kanal d nin canlı yayın rezaleti

entry163 galeri1
    76.
  1. bütün sinirimi rütüğün şikayetleriniz kısmında ki görüşleriniz kutucuğuna kustum rahatladım tavsiye ederim sessiz kalmamışta olursunuz.
    2 ...
  2. 77.
  3. bilinçli bir çok kişinin kanal d yi izlemeyeceğine şahit olduğu programdır.
    3 ...
  4. 78.
  5. o kadar hassas bir konudur ki, linkten izlemeye cesaret edemiyorum.Allah bildiği gibi yapsındır.
    1 ...
  6. 78.
  7. haberçiliğin gelebileceği çıkar noktasıdır...
    0 ...
  8. 79.
  9. 'biz izlenmek için ne piçlikler yaparız' demenin ekranda vuku bulmuş hali. başka ne denir ki?
    0 ...
  10. 80.
  11. (bkz: yanlış anons)
    (bkz: bu arada bursadan gol haberi mi var)

    şakası bir yana rezalettir. şikayetimizi ettik efendim...
    1 ...
  12. 81.
  13. türk tarihinin en iğrenç televizyon olayı olarak kayıtlara geçmiştir efenim.
    3 ...
  14. 82.
  15. canlı yayında öyle bir son dakika haberini vermenin tek açıklaması var:reklam. bunun haber değeri yok ki. ayrıca muhabirin yaptığı hata adamı ipe götürecek cinsten.
    0 ...
  16. 83.
  17. yok artık diyorum. biz de abarttık ama kekini kabarttıktı; ama bu bildiğin dangalaklık yahu. tanımı budur yani. Böyle bir mallık olamaz. buna kim neden olmuşsa; cezasını çekmeli.
    4 ...
  18. 84.
  19. televiyon haberciliğinin dibe vurduğu andır. iyi televizyonculuk insanların duygularını veya mağdurların hislerini sömürmekle olmuyor dedirten durum. çok acı bir durum muhabirin yanlış anonsu yüzünden; kendi kazdıkları kuyuya kendileri düştüler neden mi? nedeni çok açık habercilik insanları sömürmek değildir habercilik olan olayı kitlelere anlatmaktır. Adı üstünde haber vermektir. Baştan hatalı bir haber Türkiye'de tek kayıp çocuk o değil ama haber yapılacaksa bir tanesi seçilmiş ve gündem yaratılmış ama neden bu kadar özelleştiriyorsunuz bu haberi neden drama kalıpları içine sokuyorsunuz neden bu kadar hassas bir haberi bu kadar özelleştirip duyguları üst seviyeye çıkartıyorsunuz.neden mi? nedeni çok açık bir kaynak bulundu ve onu ölümüne kadar sömürüp yüksek izlenme oranları. Unutulan bir şey var siz televizyoncusunuz 10 kişiye hitap etmiyorsunuz dünya televizyonculuğunun hiç bir yerinde böyle bir anlayış yoktur filtreler vardır haber filtrelerden geçip yumuşatılır izlenir hale sokulur. Filtrelerde haberin yapılan ülkenin örf ve adetleri, ülkenin dini düşünce yapısı daha sonra bireyin "autocontrol" dediğimiz haberi yapanın filtresi daha sonra haber editörlerinin filtrelerinden geçmesi lazımdır. televizyoncu olduğunuzu unutursanız size tokat gibi geri döner.sorarım size tarihte hangi tvde ölüm haberi canlı verildi birisine. bu kadar boşlarsanız bazı durumları cezasını çekersiniz. kanal d haberin çöküsüdür. Büyük bir rezalettir.
    2 ...
  20. 85.
  21. rezalet niteliğinde yapılmış hatalar zinciridir.
    1 ...
  22. 86.
  23. kanal d den beklenecek bir hareket olduğu için hiç şaşırmadığım olaydır.
    0 ...
  24. 87.
  25. suratınıza... tepenize...

    bi daha kanal d haber izlemek yok. zaten başında m. ei birand yok mu buranın be.
    http://www.internethaber....ed&utm_medium=twitter
    1 ...
  26. 88.
  27. rating uğruna her şeyin mübah olduğunu gösteren utanç patlaması.

