kemalizm

entry1538 galeri115
    74.
  1. ideoloji ya da doktrin olmayan politik/ekonomik/kültürel eylem çeşidi. özünde modern geleneğin yatması itibariyle muhafazakârlaşmaya meyillidir.
    1 ...
  2. 75.
  3. 76.
  4. ab ve abd nin bir turlu icine sindiremedigi ideolojidir kemalizm. onun icin bunu yipratmak icin akilsiz kuklalarini kullanir. cunku ab ve abd ezik ve aptal turk halkini istiyor. ayni ulkemizde cok bulunan kemalizmi icine sindirememis koyun tipi insanlar gibi onlar bu ulkede fazlalistikca ab ve abd daha cok bizi ezebiliyor daha cok kucagina alabilliyor.
    2 ...
  5. 77.
  6. abbas kiarostami'nin taste of cherry filminde yaşlı bir adam şöyle kısacık bir hikaye anlatıyordu:

    bir türk doktoru görmeye gider. ve ona der ki: "doktor bey, vücuduma parmağımla dokunduğumda acıyor, başıma dokunsam acıyor, bacaklarıma dokunsam acıyor, karnıma, elime dokunsam acıyor".
    doktor onu muayene eder ve sonra ona der ki:
    "vücudun sağlam, ama parmağın kırık!"

    alakayı şöyle kurmak istiyorum başlıkla. başımız, kolumuz, elimiz aksıyor milletçe. demokrasi diyoruz, sivil siyaset diyoruz, kürt meselesi diyoruz, tutturmuş bir laikliktir gidiyoruz. bunların sebepleri üzerine kafa yoruyor, çözüm önerileri düşünüyoruz. ama parmak kırık, önce şunu bir görelim. çimento bonapartist temellerle karıldığı için baskıcı ve tahakkümperver. kemalizmin hem bu militarist yumruğu beslediğini, hem cumhuriyet döneminden bu yana kürt meselesine kemalist tezler çerçevesinde hatalı yaklaşıldığı için durmadan beslenen sorunun bu noktaya geldiğini, hem taassubun illa ki terakkiye mani olduğunu ve "gelişmekte olan" sıfatı ardına tıkıldığımızı, hem kemalizm'in şu tartışmalı kuratör hanru'nun da dediği gibi milliyetçi ideolojinin evrensel hümanizmin benimsenmesine aksi yönde işlediği ve toplumsal bir elit önderliğindeki ekonomik ilerlemenin toplumsal bölünme ürettiğini görmek lazım. önce parmağın kırık olduğunu farkedersek teşhisi doğru yere koyarsak problemin çözümü hızlanacaktır. başka uzuvlarımız neden ağırıyor, neden aksıyor gayet açık. şu dogmatik ilkeler bütününü aşıp tarihin resmi yazıcılığını terketmediğimiz sürece, ve tapınma seanslarımızın getirdiği bu kof resmi ideolojiyi sırtımızdan atamadığımız sürece daha çok doktor doktor gezeriz gibi geliyor.
    0 ...
  7. 78.
  8. son dönemde boku çıkarılmış sözde ideolojik akımdır. Kemalizm diye birşey yoktur. Rant elde etme çabası ve çıkar mücadelesi vardır.

