Lise sonda iken tanıştığım yıllar geçse de ara ara şiirlerini kendi sesinden dinlediğim muazzam şair. Siyasi tutumu ve şahsi görüşleri pek iç açıcı olmasa da kimse şairliğine laf edemez, kimse.
"Kafa karışıklığı iyidir, insan bir kafası olduğunu anlar" cümlesinin sahibi.
Edit: "bu cümle sıradan bir cümle. nesini sözlükte paylaşıyorsunuz ki?" Cümleleri de sıradan cümleler nesini sözlükte paylaşıyorsunuz ki?
Ayrıca sözlük sıradışı sözleri paylaşma yeri midir?
Edit2: yukarıdaki edit "strajedik ortak" nickli yazarın sildiği "bu cümle sıradan bir cümle. nesini sözlükte paylaşıyorsunuz ki?" Entrysine karşı girilmişti. Havada kalmasın.
yeryüzünde yaşayan en büyük şairlerden biri. bugün doğduğu gün. 73'ü bitirip, 74. yaşından gün almış bugün. bir gün karşılaşır da "nasılsınız?" diye sorarsanız size artık "74 yaşında, orta boylu, esmer" diye karşılık verecektir. kitaplarının onlarca baskı yapmasına rağmen hala otobüs/metrobüs/metro kullanacak kadar halktandır. çünkü hiçbir zaman annesinin onu küçükken leğende yıkadığını unutmamıştır. çok yaşlandı, evet. ve bir gün ölürse ne kadar çok ağlayacağımı tahmin bile edemiyorum. hayatımda bir kez sohbet etme fırsatı buldum. ve fotoğraf da çekildik. sadece imza almak kaldı. yakında ziyaret edip kendisini, onu da yapacağım. hayatımda bunların hepsini yapacağım tek kişi zaten. çünkü böyle şeyler yapmayı sevmem. her neyse, "gençlik yılları"nda -kendisi o yılları 'gençlik yıllarım' diye tanımlar- ne düşünüyorsa bugün de aynı gelecek üzerine çalışıyor türkiye için. türk milleti için. devletin başına gelen iktidarlara göre diğer dansözler gibi hiçbir zaman fikirlerini değiştirmemiştir. kendini birilerine sevdirmek gibi bir derdi olmamıştır hiçbir zaman. peki türklük nedir, diye sorarsanız; ona da şöyle cevap veriyor:
"türklük bir karakterdir, bir vasıftır, bir kavmin adı değildir. kara derili bir türk olur, mavi gözlü ve sarışın bir türk olur. türklük asla babanın, ananın dölüyle alakalı bir şey değildir. türklük doğrudan doğruya senin kalbinle alakalı bir şeydir. senin kalbin de kâbe'dedir. eğer kâ'be'ye teveccüh etmediysen türk olman imkânsızdır. çünkü kalp kâ'be'dir. çünkü orayı ibrahim aleyhisselâm oğlu ismail'le beraber yapmıştır. kâ'be'den başka kalp yoktur. onun için bütün gâvurlar kalpsizdir!
geçenlerde "müslüman teröristtir." cümlesinin tartışma yaratmasına binaen yazılmış kısa bir yazı:
-ismet özel'in o konuşmasından "müslüman, teröristtir." ifadesinin çekip alınmasını anlamlandırmakta güçlük çekiyorum. küfre karşı durmadan kılınan namazın, namaz olmayacağını söyledi ismet özel. foucault'nun bir sözünü de ben anımsatayım şimdi: normal insan, kurgudur. batı'nın terörist kurgusuna yerleştirdiği müslüman, onu korkutuyordu belli ki ve ismet özel onların bu kurgusuna karşı dedi, projelerinizle "ılımlılaşmayacağız": müslüman, teröristtir. (youtube'da yapılmış bir yorum).
sorulunca söylenen adlı kitabında "insan hem Müslüman hem sosyalist olabilir." demek islamiyet'in bazı konularda yetersiz kaldığını söylemek anlamına gelir ki o da adamın islami bakış açısının zaafını işaret eder. Müslüman olmayı bütün vehçeleriyle ve bütün derinliğiyle hem benimseyip hem de kavramaya çalışan insanın ayrıca ilave bir fikriyata ya da destek görüşe ihtiyacı olduğunu sanmıyorum...." der.
