bugün
- artık kadınlardan uzak duruyorum8
- neden fenerbahçeliyim8
- yeşil pasaportlu koca arayan hanım abla17
- jose mourinho36
- bik bik kiraz yerken siz fakirler ne yapıyorsunuz16
- magnum un 2 tl olduğu yıllar14
- sözlük erkeklerinin fotoğraf atmaması34
- erkeklerin çoğunun yalnız olması13
- hakemlerle şampiyon olmak12
- 12 haziran 2024 istanbul sıcağı9
- gideon reid morgan jj24
- manyak olmaya karar verdim9
- anın görüntüsü12
- sözlük erkeklerinin fotoları başlığına bakan erkek8
- yazarlardan akıl almak18
- islamcıların saç ile alıp veremediği nedir11
- kürt milliyetçiliğinin çok komik olması9
- siradansiradisibiri8
- kuresele yavsayan gotler tam liste24
- küresel ısınmanın erkek kökünü kurutacak olması11
- rte türkiyenin geleceğinin garantisidir16
- galatasaray'ın ünlü bir hakemle anlaşması15
- türk kızlarının türk erkeklerinden nefret etmesi8
- 4 israilli rehine için 274 filistinli ölmesi10
- arkadaşlar sizce bu bana yakışır mı10
- beyler moralim bozuk yardımcı olur musunuz9
- türbanlı bacımızın milletin ortasında öpüşmesi22
- bizi tanrı değil bilim kurtaracak23
- aydinoglu bombala22
- bir kızın sizi sevip sevmediğini anlama yöntemleri9
- tebliğcilerin insanların giyimine karışması15
- üstteki yazar sevdiği ve sevmediği iki şey11
- allah'ı seven insan8
- vatanınızın kıymetini bilen diyen gurbetçi16
- ramazanda anne sütü içmeyen oruçlu bebek12
- tehlike içermeyen köpeği götüreni durdurmak15
- ellerim bos gonlum hos9
- ağzı göt gibi kokan erkek8
- 3 çarpı 3 çarpı 38
- lise mezuniyet törenleri11
- hapistekiler birbirine mi basıyor sorunsalı8
- sözlük bir tımarhane olsa doktoru kim olurdu12
- sokak köpekleri11
- erkekleri aşağılayan kadın9
- ali koç11
- sözlükten hatun kaldırmak24
- magicovento14
- kuduz karantinası olan bölgeden 35 köpek almak13
- çağırılan yere gitmemek için bulunan bahaneler17
- en sevmediğiniz sözlük yazarları16
bir dönem Varlık dergisinde genel yayın yönetmeni olarak görev yapan, ikinci Yeni şiir devinimi içinde bulunan şair.
(bkz: Tutsak Kan)
(bkz: Kavganın Yüreği)
(bkz: Kimlikleriniz Lütfen)
(bkz: Araya Giren Görüntüler)
(bkz: Geceye Karşı Söylenmiştir)
(bkz: Yaşadığımız Günlerin Şiiri)
(bkz: Sen de Katılmalısın Yaşamı Savunmaya)
(bkz: Tutsak Kan)
(bkz: Kavganın Yüreği)
(bkz: Kimlikleriniz Lütfen)
(bkz: Araya Giren Görüntüler)
(bkz: Geceye Karşı Söylenmiştir)
(bkz: Yaşadığımız Günlerin Şiiri)
(bkz: Sen de Katılmalısın Yaşamı Savunmaya)
1935'te istanbul'da doğdu. Babası Devlet Demir Yollarında tren sürücüsüydü. istanbul Erkek Lisesi'nde orta öğrenimini bitirdi. istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde öğrenim gördü. Öğrenim yıllarında arkadaşlarıyla birlikte "a" Dergisi'ni (1956-60) çıkardı. Cumhuriyet gazetesinde (1960-81), Karacan Yayınları'nda (1981-1982) çalıştı. Kitapçılık ve yayıncılık yaptığı 1965-1970 arasında, şiir ve sinema alanında kitapların yanısıra Şiir Sanatı (1966-68) dergisini yayınladı. 1972'de arkadaşlarıyla yeniden yayınladıkları "Yeni a Dergisi'nin kurucu ve yazarları arasında yer aldı. Varlık dergisinin yönetmenliğini üstlendi (1983-90). Türkiye Yazarlar Sendikası'nın ikinci başkanlık görevinde bulundu (1999-2000). Kendi kurduğu Yordam Yayınevi'nde kitaplarını yayınlamayı 1989'dan beri sürdürüyor.
