sık sık başvurduğum bi eylem bu. daha doğrusu eylem demeyelim de zorunluluk. istemsizce ve
büyük oranda yazma yetimi kaybetmeme adına kendiliğinden gelişen içgüdüsel davranış aslında.
sözlük moderasyonunu da yakın olduğumdan kimse bişey demiyor. uçurana kadar eğleniyorum
itle. bazen olumlu bazen de olumsuz anlamda pekiştirici görevi üstelenen bu yazar için
yapamayacağım şey yok. sanki hevesim geçene dek benim için sözlük, o, ondan ibaret her ne
varsa.
eğer kafayı olumsuz anlamda takmışsam, girilerinin ben bulaştıktan sonraki gelişimini ayrıntılı şekilde izler, noktalama işaretlerinin cansiparene arttığı ve paragrafların gelişigüzel iki adım öne çıkarak oluştuğu salya sümük salgılanan o döngele anına dek canını acıtırım. sözcükler aracılığıyla gösterebildiğim hüneri o sefil yüzünün yazılarımı okurkenki düşmüşlüğü adına feda eder, parmaklarının klavyeye gerilerek dokunduğunu küçük albay'in -e halinden anlayarak "you
are a death man but not yet" derim. çünkü ben bir yazara kafayı takmışsam, ölümü beni
durduramaz, cesedenin üzerinde dokuz taş oynamalı, taşları koyacağım yeri de kendim
seçmeliyim. sadece taşak geçmem yetmez. orada olmalı. geçtiğim yerde. ama bana asıl faydası dokunan olumlu pekiştiricim. nickimi ne zaman girilerinde görsem, ya da bırakalım nicki filan ufaktan beni ima ettiğini anlasam ortalarda koyamayacağım kuku yok diye düşünürüm. ama bu denli güçlü hissetmeme rağmen içimde öylesine masum bir duygusallık, romantizm, onu alıp buralardan gitme duygusu oluşur ki, yanaklarının hafif kızardığını hayal ederek monitöre doğru gülümser ve derinlik sarhoşluğundan kendimi kaybederek ekranı yalarım.
şu anda sözlükte böyle biri var. bi hatun yani. benim olumlu pekiştiricim. her girdiğimde ne
yazmış diye merak ediyor, bi şekilde konuşmak için bahane arıyorum. burdasın bebişim,
biliyorum, seni çok seviyorum, gerçekten