    muhabir olacak kadın, kulaklığından gelen "çocuk sesi duyuldu" sözünü "çocuk cesedi bulundu" olarak anlamış. konuyu iyice dinlemeden bunu çocuğu aranmakta olan anneye söyledi.
    sonra da tutup acıyla çırpınan anneye "bağırma" dedi.

    tam bir bok ettin bayan vakasıdır.
    ...
    ek: çocuk sağ salim bulundu.*
    2 ...
  28. 89.
  29. ''çocuk sesi duyuldu.''
    ''çocuk cesedi bulundu.''

    hadi yanlış anladın, onu anladık. bunu millet izlerken pat diye söylemek ne ola ki? bir düşün, bir tart. akılsız insan.

    ondan da geçtim, ''çocuk sesi duyuldu.'' diyerek düzeltmeye çalışıyorsun. ulan hadi o değilse? durduk yere bu sefer umut vermiş oluyorsun ki o daha kötü.

    ayrıca;

    çok değil, bayramın ilk günü darülaceze sakinlerini ziyarete gidip, sürekli, ''kimse gelmiyor mu sizi görmeye?'' gibisinden sorular sorarak o insanların üzerinden prim yapmaya çalışan da aynı spiker kadın.

    aklıma gelmişken:

    geçenlerde benzer bir olay, okan bayülgen tarafından medya arkası'na taşınmıştı. ''bu şekilde kazanılan paralar poponuza kaçsın.'' denilmesi de uygun bulunmuştu. umuyorum aynı tepki bu lüzumsuz kadın için de verilir.
    4 ...
  30. 90.
  31. haberi yapan suucu kişinin habere bağlanırken "aman da aman, ben de anneyim, bir anneye ne sorulur ki böyle bir anda, ne söylenir" şeklinde bir ajitasyon yaptığına da tanık olduk maşallah.

    ne analar var cidden, neler neler doğuruyor.
    2 ...
  32. 91.
  33. türk televizyonlarında görmeye alıştığımız manzaralardan bir çeşit.

    istenirse türk medyası düzeltilebilir arkadaşlar lakin kendini ortaya atıpta rtük'e şikayet edelim abi ayarındaki adamlar düzelmeyecekler. zira kendilerini koyun kapasitesinden ileriye taşıyamamış adamların televizyonda izleyecekleri programlara başkalarının karar vermesi gerektiği düşüncesinde olması yadırganacak bir şey değil. tüm bu koyunların rtük gibi bir kurumun olmasını tartışmak bir yana bir daha bu kanalı izlemeyerek kendi tepkisini koymak gibi toplum içinde birey durumu olmayacağı ise açıkça görülüyor. eh koyunlar değişmedikçe çobanlar kolay kolay değişmiyor, böyle koyuna böyle televizyon.

    aman da aman siz daha televizyonda izleyeceğiniz programaları başkası denetlesin, yanlış bişey olursa biz şikayet edelim ellişer bin lira ceza versinler isteyen adamlarmışsınızda rtüklere başvurup şikayetlerde edermişsiniz.

    karnınız acıkdı mı tombişlerim? agucuk bugucuk aç bakıyım ağzını uçak geliyor amuna koyum.

    edit:yemeği beğenmezseniz et balık kurumuna şikayet etmeyin ama. gelip ceza yazıyolarmış diyoğlar.
    1 ...
  34. 92.
  35. adı geçen kanalı izlememekte ne denli haklı olduğumu göstermiş epic fail. vakadan haberdar oluşumun üzerinden saatler geçti, yeterince sakinleştiğimi düşünerek yazıyorum bunları. uyumaya çalıştım, o annenin feryadı çınladı durdu kulaklarımda. kimse de çıkıp 'vay linç ettiniz, abarttınız' demesin. empati herkese lazım...