Koça çınar, sarsılmaz islam inancıyla, bazı radikal sözleriyle, korkusuz bakışlarıyla, kurmuş olduğu istiklal marşı derneğiyle, birbirinden dolgun içerikli şiirleriyle; türk milletinin örnek olarak alması gereken bir kişidir.
Ne yapsam
döl saçan her rüzgarın
vebası bende kalacak
varsın bende biriksin
durgun suyun sayhası
yumuşatmayı bilen ateş
öğüt sahibi toprak
nasıl olsa geri verecek
benim kılıcımı.
eskilerin sosyalisti, bugünün şakirdi.
ataol behramoğlu ile geçmişten gelen yakınlıkları vardır. genç yaşlarında birlikte birkaç sol eğilimli dergi çıkarmışlardır. sonradan ataol çizgisinden sapmayınca yolları bir derece ayrılmıştır.
şiir kitaplarının ismi güzeldir.
(bkz: geceleyin bir koşu)
(bkz: evet isyan)
(bkz: cinayetler kitabı)
(bkz: celladıma gülümserken)
tam adı için : celladıma gülümserken çektirdiğim resmin arkasındaki satırlar.
Bak, ölüm güzü kiskaniyor
simdi issizdir onun sevimli kedisi
ve herkes onun el degmedik yerleri oldugunu saniyor.
uzayor defterine ugrayan kan lekesisenin kuslarin olurdu mevsimi yolculuklara çagiran
içli tasra kizlarin gizemli eviçleri
kapilarin olurdu korkudan çok denizlere açilan
o denize açilan ellerin nerde simdi?yine bir güz büyümekte kaninda gölgelerin
o üzünç ordulari tarlalar çignemekte
bak, ölüm güzü kiskaniyor
mevsimi aska çagiran kuslarin nerde senin
güze el degdirmeyen ellerin nerde?
CELLADIMA GÜLÜMSERKEN ÇEKTiRDiĞiM SON RESMiN ARKASINDAKi SATIRLAR
Ben,
ismet Özel, şair, kırk yaşında.
Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar
Ben yaşarken koptu tufan
Ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat
Her şeyi gördüm içim rahat
Gök yarıldı, çamura can verildi
Linç edilmem için artık bütün deliller elde
Kazandım nefretini fahişelerin
Lanet ediyor bana bakireler de.
Sözlerim var köprüleri geçirmez
Kimseyi ateşten korumaz kelimelerim
Kılıçsızım, saygım kalmadı buğday saplarına
Uçtum ama uçuşum
Radarlarla izlendi
Gayret ettim ve sövdüm
Bu da geçti polis kayıtlarına.
Haytanın biriyim ben, bunu bilsin insanlar
Ruhumun peşindedir zaptiyeler ve maliye
Kara ruhlu der bana görevini aksatmayan kim varsa
Laboratuvarda çalışanlara sorarsanız
Ruhum sahte
Evi Nepal'de kalmış
Slovakyalı salyangozdur ruhum
Sınıfları doğrudan geçip
Gerçekleri gören gençlerin gözünde.
Acaba kim bilen doğrusunu? Hatta ben
Kıyı bucak kaçıran ben ruhumu
Sanki ne anlıyorum?
Ola ki
Şeytana satacak kadar bile bende ondan yok.
Telaş içinde kendime bir devlet sırrı beğeniyorum
Çünkü bu, ruhum olmasa da saklanacak bir şeydir
Devlet sırrıyla birlikte insanın
Sinematografik bir hayatı olabilir
O kibar çevrelerden gizli batakhanelere
Yolculuklar, lokantalar, kır gezmeleri
Ve sonunda estetik bir
idam belki!
Evet, evet ruhu olmak
Bütün bunları sağlayamaz insana.
Doğruysa bu yargı
Bu sonuç
Bu çıkarsama
Neden peki her şeyi bulandırıyor
Ertelenen bir konferans
Geç kalkan bir otobüs?
Milli şefin treni niçin beyaz?
Ruslar neden yürüyorlar Berlin'e?
Ne saçma! Ne budalaca!
Dört incil'den Yuhanna'yı
Tercih edişim niye?
Ben oysa
Herkes gibi
Herkesin ortasında
Burada, bu istasyonda, bu siyah
Paltolu casusun eşliğinde
En okunaklı çehremle bekliyorum
Oyundan çıkmıyorum
Korkuyorum sıram geçer
Biletim yanar diye
Önümde bir yığın açalya
Bir sürü çarkıfelek
Gergin çenekli cesetleriyle
Önümde binlerce çiçek
Korkuyorum sıra sende
Sen de başla ve bitir diyecek.
Yo, hayır
Yapamaz bunu, yapmasın bana dünya
Söyleyin
Aynada iskeletini
Görmeye kadar varan kaç
Kaç kişi var şunun şurasında?
Gelin
Bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar!
Bana kötü
Bana terkettiğiniz düşünceleri verin
O vazgeçtiğiniz günler, eski yanlışlarınız
Ah, ne aptalmışım dediğiniz zamanlar
Onları verin, yakınmalarınızı
Artık gülmeye değer bulmadığınız şakalar
Ben aştım onları dediğiniz ne varsa
Bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar
Boşa çıkmış çabalar, bozuk niyetleriniz
içinizde kırık dökük, yoksul, yabansı
Verin bana
Verin taammüden işlediğiniz suçları da.
Bedelinde biliyorum size çek
Yazmam yakışık almaz
Bunca kaybolmuş talan
Parayla ölçülür mü ya?
Bakın ben, bir çok tuhaf
Marifetimin yanısıra
ilginç ödeme yolları bulabilen biriyim
Üstüme yoktur ödeme hususunda
Sözün gelişi
Üyesi olduğunuz dernek toplantısında
Bir söyleve ne dersiniz?
Bir söylev: Büyük insanlık ideali hakkında!
Yahut adınıza bir çekiliş düzenleyebilirim
Kazanana vertigolar, nostaljiler
Karasevdalar çıkar.
Yapılsın adil pazarlık
Kapılsın yapılacaksa
işte koydum işlemeyi düşündüğüm suçları
Sizin geçmiş hatalarınız karşısına.
Ne yapsam
Döl saçan her rüzgarın
Vebası bende kalacak
Varsın bende biriksin
Durgun suyun sayhası
Yumuşatmayı bilen ateş
Öğüt sahibi toprak
Nasıl olsa geri verecek
Benim kılıcımı.
insan
eşref-i mahlûkattır derdi babam
bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
bu söz asıl anlamını kavradı
geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından
geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı
kararmış rakamların yarıklarından sızarak
bu söz yüreğime kadar alçaldı
damar kesildi, kandır akacak
ama kan kesilince damardan sıcak
sımsıcak kelimeler boşandı
aşk için karnıma ve göğsüme
ölüm için yüreğime sürdüğüm eczâ uçtu birden
aşk ve ölüm bana yeniden
su ve ateş ve toprak
yeniden yorumlandı.
Dilce susup
bedence konuşulan bir çağda
biliyorum kolay anlaşılmayacak
kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın
yanık yağda boğulan yapıların arasında
delirmek hakkını elde bulundurmak
rahma çağdaş terimlerle yanaşmak için
bana deha değil
belgeler gerekli
kanıtlar, ifadeler, resmi mühür ve imza
gençken
peşpeşe kaç gece yıllarca
acıyan, yumuşak yerlerime yaslanıp uçardım
bilmezdim neden bazı saatler
alaturka vakitlere ayarlı
neden karpuz sergilerinde lüküs yanar
yazgı desem
kötü bir şey dokunmuş olurdu sanki dudaklarıma
Tokat
aklıma bile gelmezdi
babam onbeşli olmasa.
Meyan kökü kazarmış babam kırlarda
ben o yaşta koltuğumda kitaplar
işaret parmağımda zincir, cebimde sedef çakı
cebimde kırlangıçlar çılgınlık sayfaları
kafamda yasak düşünceler, Gide mesela.
Kar yağarken kirlenen bir şeydi benim yüzüm
her sevinç nöbetinde kusmak sunuldu bana
gecenin anlamı tıkansın diye ıslık çalar
resimli bir kitaptan çalardım hayatımı
oysa hergün
merkep kiralayıp da kazılan kökleri
Forbes firmasına satan babamdı.
Budur
işte bir daha korkmamak için korkmaz görünen korku
işte şehirleri bayındır gösteren yalan
işte mevsimlerin değiştiği yerde buharlaşan
kelepçeler, sürgünler, gençlik acılarıyla
güç bela kurduğum cümle işte bu;
ten kaygusu yüklü ağır bir haç taşımaktan
tenimin olanca ağırlığı yok oldu.
Solgun evler, ölü bir dağ, iyice solmuş dudak
bile bir bir çınlayan
ihtilal haberidir
ve gecenin gümüş ipliklerden işlenmiş oluşu
nisan ayları gelince vücudu hafifletir
şahlanan grevler içinde kahkahalarım küstah
bakışlarım beyaz bulutlara karşı obur
marşlara ayarlanmak hevesindeki sesim
gider şehre ve şaraba yaltaklanarak
biraz ağlayabilmek için
fotoğraflar çektirir
babam
seferberlikte mekkâredir.
insanın
gölgesiyle tanımlandığı bir çağda
marşlara düşer belki birkaç şey açıklamak
belki ruhların gölgesi
düşer de marşlara
mümkün olur babamı
varlık sancısıyla çağırmak:
Ezan sesi duyulmuyor
Haç dikilmiş minbere
Kâfir Yunan bayrak asmış
Camilere, her yere
Öyle ise gel kardeşim
Hep verelim elele
Patlatalım bombaları
Çanlar sussun her yerde
Çanlar sustu ve fakat
binlerce yılın yabancısı bir ses
değdi minarelere:Tanrı uludur Tanrı uludur
polistir babam
Cumhuriyetin bir kuludur
bense
anlamış değilim böyle maceralardan
ne Godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur
yalnız
coşkunluğu karşısında içlendiğim şadırvan
nüfus cüzdanımda tuhaf
ekmek damgası durur
benim işim bulutlar arşınlamak gün boyu
etin ıslak tadına doğru
yavaş yavaş uyanmak
çocuk kemiklerinden yelkenler yapıp
hırsız cenazelerine bine bine
temiz döşeklerin ürpertisinden çeşme
korkak dualarından cibinlikler kurarak
dokunduğum banknotlardan tiksinmeyi itiraz
nakışsız yaşamakları
silâhlanmak sanarak
çıkardım
boğaza tıkanan lokmanın hartasını
çıkınımda güneşler halka dağıtmak için
halkı suvarmak bin saçlarımda bin ırmak
ıhtırdım caddeleri meğer ki mezarlarmış
hazırmış zaten duvar sıkılmış bir yumruğa
fly Pan-Am
drink Coca-Cola
Tutun ve yüzleştirin hayatları
biri kör batakların çırpınışında kutsal
biri serkeş ama oldukça da haklı.
Ölümler
ölümlere ulanmakta ustadır
hayatsa bir başka hayata karşı.
