islama göre yaşayacaklarımız ve onları seçmemiz. Fakat, Tanrı vereceğimiz kararları da bilecek kadar büyük değil mi? Benim de anlamadığım nokta budur. Tamam diyelim önümüzde iki seçenek var, iyiyi seçersek cennet kötüyü seçersek cehennem, çok genelleme oldu ama örnek veriyorum. Peki yaşamı yaratan, hayat veren, ve bu hayatı bitirecek olan, ve bunların hepsini bilen tanrı değil midir? Yani Tanrı her şeyi bilen değil midir? Tanrı o zaman benim yapacağım seçimi de biliyor olmalıdır. "Allah seçimine karışmaz" deyip kestirip atmak bu kadar basit midir? Hem bu kadar büyük, hem de vereceğim seçimden habersiz? Sizce mantıklı mı?
--spoiler-- morpheus: - sanırım kendini şu an biraz alice gibi hissediyorsun. sen de zaten uyanmayı bekleyen ve gördüğü şeyleri kabul eden birinin bakışları var. ne ilginçtir ki gerçek de bundan pek farklı değil. kader'e inanır mısın neo?
neo: - çünkü hayatımı kontrol edemediğim fikrinden hoşlanmıyorum.
morpheus: - ne demek istediğini çok iyi biliyorum. sana burda olma sebebini açıklayayım. burdasın, çünkü bir şey biliyorsun. bildiğin şeyi de açıklayamıyorsun ama hissediyorsun. hayatın boyunca hissettin. bu dünyada yanlış olan bir şeyler vardı, ne olduğunu bilmiyordun ama ordaydı. beyninin içinde dolaşıp seni deli ediyordu. seni bana getiren işte bu his. neden söz ettiğimi biliyor musun?
kader öğrencilerin sözlü sınavda aldığı puana benzer. çok çalışırsınız, hiç çalışmazsınız hoca ne sorsa cevap verirsiniz, dilinizin ucuna gelir söyleyemezsiniz, cevabı bilmiyorsunuzdur, sorular az bildiğiniz bir yerden gelir, çok iyi bildiğiniz bir yerden gelir, hocanın morali iyidir, hocanın morali kötüdür, hocaya bir yönünüz hoşuna gider veya size gıcık olur sonuçta çoğunlukla bilgilerinize göre not alırken bazen kazaya kurban gidersiniz, bazen de imkansızken iyi nor alırsınız.
kadın erkek ilişkilerinde de aynı şey vardır. seversiniz, elinizden geleni yaparsınız, karşılığında kaybettiğiniz de olur. bazende ilgilenmesiniz, kaybetmek umurunuzda olmaz ama kazanırsınız. tabi çoğunlukla çabalarınızın karşılığını alırsınız.
kader, keder uyumu, tesadüfi değildir.
ortak hislerin benzer kelimelerden türemesi olayı.
bu bağlamda, kederli olayları izahta kullandığımız, bir teselli sözüdür.
başarılarımıza, mutluluklarımıza yanaştırmayız.
onlar bizim ve bizdendir.
kaderse yaradandır.
başbakana göre zonguldak işçilerinin başına ne geliyorsa bunun yüzünden geliyor. halbuki işin aslı öyle değil arkadaş diyebilen bir miktar basın mensubumuz ve halkımız var.
madende göçük altında kalmak kader değildir, yaşamını kaybeden insanlar bilakis sorumsuzluk, tedbirsizlik ve denetimsizlik yüzünden ölmüşlerdir. siz gerekli önlemleri alır, gerekli acil durum planlarınızı hazır tutarsanız bu insanların kaderi göçük altında ölmek olmayabilir. şöyleki; gazeteport'tan safile usul gider alman maden yetkilisi ile konuşur; adam der ki zonfuldak'ta olan patlama bizde en son 40 yıl önce gerçekleşmiştir. o kadar güvenilir bir sistemimiz varki, biz işimizi şansa bırakmayız.' devamını okuyabilirsiniz:
mesela başbakanınız tayyip efendi'nin zonguldak'ta madende hayatını kaybeden kardeşlerimiz için bulduğu bahane bu.
oysaki diyanet işleri bile yaptığı açıklamada, bunun kaderin değil insanların suçu olduğunu dile getirmiştir.
kader, yüce yaradanın herşeyi önceden bilip takdir etmesidir. meteorologların hava raporlarını sunarken, hava öyle olacağı için mi söylemeleri yoksa havanın önceden durumunu bilip de mi söylemeleri bir örnektir.
(bkz: alın yazısı)
Allah'ın her şeyi bir kader ile yaratması en büyük nimetlerden birisidir. Kader insanlar için çok büyük bir konfor, büyük bir rahatlıktır. Kadere iman eden, hayatındaki her şeyi, hayatı boyunca karşılaştığı ve karşılaşacağı her olayı Allah'ın kaderinde yarattığını bilen bir insan hayatı boyunca bunun rahatlığını, güvenini ve iç huzurunu yaşar.
