iflas etmesiyle birlikte kaybolan değerleri kazanan bir beyzbol menajerinin öyküsünde, tom cruise' nin aynı karakteri canlandırarak yıldızlaştığı film. kahkahayı yansıtsa da, çok önemli mesajlar verdiğinden, altyapısında günümüz toplumunu ciddi bir biçimde sorgulayandır. rene zellweger' i aynı filmle tanıdık.
yönetmenliğini ve senaristliğini cameron crowe'un üstlendiği 1996 yapımı romantik komedi. lakin bu filmin türü için sadece romantik komedi demek eksiklik olur. çünkü film bol miktarda dram öğeleriyle de dolu. ama buna rağmen gerektiğinde hüzünlendirdiği kadar güldürmesini de bilen başarılı bir yapım. bu başarının arkasında elbette iyi oyunculuklar söz konusu. özellikle tom cruise ve cuba gooding jr'ın oyunculukları enfes. onların bire bir oynadıkları her sahne muazzam. zaten cuba gooding jr severek takip ettiğim başarılı bir oyuncu. bu hoş filmin dışında as good as it gets ve what dreams may come yapımlarındaki performanslarını da her zaman severek izlemişimdir. bunun dışında filmin künyesinde belki de en yeteneklisi, asla kendinden bıktırmayan, olduğu her sahneyi ekrana yapışarak izlememi sağlayan biri var. o da şu sarı kafalı, koca yuvarlak gözlüklü şirin velet. ne güzel de oynamış, cidden onu da ayrıca tebrik etmek gerek.
filmin genel olarak konusuna gelecek olursak; jerry maguire adında bir adamın her şeye rağmen vazgeçmeyen, azimle istediğinin arkasında duran biri olarak hayatından bir kesit izliyoruz. aslında jerry maguire azimle sıçan taşı deler mantığının vücuda geçmiş hali gibidir. zaten filmin ismide baş kahramandan gelmektedir. gerçi ülkemizde vizyona "yeni bir başlangıç" adı altında girmiştir. ve evet, bu ne perhiz bu ne lahana turşudur. akıl almaz türkçe çeviriler zincirimize böylece hoş bir halka daha eklemiş bulunuyoruz.
filmin özellikle diyalogları muazzamdır. her biri birbirinden güzel, yaratıcı cümleler içerir. elbette en akılda kalanı "show me the money" yani; bana parayı göster cümlesidir.
buradan sonra yazacaklarım fena halde spoiler içermektedir, bilginize sunulur. ondan sonra vay efendim ben bilmiyordum, vay efendim ben görmedim demeyiniz çok rica ederim.
--spoiler--
filmin belki de en duygusal anı, maç sonrası galip gelen rod tidwell'ın menajeri jerry'ye bakarak galibiyeti kutlamasıdır.
birde tabi son sahnede şirin veletin topu büyük bir estetik ile uzaklara göndermesi bendenizi hiç şaşırtmamıştır. malum kendisi canavar gibi bir şeydir. ve evet, tatlı mı tatlıdır.
ve tabiki her klişe romantik aşk filmlerinde olduğu gibi filmin sonlarına doğru bir anda esas oğlanın gözünde esas kız parıldıyıverir. devamında o anın verdiği aşk ve özlem ile sevdiceğe doğru koşulur.
ve evet, bu klişe geri dönüşler jerry maguire filminde de yerini almıştır.
--spoiler--
şimdi bu filmi izledikten sonra size ne olacağını söyleyeyim.
birincisi; eğer "sevgilim bir odun" diyenlerdenseniz filmin sonunda sevdiceğinize dönüp kendi kendinize uzun iç geçirmeler yaşayabilirsiniz.
ikincisi; "bir sevgilim bile yok, anlıyor musun ? " kıvamındaysanız bu filmin iç acıtıcı etkisi tabiki daha büyük olacaktır. malum buram buram romantik bir aşkın öyküsüdür bu.
üçüncüsü; yok ben gönül meselelerinin insanı değilim diyenlerdenseniz bu film size "çilem dolmadı mı hala" tarzı hayattan yediğiniz kötekler sonucunda yinede yalnız olmadığınızı ve asla vazgeçmemeye çabalamanızı hatırlatır.
kısacası; hoş bir iki saat geçirmek için bu filmi izleyiniz, izlettiriniz.
Replikleri ve soundtracki ile hafızalara kazınan bir film. Kemal sunal filmleri haricinde tekrar izleme isteği uyandıran nadir yapıtlardandır. Tom cruise'un 20 yılda hiç yaşlanmamış olduğunu tekrar izleyince fark edersiniz.