önde gelen şiirleri;
sürek
ağıt
sen ve istanbul
şemsiyeliler
leyla
bir engel çıkınca
zamanı değil
örtemez gelecek günleri
seni anmakla artıyorum
deniz orakçısı
baç
kısıntı
yıldızlardan söz açan gerçekçi şiir
şimdi neredeyse
bir alev gibi
lar ler
övgüler
kıralın adamları
Her soluk alışta
bir gelgitin iki ucunda
aylı karanlık
sürek
ağıt
sen ve istanbul
şemsiyeliler
leyla
bir engel çıkınca
zamanı değil
örtemez gelecek günleri
seni anmakla artıyorum
deniz orakçısı
baç
kısıntı
yıldızlardan söz açan gerçekçi şiir
şimdi neredeyse
bir alev gibi
lar ler
övgüler
kıralın adamları
Her soluk alışta
bir gelgitin iki ucunda
aylı karanlık
1935 doğumlu şair. şiirlerinden bir tanesi;
bir yol ayrımındasın
ellerini aç ve bak avuçlarına,
soğumadan anısı şahin aydın'ın,
ey gece bastırmadan evine dönüp de,
kol demirini vurdu mu kapısının ardında,
güvenlikte duyan kendini..
ey "ölüm nereden ve nasıl gelirse gelsin"
diyenlere övgüyle yüreğini açan,
ama kendi içinde boğan kendi sesini,
gücünü başkasının gücüne katmayan
sana sesleniyorum, bak avuçlarına..
kışkırtmasın diye daha azgın günleri,
kaygıyı çıkaran cesaretin karşısına,
karanlığı koyultmasın diye biraz daha,
nicedir esirgeyen içindeki direnci,
el ölçülü yurttaş, bu sözüm sana..
sanma ki bağışlayacak kendini aldatmanı,
senin de hakkından gelmeyecek bu karanlık,
bu sarılan el hüseyin örek'in boğazına,
kalleşçe vuran bu kurşun kerim yaman'ı,
sanma ki güvenliktesin kapını kapatınca..
öyle bir yol ayrımındasın ki artık,
mümkün değil tek başına savunman hiçbir şeyi,
ya kalmana boyun eğeceksin ayaklar altında,
ya alacaksın direnenlerin yanında yerini,
sahip çıkmak için yaşamın aydınlığına..
bir yol ayrımındasın
ellerini aç ve bak avuçlarına,
soğumadan anısı şahin aydın'ın,
ey gece bastırmadan evine dönüp de,
kol demirini vurdu mu kapısının ardında,
güvenlikte duyan kendini..
ey "ölüm nereden ve nasıl gelirse gelsin"
diyenlere övgüyle yüreğini açan,
ama kendi içinde boğan kendi sesini,
gücünü başkasının gücüne katmayan
sana sesleniyorum, bak avuçlarına..
kışkırtmasın diye daha azgın günleri,
kaygıyı çıkaran cesaretin karşısına,
karanlığı koyultmasın diye biraz daha,
nicedir esirgeyen içindeki direnci,
el ölçülü yurttaş, bu sözüm sana..
sanma ki bağışlayacak kendini aldatmanı,
senin de hakkından gelmeyecek bu karanlık,
bu sarılan el hüseyin örek'in boğazına,
kalleşçe vuran bu kurşun kerim yaman'ı,
sanma ki güvenliktesin kapını kapatınca..
öyle bir yol ayrımındasın ki artık,
mümkün değil tek başına savunman hiçbir şeyi,
ya kalmana boyun eğeceksin ayaklar altında,
ya alacaksın direnenlerin yanında yerini,
sahip çıkmak için yaşamın aydınlığına..
2009 pen şiir ödülünü almıştır. dünya şiir günü bildirisinde de şunları söylemiştir:
YALıN SÖZÜ YEĞLESE DE YALıNAYAK DEĞiLDiR ŞiiR!
Bir yüzleşme günündeyiz yine.
Yine şiire bakıyoruz. Yine şiir ne işe yarar diyenlerle göz göze gelerek.
Sesimizde yankılanan yine öncelikli bir soru: Hangi niteliklerle yüz yüze getirir bizi şiir?
Sayabiliriz o niteliklerin birkaçını hemen: Yaratıcı eyleme merak, dönüşü olmayana cesaret, sıradana açılan savaş, emeğe gösterilen saygı, duyarlığa tanınan özgürlük, tasarlananı genişleten ufuk...
Şöyle diyebiliriz örneğin:
"Çin Seddi bittiği akşam duvarcılar nereye gittiler?" diye soran meraktır şiir.
Kralı çıplak gördüğünde korkağın söyleyemediği cesur sözdür.
