sanki babamın memleketi gibi, ayrılırken '' yine gelmeyi nasip etsin allah '' diye dualar ettiğim, hüzünlendiğim, kavuşunca babamın memleketine kavuşmuş gibi sevindiğim, sonsuzluk hissi veren dümdüz ovalarıyla, canım efendim mevlanamla, efendimin efendisi şems-i tebriziile dolu dopdolu bir il. orda bir konya var uzakta.işte o hepimizin konyası bence. hem kavruk, hem heybetli. ikisi bir arada.
"Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
ister kafir, ister mecusi,
ister puta tapan ol yine gel,
bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,
yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel..."
söylemine karşın siyasi iktidarlar tarafından yıllarca yasaklanmış ve bir öcüymüşcesine korkulan şehir ilan edilip "gel" melerin engellendiği ve halen de üzerine yaftalanmış kötü veya kötü olduğu düşünülen etiketleri atamayan şehirdir. halbuki bir zamanlar tüm dünyanın geldiği bir şehirdi.
konya ya sallayanları merak ediyorum , acaba kaç şehir gördüler ömürlerinde, sanırsınız paris te londra da yaşadılar, flarmoni konserlerini hiç kaçırmazlardı..)) şehirleri tasvir ederken üretebildikleri tek şey bar , pavyon , ve cami sayısı, bunların çoğuda nüfusu 100 bini geçmeyen şehirlerde yaşayan (anadolu çocukları)o yobaz bağnaz dediğiniz insanlar bile bu kadar küstahça yorum yapmazlar ( anlayana )
mevlana diyarı olarak bilinen ve neredeyse bütün eserlerinin selçuklulardan kaldığı geniş bir ova üzerinde kurulmuş şirin bir şehir. bir de milletvekil sayısı 16 dan 14 e düşürülmüştür.
çocukluktan yıllar sonra tekrar gidiceğim şehir.eski anıların film şeridi gibi gözümün önüne geldiği şu anlarda yaşadığım mahallenin yeni yüzünü görmeyi heyecanla beklediğim, birlikte büyüdüğüm kuzenlerimi ve kardeşimi orada bırakıp, ağlayarak döneceğim şehirdir.
ana kampüsün karşısında bosna hersek adlı bir mahalleye sahip olan şehir.
türkiyenin sayılı büyük mahallelerinden olan bu yerin çoğunluğu öğrencilerden oluşmaktadır. mahalle diye tabir edildiğine bakılmamalı, cidden ayrı bir belediye olacak kadar büyük alana ve nüfusa sahiptir.
18 saatimi geçirmiş olduğum konya'da dikkatimi çeken en belirgin özellik buydu. her fırsatta dindar olduklarını öne süren insanların kişinin yanındaki bayana (şehri tahmin ettiğinden dolayı gayet kapalı giyinmiş) üstelik ramazan ayında hiç insan görmemiş gibi bakmaları dehşete düşürdü.
ayrıca, seferi olmamdan dolayı oruç tutmadığımdan konya üniversitesi'nin kuytu köşelerinde sigara içmeye çalışırken insanların bakışları boynuma "seferiyim" yazılı pankart asmayı düşündürdü.
bunun yanında esnafın yardımseverliği de yadsınamaz bir gerçekti. saolsunlar.
edit: tamam sen aç değilsin akıllım.
edit 2: bir gün başka bir kentte sana da misafirperver davranacak birileri de olur belki. (bkz: alma mazlumun ahını)