    Bulutlar yukarıda kavga ediyor, yağmur bizim üstümüze düşüyor...
    2 ...
  9. 79.
  10. bir kısım insan tarafından kambur olarak görünendir. kambur olarak görme sebebleri ise akla mantığa yatkındeğildir. atatürk'ün düşünceleri ve izlediği yol sıfırdan hatta sömürge haline gelmek üzere olan bir imparatorluktan tam bağımsız bir ülkeye dönüştürdüyse bizi , asıl kambur bugünümüze neden olan , neredeyse tekrar sömürge haline getiren insanlardır. yani insanların dangalaklığını bir ideolojiye yüklemek hele hele yanlış uygulayanların varlığını göre göre bunu yapmak büyük bir şuursuzluk olacaktır.
    kemalizm bu ülkeyi sömürge haline getirmeye çalışanların baş düşmanıdır. birisi çıksın ve somut olarak kemalizm şu yönden gelişmemize engeldir desin.ulus devlet ilkesi midir sizi rahatsız eden , tam bağımsızlık ilkesi midir? bu ilkeler kemalizm'in temelini oluşturmaktadır.
    milliyetcilik ilkesi hümanizmin gelişmesine ters miş.eğer ortalıkta milliyetciliği kafatascılık olarak algılayan idrak yolları tıkalı insanlar varsa , suç onlara ilkeyi yanlış empoze etmeye çalışanlardadır ; ancak bundan daha kötü olanı buna hizmet edip bir ülkenin bağımsızlığından rahatsız olanların bu sebeble dillenmeye başlamasıdır. sizler milliyetcilik ilkesinin sadece türkiye cumhuriyeti için mi geçerli olduğunu sanmaktasınız anlayabilmiş değilim. en hümanist geçinen ülkeler dahi bu ilkeye sıkı sıkıya bağlılardır ki bu sinemalarından , müziklerine , siyasetlerine her alanlarına yansımıştır.
    köylü milletin efendisidir deyip osman ağa'nın öküzünün peşinde koşan bir insan için elitlikten , burjuvadan bahsetmek de ayrı bir mantıksızlıktır. ancak mustafa kemal atatürk'ün o zamandan gördüğü bir gerçek vardır ki bugünü ve bu eleştirilerin sebebini gayet net açıklamaktadır ; biz bugün burnumuzdaki öküze sahip çıkamıyor , adamın tek geçim kaynağının elinden alınmasına engel olamıyorsak , türkiye'nin bir diğer ucuna nasıl engel olacağız? eminim ki erken ölmeseydi buna da engel olacaktı , ama malesef o'nun gibi bir insan öyle kolay kolay gelmiyor.
    çok basit bir örnekle cumhuriyet kurulduktan sonra atatürk'ün ölümüne kadar kurulan suni tohumlama istasyonlarının sayısı 50 ye yakınken ki türkiye bir tarım ve hayvancılık ülkesidir , atatürk'ün öldüğü gün bunların açılımı durdurulmuş hatta açılanlarda kapatılmıştır. tam bu sebeblerle çiftlikler entegre olamamış , bir invitro fertilizasyonun türkiye'ye gelmesi 60 yılı bulmuştur.
    bunlar gibi sürüyle örnek mevcuttur, ama bunları isteyen her göz görür , kemalizm ve türkiye üzerine oynanan oyunları görmek için de uzman olmaya gerek yoktur. bazı insanlar kemalizme dolayısıyla türkiye'ye zarar vermek amacıyla kemalizmin yanlış uygulamalarına zemin hazırlamıştır.
    kemalizm bu ülkeyi geriye götürmeye çalışan herkesin ayağına takılacaktır. tam da bu sebeble saldırılar gün geçtikce artmaktadır. bazı uyanıklar eleştirmeye kalkarken alternatif sunmanın yanına bile yaklaşamamışlardır. zannedersin her gün savaşır , vatan kurtarır , devlet kurar.
    devlet kurmak ve yönetmek bilgisayar oyunlarından çok daha farklıdır.ilkesiz devletler de yok olmaya , sömürgeye dönüşmeye mahkumdur.
    tam bağımsızlık ilkesi size hangi noktada batmaktadır?
    1 ...
  11. 80.
  12. atatürk ün ilkeleri ve uygulamalarından oluşturulmuş doktrindir.
    dahil olmaktan gurur duyulması gereken insanlardır. ilkelerini benimsediği insan * öyle bir devlet kurmuştur ki, dünyanın en zor coğrafyasında yıllardır, gelişerek ayakta kalmıştır.
    (bkz: türkiye cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır)
    1 ...
  13. 81.
  14. * yerini özgün ve reel demokrasiye bırakması, sahneden çekilmesi, elbette, gereken, lakin gerçek hakimiyet olan erki millete bırakmamakta direnen bir kısım faydacı aymaz sömürgen'in buna hiç de yanaşmamasından ötürü daha takriben yirmi yıl beyinlere zerki, solcusuyla sağcısıyla aziz milletin üzerindeki hakimiyeti devam edecek olan kurgu.
    0 ...
  15. 82.
  16. en azından, semiyotik* denen mükemmel linguistik altbilimdalından haberdar olan her er ve dişi kişinin, kemalistlerin kullandığı 'cumhuriyet ilelebet payidar kalacaktır' ve sair sözedimsel kök klişelerle kast ettiklerinin; 'bizim erkimiz, yani; biz elitist zümrenin bu milleti domine edip aldatması, millet iki lokma ekmek için sürünürken soyut ve somut erk-makam getirilerinden nemalanması devam edecektir; siz bu sözlerle piyon olun avunun, eğlenin...' alt metinsel ifadelerinin olduğunu pek fazla zorlanmadan idrak ve tefrik edebileceği donuk sistem... bilmek görmektir, agah olmaktır neticede. bilgili olmak için ilgili olmak ve her görüşü okumak lazımdır secgili sözlük. bunları götümden uydurmuyorum, zaman abonesi değilim, en soldan en sağa herkesi okuyan anlayış ve birikim meftunu sıradan biriyim, ki bunları çok samjimi olarak ve kimseye kat'iyetle angaje olmayan kısmen de ehli dünya denebilecek, keyif düşkünü biri olarak belirtiyorum. bi' uyan be sözlük. yalan söyleniyorsun, ama söylenmiyorsun bile, uyu(tulu)yorsun...
    (bkz: uyan ey gözlerim gafletten uyan)
    0 ...
  17. 83.
  18. eleştir(il)mesi aymazlıktır, terbiyesizliktir; yasa adını alan insan özgürlüğünü ve özgünlüğünü tu kaka'layan metinlerin kesiğini yemektir. kemalist olmamak aymazlıktır, dombililiktir, otoriter, sıkıcı dersi iplemeyen piç öğrenci olmaktır. eleştirmeyin, biat edin diyorum hala gülüyorsunuz ipneler!
    0 ...
  19. 84.
  20. askeri ve sivil bürokrasi iktidarının ideolojisidir, ve fena bir kamburdur. parlemento tiyatrosu ile gizlenen ordu diktatörlüğünün adıdır.