Sıradanın yavanlığına başkaldıran çeşitlilik, emeği hor görene indirilen tokattır.
Duyarlığı sınırlı tutanın karşısına yeni bir dil ile, tasarlananı güdük bırakanın karşısına yeni bir dünya ile çıkandır.
Neruda'nın dediğini bir kez daha yineleyebiliriz öyleyse: Yedi canlıdır şiir. Bunca sömürü ve yoksulluğun insana yaşamı dar ettiği, işkence ve savaşlarla bunca zulmün, zorbalığın, kıyımın yeryüzünü kana boğduğu günlerde şiirin payına da canından olanların acısı düşer, soluğunun önüne birtakım engeller dikilir. Ama her keresinde yeniden canlanacaktır o, yüzleşmek için ayağa yeniden kalkacaktır.
Her yüzleşme gününde kıyıcıya, zorbaya, işgalciye karşı diyeceği bir söz, yapacağı bir eylem, her yüzleşme gününde suskun kalanlara, boyun eğenlere karşı dolaşıma çıkaracağı bir öfke vardır çünkü. Eylemini kendisi kalarak gerçekleştirmeyi, öfkesini sözcüklere bürüyerek biriktirmeyi, sözünü çoğu kez yalın söylemeyi yeğlese de, onlarla kıyıcının, zorbanın, işgalcinin ve suskunluğun üstüne yürürken yalınayak değildir. Çıkarıp kafalarına fırlatacağı bir ayakkabısı her zaman vardır.
YALıN SÖZÜ YEĞLESE DE YALıNAYAK DEĞiLDiR ŞiiR!
Bir yüzleşme günündeyiz yine.
Yine şiire bakıyoruz. Yine şiir ne işe yarar diyenlerle göz göze gelerek.
Sesimizde yankılanan yine öncelikli bir soru: Hangi niteliklerle yüz yüze getirir bizi şiir?
Sayabiliriz o niteliklerin birkaçını hemen: Yaratıcı eyleme merak, dönüşü olmayana cesaret, sıradana açılan savaş, emeğe gösterilen saygı, duyarlığa tanınan özgürlük, tasarlananı genişleten ufuk...
Şöyle diyebiliriz örneğin:
"Çin Seddi bittiği akşam duvarcılar nereye gittiler?" diye soran meraktır şiir.
Kralı çıplak gördüğünde korkağın söyleyemediği cesur sözdür.
Sıradanın yavanlığına başkaldıran çeşitlilik, emeği hor görene indirilen tokattır.
Duyarlığı sınırlı tutanın karşısına yeni bir dil ile, tasarlananı güdük bırakanın karşısına yeni bir dünya ile çıkandır.
Neruda'nın dediğini bir kez daha yineleyebiliriz öyleyse: Yedi canlıdır şiir. Bunca sömürü ve yoksulluğun insana yaşamı dar ettiği, işkence ve savaşlarla bunca zulmün, zorbalığın, kıyımın yeryüzünü kana boğduğu günlerde şiirin payına da canından olanların acısı düşer, soluğunun önüne birtakım engeller dikilir. Ama her keresinde yeniden canlanacaktır o, yüzleşmek için ayağa yeniden kalkacaktır.
Her yüzleşme gününde kıyıcıya, zorbaya, işgalciye karşı diyeceği bir söz, yapacağı bir eylem, her yüzleşme gününde suskun kalanlara, boyun eğenlere karşı dolaşıma çıkaracağı bir öfke vardır çünkü. Eylemini kendisi kalarak gerçekleştirmeyi, öfkesini sözcüklere bürüyerek biriktirmeyi, sözünü çoğu kez yalın söylemeyi yeğlese de, onlarla kıyıcının, zorbanın, işgalcinin ve suskunluğun üstüne yürürken yalınayak değildir. Çıkarıp kafalarına fırlatacağı bir ayakkabısı her zaman vardır.
madencidenin sonundaki şiirin sahibi.
30 haziran 2009 tarihinde vefat etmiş ve aramızdan ayrılmıştır. düşlediği dünyayı ise bize şiirleriyle beraber bırakmıştır.
sağlık ve gıda güvenliği hareketi başkanı. timeturk.com genel yayın danışmanı. dünya nüfusunun gdolu gıda ürünleri vasıtasıyla bilinçli bir şekilde azaltıldığını savunuyor.
Merhaba Kemal Özer!
