Çok kötüdür. Dışarıda ölmüştür sabaha karşı bakarsınız hareketsiz yatıyor yapacak birsey yoktur cevredekilerin söylemesiyle tahta gibi bastırsan kırılacak kadar kurumuş kollarından tutup çöpe götürürsünüz içiniz acır iki tane çöp vardır dolu olanına atayımda pat diye çarpmasın diye düşünüp dolu olan çöp tenekesine atarsınız. içler acısıdır.
Geçen başıma gelmiş olaydır. Motorla gidiyorduk, tam o sırada yola beyaz bir kedi atladı. Acemi olduğu belliydi muhtemelen terkedilmişti. Durduk, alıp karşıya geçirmek istedik ama trafik feci akıyordu. Neyse bağırdık geç geç çabuk diye ama kedi bu anlar mı dilimizden ? Tam karşıya iki metre kalmıştı ki son hızla gelen bir arabanın altında kaldı. Otuz saniye kadar can çekip öldü. Tek avuntumuz fazla acı çekmemesiydi. Bari ölüsünü rahat bıraksınlar diye cesedini yol kenarına geçirecektik, herifler az kalsın bizi eziyordu. Bir kedi rahatlıkla iki yüz metre uzaktan görülebilir. Otuz saniyelik bir gecikme ile ezilmekten kurtulur. Ama insanlık için otuz saniye bir candan daha önemli işte. Nasıl bir yaratıksa artık bunlar altlarına araba alınca kendini her şeyin efendisi sanıyor. Yayaya saygı yok ki hayvanların yaşam hakkına olsun.
çok üzendir. kediler aynı insanlar gibi, hepsi farklı. kimi tembel kimi cana yakın. benim oğlum 5 yaşındaydı. çok farklıydı. şimdi iki tane daha kedim var ama o başkaydı işte. 5 yıllık arkadaşımı kaybettim lan.
okurken bile gözyaşlarımı tutamadım. her şeyden önce bir can onlar hem de masum küçücük. ne yazık ki ölüm var ama ecelleriyle ölsünler araç altında kalıp ya da zulüm görüp değil. Allah yaşatmasın. kedim benimde öldü tahminimce, öldüğü anı göremedim. görsem daha kötü olurdum sanırım. boncuğum benim.
2 sene öncesine kadar kedilerden hiç haz etmeyen, sevgilim tarafından defalarca duygusuzlukla suçlanan beni bu gece ağlattı ağlatacak olan beslediğim sokak kedisinin ölmesi. valide çok sever kedileri, oturduğumuz yerin önündeki parka kedilere sürekli yemek bırakırdı, ben de kızardım. sonra ismini sarı koyduğum bir yavru kedi doğdu 2 sene önce. böyle bir sevdim onu, evin önündeki kedilere isim koymaya başladım. süreyya, pamuk, tırmık, gri, sarı.. süreyya vardı , tombul mu tombul, tüm kediler korkudan 2 metrelik duvara zıplarken, o kaçamazdı bir yere, bir yerlere gitti, gelmedi bir daha. tırmık, yavru geçen ay bir arabanın altında kaldı. pamuk, bu yaz yan apartmanın tavan arasında kaldı, her gece acı acı bağırması üzerdi beni, her akşam gidip yemek su koyardım, yakalayamazdım kaçardı, sonra kurtuldu, yok o da 3-4 gündür. şimdi ise sarı gitti. her gün besledim bu kedileri, gerek salamla gerek mamayla, gerekse kalan yemeklerle. yeri geldi komşularla tartıştım, yeri geldi köpeği ile kedileri koşturan ibneleri keserim o köpeği diye korkuttum. her eve geldiğimde, kapının önünde bacaklarıma dolanırlardı. onları hala sağ salim gördüğümde ben de sevinirdim. siz çok şımardınız diye kızardım da arada. bu akşam yemekten arta kalan kemikleri vermeye gittim, ilk o koştu yine, içlerinde en akıllısıydı. 15-20 dakika sonra sigara içmeye çıktığımda, yolun ortasında kanlar içerisinde gördüm onu ve şok oldum. 2 senedir ellerimle beslediğim, büyüttüğüm sarı da bir arabanın altında kalıp gitmişti, lanet olsun dedim. koca adam, ağladım ağlayacağım. nerede 2 sene öncesi, nerede şimdi. elveda sarı ve diğerleri. https://scontent-b-fra.xx...940f495e3&oe=54CB9942
Sokakta buldum onu. Annesi kabul etmemişti.Daha bir günlükken annesiz kalmıştı. Titriyordu ellerime aldığımda, bir daha hiç bırakmadım.
