cem karaca ve apaşlar tarafından 1967-68 altın mikrofon müzik yarışması için yapılan derlemedir. sözler tabiki karacoğlan'a aittir. en az duyulan fakat fikrimce en güzel cem karaca şarkılarından birisidir.
şu yalan dünyaya gedim geleli
tas tas içtim ağuları sağ iken
kahpe felek vermez benim muradım
viran oldum mor sümbüllü bağ iken
aradılar bir tenhada buldular
yaslandılar şıvgalarım kırdılar
yaz bahar ayında bir od verdiler
yandım gittim ala karlı dağ iken
farımaz da deli gönül farımaz
akar gözlerimin yaşı kurumaz
şimden geri benim hükmüm yürümez
azil oldum güzellere bey iken
karacoğlan der ki bakın geline
ömrümün yarısı gitti talana
sual eylen bizden evvel gelene
kim var imiş biz burada yoğ iken,
Aşklarını yazdıklarıyla bize anlattığında, en güzelinin "elif" hatun olduğuna karar verdim. Çünkü "evlerinin önü çardak çardak ve elif' in elinde bardak." *
Karacaoğlan, Osmanlı Devleti'nin iktisadi bunalımlar ve iç karışıklıklar içinde bulunduğu bir çağda yaşamıştır. Şiirinin kaynağını, doğup büyüdüğü göçebe toplumunun gelenekleri ve içinde yaşadığı, yurt edindiği doğa oluşturur. Güneydoğu Anadolu, Çukurova, Toroslar ve Gavurdağları yörelerinde yaşayan Türkmen aşiretlerinin yaşayış, duyuş ve düşünüş özellikleri, onun kişiliği ile birleşerek âşık edebiyatına yepyeni bir söyleyiş getirir. Anadolu halkının 17. yüzyılda çektiği acılar, göçebe yaşantısının yoklukları, çileleri, çaresizlikleri, şiirinde yer almaz. Şiirlerindeki insana dönüklüğünün özünde belirgin olan tema doğa ve aşktır. Ayrılık, gurbet, sıla özlemi, ölüm ise şiirinin bu bütünselliği içinde beliren başka temalardır. Duygulanışlarını gerçekçi biçimde dile getirir. Düşündüklerini açık, anlaşılır bir dille ortaya koyar. Acı, ayrılık, ölüm temalarını işlediği şiirlerinde de bu özelliği göze çarpar. Düşten çok gerçeğe yaslanır..
'Karacaoğlan der, nedir çareye
Cerrah neyler yürekteki yareye
Gönül düştü şimdi kaşı kareye
Akar gözüm yaşın dindiremedim.'
tüm yazdıkları sevgiliye olan bazen zampara olarak söylelen halk ozanı. tüm yazdıkları neredeyse aşk üzerinedir. en çok şiir üretenler arasında yer alan dünyaca bilinen unutulmazdır.
güzellerle kafayı bozmuş halk ozanıdır. tüm şiirlerini aynı kıza yazıyorsa sorun yok; ama farklı farklı kızlara yazıyorsa haydi oğlum akıllı, şıpsevdi bir ozan olduğunu düşüneceğim.
Türk halk şairi. Asıl adı doğduğu yer, nerelerde ve nasıl yaşadığı kesin olarak belli değil. Kozanda ya da Adana çevrelerinde doğduğu, Güney Anadolu illerinde yaşadığı sanılmaktadır.
yüzeysel bir bakış açısıyla; karı manyağı olarak görülebilecek karac'oğlan bence gerçek dahilerdendir. kendi sesinden eserleri şu anda dinleyemeyeceğimiz için aynur haşhaş isimli sanatçıdan serhoş isimli türküsünü dinlemenizi öneririm.
nerede doğduğu konusunda çeşitli rivayetler olsa da şiirlerinin bir bölümünde de geçtiği gibi adana'nın kozan'lı olması en büyük ihtimal olan büyük türk halk şairi..
ayrıca yaşadığı büyük aşklara rağmen ölümü aşkın kaybedilmesi olarak gördüğü için kendisini aşk acılarıyla öldürmeyi göze alamayacak kadar ölümden korkmuş, aşka tapmıştır..
şöyle bir vakitler yiyip içerken
yiyip içip yaylalarda gezerken
gene mi geldin ben senden kaçarken
var git ölün bir zaman da gene gel
anayı atayı dün aldın yeter
var git ölüm başka zaman da gene gel..
aşık edebiyatı' nın tek özgün şairidir.
dili sadedir. eğitim görmemiştir.
koşma ve semaileriyle ünlüdür.
yerel söyleyişlere de yer verir.
aşk, ayrılık ve doğa güzelliğini işlemiştir.
şiirleri günümüzde bilinen tek şairdir.
her güzele aşık olma potansiyeli taşır, yaş farkını hiç önemsemez.
aynı yunus emre gibi, anadolu' da çoğu yerleşim biriminin sahiplendiği büyük halk ozanı. genel kanı ise, mersin ve çevresine yerleşmiş bir aşirete mensup olduğu, bu aşiretten bir kıza aşık olduğu, aşiret beyinin akrabası olan biri kızı çadırına hapsedince aşireti terkettiğidir. alıkoyan şahıs, aşiretçe linç edilirken, karacaoğlan sır olmuştur. hakkındaki kimi manzumeler ve söylentiler, cennet ve cehennem mağaralarında intihar ettiğini iddia etmektedir. hatta halk arasında, kalbi çok temiz olanların cennet ve cehennem mağaralarının girişine gelip kulak kabarttığında, insanın içini titreten saz melodileri duyacağı söylenegelir.
bazı kaynaklarda adı ismail ve hasan olarak geçmektedir. yapıtlarına bakıldığı vakit, çok farklı yörelerin renkleri insanın karşısına çıkar. doğa, yapıtlarında başlıca temadır. göçebe olan karacaoğlan, doğadan kendini kesinlikle ayırmaz.
karacaoğlan, yaşamı hakkında çok az şey bilinmesine rağmen, anadolu' nun kültür mirası için çok önemli bir isimdir.
yerli casanova. ama casanova tabi karacaoğlanın zıçtığı bok olamaz.
adı bazı kaynaklarda Simayil, kendi şiirlerinden bazısında ise halil ve hasan olarak geçer. akşehirli hoca hamdi efendi'nin anılarına göre karacaoğlan yetim büyüdü. çirkin bir kızla evlendirilmek, babası gibi ömür boyu askere alınmak korkusu ve o sıralarda çukurova'da derebeyi olan kazanoğulları ile arasının açılması sonucu genç yaşta gurbete çıktı. iki kız kardeşini de yanında götürdüğünü, bursa'ya, hatta istanbul'a gittiğini belirten şiirleri vardır. yine bu şiirlerinden anlaşıldığına göre, bursa'da ev bark sahibi oldu, evlat acısı gördü. anadolu'nun çeşitli illerini gezdiği, rumeli'ye geçtiği, mısır ve trablus'a gittiği de sanılıyor. yaşamının büyük bir bölümünü çukurova, maraş, gaziantep yörelerinde geçirdi.
vara vara vardım ol kara taşa
hasret ettin beni kavim kardaşa
sebep ne gözden akan kanlı yaşa
bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
karac'oğlan der ki kondum göçülmez
acıdır ecel şerbeti içilmez
üç derdim var birbirinden seçilmez
bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
incecikten bir kar yağar,
Tozar Elif, Elif deyi...
Deli gönül abdal olmuş,
Gezer Elif, Elif deyi...
Elif kaşlarını çatar,
Gamzesi sineme batar.
Ak elleri kalem tutar,
Yazar Elif, Elif deyi...
çocukken , 'ibrahim tatlıses teyzemin adına şarkı yapıyo da benim adıma neden yapmıyoooo!!' diye ağladığım zaman bana örnek verilen ve ezberletilen şiirin sahibi ozan.