yarın canın deli gibi sigara isteyecek. buna karşı koyman lazım. çünkü sen de biliyorsun ki sigaradan nefret ediyorsun. sigara içmek istemiyorsun. sigaraya para vermek istemiyorsun. ağzında bıraktığı tadı sevmiyorsun. üstüne sinen kokuyu sevmiyorsun. sende kusma isteği uyandırıyor sigara. sigarayı sevdiğini düşünüyorsun ama aslında öyle değil. sigara olmadan zevk alamayacağını düşünüyorsun ama aslında öyle değil. sigara olmadan yıllarca yaşadın ve en güzel anıların o zamanlardı. artık koku bile alamıyorsun. koku hafızanı kaybettin. cebine tamamen zarar. bir sigara 12 lira oldu. direnmelisin. sigara içmezsen ölmezsin ama içersen ölürsün. günde 1 pakete çıkardın. eskiden bir paket iki gün giderdi. bugün de sigara içtin, dayanamadın. günün sonunda eline ne geçti? içmeseydin farklı biri mi olurdun, daha kötü biri mi olurdun? hayır. daha iyi bir olurdun. paran cebinde kalırdı ve sağlığın git gide bozulmazdı.
kalbine arada bir ağrı giriyor ya, büyük ihtimalle sigaran.
ciğerlerin yanıyor ya, bak işte bu kesin sigaradan.
koku alamıyorsun. sabahı ve geceyi, yağan yağmuru ve toprağı koklayamıyorsun ya, işte bu da sigaradan.
her seferinde, bu sefer bırakmaya hazır değilim dedin. kaçıncı sefer oldu bu? 30 belki. her seferinde aynı bahane ile sigaraya devam edilir mi? doğru zamanı bekleyerek daha kaç yıl sigara içeceksin? doğru zaman gelmeyecek. şimdi bırak. yarın canın çok sigara isteyecek biliyorum. sarhoş gibi olacaksın sigarasızlıktan biliyorum fakat dayan. değmeyecek buna çünkü. bugün değmedi, yarın da değmeyecek. o sigarayı içme yarın. bana güven. sigarayı bırakmak bir fedakârlık değil, sigara içmek bir fedakârlık. parandan fedakârlık, sağlığından, çok değer verdiğin koku alma duyundan ve en önemlisi zihin kabiliyetinden fedakârlık. yarın canın çok sigara istediğinde bu yazıyı açıp oku ve lütfen kendine yenik düşüp o sigarayı içme.
uzun zamandır konuşmadık. kayıpların oldu. kazançların oldu. yaşıtın insanlar ölmeye başladı. hayat artık daha sert ve gerçek gelmeye başladı. hiç geçmeyen ağrıların var uzun zamandır. eskiden kemiklerindeydi o ağrılar. o zaman çok sıkıntı yoktu. artık içinde. artık sıkıntı var.
yaşlanıyor musun, yaş alıyor musun, yaşını umursamadan büyüyor musun yoksa kızınla birlikte yeniden mi çocuklaşıyorsun? zor soru gerçekten. cevabın yok çünkü 36 yıldır hala neresinde duruyorsun bu hayatın tam karar veremedin.
galiba yaşlanıyorsun çünkü artık tahammülün yok aptallara, saygısızlara, ahlaksızlara, kaba saba yaratıklara. hayata senin baktığın yerden bakmayan herkese aşağılık şeylermiş gibi bakıyorsun. belki de bakmıyorsun kim bilir.
galiba ölüyorsun. 20 yıldır tanıdığın, aynı işi yaptığın, aynı kaptan yemek yediğin, su içtiğin arkadaşın yeni öldü. aynı yaştaydın onla. onun da çocukları vardı. onun da hayatı daha yeni başlamıştı bu koşuşturmaya. daha geçen gün abant'ta donmuş gölün üstünde yürüdünüz o adamla. daha geçen gün dükkanına hayırlı olsun demeye gittin. daha geçen gün yanındaydın. daha geçen gün yanındaydı. artık yok. belki bundan korkuyorsun.
belki de gençleşiyorsun, hatta çocuklaşıyorsun çünkü artık kızın var. hayata dair taptaze, süt kokan umutların var. yeniden doğduğun bir hayat başlıyor kızın için. her gün kapıya koşarak gelen, sana sarılan, öpen, akşam kanepeye uzanıp televizyon izlemene müsaade etmeyen bir mucize getirdin bu dünyaya. onun macerası yeni başlıyor. senin görevin bundan sonra o koşarken elinden tutmak, tökezlediğinde moral vermek. düştüğünde kaldırmak değil, kendi başına kalkıp eskisinden daha güçlü olmasını sağlamak. kızına kılavuz olmak. ona yol çizmek değil, çizeceği yola karar vermesini kolaylaştırmak. belki bu zor geliyor sana. belki bundan korkuyorsun.
Hata yapma demeyeceğim.