    türkiye benzeri üçüncü dünya ülkelerinin neredeyse hepsinde benzer oligarşik sınıf egemenlikleri görülmektedir, dolayısıyla benzer ideolojiler egemen ve resmi ideoloji olmaktadır.

    kemalizmin dayandığı sınıf, ordu ve ordunun toplum ile olan ilişkisini halletmede aracısı olan sivil bürokrasidir. bu noktada güçler ayrılığı iddiasının bir inandırıcılığı yoktur. hiçbir kurum, tsk ve kemalist ideolojiyi karşısına alamaz. en güncel örneklerden bir tanesi şemdinli iddianamesini yazan savcının görevine son verilmesidir. darbeler ve 28 şubat ise parlementer sistemin sınırlı bir alan içinde faaliyet göstermesine izin verildiğinin açık bir kanıtıdır.

    kemalizm bağımsızlıkçı bir ideoloji de değildir. koca bir yarı sömürge içerir. ve emperyalist zincir içerisinde ona biçilen çevre ülke rolünü başarıyla oynamaktadır. israil ve abd ile sayısız askeri ve sivil anlaşma mevcuttur. bir nato üyesidir türkiye.

    kemalizm, diğer bütün azınlık diktatörlüğü ideolojileri gibi iktidara geldiği andan itibaren geçmişi çarpıtan, inkar eden ve kendine göre tekrar tekrar yazan bir ideolojidir. eğitim sistemindeki ağırlığı ve diğer üst sınıflar ile olan ittifakı sayesinde 80 yıl yıkılmadan ezebilmiştir alt sınıfları.

    kemalizm son derece milliyetçidir. devlet eliyle organize edilen büyük bir zorunlu göç ile kendi içinde eritemeyeceği farklı sesleri dışladıktan sonra, potasında türkleştirmiştir anadolu insanını. kurtuluş savaşı olarak isimlendirilen savaşı yunanistan kazansaydı ve anadoluyu kontrolüne alsaydı, bugün hararet ile kemalizmi savunan insanlar, aynı hararetle helenizmi veya onun bir varyasyonunu savunacak, ne mutlu yunanım diyene diyecekti. aynı şiddetle osmanlı devletini ve türkleri barbar olarak niteleyip kurtuluş savaşına kurtuluşu barbar türklerden kurtuluş ve anavatana kavuşmak olarak tanımlayıp gene kurtuluş savaşı diyeceklerdi.

    bunların dışında, sanayileşme, okuryazarlık oranı gibi toplumsal gelişim kalemlerinde gösterilen sıçrama, bir ideolojinin sınıfsal eleştirisinde yer sahibi olmadıkları için övünülecek şeyler değildir. örnekle açıklamak faydalı, nazizmin veya stalinizmin başardığı endüstriyel büyüme oranlarını dünyada çok çok az ülke başarabilmiştir.

    2000lere gelindiğinde küreselleşen sermaye ve ab projesi, kemalizmin kapalı sınırları içinde kurduğu tartışılamayan iktidarını sallamaya başlamıştır. belki ekonomik olarak toplum içindeki gelir dağılımı daha da kötüye gidecektir ancak eğitim sisteminden kemalizmin sökülüp atılması ve özgür düşünceye daha yaklaşabilen insanlar ile yaşamanın değeri ölçülemez.
    4 ...
  21. 85.
  22. eleştirel olarak ele alındığı çalışmalar için
    (bkz: paradigmanın iflası) zamanında toplatılmışlığı vardır bu kitabın.
    (bkz: kemalizm sol değil)
    1 ...
  23. 86.
  24. Biz artık o ulus değiliz-Ahmet Altan

    Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda biz koca bir imparatorluğu kaybettik.

