sığ ve dar bir toplum projesi idi. yarı okur-yazar seçkinlerin toplumu değiştirip modernleştirme projesi, bu seçkin azınlığın toplumu sürekli yönetmesi arzusuna dönüştü. laiklik, bu azınlığın yönetme ayrıcalığının ideolojik payandası olarak evrensel anlamından uzaklaştırıldı. bugün kemalizm'in, darbecilikle birlikte anılan, demokrasi ile bir arada var olamayan dikta özlemlerini ifade etmesi bu geleneğin eseri.
kemalizm, dinin merkezinde yer aldığı toplumsal geleneği hep reddetti. hâlbuki din anlayışı, laikliği reddeden bir dinî otorite arayışı değil, toplumu dengeli, sağlıklı tutan toplumsal geleneğin kendisiydi. gelenek, tecrübe edilerek sağlamlığı ispatlandığı için güçlü bir değerler bütünüdür. muhafazakârlık bu tecrübeye yaslandığı için, siyasal alana da rehberlik edebildi.
kemalizm, seçkin azınlığın diktası kurulamayacağına göre çökmüş bir ideolojidir. yöneterek var olanlar şimdi birlikte yaşamanın yollarını bulacaklar veya bulunmuş olan yollara rıza göstereceklerdir.
atatürk'ün ölümünden itibaren diğer liderlerin (ismet inönü de dahildir buna) uygulamaya zekalarının erdemlerinin yetmediği, ve bu yüzdende kemalizm adı altında sıradan halktan uzak ve etkisiz yönetim şekilleriyle adını kirlettikleri sistemdir.
kemalizmi en güzel anlatanlardan biri de mahir çayan dır.
--spoiler--
"kemalizm, emperyalizmin işgali altındaki bir ülkenin devrimci-milliyetçilerinin bir milli kurtuluş bayrağıdır. kemalizmin özü, emperyalizme karşı tavır alıştır. kemalizmi bir burjuva ideolojisi, veya bütün küçük-burjuvazinin veyahut asker-sivil bütün aydın zümrenin ideolojisi saymak kesin olarak yanlıştır.
kemalizm, küçük-burjuvazinin en sol, en radikal kesiminin milliyetçilik tabanında anti-emperyalist bir tavır alışıdır. bu yüzden, kemalizm soldur; milli kurtuluşçuluktur. kemalizm, devrimci-milliyetçilerin, emperyalizme karşı aldıkları radikal politik tutumdur"
--spoiler--
Kemalizm diye bir şey yoktur. Varsa bile bu Kemal Atatürk'e aşık olmaktır. Bu duygu da ülkücüde de vardır, sosyalistte de, demokratta da.. Bu Türk'te vardır. Çünkü Atatürk'ün Türkiye'ye getirdiği cumhuriyet orjinal bir şey değildir. Çin'de cumhuriyetle yönetiliyor iran'da. Eee aynı şeyler mi? Hayır. O zaman Atam memlekete demokrasiyi getirmiş. Eline koluna beynine zekasına sağlık. Keşke bi yerlerden çıkıp gelse de bi kere daha demokrasiyi tanımlasa ele güne. O zaman Kemalizm diye bir şey yok. Yok baba yok. Yok işte. Milliyetçiyim ama Atatürk'ün yolunda harab olayım.
