Hayatımda iki kere bu hataya düştüm hep kaybettim, ben hayatı kendi kafamda oluşturğum kalıplara sokmaya çalıştım sığmadı tabi. Kısacası olacağı varsa olur olmayacaksa bellidir en baştan, biliyordun zaten... niye onu hayatının merkezine korsun ki bir daha yapma bunu.
Geçecek sabret.. Biliyorum, iyi şeyler olurken zaman ne kadar hızlı geçiyorsa kötü şeyler karşısında bir o kadar duraksıyor.. Ama geçiyor, bitiyor.. Bu da geçecek, bu da bitecek.. Bisikletten düştüğün izi göstermen kadar kolay olmuyor ruhundaki izleri göstermek.. Korkuyorsun.. Aynı yerden acıtılmaktan korkuyorsun, farkındayım.. Gülerek bahsedemiyorsun.. Bahsedilmiyor.. Bahsedilmeyecek de.. Ama geçecek..
mevzu bahis sen olduğunda zinhar yanlış olan şey, bir başkasında "aaa canım ne varmış" olabilir. bir daha annenin doğrularına göre hareket etme Çünkü onlar zamana ve şahıslara göre değişken. değişmeyen tek şey senin içinde kalan düğüm. yapma.
Kendini gereksiz yere, gereksiz zamanlarda, gereksiz insanlar için yoruyorsan; en gerekli zamanda, en değerlinin sadece kendin olduğunu, çok gereksiz bir acıyla anlarsın.
bir daha orta yaş üstü lokal tarzında yerlerin adına kanıp arkadaşlarını gaza getirip kahvaltıya gitme. bu ne amk emekli amca ve teyzeler günü herhalde.
not: onları küçümsediğimiz için değil sadece buraya ait olmadığımız için.
seni düşünen, seni hiçbir çıkarı olmaksızın seven bir arkadaşın dün sana telefonda "senin için üzülmüyorum" dedi ve mantıklı bir açıklama yaptı. haklıydı. 10 sene boyunca bir hayale kapılan benim. hani 6 ay falan tanıyamamış olabilirsin birini ya da olmadı 1 sene ama sonrasında tanırsın ve 10 sene boyunca göz yumduğun her şey artık senin hatandır. yani benim hatam...zamanında sınırları çizememek, karşı tarafa duracağı yeri gösterememek benim hatam...sevgisi bana olan ihtiyaçlarından ibaret olan birinin beni gerçekten sevdiğine inanmak, inanmayı istemek benim hatam...herkesin daha hiç görmeden olumsuz fikir yürütebildiği birine benim at gözlükleri takarak bağlanmam da yine benim hatam.
arkadaşının dediği gibi kimse kimseyi sürekli sevecek diye bir kural yok...oysa ben sürekli ve artan oranda sevdim. kimi sevdim? niye sevdim? beklentim neydi? sevgim, ne lüks yerlerde yenilen yemeklere, ne de verilen pahalı hediyelere bağlı oldu. hatta paraya ya da mevkiye endeksli olmayan, zamanımızda saflık diye tanımlanabilecek, suistimale açık bir şekilde seven benim. hani öl dese ölecek kadar mantık dışı bir sevgiydi bu...
hayatta hepimiz bir şekilde imtihan ediliyoruz. bu öyle önceden kitap okuyup, test çözüp de hazırlanılacak bir imtihan olmuyor ne yazık ki. çoğu kez hazırlıksız yakalanıyoruz, çoğu kez hiç bilmediğimiz, tanımadığımız duygularla baş etmek zorunda kalıyoruz. ve evet sabrımızla sınanıyoruz. ve yine evet düştüğümüz yerden kalkıp kalkamadığımıza göre sınavda başarılı sayılıyoruz.
sen de imtihan oldun, hem de en sevdiğinle sınandın...aslında bile bile lades dedin, bir mucize bekledin ama mucizeler sadece masallarda...sana 10 yıl boyunca okunan "ben seni seviyorum" cümleleriyle süslenmiş bir masal vardı ve sen o masalı her seferinde büyük bir zevkle dinledin, yüreğin sana "bu masala inan, inanmak seni mutlu eder" dedi inandın. artık masal bitti. gökten öyle 3 elma falan da düşmedi, düşen sen oldun. ayağa kalkmak zorunda olan da sensin. senin düşüşünü izleyenlere ne mi olacak? hayat onlara her şeyin tersini gösterecek kadar uzun...
sana dün gece bir telefon konuşması sonrasında bunları düşündürecek kadar mert, maymuna gözlerini açtıracak kadar objektif bir arkadaşın olduğu için şanslısın.
Bir şeyler güzel gidiyoe bir yandan mutlu oluyordum tabi ama yine ekstra ekstra problemler. Yine eskiye dönüyorum sanırım, çok sıkıldım çok bunaldım bu günlerde. Yine bir şeyleri yolunda götüremedik ya ne diyeyim.