Orada
aşk ve çocuk
birbirine katışmaz
nasıl katışmıyorsa başaklara ağustos sıcağı
kendi tehlikesi peşinden gider insan
putların dahi damarından
aktığı güne kadar
sürdürür yorucu kovalamacayı.
Hanidir görklü dünya dünyalar içre doğan?
Nerde, hangi yöremizde zihnin
tunç surlardan berkitilmiş ülkesi
ağzı bayat suyla çalkanmış çocuğa rahim olan
parti broşürleri yoksa kafiyeler mi?
Hangi cisimdir açıkça bilmek isterim
takvim yapraklarının arasını dolduran
nedir o katı şey
ki gücü
gönlün dağdağasını durultacak?
Hayat
dört şeyle kaimdir, derdi babam
su ve ateş ve toprak.
Ve rüzgâr.
ona kendimi sonradan ben ekledim
pişirilmiş çamurun zifiri korkusunu
ham yüreğin pütürlerini geçtim
gövdemi alemlere zerkederek
varoldum kayrasıyla Varedenin
eşref-i mahlûkat
nedir bildim.
Yazdıklarını okurken zevk alıyorum, bu başka nasıl açıklanabilir bilmiyorum. Psikolojik zevkin ötesinde bir zevk bu.
Kelimelerle öyle güzel oynuyor ki bazı mısralarına sadece bakabiliyorum. Sanki ağzınızın ucuna gelmiş ama söyleyemediğiniz lafı kağıda dökmüş gibi hissettiren şairler vardır, özel öyle bir şair değil.
Aynı hislere sahip olduğumuzda bile hislerini sizden ne kadar farklı açıklayabilir ki bir insan?
Sana durlanmış kelimeler getireceğim
pörsümüş bir dünyayı kahreden kelimeler
kelimeler, bazısı tüyden bazısı demir
seni çünkü dik tutacak bilirim
kabzenin, çekicin ve divitin
tutulduğu yerden parlayan şiir.Zorlu bir kış geçirdim, seninki gibi neftî
acıktım, bitlendim, bir yerlerim sancıdı
sökmedi ama hoyrat kuralları faşizmin
çünkü kalbim aşktan çatlayıp yarılırdı.
Her sabah çarpışarak çekilirdi karanlık alnacımdan
acılar bile duymadım kof yürekler önünde
beynim her sabah devrimcinin beyniydi
ayaklarım donukladı gelgelelim
sağlığın yerinde mi? Yaraların kabuğu kolayca kaldırılıyor
halkın doğurgan dünyasına dalmakla
onların güneşe çarpan sesini anlamayan
dört duvarın, tel örgünün, meşhur yasakların sahipleri
seyir bile edemezken içimizdeki şenliği
yılgı yanımıza yanaşmazken
bizi kıvıl kıvıl bekliyorken hayat
yıkılmak elinde mi?
Boşuna mı sokuldu bankalara
petrol borularına kundak
kurşun işçinin böğrünü boşuna mı örseledi
varsın zındanların uğultusu vursun kulaklarımıza
yaşamak
bizimçün dokunaklı bir şarkı değil ki.
Bu yürek gökle barışkın yaşamaya alışmış bir kere
ve inatla çevrilmiş toprağın çılgarına
yazık ki uzaktır kuşları, sokaklarıyla bizim olan şehir
ama ancak laneti hırsla tırpanlayamamak koyuyor insana
öpüşler, yatağa birden yuvarlanışlar
sevgiyle hatırlansa bile hatta.Köpüren, köpürtücü bir hayatın nadasıdır kardeşim
bütün devrimcilerin çektikleri
biliriz dünyadaki yorgunluk habire mızraklanır
dağlarda gürbüz bir ölümdür bizim arkadaşlarınki
pusmuş bir şahanız şimdilik, ne kadar şahan olsak
ama budandıkça fışkıran da bizleriz
ölüyoruz, demek ki yaşanılacak...