    canlı yayın kazasıymış, bilgi kirliliği varmış öyle mi? bak kardeşim, canlı yayın kazasına örnek vereyim sana. amerikalı bir kadın muhabir sokakta haber sunarken arkasından çıplak bir adam koşarak geldi ve gürültülü şekilde osurdu tam yanından geçerken. işte bu canlı yayın kazası, beklenmedik bir şey... peki kanal d ana haber bülteninin sevgili editörleri ve muhabir hanım o eve giderken mümkün olan senaryoların, doğabilecek sonuçların farkında değil mi? birkaç tanesini yazalım: çocuk bulunur, evde sevinç gözyaşları sel olur, muhabir mutludur, muzaffer kumandan edasıyla anonsunu yapar ve merkeze döner... ya da çocuğu arama çalışmaları devam eder, yayın süresince herhangi bir sonuca ulaşılamaz. veya en kötüsü berat'ın başına kötü bir şey gelir. ölmüştür ya da tecavüze uğramıştır. bunları öngörmek çok mu zor? son dönemlerde kıyasıya eleştirilen ordunun bir uygulaması var; şehit olan askerin ailesine haber verilirken subayların yanında sağlık görevlileri de olur. gerçekleşebilecek bir soruna anında müdahale ederler. peki küçük çocuğu odadan çıkartan siz çok bilinçli ve her şeyden önce anne olduğunu belirten sayın muhabir, kadıncağız orada kalp krizi geçirse ne yapacaktınız? canlı yayında ölümü saniye saniyesine gösterdik diye bunu bir habercilik başarısı mı addedecektiniz? madem annesin, duyarlısın, söyleme. bu haberi o anda vermeye senin hakkın yok. böyle bir riske girmek bir yana henüz kesinleşmiş bir bilgi de yok ortada. üçüncü şahıslara bildirmiyorsun bunu güzel ablam, anne o kadın. canı gitmiş, her saniye aklında çocuğu var, binlerce kötü düşünceyle savaşıyor. ayrıca bunu ekran karşısındakilere göstermeye ne hakkınız var? hani öyle John Donne sayılmam, 'bir insanın ölümüyle eksilirim ben' deyip de her ölüme üzülebilen biri değilim, keşke öyle olsaydım fakat bunun da hayatın bir gerçeği olduğunu bildiğimden, yakınlarım ve tanıdıklarım dışında biri öldüğü zaman üzüntüm yüksek boyutlarda olmuyor. lakin ölüme üzülen insanları görmeye dayanamıyorum işte. zaten dememişler mi 'ölen gitti kurtuldu, kalana zor'diye. kaç kişinin alnında yazılı evladını ya da kardeşini, ne bileyim sevgilisini kaybetmek? kaçımız aklımıza getiriyoruz bu ihtimali? kim söylemişti unuttum, 'hayatın en büyük çabası ölüme alışmaktan sakınmaktır' diye bir söz var. kaçınılmaz gerçeğimizi kabul etmişiz, öleceğiz lakin düşünmemeye çalışıyoruz acı sonu. böyle görüntüleri gözümüze sokup bizi hem o insanların acısıyla üzmeye hem de yakınlarımızla ilgili endişeye sürükleyip paranoyaklaştırmaya ne hakkınız var? eminim ki televizyon başındaki bir çok insan kendini ya da annesini emine hanımın yerine koydu izlerken. yeter, bir durun gayrı! bıktırdınız ulan; acı üzerinden prim yaptınız, yoksulluk üzerinden yaptınız, inançlar üzerinden, bu halk neye sahipse hepsinin üzerinden reyting elde ettiniz. yeter yahu! göstermeyin kardeşim bu acıları, şehit anası, babası gözyaşı dökerken burunlarına sokmayın o lanet olası mikrofonlarınızı kameralarınızı. dram üstüne dram eklemeyin, insanların trajedilerini katmerlemeyin. magazin ve üçüncü sayfa haberciliğini bırakın da izleyenleri bilgilendirin artık.
    merak ediyorum, sizi o eve çocuğun ailesi mi davet etti? bir yardımınız olacağını mı düşündü? sanmıyorum. zaten köyde kim varsa kolluk kuvvetleriyle birlikte arama çalışmalarına katılmış. olur da bulunamazsa çocuk, kendi rızasıyla çıkartırsınız anne babayı programa, çocukla ilgili bilgi verir fotoğrafını yayınlarsınız, böylece yardımcı olmuş olursunuz. ya da diyelim ki cesedi bulundu yavrucağın, annesi acısını size dökmek isterse canlı yayında çıkartın abi. ben izleyemem ama en azından size suç bulamam. baskın basanındır tavrı göstermemişsinizdir çünkü.

