şahsım adına konuşmam gerekirse; minibüs'ün kapısına kafamın ilk çarptığı andır. ben minibüse bindim, şöföre bir levent uzattım ve sen bana para üstünü verdin. işte ben orda büyüdüm.
eskiden sevdigi kizla simdi sevdigini karsilastirdigi andir. o zaman ne korku ne telas ne dert vardir, sacmasapan; asik oldugunu sanar insan. simdi her erkek arkadasini didiklersin, dikkat et dersin, korkarsin; oy verecegi parti yuzunden tartisirsin.
bir kaç yıl önce yaptığınız ve o zamanlar marifet zannetiğiniz birşey hatırlatıldığında, yaptığınız şeyin ne kadar aptalca olduğunu farkedip, hafif mahcup bir tavırla ve gülümseyerek; "artık öyle şeyler yapmıyorum." dediğiniz an.
genel kanının aksine kakasının babasının kakası gibi kokmaya başladığını farkettiği an, çoğu kıllanmadan veya cinsel dürtülerden daha bir fazla büyümüşlük hissi verir insana. tabii bu benim kişisel görüşüm.
"eskiden..." ile başlayan cümleler kurmaya başladıgı an..
bir de "biz böyle miydik" var ki.. evlerden ırak.. o an anlıyorsun buyumek ne kelime, yaşlandıgını..
15-16 yaşındaki kazık kadar çocukların "abi" diye seslendiği an. hangi ara onlardan farklı oldum, hangi ara büyüdüm, hangi ara "abi" oldum, kaçırmışım...
yürek acısı hissetmeye başladığı andır. hayat o güne kadar lay lay devam etmiştir. gün o gündür ki birde bakmışsın yüreğinde ince bir sızı... hayatın farklı tatlarından içmeye başlamışsındır. kiminde buruk bir acı, kimi de baldan tatlı...