12 yıl,7 ay,13 gün hep beraberdik. Eve geldiğimde hemen kapının önüne dikilir beni karşılardı. Yemyeşil gözlerinin içi gülerdi beni görünce. üzerime sıçrar, türlü oyunlar yapardı. Çok seviyordum Figo' yu çok.
Yerle bir oldum, yıkıldım. 187 cm boyundaki koca adam ben ağlamaktan helak oldum. 3 saat önce kaybettim onu. Figomun bana oyunlar yapan bedenini toprağa verdim.
Neden öldün ki Figo? Neden? Şu siktiğimin dünyasında neden sen? Neden sen? Neden sen?
Büyük bir parçamı kaybettim, seni hiç bir zaman unutmayacağım Sevgili dostum.
Kedidir sadece diyenleri anlamakta güÇlük Çekiyorum . Sanki insan öldüğünde üzülmüyor mu zannediyorsunuz . Onu ancak kedi besleyen kedisini kaybeden biri anlar. Bu arada Çok kediniz olsun acısı az olur kaybın düşüncesi de yanlış. Her birinin ayrı yeri oluyor. Aynı üzüntüyü yaşıyorsunuz.
o küçücük cansız bedeni gördüğünde hıçkıra hıçkıra ağlarsın. çünkü o bu rezil dünyada hayatı yaşanılır kılan masum bir melektir. daha iyi bir yere gittiğini umarsın, elinden birşey gelmez...
minik kızım 16 aylık kısa hayatı boyunca 3 kez 5. kattan düştü 2 kez yoğunbakımda hayat mücadelesi verdi felç kalır uyutalım dediler izin vermedim. engelliydi ama toparladı atlayıp zıplar hale geldi. kısırlaştırma ameliyatı geçirdi. ne badireler atlattı. hayatta en sevdiğim canlıydı en sevdiğim. annesi ile kaldık başbaşa :( psikolojim iptal. ağlamaktan helak oldum. uzaktan gördüm küçük bedenini,bakamadım bile. komşumun söylediğine göre biri öldürmüş. acımın ve öfkemin tarifi yok ama o şerefsizi bir bulursam yapacaklarımdan ben bile korkuyorum. ne ister insan o kadar masum bir canlıdan. hem komşum hem ben aynı kişiden şüpheleniyorumuşuz ama delil yok elimizde. çok acı çekti mi o küçük bedeni? mutlu mu gittiği yerde? en azından kimse rahatsız etmiyordur değil mi?
yaşamayan bilmez ama kimse yaşamasın.
ufacık bir hayvan. şirin mi şirin. öyle canı da var. kedi de ayrıca senin değildir lakin bakan arkadaş o kadar ilgi gösterir ki bilirsin değerli ve ciddi değer gördüğünü. en çok da '' bişiyi yoktur yaa yarına düzelecek zaten'' diye eğlenmeye gittiğin c.tesi akşamı ve arkanda bıraktığın arkadaşının o öldükten sonra haberini aldığın psikolojik durumudur. ne denebilir ki... çok koydu lan ciddi almamak. yüzü kızartıyor bu durum.
Miniciktir. Hastadır zaten o miniğiniz. Biliyor olsaniz dahi, yine de her an başinda beklersiniz. Belli eder zaten öleceğini, kaçar gider, uzak durur. O sırnaşık hareketleri yok olur o andan önce. Yanındaki diğer kedi saatlerce yalar yalar tuylerini, nefes aldirmaya calisir o miniğe. Ölmüştür artik, ama hala inanmazsiniz. Siz de, diger kedi de. Caninizdan can kopar o an. Sadece ağlarsiniz, etrafta oyuncaklari, yataği hep o gelecek gibi geldiginden durur. Kaldiramazsiniz. Can gider sanki. insan degildir tabi, ancak her an yaninizdaki minik meleginizdir. Masum meleğiniz...
Zordur.
o kadar acıtır ki adamın içini, hislerini buraya dökemez, kimseye anlatamaz.. evet, bugün evimizin maskotunu, şerefsiz ferhat' ını kaybettik. tabiatın şaheseri olan bu güzel canlının, can çekişerek ölmesini kabullenemiyor insan. onu veterinere götüremeyip, ölmesini beklemek... en acısı da bu sevgili dostlar.
yaşadığımız yerde, gökçeada da veteriner diye bir şeye gerek duyulmuyor. 2 ayda bir geliyormuş sikik adaya.. bu nedenle kaybettik kedimizi, bu zihniyet öldürdü onu..
sabah sütünü hazırlayıp, yaşadığını umarak kahvaltısını vermeye gittim. fakat o çoktan gitmişti. maalesef onu yaşatamadık, elimizden bir şey gelmedi. ve onu bu sabah ulu bir ağacın gölgesine gömdüm, kimsecikler bulamasın diye..