    Elimizde, Urfa, Antep civarında Fransızların, istanbul'da ingilizlerin, Ege bölgesinde de Yunanlıların bulunduğu bir Anadolu kaldı. istiklal Savaşı'nda bu güçleri püskürtüp Anadolu'yu bir bütün olarak geri aldık. Anadolu'yu almak çok önemliydi elbette ama önemli ölçüde toprak kaybettiğimiz de bir gerçekti.

    Bugünkü durumla kıyaslayarak anlatırsak sanırım durum daha berrak anlaşılır.

    Bir savaşta bütün Türkiye'yi kaybettikten sonra Marmara Bölgesi'nin bazı kısımlarında bulunan düşmanı püskürterek Marmara'yı kurtardığımızı düşünün. Marmara'yı kurtarmak hiçbir şeyi kurtarmamaktan daha iyidir elbette. Ama bu, bütün Türkiye'yi kaybettiğiniz gerçeğini değiştirmez. Koskoca Osmanlı'yı kaybedip Anadolu’yu kurtarmak da, Türkiye'yi, kaybedip Marmara'yı kurtarmak gibiydi.

    Mustafa Kemal yönetimi, halkın moralini ayakta tutabilmek için iki şeyi birden yapmak zorundaydı. Birincisi, kaybettiklerimizi unutturup, kazandıklarımızı abartmak... ikincisi, bizi yenip neredeyse bütün topraklarımızı alan "düşmanları" aslında bizim yendiğimize ve herkesin bize "düşman" olduğu bir dönemde bu "başarıyı" elde ettiğimize insanları inandırmak.

    Bunu yaptılar.

    Ama bu o kadar kolay yapılabilecek bir şey değildi. Halkın bütün hafızasını boşaltıp o hafızayı yeniden oluşturmak gerekiyordu. Bunun için de "eğitimi" kullandılar. Tarih kitapları, bu amaca uygun biçimde yazıldı. Kahramanlığımız, cesaretimiz, zaferimiz vurgulandı, "düşmanlar"ın kötülüğünün altı fazla abartılı çizildi. Neticede, yeryüzünün "en kahraman ırkı" olduğuna inanan ve neredeyse bütün dünyayı, özellikle de Rumlarla Ermenileri kendisine düşman gören kuşaklar yetiştirildi. Bu, öylesine koyu ve kaba bir şekilde yapıldı, çocukların beyni öylesine yıkandı ki, bu ülkenin "hukukçu" bir cumhurbaşkanı, "gayrimüslim vatandaşlarımıza" açıkça "yabancı" diyen yasalar imzaladı.

    Yıllar boyu süren bu "propagandist" tarih eğitimi sonucunda Türk ve Müslüman olmayan herkesi düşman sanan insan kalabalıkları türedi ülkede. Şimdi bunlar rahatça kışkırtılabiliyorlar ve gidip gidip "yabancıları" öldürüyorlar.

    Cumhuriyetin ilk yıllarında böyle bir eğitim belki anlaşılabilir bir şeydi. Yenilginin kalıntıları temizlenmeye çalışılıyor, güvenini kaybeden bir topluma güven verilmeye uğraşılıyordu. Ama artık çok zaman geçti. Dünya değişti, biz değiştik. Arada bir dünya savaşı daha yaşandı.

    O savaşta dövüşenler bile birbiriyle barıştı, birbirlerinden kuşkulanmaktan vazgeçti, sınırlarını birbirine açtı. Biz hâlâ ilk savaşın etkisi altındayız. Hala bütün dünyaya, hatta kendi vatandaşlarımıza şüpheyle bakıyoruz. Bu, bizi "hastalıklı" bir toplum yapıyor.

    Herkesin bize düşman olduğuna inanmak, hep yenilmekten, hep parçalanmaktan, hep toprak kaybetmekten korkmak, rahatça çözebileceğimiz sorunlar karşısında bile bize soğukkanlılığımızı kaybettiriyor, sağlıklı kararlar vermemizi zorlaştırıyor. Gençlerimizin dengesini bozuyor. Mahalleler dolusu "katil adaylarımız" oluyor. "Yabancılara" rahatça saldırıyorlar. Bunu değiştirmenin zamanı geldi sanırım.

    Tarihi, propaganda amacıyla kullanmak yerine, gerçekleri anlamamıza yardım eden bir bilime dönüştürmeliyiz yeniden. Çocukları bu korkunç "beyin yıkama" ve "düşmanlaştırma" seanslarından kurtarmalıyız. Düşünsenize, bugünkü eğitimden geçmiş olan "hukukçular" bile devleti adaletten daha önemli zannediyorlar.

    En parlak kadrolarımızın çoğunluğu ya başka bir ülkede ya da "yabancı dilde eğitim yapan" bir okulda okumuş oluyorlar. Tabulardan kurtulabilmek, daha esnek ve yaratıcı olabilmek, daha derinliğine düşünebilmek için mutlaka "yabancıların" bir yerinden değdiği eğitimlerden geçmemiz gerekiyor. Sadece bu gerçek bile, durumu bir daha değerlendirmemiz için yeterli değil mi?

    Ben, son zamanlarda pıtrak gibi çoğalan "katil genç" tipini yeniden normale çevirebilmenin en önemli yollarından birinin eğitimdeki tuhaflığı düzeltmek olduğuna inanıyorum doğrusu. Bugünkü tarih eğitimi "katil ve manyak" yetiştirmeye çok müsait çünkü. Bütün dünyanın “kendisine düşman olduğuna” inanan birinden sağlıklı bir insan çıkartamazsınız öyle kolayca. Savaş şartlarında düzenlenmiş bir eğitimle yoluna devam eden bir ulus kendini hep savaşta zanneder. Birinin, bu çocuklara "savaş bitti" demesi gerekiyor. Yoksa, savaşın bittiğini bilmediği için ormanlarda saklanmayı sürdüren Japon askerleri gibi olacağız. Ormandan çıktığımızda da gördüğümüz ilk "yabancıyı" öldüreceğiz.
    2 ...
  25. 87.
  26. sol görüştür. devrimci solun en büyük teorik önderlerinden ve sosyalizm savunucusu mahir çayanın kesintisiz devriminden şu sözlerle kemalizme bakılmalıdır:

    "Kemalizm, küçük-burjuvazinin en sol, en radikal kesiminin milliyetçilik tabanında anti-emperyalist bir tavır alışıdır. Bu yüzden, Kemalizm soldur; milli kurtuluşçuluktur. Kemalizm, devrimci-milliyetçilerin, emperyalizme karşı aldıkları radikal politik tutumdur"
    4 ...
  27. 88.
  28. bir ideolojinin kanatları altında kendine yer edinmeyi seçmelerine karşın bu fikiri anlamaya ya da ideolojilerin amaçladıgı anlamda anlamayı istemeye çok uzakta olan insanlara karşı ne kadar bir şeyler söyledimse, her seferinde onların - elbet bence- haberdar olmadıkları ideoloji ve peygamberlerine karşı saldırıyormuşum gibi davrandılar ki, o yüzden bir türlü bu ideolojinin gerçekten de karşısında oldugumu anlatamadım...

    türk peygamber de olsun ister öğretmenlerimiz- mi?
    1 ...
  29. 89.
  30. savunanları tarafından negatif bir hava estiren ama aslı araştırıldığı zaman neden yaşamamız gerekliliğini insana anlatan bir ideoloji dir.
    0 ...
  31. 90.
  32. mahir çayan derki;

    Kemalizm, emperyalizmin işgali altındaki bir ülkenin devrimci-milliyetçilerinin bir milli kurtuluş bayrağıdır. Kemalizmin özü, emperyalizme karşı tavır alıştır. Kemalizmi bir burjuva ideolojisi, veya bütün küçük-burjuvazinin veyahut asker-sivil bütün aydın zümrenin ideolojisi saymak kesin olarak yanlıştır.
    Kemalizm, küçük-burjuvazinin en sol, en radikal kesiminin milliyetçilik tabanında anti-emperyalist bir tavır alışıdır. Bu yüzden, Kemalizm soldur; milli kurtuluşçuluktur. Kemalizm, devrimci-milliyetçilerin, emperyalizme karşı aldıkları radikal politik tutumdur. [10]
    Ülkede, kendi solunda, emperyalizme karşı hiçbir devrimci, ulusal-radikal sınıf hareketi olmadığı, dünyada, bugünkü gibi milli kurtuluş savaşlarının destekçisi bir dünya sosyalist bloğunun olmadığı bir evrede, emperyalizme karşı, dünyada ilk muzaffer olmuş bir halk savaşını veren radikal-milliyetçiler, bu bakımdan, ülkemizin -kökeni Osmanlı alt bürokrasisinin ilericiliğine dayanan- bir orjinalitesidir. Kemalistler için ülkemizdeki, asker-sivil aydın zümrenin jakobenleri diyebiliriz.

    Özetle söylersek:
    Bu dönemi üç evrede özetleyebiliriz:
    1) 1923-32 Dönemi: Ülkenin bağımsız, ekonomisinin ise bir milli tüketim ekonomisi olduğu evre.
    Bürokrat-burjuvazisinin doğuş evresi. Bu evre, yönetimde Kemalistlerin en ağırlıkta olduğu evredir.
    2) 1932-42 Dönemi:Bu evrede, bürokrat-burjuvazinin, ticaret burjuvazisi ve de yabancı tekellerle birleşip yavaş yavaş tekelci-burjuvaziye doğru dönüşmeye başladığı evredir. 1932 Dünya krizinin oluşturduğu ekonomik sarsıntıdan bu zümre geniş ölçüde istifade etmiş ve palazlanmaya başlamıştır. (Bkz, 1932 Milli Korunma Kanunu, Savunma).
    3) 1942-50 Dönemi: Savaş yıllarında özellikle Saraçoğlu döneminde, Saraçoğlu yönetiminin fiyatları serbest bırakması, ülkede dört nal bir enflasyon yaratmış, Marshall, Truman yardımları paravanası altında, Amerikan emperyalizmi ülkeye iyice girmiş ve yabancı sermayeye geniş imtiyazlar sağlanmıştır. (Ülkenin sömürgeleşme sürecinin başlaması).
    0 ...
  33. 91.
  34. - resmi ideolojidir.
    - sıkı müminleri olan bir nevi modern dindir.
    - jakobenciliktir.
    - tepeden inmeciliktir.
    - halksız demokrasiciliktir.
    - pozitivizmdir.
    - halkları yok saymadır.

    Ayrıca şuradan: http://www.radikal.com.tr...4424&tarih=13/11/2006

    edit: hadi la kızmayın, aynı zamanda şapka devrimidir.

    edite de edit: Anlayamayanlar için açıklama yapma ihtiyacı hissettim. amacım eksi verenlerin daha rahat eksi vermesidir. böyle zorlanıyor olabilirler.

    -resmi ideolojidir çünkü en basitinden meclis açılış yeminine bile sirayet etmiştir.
    - sıkı müminleri olan bir nevi modern dindir çünkü, eleştirenler kafadan "hiçbir şeyi bilmiyor" olarak görülmekte, "atam sen kalkta ben yatam" diyenler ise nurlanmış görülmektedir. "mustafa kemal ne eylemişse güzel eylemiş" demenin "muhammed ne eylemişse güzel eylemiş" le ne farkı var?
    -jakobenciliktir ve tepeden inmeciliktir. dar bir elit grubun kafasındaki projeleri uygulamasından ibarettir. iyi ve ya kötü halka sorulmamıştır.
    - halksız demokrasiciliktir çünkü tek parti dönemi uzunca sürmüş, Mustafa Kemal eliyle kurdurlan partilere halk akın edince, bu partiler kapatılmıştır.
    -pozitivizm olduğunu zaten kemalistler bile kabul etmektedir. açmıyorum
    -halkları yok saymadır. tüm halkları türk olarak görmedir. "tek dil, tek millet" tir.
    6 ...
  35. 92.
  36. günümüzde devrimci solun mahir çayan'ın konuya bakışını eleştirerek kemalizm hakkındaki tezlerini benimsediği ibrahim kaypakkaya der ki:

    "1- Kemalist devrim, Türk ticaret burjuvazisinin, toprak ağalarının, tefecilerin, az miktardaki sanayi burjuvazisinin, bunların üst kesiminin bir devrimidir. Yani devrimin önderleri, Türk komprador büyük burjuvazisi ve toprak ağaları sınıfıdır. Devrimde, milli karakterdeki orta burjuvazi önder güç olarak değil, yedek güç olarak yer almıştır.

    2- Devrimin önderleri, daha anti-emperyalist savaş yıllarında iken itilaf emperyalizmi ile el altından işbirliğine girişmişlerdir; emperyalistler Kemalistlere karşı hayırhah bir tutum takınmış, bir Kemalist iktidara rıza göstermeye başlamıştır.

    3- Kemalistler, emperyalistlerle barış imzaladıktan sonra bu işbirliği daha da koyulaşarak devam etmiştir.

    4- Kemalist hareket, özünde «işçilere ve köylülere, bir toprak devrimi imkânına karşı» gelişmiştir.

    5- Kemalist hareketin sonucunda, Türkiye'nin sömürge, yarı-sömürge, yarı-feodal yapısı; yarı-sömürge ve yarı-feodal yapı ile yer değiştirmiştir; yani yarı-sömürge ve yarı-feodal iktisadi yapı devam etmiştir.

    6- Sosyal alanda, eski milli azınlıklara mensup komprador büyük burjuvazinin ve eski bürokrasinin, ulemanın hakim mevkiini, milli karakterdeki orta burjuvazi içinden palazlanan ve emperyalizmle işbirliğine girişen yeni Türk burjuvazisi, eski Türk komprador büyük burjuvazisinin bir kesimi ve yeni bürokrasi almıştır. Eski toprak ağalarının, büyük toprak sahiplerinin, tefecilerin, vurguncu tüccarların bir kısmının hakimiyeti devam etmiş, bir kısmının yerini yenileri almıştır. Kemalistler, bir bütün olarak, milli karakterdeki orta sınıfın çıkarlarını temsil etmemekte, yukardaki sınıf ve zümrelerin menfaatlerini temsil etmektedir.

