siyaset yuvası haline geldi)
    .
    3 ...
  41. 433.
  42. ince reis seçilseydi geri açacaktı. Evet.
    1 ...
  43. 434.
  44. nihal atsız'ın tabiriyle "komünizmin ve ahlaksızlığın" yuvası.
    0 ...
  45. 435.
  46. adnan menderes'in tabiriyle "kızlı erkekli zina yapılan yer".
    0 ...
  47. 436.
  48. orospu çoçuğu toprak ağası siyasetçiler ve abd baskıları ile önce kolu kanadı kırılmış ve daha sonrasında kapatılmış eğitim yuvalarıdır.

    kapatılmasıyla bu ülkenin geleceğini yitirdiği bir kurtuluş ışığıydı. bir okul değil, bir modern toplum, modern ekonomi ve bilinç devrimiydi.

    kapatılmasıyla daha köylü bile olmayı öğrenmeden kentlere dolan on milyonlarca cahil yığına dönüştük.

    şimdi hala istanbul'daki hayvan sürüsünün en az %80'i kentli olma bilincinden uzak...
    8 ...
© 2025 uludağ sözlük