+oğlum naber
-iyi anne burak'ın yanındayım iü'de dönüyorum şimdi yurda
+çok güzel oğlum, abini vereyim o seninle bir şey konuşacak odan hakkında
-iyi annecim, öpüyorum görüşürüz
+abicim naber
-iyi abi ne olsun işte iü'deyim arkadaşımın yanında yurda dönüyorum şimdi
+ha o zaman yurda geç o zaman konuşalım.
-peki abi.(hiçbir şey anlamadım ve mevzu aklımın ucundan dahi geçmedi, sadece şu günlerde maddi bazı şeyler var dışarıda konuşulmasının pek uygun olmadığını düşündüm sadece)
-anne yurda geldim ben.
+oğlum sana bir şey söyleyeceğiz,
-evet anne ne oldu(burada anlamıştım ters bir şeyler olduğunu)
+sarıya araba vurdu oğlum, beli, ayakları filan kırılmış
-ne? nasıl? ne zaman!!!!
+dün oğlum, baban eve gelince fark etti, yürüyemiyormuş, gece eve aldık ağrı kesici filan verip bekledik, bugün de veterinere götürdü baban, uyutmuşlar, şimdi abin bahçeye gömüyor
-nasıl olur ya nasıl(o an aklımdan geçenleri hatırlayamıyorum)
+oğlum diğerleri buradalar daha ayrıca insanlar da ölüyor
-ha, hak, haklısın anne çok üzüldüğüm söylenemez, görüşürüz annecim.
gitti sarım daracık sokak arasında minimum 45-50yle giden bir orospu cocugunun sorumsuzluğu yüzünden şu an toprağın altında, ben ise hissettiklerimi yazmak, acımı paylaşacak birilerini arıyorum bu yalnız odada...
ağlatır. salya sümük ağlatır. elinden şekeri alınmış ufak bir çocuk gibi ağlarsınız. özlersiniz. sanki bir insanmışcasına ona sarılmak, onu öpmek istersiniz.
yaşamayana göre kediye de ağlanır mı be? olur hep. bir hayvana bağlanmak bir insana bağlanmaktan farksızdır. bir insan ile el ele tutuştuğunuzu hatırlarsınız. bir kedinin patisinden tuttuğunu, sizi patilediğini hatırlarsınız. çok zor . çok...
Daha dün önüne gelen ve hareket eden herşeye pati atan yavru kedimin, sabah biberonla doyurulacağı saatte ölümüne şahit olmak... O duman renkli tüyleri, mavi gözleri toprağın içine hiç yakışmaz. Geceleri artık yeni yatağı olan bahçeye bakılır: "üşüyor mu acaba?" diye garip garip düşünceler geçirilir akıldan. Sonra günler, haftalar birbirini kovalar. O hep seninledir ama yara kabuk bağlamıştır bir kere. Hayata devam etmek gereklidir.
hayvanseverliği abartmış başka bi halt beceremeyen kadınlar varya onlardan değilim. * bir mayıstan iki gün evvel kedim ve muhabbet kuşumla dışarı çıktım. evin önüne öyle dışarı dedimse istanbul gibi bi yerde apartman arası filan işte hava almaya. kuş da kaçmıyor omzumda biraz uçsa hemen geri geliyor. neyse ben kaldırımda oturdum kuş da omzumda arada uçup tekrar geri geliyor. kedi de dışarı çıkmanın heyecanıyla zıp zıp zıplıyor. sonra kuş birden fazla ileriye gitti baktım geri gelmeye götü yemiyor cik cik ötmeye başladı gel beni burdan al kıvamında. gidiyim alaym diye kalktım. uzandım filan neyse aldım. oturduğum yere dönecekken yola bir baktım. az evvel zıplayan hoplayan kedi yerde ezilmiş vaziyette yatıyor. bir araba da basmış gidiyor hiçbirşey olmamış gibi. bi taş aldım yerden arabanın arkasından attım ama olmadı. gitti araba. dokuz aydır bi gün bile ayrılmadığım hayvancağız yerde. yatıyor işte öyle. bu sikim apartmanlar betonlar arasında bir araç yüzünden öldü seni nasıl sevebilirim sanayi devrimi?