''kader, hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. bu sebepten, ''ne yapalım kaderimiz böyle'' deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir. kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. öyleyse ne hayatının hakimisin, ne de hayat karşısında çaresiz'' *
üstüne çok şey denir. anlaşılması güçtür. bence çok da kafa yormamak gerekir. hem değiştirebilmek için herşeyin elinizde olduğuna inanırsınız ole de hissedersiniz. bir gazla girişirsiniz sonra bir koca duvar grafik bu kez en aşağılardadır şimdi de hiç birşeyi değiştiremiceğinizi hiç birşeyin elinizde olmadığını görürsünüz inanılmaz çaresiz hissedersiniz. ve kader dersiniz....
insanlığın kader nokasında bir hatası vardır. "kader daha önceden tayin edilmişse benim içki içmem ya da birini öldürmem kaderle tayin edilmiş "denir. bu yanlıştır çünkü kaderde 2 yol çizilmiştir, biri iyiyi seçmek diğeride kötüyü. şöyle düşünürsek..(
(nacizane)
birinci nokta ve ikincisi arası insanlık tarihi olsun.( sayı doğrusundaki parça)
ezel (yani geçmişi olmamak, herşeyden önce var olmak) <_____________|________|______________> ebed, sonu olmamak sonsuz, baki.
nacizane tabloyu ele alırsak insanlık tarihi ezel ve ebed noktasındaki bir aralıktır. biz şu an bu aralığı yaşarız, ve o aralığı çift şeritli bir yola benzetelim biz o aralıkta iyi veya kötü olan yolu seçeriz yani hayır veya şerri seçeriz, seçim noktasında araya bazen parazitler girer yani biz iyiyi seçsekte sonuç kötü olur burda musibet vardır, musibet ise görünüşte kötü gibi duru ancak rabbimizin bizi imtihan ettiği bir nokta olabilir ve bizim için o kötü olay pek çok fayda getirir.
mesela: sevgilinin terketmesi, belki terketmese veya onunla evlenmiş olsan başına çok daha kötü şeyler gelebilirdi. örnekler çoğaltılabilir. *
Herkesin bi kaderi varmı bilemiyorum,yoksa rüzgara kapılmış gibi oraya,burayamı sürükleniyoruz? Bence her ikiside doğru.Belki ikiside aynı anda oluyor.Ama yinede seni özlüyorum,birşeye ihtiyacın olursa yakınlarda olacağım.
bir tarafta yatalak babasını ve annesini kendi dünyasına bırakıp zagor'un peşinden dünyanın öteki ucuna dahi gidecek olan uğur, diğer tarafta uğur için işini, eşini, çocuğunu ve ailesini bertaraf etmiş sadece uğur'un yanında olmak için dahi dünyayı verecek olan bekir... kader, bu işte... köküne kadar hayat kokuyor, bu koşuşturmaca. bir taraf kovalarken o denli kovalanıyor ki, hayatın teorisi olmadığını görüyoruz. duygu, mantığı sürklase etmiş.
arkada kimler mi var? hasta baba, ne şekilde olursa olsun hayatın feleğini derbederce yemiş anne, masumiyettekine benzer çaycılık yapıp aile içi bozukluğun mağduru olmuş çocuk, evlenip çocuğuyla ne bok yiyeceğini bilemeyen her haltı sineye çekmiş psikolojisi darmadığın eş -bekir'in eşi-, görücü usulü birlikteliğe önayak olan bekir'e iş vs. sağlamış anne-baba...
arada gene olanın en büyüğü çocuklara oluyor kuşkusuz. bir yanda baba sevgisi yok, diğer yanda aileye yoksulluk o denli çöreklenmiş oluverince psikolojisi berbat halde çaycılık yapan çocuk mevcut. sosyal koşullar yaraları derinleştiriyor hissini film de almamak mümkün değil.
filmin en başarılı sahnesi masumiyet'i erkan can'nın seyretmesi. bir diğeri de kedi ulaşamadığı ciğere mundar dermiş hesabı arkadaşlarıyla her yol mübahtır hesabı içip çeken dertli bekir'in uğur'u nasıl becerdiğini anlatışı! * belki de içe ukte olan davranışı dışa vurmak. dilin kemiği yok elbette. ordaki arkadaşının bekir'in uğur'un peşinden dağları deldiğini ifadelemesi ayrıyetten çekicidir.
filmi masumiyet'le kıyaslamaya girmeyeceğim. zaten; derya alabora, haluk bilginer ve de güven kıraç isimleri kafi ağırlıkta. burda bekir rolünde başarılı ufuk bayraktar var. vildan atasever bana yeterli gözükmedi film boyu.
filmler arası bağlantı, demirkubuz'un yoksulluğu ince bir dantel gibi işlemesi, duyguların mantığın üç beş adım önünde olduğunda takıntı ötesi birleşmeyle nelerin oluvereceğini görmemiz filmi hayli başarılı yapıyor.
biraz ileri bir sorgulamayla bekir ve uğur'un kendi ego masturbasyonları sırasında arkada kalanlar öncelikle dikkatimi çekti benim. uğur ve bekir özellikle de bekir sadece kendi keyfinin kahyası olmuyor bu durumda. arkada kalanlar acı çekiyor. bekir, acı çekti/ yıprandı/ bitirdi kendisini. ama sadece kendisini değil işte! duygu ve takıntı fırtınası, evde onu bekleyen ufaklığı dahi dinlemedi. çünkü dinmedi fırtına. aldı götürdü bizi de başka alemlere.
10 üzerinden 8!
daha kafası karışık olmayan birisine rastlamadığım kavramdır.
basitçesi kader; bu dünyaya gönderildiğimizden, terkedeceğimiz zamana kadar yaşayacağımız olaylar bütünüdür. fakat herşey belliyse biz niye burdayız? sorusunun cevabıda verilmiştir. insanlar cüzi iradeye sahiptirler ve bu iradeleri sayesinde sunulan tüm kanılardan iyiyi yada kötüyü yada o yola giden durumları kendileri belirler. yani bir yere kadar insan kaderini kendi belirler. bir yerden sonrası yaradan ın iradesindedir.