Sana yazmak epey zor. Katılamayacağın bir kutlamanın konuşmacısıyız, Adnan' la. Senin istediğin söylendi. Karşı koyamadım. Şiirinin hem estetiği hem işlevi koruyan yanını anlatmak zor. Ama vurgulanması gereken yanı da bu. "Yalın sözü yeğlese de yalınayak değildir şiir!" demiştin geçen yıl, PEN ödülünü aldığında yaptığın konuşmada. Güncel bir olaya gönderme yapmıştın. ABD başkanına fırlatılan ayakkabıyı hatırlatmıştın: "Her yüzleşme gününde kıyıcıya, zorbaya, işgalciye karşı diyeceği bir söz, yapacağı bir eylem; her yüzleşme gününde suskun kalanlara, boyun eğenlere karşı dolaşıma çıkaracağı bir öfke vardır çünkü. Eylemini kendisi kalarak gerçekleştirmeyi, öfkesini sözcüklere bürüyerek biriktirmeyi, sözünü çoğu kez yalın söylemeyi yeğlese de, onlarla kıyıcının, zorbanın, işgalcinin ve suskunluğun üstüne yürürken yalınayak değildir. Çıkarıp kafalarına fırlatacağı bir ayakkabısı her zaman vardır."
21 Mart, hem Dünya Şiir Günü; öte yandan da Newroz. Bugün her anlamda bir yenilenmenin arifesi olmalı. Yıl boyu seni özlediğim günler oldu. TEKEL eylemlerinde... Kemal olsaydı neler yazardı diye düşündüm. Bu tip çaresiz özlemlerin çaresi, özlediğin arkadaşın yapacağını yapabilmektir. Onun yazması gerekeni yazmak. Gelmedi elimden, belki daha sonra... Ama fotoğraflara baktığımda sanki oralarda bir yerdeydi gülüşün. Bir anlık bir flaş çakışı gibi.
"Hâlâ durur o akşam, belleklerinde,/mayalanır durur, birlikte bakmanın derinliğiyle,/önüne geçilmez coşkusuyla, birlikte yürümenin,/bir ağızdan söylemenin güzelliğiyle bir şarkıyı,/birlikte sahip çıkmanın bir öfkeye bir hesabı birlikte ödetmenin..."
işçi eylemlerinin birbirine benzemediğini biliyorum, sınıfın her eylemle biraz bilinçlenip biraz daha bilendiğini... Bu yüzden bir eylem, daha önce yazılmış bir başka şiirle yeterince anlatılamaz. TEKEL işçileri de birlikte baktıklarında bize de gösterdiler güçlerini. Bu güce bir şiir gerekiyor, bir haykırış gibi gitgide güçlenen seslerle yazılmış bir şiir... 16 Haziran akşamını yazdığın gibi, 70 günü de senin yazmanı isterdim. Daha doğrusu yazmayı tasarlamanı...
Görevi bunca şairin omzuna bıraktın gittin. Öğrettiğin en önemli şey, bir şiiri tasarlamanın önemi. Yazılarını okuyanlar daha iyi kavrayacaklar o duru, yalın şiirinin desteklerini.
Gençlere de birlikte hareket etmeyi örnekleyip önerdiğini anımsatmak istiyorum: "Toplu hareketler üzerinden düşünürken, sanırım ilk amaç aynı doğrultuda düşünen insanların bulundukları bir çevreyi yaratmak. Diyelim ki toplumcu edebiyattan yana olan kimi edebiyatçılar, var olan dergilerde kendilerine yer bulamıyorlar. Böyle bir ortamda, bu düşünce ortaklığını dergi, yayınevi gibi araçlarla yaşatmak ister insan. Yani bir zorunluluk var ortada. Bir de bizim a dergisindeki [1956] gibi biraz farklı durumlar var. Yazmaya yeni başlamış gençlerin, var olan dergilerde yer bulamamaları... Şu anda edebiyatçı olarak adı anılabilecek sekiz-on kadar insan bu dergide bir araya gelmişlerdi. Gerçi başka dergilerde de yer bulunabiliyordu ama böyle bir dergi hem edebiyatçının kendisini var etmesi, hem edebiyata yön vermesi açısından daha etkili."
Altın Portakal töreninde de salonun bir köşesinde Doğan ya da Adnan konuşurken kalabalığın arasında bir anlık çakımla göreceğim gülümsemeni... Zor ama umutlu olmak zorunda olduğumuz günlerdeyiz çünkü.
Özleyerek anıyorum seni dostum. Huzurla uyu!..
