Zordur elbet, her mesleğin kendine has cilveleri var. Ama en güzel tarafı da gece mesaisine kaldığın o yorucu günün sabahı erken saatte işten eve geldiğinde ananı babanı kardeşini yataklarında mışıl mışıl uyurken görmenin verdiği tarifsiz huzur başka hiçbir şeyde yok.
Edirne'de böyleydi. Özledim. Şimdi eve geliyom kapı duvar.
Sahiden çevrenizden ilgi gören, alımlı bir kadınsanız iş yerindeki karşı cins sizi işten soğuturcasına davranışlarda bulunabiliyor.
Bundan hoşlanan, rahatsız olmayacak kadınlarda elbet vardır ama birçoğu bunu mide bulandırıcı buluyor.
Pms dönemi etkisi midir nedir çok fazla ağlayasım geldi. her girdiğim iş yerinde normal çalışandan tut, müdür yardimcisi, müdürüne kadar sezdiğim flörtümsü tavırlardan bıktım. Işe gitmek falan istemiyorum bu yüzden.
şu dönemlerde şahsım adına aşırı derecede yoğun olandır. ek ve konudan bağımsız olarak, maslow'un bir sözü vardı “Yazgıların en güzeli, bir insanın sahip olabileceği en büyük hazine, tutkuyla yaptığı bir iş için ona para ödeniyor olmasıdır.” insan işini sevmedi mi, dünya koskoca bir işkencehaneye dönüşüyor, her tarafta iron maiden cihazları varmış gibi bir hal alıyor.
Dunyanin en buyuk sirketlerinden birinde baslayip, sikintisiz bir sekilde calisirken bir anda istifami verip , herkes dogdugu yere birseyler katmali mantigi ile vatan'a donup; cok sevdigim isimi yaparken cok severek calistigim bir sirketin nasil kucuk bir firma iken buyudugunu, bu surecteki sikintilari ve guzellikleri tum ciplakligi ile gozlemlememe sebep olmus, ne yazik ki butun hayatimi ele gecirmis hayat dilimi.
Uluslar-arasi sirketlerdeki is hayati normal olarak; daha cok karizmaniza ve etrafinizdakileri gaddarca ezebilmenize dayaniyor. Benim deneyimimde ne ezilen ne de ezen tarafta yer almadigim icin cok mutlu bir surec gecirdim, insan iliskilerindeki dinamikleri idrak edebilmek icin bu tip firmalarda is hayatina baslamanin cok yarari oldugunu dusunuyorum.baslangicta odemeleriniz buyuk ihtimalle , cevrenizdeki ayni siniftaki insanlardan daha fazla oluyor fakat sorumluluk almayi seven bir insansaniz tam anlami ile butun kontrolu elde etmeniz mumkun degil cunku is plani ve kurallar cercevesinde calisiliyor . kapitalizmi dibine kadar yasayip yasamama karari almanizi kolaylastiriyor baslangicta bu tarz sirketlerde calismak, bunun haricinde eger bu firma sizin sosyal yasaminizi dusunen bir firma ise vermeniz gereken tek karar , daha sonraki surecte kariyerinizi nasil ilerletmek ve minimal anlamda cevrenize ne katmak istediginiz olacak.
Kucuk fakat buyume potansiyeli olan firmalarda ise -ki benim tercihim bu tarz bir firmada calismak oldu ve halihazirda 6 senedir severek bu durumu devam ettiriyorum- sorumlulugunuz cok buyuk , direkt olarak sonuca etki eden bir faktor oluyorsunuz , ego tatmininiz mesleki anlamda doyuma ulasiyor, ilerleyen surecte eger hakkaniyetli bir firma ise buyume oraninda sizi de ekonomik acidan ferahliga kavusturuyor -ki ustte bahsettigim uluslar-arasi firmalarda calisan sinifdaslariniza bu sefer siz ekonomik acidan ustun geliyorsunuz- , isin kotu tarafi ise artik ailenizden daha fazla gordugunuz calisma arkadaslariniz , sosyal hayatinizin ayrilmaz parcasi haline geliyor. organik baga kavustugunuz icin artik istedgini yap bana ne diyemiyorsunuz , zamaninizdan calip dur su maili atayim hemen bakiyorum tarzi cumleler hayatiniza giriyor. Mutlulugunuzu veya mutsuzlugunuzu belirleyen ana faktor sirketiniz oluyor.
Uzun lafin kisasi is hayatinin amk size birsey olmasin .
Genel değerlendirmelerden kaçınarak,Beyaz yakalı bir iş hayatı amansız mücadelelerle dolu uzun,dikenli yolları ve çoğu zaman iki yüzlü mesai arkadaşları ile çalışmayı gerektirecek ve hatta sonunda saçma,küçük bir hatayı affetmeyecek götveren amirlerinizin size kapıyı göstermesi ile son bulacak bir iş hayatıdır.Plazada masa başı çalışmak dışardan oldukça konforlu gözüksede zaman zaman pencereden eğilip dışarı baktığında sokak tan geçen eskiciye özenmeye kadarda yol alabilir.Eğer amaç Huzur ve mutluluksa,Çantacı ali abinin,Tornacı Reşat ustanın,Yada Kaportacı Hüsnü'nün yanında çalışmak ile sağlanabilir.en azından sinirlendiğinde levyeyi kalıbı fırlatıp sikerim böyle işi deyip bi cigara yakıp 10 dakika sonra tekrar işin başına geçme lüksünüz olabilir.Ve mesai arkadaşlarınız kolunuza girip 'Boşver Topraam'diye sizi sakinleştirdiğine şaşırabilirsiniz ayrıca bu tip dostane adamlar beyaz yaka bir iş hayatında yok gibi bişeydir.Yada uzak denizlere dümen kıran bir kaptan olmak ne güzel olur.Koca bir gemi bir sürü tayfa uçsuz bucaksız bir deniz.Benim gibi hippi ruhlu bir adamın işi değildir plaza işçiliği yapmak ama mevcut şartlar bunu gerektirir.
Şahsım adına konuşayım.
Evde oturduğum zamanlarda, üstümde ki pijamalar çıkmaz, topumuz hiç bozulmaz. Daima temizlik ve gelene gidene hizmet modundayım. iki üç gün sonra uyku düzeni değişince iyice mikrop çekilmez bir tip olup çıkıyorum.
Çalışmak bana iyi geliyor.
Sabahın köründe kalkıp duşunu alıp makyajını yapıp insanların içine karışmak, bende varım lan, saksı değilim burda demek gibisi mi var?
Çalışan yoruluyorda çalışmayan yorulmıyor mu?
Pazartesi sendromunun patlamasına sebep olan ve aynı orantıda cuma günlerini önemli klan kapitalizmin bizi zorunlu kıldığı mesaili veya mesaisiz vardiyalı yada part time belli bir ücret karşılığında yapılan günlük ortalama 8 saatlik bir eylemdir.
maalesef hayatın devamı için bir şekilde her bireyin içinde olması zorunlu olan durumdur.
iş hayatını yönlendirmek ise kişiden kişiye değişir; kimi için cehennem gibi birşey iken kimileri için biraz daha katlanılabilir birşeydir.
burada önemli olan iş hayatınızı tüm yaşamınıza entegre etmemenizdir. bu şekilde yaşayan milyonlar varken insan biraz daha akılcı davranıp iş-özel hayat dengesini kurarsa daha mutlu olabilir. para kazanmak güzeldir; insanı özgürleştirir ancak iyi iş hayatı, yaşam doyumu açısından herşeyden önemlidir.