    7- Politik alanda, hanedanlık çıkarları ile birleştirilmiş olan meşrutiyet idaresinin yerini, yeni hakim sınıfların çıkarlarına en iyi cevap veren idare, burjuva cumhuriyeti almıştır. Bu idare, sözde bağımsız, gerçekte siyasi bakımdan emperyalizme yarı-bağımlı bir idaredir.

    8- Kemalist diktatörlük, sözde demokratik, gerçekte askeri faşist bir diktatörlüktür.

    9- «Kemalist Türkiye bile, gittikçe daha çok bir yarı-sömürge ve gerici emperyalist dünyanın bir parçası haline gelerek nihayet kendini ingiliz-Fransız emperyalizminin kucağına atmak zorunda kalmıştır.»

    10- Kurtuluş Savaşı'nı takip eden yıllarda, devrimin baş düşmanı Kemalist iktidardır. O dönemde komünist hareketin görevi, hakim mevkiini kaybeden eski komprador burjuvaziye ve toprak ağaları kliğine karşı, Kemalistlerle ittifak değil (böyle bir ittifak zaten hiç bir zaman gerçekleşmemiştir), komprador burjuvazinin ve toprak ağalarının bir başka kliğini temsil eden Kemalist iktidarı devirmek, yerine işçi sınıfı önderliğinde ve işçi-köylü temel ittifakına dayanan demokratik halk diktatörlüğünü kurmaktır."
    2 ...
  37. 93.
  38. hakkında bilip bilmeden konuşulan, aklı evvellerin nefretlerini kustukları kavramdır.
    3 ...
  39. 94.
  40. dinsizlik diye algılanmaması gereken konudur.
    0 ...
  41. 95.
  42. bir zamanlar moda olan bir akımdı. tüm ...izm'ler gibi. tabi ki de bu modalığının geçmiş olması atatürk düşmanı olduğumuz anlamına mı gelir? asla. atatürk'e kurban olalım biz. kurban olsun tüm türk halkı. fakat ...izm'ler can çekişip de öleli çok oldu.
    şimdi, evine götürebileceği bir lokma ekmeğin derdinde millet. hepsi bu.
    1 ...
  43. 96.
  44. aslında olmayan ideoloji. şöyle ki bir siyasi akım, eğer evrensel değilse,sonuna -izm eki eklenemez, eklenirse bile,''kendimiz çalarız, kendimiz oynarız'' durumuna düşeriz.

    -örnek; faşizm-faşist komunizm-komunist-

    bu iki örnekteki, faşizm ve komunizm,ideolojileri evrenseldir, ve bu görüşten birisine sahip çıkan insanlara, faşist yada komunist denmektedir, dünyanın herhangi bir yerine, gittiğiniz, bu iki görüşten hangisine sahip çıktığınızı söylediğiniz zaman, karşınızdaki insanın kafasında bir şey oluşur, ''ben kemalist'im'' cümlesini kurduğunuz zaman, (türkiye'nin %50'si de anlamaz)karşınızdaki insanın kafasında bir şey canlanmayacaktır.

    ayrıca kelime itibari ile,dünyaya açılmaya hazır bir ideoloji değildir, eğer ideoloji isimleri, bu kadar şahıslara dayandırılsaydı,böylesine evrensel olabileceklerini sanmıyorum,(bildiğim bir tek mao(cu) ideolojisi var,(onun da bugüne kadar kaç kişi tarafından sahiplenildiği ortadadır)onun haricinde, isim bazında bir ideoloji bilmiyorum.

