karanlık dehlizleri olan bir otogara sahibiz ve o karanlık yerleri de pislikten geçilmiyor. hayır bir de binlerce yabancı biniyor o otobüslere. ülkenin prestijine yazık.
3 tarafıdenizlerle çevrili olup deniz yolunu kullanmayışımızın yanında, demiryolu kültürümüzün de zayıf olduğu göz önünde bulundurulursa, küçük kentlerden istanbula göçün bu kadar yaygın olduğu istanbul'da şehirler arası kara taşımacılığı muazzam bir önem arz etmektedir. Bu otogarın da miadı dolmuştur. Bir kademe daha şehir dışına atılarak daha büyük bir proje ile Topkapı'nın gördüğü sonu görecektir.
champs elysees bulvarında sanki de yakışmıyormuş. istanbul otogarı istanbul'a yakışmayacak kadar eskidiyse, yaşlanmışım onu anladım. zira bu otogar yapıldığında ne olay olmuştu, kraldı o zaman. şimdi kuzuların maskarası olmuş. zaman ne çabuk geçiyor.
doğru bir önermedir. özellikle bayram öncesi ve sonrası trafiğin anasını beller. asker uğurlama dönemleri ise açıklanamaz.
trafiğine ve güvenliğine çözüm bulunmalı. pis olduğu gerçeği ise maalesef yerinde bir tespittir.
ancak topkapıdaki eski otogarı hatırlayınca aman diyeyim...
hakkında tartışmaya gerek olmayan garlardır canımızı mı sıktı yakarız biter efem yormayalım kendimizi. hiç değilse hayırlı bir iş yapmış oluruz. yakmayız güzelim tarihi.
metropol şehri istanbula varoş görüntüsü veren esenler otogarı gelen turistleri türkiyemizden soğutma sebebi olabilir. başınıza hertülü bela gelebilir. özellikle bayan yolculara 'yardım edeyimmi abla' diye yaklaşan valizleri taşıma isteğinde bulunan kolay para kazanma yöntemini kullanmak isteyen insanların çoğunlukta bulunduğu berbat görünümlü otogar.
insanın tedirgin olduğu yerlerdir 15 milyon insanın yaşadığı bir şehirde çok varoş çok ucube görünümlü yapılardır kesinlikle yakışmıyor özellikle esenler otogarı.
vakti zamanında topkapı otogarı denilen ucubeyi görmüş olanlar için esenler otogarı idare eder. esenler otogarının yapımı başladığında malum çevrelerden dağın başına otogar mı yapılır diye itirazlar gelmişti; hey gidi günler.
bulunduğu yer ile, düzeni ile, iğrenç lokanta ve çay evleri ile; ben istanbul'a yakışmıyorum' diye kıçını yırtmaktadır otogarımız.
her gittiğimde kendimi kötü hissetmeme vesiledir. otobüsümü beklerken çay içeyim dersin, en az 2 günlüktür önüne gelen çay. yemek yiyeyim dersin, yolculuk sırasında miğdene kramplar girer. firmaları bulmak bir dert, peronlarını bulmak ayrı bir dert, peronu bulup otobüsü bulmak bile bir dert! yıkın oraları.
dünya nın en büyük köyüne yakışan bir yapı.
istanbul için şehir-metropol tanımlamasını yapan insanlar, üzerinde ki köy havasının etkisinden kurtulamamış olmasıdır.
not: eksileyen davar, ayağında ki çarığın çamuru daha kurumamış. metropol tanımlamasının ne anlama geldiğini görmen için kafanı kumdan pardon, gecekondundan çıkar da dünyaya bak.
harem biraz daha iyi de yine esenlerden, esenler otogarından ben gece bazen metroyla geçersem arkadaşıma giderken, tüylerim ürperiyor. arkadaş birini yakalasalar varya karanlıkta götünden kan alırlar, kimseninde ruhu duymaz. kaldırılsın o otogar gitsinler başka bi yere yapsınlar. hoş zaten kaldırılmasa da bi kaç seneye kendi kendine infilak eder o otogar. ne kadar güvensiz bir yer olduğunu hepimiz biliyoruz.
çok doğru bir tespittir. bazı illerdeki otogarlara bakıldığında istanbul daki otogarın çok kötü bi durumda olduğunu her aklıselim vatandaş görebilmektedir. çılgın projeden önce çılgın bir otogar mı yapılsa 2010 avrupa başkentine acep recep?