Türk milletinin karakter ve âdetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir. (1924)
Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir. (1933)
Cumhuriyet, yüksek ahlâkî değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir.... (1925)
Bugünkü hükümetimiz, devlet teşkilâtımız doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet ve hükümet teşkilâtıdır ki, onun adı Cumhuriyet'tir. Artık hükümet ile millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millet ve millet hükümettir. (1925)
2. Milliyetçilik:
Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk halkına Türk Milleti denir. (1930)
Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, istanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı hep bir soyun evlâtları ve hep aynı cevherin damarlarıdır. (1932)
Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk toplumudur. Bu toplumun fertleri ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluma dayanan Cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur. (1923)
3. Halkçılık:
iç siyasetimizde ilkemiz olan halkçılık, yani milletin bizzat kendi geleceğine sahip olması esası Anayasamız ile tespit edilmiştir. (1921)
Halkçılık, toplum düzenini çalışmaya, hukuka dayandırmak isteyen bir toplum sistemidir. (1921)
Türkiye Cumhuriyeti halkını ayrı ayrı sınıflardan oluşmuş değil fakat kişisel ve sosyal hayat için işbölümü itibariyle çeşitli mesleklere ayrılmış bir toplum olarak görmek esas prensiplerimizdendir. (1923)
4. Devletçilik:
Devletçiliğin bizce anlamı şudur: Kişilerin özel teşebbüslerini ve şahsî faaliyetlerini esas tutmak; fakat büyük bir milletin ihtiyaçlarını ve çok şeylerin yapılmadığını göz önünde tutarak, memleket ekonomisini devletin eline almak. (1936)
Prensip olarak, devlet ferdin yerine geçmemelidir. Fakat ferdin gelişmesi için genel şartları göz önünde bulundurmalıdır. (1930)
Kesin zaruret olmadıkça, piyasalara karışılmaz; bununla beraber, hiçbir piyasa da başıboş değildir. (1937)
5. Lâiklik:
Lâiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyeti de demektir. (1930)
Lâiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkânını temin etmiştir. (1930)
Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve fiile dayanan tutucu hareketlerden sakınıyoruz. (1926)
6. Devrimcilik:
Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların, (devrimlerin) gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve bütün anlam ve görüşleriyle uygar bir toplum haline ulaştırmaktır. (1925)
Biz büyük bir inkılâp yaptık. Memleketi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük. (1925)
kemalizm idealist olmayı gerektirir, çünkü atatürk bu ülkeyi gençlere emanet ettiğini söylerken, sadece gözkulak olmalarını değil; ileriye ve daha ileriye taşımalarını istemiştir. bu ülke için çalışmalarını, ilim irfan sahibi olmalarını istemiştir. atatürk'ün bu samimi isteğinin ardında art-niyet aramak abesle iştigaldir. hele hele kendisinin yabancı devletlerine amacına çalıştığını söylemek iftiraların en acısıdır. çünkü bir insanın zıttını tarif eden iftiradır o. şimdilerde, atatürk'ü seviyorum diyen herkesin bu ideolojik düzlemde yer aldığı söylenebilir mi? bundan öte, bu düzlemde yer almaya çabaladıkları bile söylenebilir mi? aynı şekilde, 5 şartı olan, binlerce sünneti, ahlak öğüdü olan islam'ı kavrayamamış kimselerin kendilerine müslüman demeleri ne kadar doğrudur? esasında ikisi de doğru olabilir bir minvalde, ancak bu kimseler üzerinden bir ideolojiyi de, bir dini de kötülemeye çalışmak acizliktir, kendini bilmezliktir.
bürokrasi diktatörlüğünün uyguladığı faşizmin türkiye özelindeki adı. alman faşizminden ziyade devlet kapitalizmi ile tek ülkede sosyalizm düşüncesinin bütünleştiği stalinizm ile benzeşir.
stalinizm gibi bu da toplumsal sınıfların yadsınarak sömürülmesi düşüncesi üzerine kuruludur.
olmayan ideolojidir. ideoloji olması için teorik temellerinin olması, bir sistematik içinde bunların bileştirilmesi gerekir. marksizm leninizm birer ideolojidir. bunların teorik altyapısı vardır. (bkz: das kapital) ama nutuk u bir ideoloji kitabı olarak görmek imkansızdır. 1919 dan başlayarak kurtuluş savaşını ayrıntılarıyla anlatan tarihi bir roman, ya da atatürk ün mücadelesinin bir kesitidir.
çıkın sokağa kemalizm nedir deyin. kimse bir şey diyemez. en fazla laiklik, bağımsızlık vs derler. bunlar da olsa olsa siyasi bir tavırdır. marksizmin ise bir "artık değer" i vardır mesela.