*
(bkz: sennur sezer)
Sana yazmak epey zor. Katılamayacağın bir kutlamanın konuşmacısıyız, Adnan' la. Senin istediğin söylendi. Karşı koyamadım. Şiirinin hem estetiği hem işlevi koruyan yanını anlatmak zor. Ama vurgulanması gereken yanı da bu. "Yalın sözü yeğlese de yalınayak değildir şiir!" demiştin geçen yıl, PEN ödülünü aldığında yaptığın konuşmada. Güncel bir olaya gönderme yapmıştın. ABD başkanına fırlatılan ayakkabıyı hatırlatmıştın: "Her yüzleşme gününde kıyıcıya, zorbaya, işgalciye karşı diyeceği bir söz, yapacağı bir eylem; her yüzleşme gününde suskun kalanlara, boyun eğenlere karşı dolaşıma çıkaracağı bir öfke vardır çünkü. Eylemini kendisi kalarak gerçekleştirmeyi, öfkesini sözcüklere bürüyerek biriktirmeyi, sözünü çoğu kez yalın söylemeyi yeğlese de, onlarla kıyıcının, zorbanın, işgalcinin ve suskunluğun üstüne yürürken yalınayak değildir. Çıkarıp kafalarına fırlatacağı bir ayakkabısı her zaman vardır."
21 Mart, hem Dünya Şiir Günü; öte yandan da Newroz. Bugün her anlamda bir yenilenmenin arifesi olmalı. Yıl boyu seni özlediğim günler oldu. TEKEL eylemlerinde... Kemal olsaydı neler yazardı diye düşündüm. Bu tip çaresiz özlemlerin çaresi, özlediğin arkadaşın yapacağını yapabilmektir. Onun yazması gerekeni yazmak. Gelmedi elimden, belki daha sonra... Ama fotoğraflara baktığımda sanki oralarda bir yerdeydi gülüşün. Bir anlık bir flaş çakışı gibi.
"Hâlâ durur o akşam, belleklerinde,/mayalanır durur, birlikte bakmanın derinliğiyle,/önüne geçilmez coşkusuyla, birlikte yürümenin,/bir ağızdan söylemenin güzelliğiyle bir şarkıyı,/birlikte sahip çıkmanın bir öfkeye bir hesabı birlikte ödetmenin..."
işçi eylemlerinin birbirine benzemediğini biliyorum, sınıfın her eylemle biraz bilinçlenip biraz daha bilendiğini... Bu yüzden bir eylem, daha önce yazılmış bir başka şiirle yeterince anlatılamaz. TEKEL işçileri de birlikte baktıklarında bize de gösterdiler güçlerini. Bu güce bir şiir gerekiyor, bir haykırış gibi gitgide güçlenen seslerle yazılmış bir şiir... 16 Haziran akşamını yazdığın gibi, 70 günü de senin yazmanı isterdim. Daha doğrusu yazmayı tasarlamanı...
Görevi bunca şairin omzuna bıraktın gittin. Öğrettiğin en önemli şey, bir şiiri tasarlamanın önemi. Yazılarını okuyanlar daha iyi kavrayacaklar o duru, yalın şiirinin desteklerini.
Gençlere de birlikte hareket etmeyi örnekleyip önerdiğini anımsatmak istiyorum: "Toplu hareketler üzerinden düşünürken, sanırım ilk amaç aynı doğrultuda düşünen insanların bulundukları bir çevreyi yaratmak. Diyelim ki toplumcu edebiyattan yana olan kimi edebiyatçılar, var olan dergilerde kendilerine yer bulamıyorlar. Böyle bir ortamda, bu düşünce ortaklığını dergi, yayınevi gibi araçlarla yaşatmak ister insan. Yani bir zorunluluk var ortada. Bir de bizim a dergisindeki [1956] gibi biraz farklı durumlar var. Yazmaya yeni başlamış gençlerin, var olan dergilerde yer bulamamaları... Şu anda edebiyatçı olarak adı anılabilecek sekiz-on kadar insan bu dergide bir araya gelmişlerdi. Gerçi başka dergilerde de yer bulunabiliyordu ama böyle bir dergi hem edebiyatçının kendisini var etmesi, hem edebiyata yön vermesi açısından daha etkili."
Altın Portakal töreninde de salonun bir köşesinde Doğan ya da Adnan konuşurken kalabalığın arasında bir anlık çakımla göreceğim gülümsemeni... Zor ama umutlu olmak zorunda olduğumuz günlerdeyiz çünkü.
Özleyerek anıyorum seni dostum. Huzurla uyu!..
*
(bkz: sennur sezer)
Güya gıda hareketi başkanı ama kendisi iyi beslenememiş kara Kuru kalmış. Bi de tayyip deyip duruyor millet zaten adama gıcık inadına der gibi oluyor.
akşam bir attır bütün ülkelerde
serin esmer bir attır
terkisine çocukların bindiği .
serin esmer bir attır
terkisine çocukların bindiği .