    (bkz: gueveraist)
    (bkz: adolfist)
    *
    1 ...
  45. 97.
  46. atatürkçülüktür. atatürk ün ilke ve inkılaplarına bağlı olmak ve onu geliştirmek için elinden geleni yapmayı gerektirir. her zaman ilim ve fenin önderliğinde gelişmenin doğru olduğunu savunan düşüncedir. bölücülüğe, teröre ve bunun gibi olumsuz faaliyetlere karşı tutunabileceğimiz en sağlam dallardan bir tanesidir kemalizm. bundan dolayı kemalizm avrupa devletleri tarafından çökertilmeye çalışılmaktadır fakat türk milleti bu oyunlara göz yummayacaktır.
    2 ...
  47. 98.
  48. yine mücadele etme zamanıymış. peki edelim de kime karşı edelim? kemalizmin düşman bulma ihtiyacını anlamak lazım diye düşünüyorum. çünkü milliyetçilikler kendini karşı taraf üzerinden kurarlar. eğer ortada bir tehdit algılaması varsa, insanların o tehdit karşısında birlik olmaları kolay olur devletün bekaasu açısından. bu bakımdan bakarsak, yıkılan bir osmanlı imparatorluğunun külleri üzerine inşa edilen bir türkiye cumhuriyeti ' nin kendisini dağılma korkuları üzerine ve ordu- militarist yapı içinde kurduğu gerçeği gözümüze çarpar. hani tanzimat ve ıslahat fermanlarıyla durumu kotarmaya çalışan osmanlı' da, bu hareketler nasıl ki bir ilerleme hareketi olsa da günümüz ulusalcıları tarafından ''osmanlının yıkılmasını hızlandıran'' faktörler olarak lanse edilmiş hale gelip durum karmaşıklaştıysa, kemalizmin türkiye' ye özgü olması onu tüm dünya uluslarının bir izm olarak kabul edip yaşayabilecekleri anlamına gelmez. çünkü kemalizm 3. bir yol olmaktan çok uzaktır. kemalizm, devleti hızla kalkındırma ve toplumu değiştirme amacı güden bir harekettir. toplumu dönüştürürken kullandığı yegane argüman laikliktir. istiklal mahkemelerinde sallandırılan başlar, kapatılan tpcf ve scf, atatürk' ün laikliği kullanarak rakiplerini tasfiye ettiği bir sürece denk düşerler. bugün hala kemalistlerin, o dönem tpcf ve scf sini şeriatçı sanmaları vahameti buradan kaynaklanmaktadır. aynı şekilde, menemende afyon çekerek şeriat isteriz diye bağıran afyonkeşler kubilay' ı şehit ettikleri için o afyonkeşlerin şeriatçı diye anılması da o geyikten kaynaklanmaktadır. hatta nutuk' u açıp dikkatlice okursanız, nutuk' ta terakkiperver fırka için hain denildiğini görüp atatürk' ün oportünizm ile rakiplerini tasfiyesini anlarsınız.
    bu geyik hala da bitmemiştir. yapılan her türlü olayı dincilere bağlama ve bu sayede aslında kendi içinde tutarlıymış gibi lanse edilen halbuki felsefi bir birikim ve temeli olmayan laikliğimizi; kendi siyasi yaşamının devamı için değiştirilemez ve geliştirilemez bir dogma olarak kabul etme durumu ile hala karşı karşıyayız. biz buna laikçilik demekteyiz. tanrının varlığı ya da yokluğu üstüne bir doktrini olmayan, yaşam bakışı, evren, hayvan sevgisi böcük sevgisi üzerine bir paradigması bulunmayan kemalizmin;
    - bunlar şeriatçı, öyleyse ben bunları tasfiye etmeliyim! pragmatizmiyle iktidarı nasıl ele geçirmeye çalıştığını hala da görmekteyiz zaten.
    halbuki kendileri başa gelse, insanlara yeni bir takım felsefi görüşler enjekte edecekleri yok, ve hatta türkiye' de yaşayan azınlıklara (türkiye deki azınlıklar dinsel azınlık anlamına gelir) onlar azınlık bile olsalar, onları müslüman olmadıkları için suçlayan bir bakış açısıyla bakmaya devam edecekler, fener rum patrikhanesini bile tehdit olarak içselleştireceklerdir. ve bu sayede kendi gereksiz savunma kalkanlarını bahane ederek, rakiplerini tasfiyeye çalışacaklardır.

    uğur mumcu mesela benim çok saydığım bir isimdir, çok büyük adamdır vesselam. ama yanlış bilgi veriyor burada. 49 yılında chp din derslerini kabul etti yıkıldı falan diyor. halbuki 1930 belediye seçimlerinde atatürk, chp de ismet paşaya muhalif olan 70 milletvekilini fethi okyara verip,
    sadece 32 yerden aday göstereceksin seçimlerde dediği halde, fethi okyar o 32 yerden tam tamına 30 unu kazanınca atatürk, halkın desteğini alamadığını anlamış ve mecliste çoğunluğu sağlayıp başa gelemeyeceğini anlayınca scf yi kapatması için okyar a telkinde bulunmuş ve bu isteği hemen kabul edilmiştir. ondan sonra da atatürk' ün laiklik konusundaki tutumunu gördük zaten.
    aslında şu da var, linkte uğur mumcu demiş ya, tarikat cemaat falan anlatmış. ben şöyle diyeyim, tek parti zaten din dersini kabul etsin ya da etmesin, dibe gömülmeye mahkumdu. en baştan halkın desteğini almamışlardı çünkü. kaldı ki 46 seçimlerinde açık oy gizli sayımdan kaynaklanan temsil garabeti de es geçilmiş. tek parti ne yaparsa yapsın demokrat parti karşısında hezimete uğramaya mahkumdu. kemalistlerin bilmediği ya da görmek istemediği gerçek işte budur.
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük