türk sinemasının unutulmaz oyuncusu. kimse bu entryi kemal sunal ölen oyuncularımızdan olduğu için yazdığımı, bir nevi onu putlaştırdığımı düşünmesin. çünkü kemal sunal öyle üzerinden reklam yapılacak, trolllerin oyuncağı haline gelecek bir oyuncu değil. ama gel gör ki sözlüklerde bilimum troll bozmaları dillerinden ismini düşürmüyorlar.
kemal sunal, filmlerinde bizi anlatıyor. zamanında yaşananları ve en önemlisi gelecekte yaşanacakları anlattı. zaten bilirsiniz haberlerde de çıkar: "tıpkı kemal sunal filmi gibi", "kemal sunal'ın filmi gerçek oldu" diye. işte kemal sunal'ın özelliklerinden birisi budur. gerçeği anlatır.
hakkında yazılacak çok şey var. nur içinde yatsın.
en kendimizdi bu adam. unutulmamalıydı kemal sunal olarak. şimdi sadece şaban olarak hatılanıyor geçici sanal hafızalarda. sevgiyle, saygıyla, kemal sunal olarak anıyoruz.
bugün, sabah gazetesinde eski bir röpörtajını okudum. okurken ben de onunla birlikte eskilere, çocukluğuma gittim. onu çok özlediğimi bir kez daha anladım. hayatın ta kendisiydi kemal sunal. onsuz hayat çekilmiyor, olmuyor bir türlü...
bundan 13 gün evel ölüm yıl dönümü olan unutulmaz komedyen. belkide türkiyeye kemiş en büyük komedi starların başında. ama ne bir filim çekip yan gelip yatmıştır ne balkonlarda yatlarda züppelik yapmıştır. bu adam hep çalıştı. belki türkiyenin en ünlü kişisi olmasına rağmen o gidip karılarla ezmedi paralarını. genç yaşında sevdiği kadınla evlendi çocukjları oldu kimse onun ailesini çocuklarını tanımadı o çünkü türkiyenin en ünlü kişisi de olsa evde ailesinin babasıydı sadece. seni özlüyorum kemal abi...
türk sinema tarihinde komedinin rotasını şener şen ile birlikte şekillendiren adam. 30 yaşına kadar keşfedilmemiş olması ise gerçekten inanılır gibi değil (gerçi şener şen de 40'ından sonra keşfedildi). zeki alasya olamasaymış onu hiç tanıyamayacaktık. zira ilk filmi olan basketbol takımının serüvenleri konseptli ''tatlı dillim'' deki figuran rolü için yetenekleri değil, boyu onun orada olmasına yardımcı olmuş. ve bu rol için devekuşu kabare'den yoldaşı zeki alasya ertem eğilmez'e tavsiyede bulunmuş. buradaki elektriği ve sempatisi daha sonraları kalabalık kadrolu filmlerin kapısı açmış kemal sunal'a. ilk başrol filmindeki salak tiplemesini bir yıl sonra yani 1975'te çevrilecek hababam serisindeki şaban tiplemesiyle perçinleyecek ve o artık hep ''şaban'' olacaktı.
sadece komedi değil hüzün, üzüntü, yıkılmışlık sahnelerini de mükemmel oynar. ama bu yönüne pek değinilmez. ''garip'' filminin mahkeme sahnesi, ''davaro'' filminin çatışma sonrası jandarmalar tarafından tutuklanma sahnesi, ''100 numaralı adam'' filminde inşaatın göçmesi sırasındaki kareler, ''bekçiler kralı'' filminde kızın ve patronun eve rüşvet vermeye geldiği sahneler bunlardan sadece bazılarıdır.
az önce youtube da filmlerinden bazı bölümlerini ingilizce alt yazıyla gördüm. salak ingilizler de 'it is not funny' gibisinden saçma salak şeyler yazmış. ulan türk olacaktınız ki jim carey falan hikaye olurdu o zaman.
filmleri tez konusu olması gereken insan, efsane aktör. bir insan aynı filmi 100 kere izleyip aynı şeylere 100 kere güler mi ya? o 100 sahne'de bu adam varsa güler.
yüzlerce kez izlediğimiz filmlerini yine çıksa yine izleriz dediğimiz insan. her seferinde güldürüyor, her seferinde televizyonun başından hem mutlu hem de film bittiği için üzgün kalkıyoruz.
gittiğinde küçüktük ve bir arkadaşım o gün günlüğüne aşağıdakileri yazmış aklımıza geldikçe hala gülüyoruz:
- çok kötüyüm. neden gittin komik kral? oysa sen bu kirli dünyada bizi güldürebilen tek komiktin. şimdi biz kime güleriz kimi izleyip gözümüzden yaş gelene kadar karnımız ağrıyana kadar eğleniriz? kardeşimde hiçbi şey olmamış gibi salak salak yüzüme bakıyo. abla neden ağlıyosun diyo. keşke sen öleceğine o ölseydi.
(bahsi geçen kardeş de bu olaya katılarak gülmektedir).