--spoiler--
seksen yıllık ömrü sonunda cumhuriyet idaresi bir milletin politik, sosyal, ekonomik bakımdan gürbüzleşmesini temin etmiştir diyenler parmak kaldırsın! indirin. şimdi de seksen yılda millet her bakımdan yara-bere içinde bırakılmıştır diyenlerin parmaklarını görelim! gördük.
--spoiler--
ataol behramoğlu zamanında, kendisi hakkında "eğer yolundan dönmeseydi, onu ikinci nazım hikmet yapacaktık" demiş.
ceviz kabuğu programlarının birinde hulki cevizoğlu bu sözü hatırlatmıştı ona. "ataol behramoğlu'nun böyle bir şey söylemesine gerek yok" diye cevaplamıştı ismet reis.
beşiktaş'ta yürüyorum 7-8 hasanpaşa'dan kurabiye almış kendileri yürüyor ,rica ettim kitaplarınızı şurdan alsam imzalarmısınız ,sizin için önemli değildir ama türk şiiri diyince aklıma siz, cemal süreya ve attila ilhan geliyor..yok dedi prensip olarak kitap imzalamam vaktim var fakat imza olmaz dedi..
Nazlan
Sitem et
Kırıl bana
Beni geç vakit
Tek başıma suya yolla
Bahçede yüzünü öteye çevir
Güle hayret ediyormuş gibi yap
Gülümseyerek konuş da başkalarıyla
Somurt, avluda sadece ikimiz kalınca
Kızıp en sevecen adımlarınla üst kata çık
En sevdiğim çiçeğin saksısı kaysın elinden
Derinleşsin ben içerledikçe ruhumdaki sakarlık.
Yamru bastım iş değildi hâke çakılmak bayırdan
Dağ sıradağdı hangi haşin belden yol veresi
Gece hep süzüldü yukardan lâkayt Kehkeşân
Altımda hep beni yutmaya çağladı nehir
Yetişir hecelemen sök beni bir kere
En zoruma gideni yap hengâme getir
Çel beni tökezlet tuttur çitlere
Ahla istida edecek ahvâl değil
Kim bana kıymazsan bilebilir
Dünya dedikleri samut küp
Acılar tınladıkça bende
Hep seni seslendirir.
''en mutlu insanlar belki de
baca temizleyicileridir
öyle dar, öyle kara karanlık bir yerdedirler ki
yüreklerini geniş, dayanıklı
aydınlık tutmak zorundadırlar
buna yükümlü sayarlar kendilerini.
baca temizleyicileri başkalarını sevmekle kalmaz
başkalarınca sevilirler aynı zamanda
çünkü herkesi düşünmeyecek kadar mutlu
herkes tarafından düşünülmeyecek kadar mutludurlar.''
çok klasik bir tanım olacak ama; yaşayan en büyük türk şairi.
şiirlerini anlamak için edebi gelişim yetmez.
ismet özel ağabey'e;
sen, kelimelerle dans eden yüce gönüllü şair,
sen, ruhundan ördüğün cümlelerle yazdıkların;
şiirden çok öte; yaşanmışlıkların en edebÎ birer tasviridir,
insanın ruhuna işleyen o pak mısralarında tek bir suçun var;
bu kadar azaltmışken bir dal sigara daha yaktırmak,
hüzün üstüne hüzün; sigara dumanında hayal alemine daldırmak.
(takdir edersiniz ki bir ismet özel değilim, kabul ediverin.)
'' türkiye, düşünce dünyasına uşak değil de öğrenci olarak girebilmiş olsaydı, hem öğrenciliğin sona erdiği bir zaman gelecek, hem de bütün öğrendiklerini kendi özgür düşünce sistemi içinde bir yere oturtabilecekti.'' taşları yemek yasak kitabından.
bu piçlerin cirit attığı amansız, bi-çare çağımızda, şöyle der şair;
biz şehir ahalisi, kara şemsiyeliler!
kapçıklar! evraklılar! örtü severler!
çığlıklardan çadır yapmak şanı bizdedir
bizimdir yerlere tükürülmeyen yerler
nezaketten, haklılardan yanayızdır hepimiz
sevinmemiz çapkıncadır, ağlatır bizi küpeşteler
yaşamak deriz - Oh, dear - ne kadar tekdüze
katliamlar ne kötü be birader
sivil itaatsizliğin babası henry david thoreau'nun edimini kitaplaştıran deha...
kitap isimleri:
-henry sen neden buradasın?
-waldo sen neden burada değilsin?
bir hafta kadar önce beyazıt'taki kitap furanıdan 'erbain' ve 'bir yusuf masalı' isimli iki şiir kitabını aldığım şair. dünya görüşü her ne kadar görüşlerimi ıskalasa da saygıyı hakedendir. çünkü şairdir.
ve bir dörtlük erbain'den:
yine bir güz büyümekte kanında gölgelerin
o üzünç orduları tarlalar çiğnemekte
bak, ölüm güzü kıskanıyor
mevsimi aşka çağıran kuşların nerde senin
güze el değdirmeyen ellerin nerde?
ayvansaray metrobus durağının oralarda çok görülmekte bilgi üniversitesinde hoca. filozof ve şairdir benim için. türkiye de farklı düşünen nadir insanlardan biri.
Ben ne büyük bir dalgınlıkla bakmış olmalıyım ki hayata
görmedim orda çinko damlar ve plastik sürahilerin tanrısını
yerime yadırgadım
yerim olmadı zaten kendi mezarımdan başka
- çılgının biri sanılmaktan sakınmaya vaktim olmadı -
durmadan beyaz bir aygırla taşardım derin göllerden
bir gebe kısrakla kaçardım derin ormanlara
güneşin zekasıyla doymak isterdim
kaba solgun kağıtlar sunardı
şehrin insanı bana
şehrin insanı, şehrin insanı, şehrin
kaypak ilgilerin insanı, zarif ihanetlerin