Çocukluktan beri kafamın bir kenarında var olan bir istek bu. ilk olarak 12-13 yaşlarında başlamıştı şu yaşıma kadar devam ediyor. En büyük etken sanırım aşırı mutsuz bir ailede sürekli hır gür, kavga içinde büyümüş olmak oldu benim için. Eğer ancak böyle bir aile içerisinde büyüdüyseniz ne dediğimi anlayabilirsiniz.
insanın en büyük arzusu biri tarafından tamamen anlaşılmak oluyor tabi çevren senin gibi yetişmediği için hep farklı kalıyorsun onlara göre, ben merkezci olamadığından dışlanan olarak kalıyorsun.
Beni bu düşünceyi gerçekleştirmekten uzun süre uzaklaştıran geleceğe olan bakış açımdı. Yani gelecekte hep mutlu olacağımı her şeyin değişeceğine inandırmıştım. Bunun olmadığını anlayınca çevremi suçladım, sonra başka bir ülkeye taşındım değişen olmadı .Her şeyden uzaklaştım bu düşünceden uzaklaşamadım. Sonra farkına vardım galiba bir şeyler bende kimyasal olarak farklı.
intihar bir hata mı yoksa kronik mutsuzluğa bir çare mi şu an bile emin değilim.
Mücadelenin yanında vazgeçmeyi de bilmeli mi insan ?
Bazen gerçekten insan sonrasını düşünmeyip yapayım diyor. Öyle bir istek. Ama ne olacak ki bir anlık kurtuluş. Sonrası daha kötü olur. Mantığı kaybetmemek lazım.
Edouard Leve'nin kitabıdır. intiharı gerçek yaşanmış bir hikayeden esinlenerek anlatır.
--spoiler--
Kitap en yakın arkadaşının intihar hikayesini anlatır ve yazar bu kitabı bitirdikten sonra aynı şekilde intihar eder. Bir başka rivayete göre aslında arkadaşının intiharını değil de kendi tasarladığı intiharını anlatmıştır, denir.
--spoiler--
Nasil olsa bu hayattan hickimse sag cikmayacak. Herkes icin beklenen bir son var. Intihar dusuncesi uzerinde donup dolaniyorsaniz, yakinlarinizdan yardim isteyin. Hickimseniz yoksa psikolojik destek alin. Evet, ilacli olanindan.
Düşünülmesi saçmalıktır. Bakın düşünülmesi diyorum çünkü hayat gerçekten denemeye değer. Yani istediğiniz zaman ben yokum deme şansınız yine olacak ama yaşama şansınız tamamen bitecek. Yaşama değer o kadar çok şey var ki yaşamak denendiği zaman alternatiflerden intihara sıra gelmeyecektir zaten. Anlık kızgınlıkla yapılan girişimler ise hayatta pişman olduğumuz bazı kararlarımızdan sadece biri. Düşünsenize pişman bile olamayacaksınız. Velhasıl kelam intihar çözüm falan değildir. Hem kim hayatın kolay olduğunu söyledi ki? Mücadele zaten bu işin eğlenceli tarafı değil mi? Hayatın zevk alabileceğimiz o kadar çok yönü var ki... Yeter ki umutları yeşertmeyi bilsin insan.
Tam düşünürken bu başlığın karşıma çıkması tesadüf mü? Şu dünyada anladım ki iki yol var. Ya her dediğinin olduğu bir hayat yaşayacaksın ya da bu. Kalan seçenekler anlamsız. Ölümlü dünyada biseyler için çabalamak karakterini satmak kadar saçma bir şey yok.
alarm gibi sürekli ertelediğim eylem. hani navigasyon yeni bir rota bulundu diyor ya. intihar düşüncem de öyle. girdiğim bir çıkmazda hemen yeni rota öneriyor: intihar.
insanı en çok yoran kendiyle olan savaşmış. mağlup gelirsen de yaşama hevesin tükeniyor. nerede okudum bilmiyorum da şöyle bir söz vardı "ya vaktinde ölürsün, ya da nasıl bir canavara dönüştüğünü görürsün"
ben canavara dönüştüğümü görmek istemiyorum. insan kalmamım da zor olduğu şu günlerde yine bu rotayı incelemek kalıyor geriye.
hayatta en çok istediğim şey kendi çocukluğuma babalık etmek. belki o zaman her şey çok farklı olurdu. gecenin bu saatinde aylar sonra sözlüğe girip, bunları düşünüp yazmak yerine, eşime sarılıp uyuyor olurdum.
hayatta çok güzel şeyler var. Müzik, resim, köpekler, sinekkapanlar, arılar, atlar ve güneş ışığı. En azından benim için hayattaki güzel şeylerden birkaçı bunlar. Ölüm güzel mi peki? Hayat bir cehenneme döndüyse güzeldir. Ama hayatta güzel bulunan tek şey bile varsa ölüm korkutucudur. Ben bu noktada ölümü korkutucu, soğuk ve karanlık bulan biriyim. Öte yandan hayattaki kötü gidişatı, kötü olayları, kötü anıları düşünmek, kötü duyguları yaşamak ve yalnız kalmak insana bir nebze intiharı hatırlatabilir. Burada irade devreye girer ve çoğu kez yaşamdan yana kullanır oyunu. Tıpkı benim irademin de şu anda yapacağı gibi. Çünkü yaşamak istiyoruz bir gün hiç olacak olsak da, müzik, resim, köpekler, sinekkapanlar, arılar, atlar ve güneş ışığı için.
yavaş yavaş türk gençliğini içerisine çekmeye başlayan boktan hayata son verme durumu. git gide içeri çöken ekonomi, duygusal çöküntüler, mental rahatsızlıklar, psikolojik bozukluk, gelecek kaygısı, aile korkusu, taciz veya tecavüz korkusu, şu bu... gençlerin hayallerinin amına koydunuz artık siktir olup gidin bu ülkeden