    gelelim özay erad'a... bu hanıma 'istifa et, bırak git' diyemem. büyük bir hata yapmıştır fakat bu skandalın tek aktörü değildir. hatta bence başaktörü de değil. bağlı bulunduğu kanal onu görevlendirmiş, kadın da gitmiş. aldığı duyumu annenin yanında böyle dillendirmesi haricinde bir de sözleriyle çelişen bir samimiyetsizlik hakim ifadesinde, hepsi bu. sonradan çok üzüldüğünü, yüzünün ifadesinin değiştiğini söyleyenlere şunu öneriyorum; siz önce bir bakın çocuğu dışarı çıkarırkenki, 'ben de bir anneyim bunu nasıl söylerim bilmiyorum' diye miss turkey yarışması sunarmışçasına konuşurkenki tavrına, sonra neye üzüldüğünü anlarsınız. yaptığı gafın derdine düşmüş kadın, annenin acısı çok mu umrunda? el elin eşeğini türkü çağırarak ararmış diye boşuna söylememiş atalarımız. emine hanım yerde debelirken özay erad saçını düzeltip yaptığı hatanın sebebini açıklama derdine düşmüş 'son dakika, yanlış bilgiler geliyor' diyerek. bir yandan da eliyle 'kapat kapat' işareti yapıyor gora'daki arif gibi. tamam, hanfendiden programına müdahale edildiği için anında istifa eden hulki cevizoğlu benzeri bir tavır sergilemesini beklemeye belki hakkımız yok ama 'çok üzüldüm, nasıl söylerim bilmiyorum' diyorsan, söylemezsin. 'haberi önce bizden alın' böbürlenmesi, tezcanlılığı işte böyle patlayıverir.

    ve emine abla... o kadar odaklandık ki bu rezalete, çocuğun akıbetiyle ilgili net bir şey söyleyen, yazan yok gibi. bulunduğu söyleniyor, umarım doğrudur da kurban bayramında bayram etmişsindir güzel ablam. reyting tanrısı seni kurban seçti bu defa ama kurtuldun. eh, biraz kesildi elin kolun, çizildi yüzün ama olacak o kadar değil mi? çok zordur bilirim ama unutmaya çalış bu travmayı, yavruna sarılıp kokusunu içine çek. ondan âlâ sakinleştirici yok, senin döktüğün tek bir damla gözyaşını telafi etmeye başka hiçbir şey muktedir değil. hep medyaya, muhabire vuruyoruz ya emine abla, peki senin benim hiç mi suçumuz yok bu gelinen noktada? söylesene güzel ablam, deniz feneri'ni izlemedin mi hiç? yoksul, sefalet içinde yaşayan insanlara güya el uzatan karagümrük kundakçısı uğur ve arkadaşlarının samimiyetsizliği hiç rahatsız etmedi mi seni? kültürün, moral değerlerin, ataların, inandığın, kani olduğun dinin 'bir elin verdiğini diğer el bilmesin' derken, güya gizlice söylermiş gibi fukarayı kenara çeken, sesinin tonunu biraz düşürüp onlara yapacakları yardımları tane tane hepimize duyurarak anlatan sunucu, burun kıllarını alacak kadar yakın çekime girmiş kamera mideni bulandırmadı mı hiç? seda sayan'ın 'yetiş bacım' diyenin imdadına koşup reklamın daniskasını yaptığı program ve benzerleri hiç belirmedi mi evindeki renkli camda? yahut ne bileyim, fatma girik'le bir olup tükürmedin mi sen de suçlu olarak karşımıza getirilen o insanlara? söz fato'da intiharlara sebep olmuş ne gam; bize izleyecek, ibret alacak, kızacak, üzülecek gerçek hikayeler sundu ya, aslandır, kaplandır, cennetliktir değil mi? ekranlarda dönen bu pornografi furyasının yapımcılarına ne kadar kızsak da kabahatin çoğu sende, bende sevgili ablam. boşuna başbakandan, first lady'den, cumhurbaşkanından medet umma. fırat kenarında kaybolan kuzuların hesabını devlet büyüklerinden sorma devri kapandı. normalde haber değeri olmayan senin acını böyle kullanır birileri, gık diyemezsin. o birileri hunharca öldürülen gencecik bir kızı nasıl da sömürmüşlerdi hatırlasana emine abla? seni canlı yayına çıkaranların gazetesi değil miydi münevver için 20 ekim'de motor deniyor diye başlık atıp, motor kelimesini özellikle vurgulayanlar? düşen uçaktaki ölen kişilerin isimlerini vermiyorlar diye hollandalı yetkililere çıkışan ve sonrasında sağlam ayar alanlar bizim medya sirkimizin oyuncuları değil miydi? bunlar yamyamdır, sadece seni,beni değil birbirlerini de yerler, içlerindekileri kurban vermekten çekinmezler reyting için. hatırlar mısın yasemin'in penceresi hanımı? ünlülerin hayatını ıcığını cıcığını çıkararak anlattığı, dramatize ettiği bir programı vardı. şovmen beyaz'ı çıkartmıştı da bir defa, babasının ölüm anını anlattırmıştı canlandırmalarla. koskoca adam çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlamış, annesi sarılıp zor teskin etmişti. ve daha niceleri... bunlar böyledir abla, dinleri, ahlakları, kutsalları sadece izlenme oranı ve ona paralel kazandıkları paradır. gözünü seveyim minnet etme bu kasaplara, kes kolunu ye. kan tükürsen de kızılcık şerbeti içtiğini söyle.

