son yıllarda çekilen hemen hemen en çok güldüren "efe" karekterine sahip olan dizidir. özellikle son bölümlerde oldukça dominant gözükmekte ve anırta anırta güldürmektedir.
bu bölümde çok sil baştan kullanıldı, jenerikte bile sil baştan, artık o neşeli dizi gitti, pembe dizi geldi resmen.
olsun, böyle de ho$uma gitti sanki.
--spoiler--
son sahne.mine sarhoştur, barmenin evine gitmiştir.barmen bununla ileri düzeyde aşk yapmak ister, mine karşı çıkar bir tokat atar, bir tokat yer, barmen ileri düzeyde a$k zorlamalarına devam etmektedir, mine alır içki şişesini geçirir kafasına, kafası yarılmıştır adamın ve minenin sorusu : hi$$ yaşıyo musun?
--spoiler--
muaf tuttum seni mine, sarho$sun hadi kıyak geçiim.
diğerleri gibi suyu çıkmış bir dizidir, öehhhh yani.
edit: editlemeyi unutmuşum, suyu çıkmıştır, doğrudur biraz da olsa atraksiyon eklemişlerdir, gönlümü kazanmışlardır.
an itibariyle Şebnem Ferah'ın Sil baştan şarkısını kullanmalarıyla, çekimlerinin istanbul'a taşınmasından bu yana günden güne saçmalamaya başlayan senaryosunun getirdiği bıkkınlığı bir an için de olsa silmiş kanal d'nin gençlik dizisidir. **
bi kadının sölemesinin pek bi içler acısı olduğu şarkı. delilik yani. evet. ama insanın başına gelio böle şeyler, bi bakıosun yaşanan yılların onunkinden çok daha fazlaymış...
canan karakterine çok üzüldüğüm dizi. insan bazen kendini onun yerine koyuyor da... babasız bir çocuk doğurmaya hazırlanmak ve etrafta nişanlanan birbirini seven, biribirinin yanında olan çiftler... çok acı.. umarım sadece dizilerde yaşanıyordur diyeceğim, polyannacılık yapmış olacağım. en azından olabildiğince az kişi yaşıyor olsun bu durumu diyebiliyorum sadece.
severek izlediğim vazgeçmeyeceğim eğlenceli hoş zaman geçirten gençlik dizisi
yiğit güralpin araya serpiştirdiği detaylarla daha bir hoşluk kazanıyor lakin ben hala alpe üniversitede bir yerde veya sokakta rastlamalarını bekliyorum en azından yaza urlaya dönmelerini ve orada görmelerini **
artık aslı ile denizin saçma aşk sorunlarının sıktığı ikide birde pinhani çalarak pinhaniden soğumamıza neden olan yavaş yavaş piyasa olmaya ve sıkmaya başlayan dizidir.
$imdiye kadar seyrettigim en iyi yerli genclik dizisi.
dizide zaman zaman yadirgadigim bir $ey de genclerin arasindaki saf ili$kiler... deniz ve efe kadar iyi niyetli insanlar var midir gercekte yahu? yoksa lise de i$ler boyleydi de ben mi unuttum nedir?
bence iyi gidiyor. yani, ilk duydugumda "ulan salak salak i$ler yapacaklar yine" diye burun kivirmi$tim ama cok kivaminda bir $ey yapmi$lar, guzel olmu$.
ek: bir de pinhani cok guzel oturmu$ dizi muzigine...
malafat giresice bir dizidir. imitasyon olayında çin'i geçtiğimizi gösteren dizidir. ha yalnız dawson's creek'te zkişsokuş falan da oluyordu bazı bazı bildiğim, bunda da olsun da ben de izleyim. bilmiyorum belki de vardır. oldu olacak isimleri de değiştirin amerikan ismi yapın tam olsun.
"delilik biliyorum senle olmak delilik
takılıp kaldım karşı koymam imkansız
yaşanan yıllarım senden çok daha fazla
hüzünlerim alır gider sevinçlerimi"
böyledir dostum , böyledir ... bir cümle gelir ve göğsünde
patlar ! hüznün iri gagalı siyah kuşları bir matem yerine
cevirir bedenini.
böyleydi dostum , böyleydi ... keder denilen şey bir kadın
silüetindeydi ! geldi ve geçmedi , ayrılık değil delilikti !
"içimde yılgın rüzgarların ayak sesleri
sende daha yeni yeni kavak yelleri"
yenildim dostum , kelimelerimi kaybettim ! arkamı döndüğümde
yırtılmış fotoğraflar görüyorum , hiçbir zaman gönderilmemiş ,
gönderilmeyecek mektuplar... ey içimde öfkeyle büyüyen rüzgar
gel ve geç artık !!!
"doğrusu yanlışı ağrısı sancısı ne varsa yaşanacak
gözyaşı ayrılık pişmanlık dargınlık hepsi benim olacak"
ve tam burada müzik (hayat) hızlanır. bir rüzgar essede kırılsam
diye beklersin , güneş sana inat doğar sanki , gece örtmez üstünü,
günahlarını silmez. mevsimlerin anlamı yoktur. kuşlar ümitlerinide
alıp gitmiştir. sevebileceğin tek bir kadın kalmıştır oda ''keder'' !
çünkü bu hüzünlü bir şarkıdır artık.
"al beni sarıl bana beni koru kollarında korkuyorum"
işte burada parçalanırsın ! kaybetmiş bir savaşcının ağır yaralı
hüznüdür bu... korkma diyemezsin ! korkma diyemezsin ! korkma diyemezsin !
"içimde yılgın rüzgarların ayak sesleri
sende daha yeni yeni kavak yelleri"
dostum çünkü gitmek fiili sevgiliye yakıştırılınca mevsim sonbahara
döner ve sana kalan dalından kopan bir yaprağın kaderidir. bilirsin
rüzgar hep kederden yana ve hep ayrıyönlere eser...
"kaçmayı çok denedim ansızın bu sevgiden
kaç kere yenik düştüm istemeyin bunu benden
sarhoş tutkularım koynumda ben bir deli
iş işten geçti artık dönemem geri"
dostum bu cinnet olmalı ! bana "mona rozayı" oku ! ak güller ,
kırmızı güller , canımı yakan güller , siyah güller...
bu cinnet olmalı dostum ! inan kendimden korkuyorum , bana
"mona rozayı" oku ! korkuyorum dostum kırmızı güller ,
ak güller ... korkuyorum ...
"içimde yılgın rüzgarların ayak sesleri
sende daha yeni yeni kavak yelleri"
dostum bu hüzün leipzig garından geçer mi ?
"doğrusu yanlışı ağrısı sancısı ne varsa yaşanacak
gözyaşı ayrılık pişmanlık dargınlık hepsi benim olacak"
"karanlığımızı avuçlarımıza öksürerek
sen bir kadın ıssızlığına koşulmuş
yarıdan fazla mavi gözlü
eylülden eylüle gülümseyen
ben görünmez raylara düğümlü
garlarda yankılanan bir erkek
değerinden eksiğine bozulmuş."
"al beni sarıl bana beni koru kollarında korkuyorum"