Hata yapmadan önce onun sana neler getireceğini biliyordun.
Anlık zevkler senin için önemliydi.
Sana göre hayatın anlamı;
Yeni şeyler öğrenmek
Zevk almak ve
her duyguyu yaşayıp deneyimlemekti.
"Para her şey değil" demeyeceğim.
Para olmayınca neler olduğunu, daha doğrusunu nelerin olmadığını gördün.
"iyi düşün iyi olsun" demeyeceğim.
iyi düşününce hayatın seni nasıl şaşırttığını, nasıl hayalkırıklığı yaşattığını öğrendin.
Sevgili kendim ve okurlar;
Kendime ve Size sadece "her ihtimali düşün" diyeceğim.
Her şeyi hesaplayınca, hayatın bir oyundan ibaret olduğu gerçeğini ve elinizde bu oyunun bir klavuzu olduğunu anlarsınız.
Her sene kendime “harekete geç, harekete geç” diyorum ama yaptığı bir şey yok ibnenin. Olm adam ol adam, kendine gel, bırak şu tembelliği. Şaka şaka beni dinlemeyeceğini biliyorum, sana burdan kınamalarımı gönderiyorum. Ne istiyorsan onu yap.
Hayatında çok şey atlattın. Zor sınavlardan geçtin. Yılmadın, yıkılmadın. Hep birşeylere tutundun. Geç olsa da herşeyin ve en önemlisi de kendi değerini anladın. Artık bundan sonra sadece kendini ve aileni düşün. Ve sadece inan. inan ki hayatın güzel geçsin. inan ki bu hayat sana güzellikler getirsin. inan ki etrafın mutlulukla dolsun, taşsın.
Sana yazacak tonla cümlelerim var kendime not, ama sana hiç bir şey anlatasım yok. Sadece kendime yine bu durumda olduğumu hatırlatmak için,sonrasında bu tarihi görebilmek için kendime not bırakıyorum.
Birine kızdıktan 5 dakika sonra gönlünü almaya çalışırsan daha çok kırarlar ponçik kalbini. Silkin, kendine gel. merhameti her zaman yanında taşı ama bunu kullanırken cömert davranma. Beklentini düşür ve hayatın yoğunluğu içinde kendine zaman ayır. Öpüldün canım kendim.
şu anda, teknik olarak pazar, pratik olarak cumartesi gününden yazıyorum. yani toparlayayım, saat 01:13. cumartesi gecesi diyebileceğimiz şekilde yani. genel olarak, hayatı günümüz koşullarında 80 sene olarak baz alırsak(o da maksimum), hayatımda kendime oluşturacağım düşünsel,maddi,manevi, her alandaki temelin şu zamanlar tuğlalarını atığımı hissediyorum. günden güne fikirlerim, ideallerim ve perspektifim değişiyor, gelişiyor. mod olarak çok değişken bir grafiğim var-belki de içerisinde bulunduğum yaş grubunun(20-25) özelliğidir-. aynı gün içerisinde 2-3 saatlik periyodlar halinde çalışkan-salıvermiş-hayat dolu-pesimist-sevgi böceği-kötülere karşı kin dolu-batsın bu dünya gibi hashtagler arasında volta atıyorum. bu belki benim suçum, belki de olması gereken. çünkü dünya ve dünyanın barındırdığı oksijen varlığı sayesinde bizlere mümkün kıldığı hayat, çok karışık. amaan be ömer, sen mi kurtaracan dünyayı.. dediğini duyar gibiyim. ama olmuyor işte, kayıtsız kalamıyorum. çünkü dünyayı bok götürüyor, insanın insana tahammülü yok; tahammülü geç, yaşamak gibi basit bir faaliyette bile bu iki ayaklılar birbirine destek olacağına nasıl iyi bir çelmeyle diğerini düşürebilirim derdinde. birileri süt banyosu yapacak diye birileri aç kalmak, hadi o kadar da dramatize etmeyelim de yemek yiyebileceği, barınabileceği bir para karşılığında modern kölelik yapmak zorunda. ne bileyim, ülkede zihinsel engelli 22 yaşında bir kız 5 kişinin tecavüzüne uğruyor ve mahkeme, kızın bu esnada bağırmadığı gerekçesiyle rızası olduğuna kanaat getiriyor ve sanıklar salıveriliyor. umudum var mı? eh işte. en azından şunu söyleyebilirim, kafamın içinde bir senaryo var. bu senaryo ütopya olarak nitelendirilebilir ancak kavramsal olarak tam da öyle sayılmaz. çünkü alice harikalar diyarı hayal etmiyorum, sadece mümkün olanlar dahilinde en iyiye yakını hayal ediyorum. bunu gerçekleştirmek veya gerçekleşmesi yönünde 1 adım atabilmek için de en azından bir şeyler yapacağım. tek bildiğim bu.
edit: allah askina kim - ledi amk guzel guzel umut temali seyler yazmisim illa trolluk mu yapalim yani