    benim pek aklım ermez, bu işe ömrünü adamış eleştirmenler, akademisyenler var, kanaat önderleri var. elbet en doğru, en geniş kapsamlı açıklamalar, çözümler onlardan gelecektir. ben naçizane iğneyi kendimize batırmalıyız artık diyorum sadece. bu kirlenmeye, yozlaşmaya dolaylı ya da direkt, hepimizin katkısı var. the cable guy filminde söylendiği gibi 'birileri bebek bakıcısını kapatmalı'.

    http://galeri.uludagsozlu...ay%c4%b1n-rezaleti-74713/
    23 ...
  36. 93.
  37. reyting kaygusunun, insanları nasıl sığlaştırabildiğinin ve insanlık dışı davranışlara sürükleyebildiğinin sınır tanımaz bir örneğidir.
    1 ...
  38. 94.
  39. (bkz: kendini insanların yerine koyamamak)

    kendi evladın olsa o haberi eşine verebilir miydin canlı yayında sayın spiker?

    (bkz: işiniz gücünüz para olmuş aq)
    1 ...
  40. 95.
  41. sözlük nüfusunun sessiz kalmaması gereken durumdur. daha şimdiden 126.entry görüldü ama bunun yeteceğini sanmıyorum. işi gücü kurtlar vadisi'ni kapatmak olan rtük'ü iş başına çağırıyorum. sessiz kalmamak içinse; http://www.rtuk.org.tr/sayfalar/gorusoneri.aspx
    1 ...
  42. 96.
  43. rezilliğin bir diğer boyutu da, cesedi bulunduğu iddia edilen çocuğun sağ salim kurtarılmış olmasıdır.

    şerefsizliğin sınırlarını zorlamaya başladılar.
    3 ...
  44. 97.
  45. 2-2 den sonra en büyük yanlış anons rezaletidir.*

    tabi yersen! yanlış anons olmadığı ortada.
    2 ...
  46. 98.
  47. 99.
  48. yayında özendiriyor diye küfürü yasaklayan, yok efendim sigara içmeyi yasaklayan zihniyet ve bunları yasaklattıran kişilere de hesap sorulması gerektiğini hatırlatmıştır. buna da sansür uygula, bu da insanları haysiyetsizliğe özendiriyor!
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük