bir ideolojiyi, insanı veya grubu sevmeye bilirsin ama iftira atmak inançlı biriysen günah, inançsız biriysen ayıptır.
Said Nursi, birinci dünya savaşı sırasında rus cephesinde savaşmış ve yaralanmıştır bildiğimn kadarıyla. Ayrıca güneydoğudaki milis güçlerinde de bulunmuştur.
o yüzden önce araştırın sonra saldırın. Sonra rezil duruma düşüyorsunuz.
O dönemlerde ya da biraz daha önce şehit olan nurcu varsa onlar da Türkler tarafından şehit edilen yunanlıların, Ermenilerin, ingilizlerin yanında savaşan nurculardır.
Zannetmiyorum Atatürk'ün yanında olsunlar. Atatürk. Nurcu. Yok abi bu iki kelime bile yan yana durmuyor. Nerde kaldı şahıs olarak Atatürk'ün yanında durmaları.
o esnada saidi nursi kürdistan teali cemiyetinin iki nolu kurucu üyesi iken savaşamamıştır yani mazereti vardır.
nurculukta ortalıkta olmadığından baştan aşşağı bomboş kümedir.
bugunde vatan sevmediklerinden savaşmazlar onun yerine polislik sınavında, kpss de falan soruları çalarak devlete sızmayı denerler.
rezil olunacağını bile bile, böyle yalan yanlış başlıklar ve entryler girilmesi bana çok cüretkar geliyor..
bazılarının, kendilerini ısrarla rezil etmek istediği başlıklardan birinin de bu olduğunu düşünüyorum..
nasıl mı? buyrun;
''I. Dünya savaşı öncesinde Bediüzzaman Doğu Anadolu'da kuracağı üniversitenin yani, ''Medresetü'z zehra''nın tahakkuku için çalışıyordu. I. Dünya Savaşı'nın başlaması Bediüzzaman'ın üniversite ile ilgili projesinin maddi şeklinin tahakkukunu imkânsız hale getirince şartların gereği olarak talebeleri ile Doğu Milis Gönüllü Alayını kurar. Van ve Bitlis cephesinde gönüllü alay kumandanı olarak Ermeniler ve Ruslara karşı savaşır. (Risale-i Nur, Mektubat, 2004, s.125-126) Cephede boş durmayarak ''Kur'ânın sönmez ve söndürülmez bir güneş olduğunu ispat eden, Kurân-ı kerimin lafzındaki icâzı gösteren ''işâratu'l- icâz'' isimli eserini telif eder. (Risale-i Nur, işâratul-icâz, 2006, s.23)
Bitlis müdafaasında pek çok talebesini şehit veren Bediüzzaman'ın ayağı da kırılınca dört talebesi ile Ruslara esir düşer. Ruslar da Bediüzzaman'ın Van, Culfa, Tiflis ve Klogrif üzerinden Rusya'nın Kosturma esir kampına sevk ederler. (içtimai Reçeteler, istanbul 1990, 1:28) Esir kampını bir medrese, iman ve irfan mektebi haline getiren Bediüzzaman (Risale-i Nur, Şualar, 451; Mektubat, 77) esir kampını teftişe gelen Rus orduları başkomutanı Grandük Nikola Nikolaviç'in önünde ayağa kalkmaz ve ''izzet-i islamiye'' dersi verir. (Risale-i Nur, Şualar, 431, 448) Daha sonra rus kumandanın izniyle, Tatar mahallesinde Volga nehrinin kenarında bir camide hem imamlık yapar, hem de iman dersi vermeye başlar. Burada uzun zaman yalnız kaldığı esnada iç âlemine yönelir ve kendisini ''Eski Said''den yeni Said'i inkılâp ettirecek olan değişimin temellerini atar. (Risale-i Nur, Lemalar, 234)
Bediüzzaman'ın esarette bulunduğu bu dönemde (1917) Rusya'da başlayan Kominizim ihtilali büyük bir karışıklığa sebep olur. Bu karışıklıktan istifade eden Bediüzzaman Kosturma'dan firar ederek Petesburg, Varşova, Viyana ve Sofya üzerinden istanbul'a gelir. 19 Şubat 1916 tarihinde başlayan ve iki sene dört ay ve üç gün süren esaret hayatı 24 Haziran 1918 (15 Ramazan 1334) tarihinde istanbul'a gelmesi ile nihayet bulur. 25 Haziran 1918 tarihli gazeteler Bediüzzaman'ın dönüşünü birinci sayfadan haber olarak verirler. (Tanin, 25 Haziran 1918) Bediüzzaman Kosturma'dan firar ederek istanbul'a geldiği zaman tam 40 yaşındadır.
Beidüzzaman 1918 yazında istanbul'a geldiği zaman Genelkurmay Başkanı Enver Paşa tarafından kahramanlar gibi karşılanır. Kafkas Cephesindeki kahramanlıklarından dolayı Harbiye Nezaretine (Genelkurmay) davet eder ve oradaki subaylara ''Şarkta Rus Kazaklarına karşı koyan Hoca'' olarak takdim edilir. Genelkurmay, Bediüzzaman'ı bir harp madalyası ve üç ay ellişer lira ikramiye ile ödüllendirir(Albayrak, Daru'l-Hikmetü'l-islâmiye, 186). Kendisine görev vermek ister. Bediüzzaman da ''ilm-ü irfana ait olursa kabul edebileceğini'' söyler. 13 Ağustos 1918 tarihinde islam ilimleri Akademisi olarak kurulan Dâru'l-Hikmetü'l-islâmiye'ye ordunun üyesi olarak sadrazamlığa Bediüzzaman'ı teklif ederler. (Risale-i Nur, içtimai Reçeteler, 1990, 1:29) Sadrazam (Başbakan) Talat Paşa ''Bediüzzaman büyük bir vatanperver, kahraman bir fedaidir. Millet ve memleket yoluna fisebilillah hayatını vakfetmiştir. Dâru'l-Hikmetü'l-islamiyeye namzettir ve layıktır'' diyerek oraya tayin eder. (Necmettin Şâhiner, Bilinmeyen Yönleriyle Bediüzzaman, 169)
not: alıntıdır lan.
çayınız kalsın, koymayın çay; tükürürsünüz siz o çaya..
verecek cevap bulamayıp, odasının bir köşesinde ağlamaktan başka bir seçeneği kalmayan fikir yoksunlarının ve bizim de ''insan olun biçareler'' çağrısını dile getirmekten başka bir seçeneğimizin kalmadığının, onlar adına ümitsiz, bizim adımıza üzücü bir resmidir.
onlar ve biz, yani;
"Evladım bu ülkede sağcı, solcu; ilerici, gerici yoktur... Namuslular ve namussuzlar vardır... Siz namuslulardan olunuz... Göreceksiniz, çok kalabalık olacaksınız..." cemil meriç
bomboş kümedir. nurcu ahlakının da apaçık ispatıdır.
1921'de sakarya meydan muhaberesi yapılırken, 1922'de büyük taarruz gerçekleşirken, cici hocanız ve bebişleri ingiliz işgalindeki istanbul'da, son osmanlı kırıntılarından mevki dileniyorlardı.
tarihler ortada, sakarya meydan muharebesi verilirken, inönü'de, büyük taarruz esnasında nerede ne yaptığınız kabak gibi ortada.
hepsi camide saklanıyordu ya da işgal gücü komutanlarına biz türk değiliz müslümanız türkleri öldürün allah razı olsun diye yalakalık yapıyorlardı.
şu an bile güneydoğuda şehit düşenlere bakarsanız ağırlıklı mersin adana hatay antep osmaniye ve kilistendir,hepsi de yörüktür.yörüklerin cemaati olmaz allah kuran peygamber başka da birşey tanımayız.
çanakkale savaşı'nı kazandıran "yeşil sarıklılar"a bile inanan insanları nurcuların kurtuluş savaşı'na katılmadığına ikna edemezsiniz. boşuna uğraşmayın.
bilindiği üzre kurtuluş savaşı döneminde dinci kesin osmanlı taraftarı olduğundan sözüm ona osmanlıyı kurtarmak için savaşmışlardır. ama heyhak osmanlı tarih olup türkiye cumhuriyeti devleti doğunca küllerinden bu kez de yeni ülkeye düşman olmuşlardır... isterse milyonlarca şehit versinler o savaşlarda neticede kendi ülkesine/devletine/tarihine düşman olan bu nursuz tayfanın varlığı dahi büyük bir felaket ve bu ülke için talihsizliktir.
o dönemde atatürk'ü deccal ilan edip, ülke genelinde halka provakasyon yapıp, tutuklama emri çıkattırmakla meşguldüler. abileri ingiltere'nin götlerini yalıyorlardı.
100 sene geçti hala rolleri değişmedi şimdi de ingiltere o işlerden elini eteğini çekti, tahtını abd'ye devretti. şimdi de abd'nin götünü yalıyorlar, ülke menfaatine yarar sağlayan tüm kişileri ergenekon adı altında içeri alıp, " bunlar hain " diyorlar.
aynısını atatürk'e de demişti bunlar. gerçi hala diyorlar ve atatürk'ten nefret ediyorlar.
olabilmesi tarihsel olarak imkansız olandır. cehalet ifadesidir. saçmalamada zirveye oynamaktır. yaşar paşa başbakanla anlaştı muhtıra verdirdi diyen kılıçdaroğlu ile aynı mantığı taşımaktır.
tarihi cumhuriyet gazetesinden öğrenen yazar iddiası.
Ruslara karşı Said i nursi sohpetlerini bırakarak öğrencileri ile şimdi vatan için savaşma vaktidir fikri ile cepheye düşmüş ve esir bile alınmıştır.
enver paşa bu hareketinden dolayı Said i nursi yi yere göğe sığdıramaz.
ben hakaret edeyim de nasıl edersem edeyim modunda yaşayanlar, kuru derelerde boğulmaya devam ededursun, nurcular vatanları için gece gündüz çalışmaya devam etsinler.
sonuç: (bkz: it ürür kervan yürür)